Cuma, 10 Şevval 1445 | 2024/04/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye, Baskılar Sonucu Çin’in Uygur Müslümanlarına Yönelik Baskılarına Karşı Konuşmak Zorunda Kaldı

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Türkiye, Baskılar Sonucu Çin’in Uygur Müslümanlarına Yönelik Baskılarına Karşı Konuşmak Zorunda Kaldı

Haber:

Washington Post’a göre: Türk hükümeti, Çin’e Uygurların evlatlarının bulunduğu merkezleri kapatma çağrısında bulundu. Ülkenin uzak batısındaki Sincan bölgesinde bir milyon kadar Müslüman'ın tutuklanmasını kınayarak yükselen uluslararası koroya katılan büyük bir Müslüman ülkenin nadir bir örneği oldu. 

2017 yılından beri artan uluslararası medyaya ve Türk muhalefet partilerinin baskılarına rağmen bu açıklama, Çin’in Uygurlara yönelik muamelesi konusunda sessiz kalan Erdoğan’ın iktidar partisinde bir kayma olduğunu gösteriyor. Nitekim Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Cumartesi günü yaptığı bir açıklamasında şöyle dedi; toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır.”  

Aksoy şöyle dedi: “Keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türkünün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları artık bir sır değildir.”

Ayrıca makale şöyle açıklıyor: “Uygur aktivistlerine Türkiye'nin görüşlerini açıklama çağrısında bulundu. Ancak birçok kişi, Türkiye'nin neden şimdi onları savunduğunu soruyor. Washington’da bir aktivist olan Tahir Emin, kendisinin ve diğerlerinin Çin’in Uygurları gözaltına aldıklarına dair belgeleri Türkiye hükümetine bir yıldan fazla bir süre önce verdiklerini ve bir cevap gelmediğini söyledi.”

Emin şöyle dedi: “Batı’da olduğu gibi Türk hükümetinin de Uygurların temel insan haklarını desteklemeye ve daha fazla çaba göstermeye devam edeceğini ümit ediyoruz.”

Türkiye’den açıklama, ülke genelinde yapılacak olan yerel seçimlerde sandık başına gitmeden haftalar önce geldi.

Erdoğan kendini, İslam dünyasının lideri ve dünyadaki Türk halkının savunucusu yerine koydu. Nitekim 2009 yılında, Sincan’daki etnik ayaklanmaların ardından Çin’in Uygurlara yönelik yaptığı baskıyı bir “soykırım olarak nitelendirmiş ve bu da Pekin’i öfkelendirmişti.

Ancak Erdoğan, Batı ile olan ilişkilerinde başarısız bir darbe ve bir boşlukla karşılaştığından Türkiye’nin Çin ile olan ilişkileri 2016 yılından sonra belirgin şekilde iyileşme göstermiştir. Nitekim ertesi yıl Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Pekin’e yapmış olduğu ziyaret sırasında şöyle demiştir: Türkiye, aşırıcı Uygurların, endişe verici aktivistlