Cuma, 17 Şevval 1445 | 2024/04/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Entelektüel Olarak İslam İle Yüzleşemeyen Danimarkalı Politikacılar, Özgürlük İlkelerini Kendi Elleriyle Mezara Gömmeye Mecbur Kalıyorlar

Danimarka Kültür Bakanlığı, 10 Mayıs 2016 günü bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada, halkı bilgilendirme ve belediye kuruluşları yasasında yapılan yasal değişiklikler ele alındı. Hükümet ve Sosyal Demokratlar, Danimarka Halk Partisi, Liberal İttifak, Sosyalist Halk Partisi ve Muhafazakâr Parti’si yasa değişikliği üzerinde anlaştılar. Yasaya göre “Amacı ve faaliyeti, din ve ifade özgürlüğü dâhil demokrasi karşıtı çalışma yapmak veya zarar vermek olan dernekler, hükümetin hiçbir mali desteğini hak edemezler ve tesisleri kullanamazlarAyrıca belediye kuruluşları yasası da değiştiriliyor. Öyle ki yasa, belediyeye “Amacı veya faaliyeti, din ve ifade özgürlüğü dâhil demokrasi, temel özgürlükler, insan hakları karşıtlığı yapan veya zarar veren derneklere...belediye salonlarını kiraya vermesini yasaklıyor.

Basın açıklaması yayınlanır yayınlanmaz sevinç çığlıkları atan Kopenhag Belediye Kültür Bakanı, belediye salonlarının Hizb-ut Tahrir’e kiralanmasına engel oldu. Siyasi ve entelektüel sempozyumlarda belediye salonlarını tıka basa dolduran ve fikri meydan okuyan Hizbin bu durumu uzun yıllar politikacılar için sorun teşkil ediyordu.

Burada belirtmek gerekir ki belediyenin hukuk danışmanları, Hizbin belediye salonlarını kullanımını yasaklamak, şu an kurban edilen eşitlik ilkesini ihlal etmektir diye daha önceleri uyarmıştılar. İslam davetine karşı mücadele söz konusu olunca, Batının kutsal ilkeleri buhar olup gidiyor.

 

Ey Müslümanlar!

Siyasi partiler ve basının da “özgürlük” tamtamları eşliğinde hükümet öncülüğünde yapılan bu yasal değişiklikler, bu ülkede İslam’a karşı yürütülen sömürgeci savaşın sadece bir halkasıdır. Birkaç aydır Müslümanlara, yaşam tarzlarına, camilere, erdemli Şeriata, İslam ile bağlantılı bir fikir veya kavrama karşı medya kampanyasına tanık oluyoruz. İslam ya da Şeriattan bahsedilse, bakanlar ve önde gelen politikacılar, köpürerek kamuoyu karşısına çıkıp, çılgın ve yıkıcı önerilerde bulunuyorlar. Bunu “Müslümanlara karşı merhametsiz” olduklarını göstermek ve İslami herhangi bir deyimi bastırmak amacıyla yapıyorlar. İslam’ın bu ülkede normalleşmesi ve kökleşmesini önlemek için dehşet verici girişimde bulunuyorlar. Özel İslami okulları daha fazla denetlemek, “nefret vaizleri” olarak bilinen kişilerin Danimarka’ya girişini yasaklamak, İslami açıklamaları suç saymak, Danimarka parlamentosunda çöreklenen nefret vaizlerinin en son icraatlarıdır. Dahası Danimarka’da İslam ile mücadelenin en verimli yöntemini araştırmaktan da geri durmuyorlar. Politikacıların, Müslümanların Hadârata olan güvenini sarsmak ve gayrimüslim vatandaşların eleştirel düşünmesini yok etmek için uyguladıkları kültürel intihar sürecinde onların sevgili özgürlüklerinden hiçbir özgürlük, kasap bıçağından kaçıp kurtulamıyor.

Politikacılar, bu önlemlerin İslamofobi dönemini sona erdirmek ve Batı toplumlarına asimilasyonunu önlemek amaçlı olduğunu iddia ediyorlar. Gerçek şu ki aslında bu politikacıların yaptıkları, kendi değerlerine olan derin güvensizliği ortaya koymaktadır. Müslümanlara olan nefretlerini gizleyemedikleri için özgürlük bahanesiyle totaliter önlemler ve yasakların arkasına sığınıyorlar. Aslında onların sahip olduğu “İslamofobi”, İslam’ın fikirler ve yüce değerlerine karşı olan korkudur. Müslüman olanların sayısında görülen artış nedeniyle Danimarka halkının farklı kesimlerinin İslam’a akın etmesinden tırsıyorlar. Özellikle de şu an gördüğümüz gibi Batı Hadâratı sonbaharını yaşadığı bir dönemde.

Öyle görünüyor ki hadaratsal acizlik nedeniyle Batı ülkeleri, Müslümanlar ile nasıl baş edebileceğini öğrenmek amacıyla gözlerini Ortadoğu’daki ajan ve barbar rejimlere dikmeye başladılar. Geçmişte zalim Batının yaptıklarından ilham alır oldular. Belki bir sonraki adım da “istenmeyen” fikirlere inandıkları şüphesiyle Müslümanları topluca gözaltına almak ve kitlesel tutuklamak olacaktır. Hatta kalıcı olarak gözetim altında tutmak da olabilir. Bu bize yirminci yüz yılı ve o dönemde Avrupa’da hâkim olan totaliter rejimleri hatırlatıyor. Aslında Danimarkalı politikacılar “özgürlüklerin anavatanı Fransa” gibi olmak için doğru yolda ilerliyorlar. Çünkü Fransa Başbakanı geçen hafta “radikalizm ile mücadele” kapsamında ülke genelinde 13 merkez kurulduğunu ilan etti. “Radikal Müslümanlar” hatta üzerlerinde aşırılık emaresi görünen Müslümanlar bile gözaltına alınacaktır. Özel elbise giydirilecekler ve zorunlu laikleştirme sürecinde on ay boyunca sürekli gözetim altında tutulacaklardır.

 

Ey Müslümanlar!

 

Batılı ülkeler, şüpheli terör operasyonlarını bir bahane olarak kullanıyorlar. Biz, Danimarka dâhil bu ülkelerin, İslami kimliği ortadan kaldırmak ve kendi halkları arasında İslam’ın nurunun yayılmasını önlemek isterken ideolojik ve hadaratsal uçuruma doğru yuvarlandıklarını görüyoruz. Bu ülkede İslam’a ve Müslümanlara karşı alınan en son önlemler, can çekişen paradoksal sistemli bir Hadâratın son kramplarıdır. Politikacılar, İslami köktendinciliğe karşı demokrasiyi korumak istediklerini iddia ediyorlar, ama aslında yaptıkları totaliter uygulama, kendi değerlerini kendi elleriyle toprağa gömmek, demokrasi tabutuna bir çivi daha çakmaktır.

يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُم بِأَيْدِيهِمْÖyle ki evlerini hem kendi elleriyle harap ediyorlardı.[Haşr 2]

Biz, Batı uygarlığının ölmek üzere olduğunu görüyoruz. Hem de ilahi İslam Şeriatının dünyanın hiçbir yerinde uygulanmadığı bir halde. Dünyanın her yerinde Müslümanları birleştiren, kapitalizmin karanlık ve sefaletinden, İslam’ın aydınlık ve rahmetine çıkarmak için İslam’ı dünyaya taşıyan bir devlet olsa durum nasıl olur? Hizb-ut Tahrir’li kardeşleriniz olarak biz, yorulmadan usanmadan Batıda Müslümanların kimliğini korumak, gayrimüslimleri İslam’a davet etmek, İslam dünyasında İslami hayatı yeniden başlatmak için durmadan çalışmaya devam edeceğiz. Siyasiler, kesintisiz tehditleriyle ve yasal kısıtlamalarla sadece düşüncelerimizin doğruluğunu göstermeye katkıda bulunuyorlar. 

Biz, sizi bu büyük misyona katılmaya ve onun için çalışanlara da destek olmaya davet ediyoruz.

 

Ey Müslümanlar!

Siz âlemlerin Rabbinden inmiş bir Risalet’e sahipsiniz. İslam’ınız var. Allah’ın Kitabı ve Peygamberin Sünnetine sahipsiniz. İşte bu, bütün dünya için kurtuluş ve tüm insanlık için de hidayettir. İslam’a yapılan mükerrer saldırılara gelince, bu sadece sendeleyen Batı uygarlığı ve bozuk sistemleri için tek alternatif olarak İslam’ın doğru fikirlerini, adaletli sistemini ve temiz değerlerini sunma gayret ve çabalarımızı artıracaktır.

قَدْ جَاءَكُمْ مِنَ اللَّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبِينٌ * يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمGerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.” [Maide 15-16]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Danimarka


H. 11 Şa'bân 1437
M.  Çarşamba, 18 May 2016

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER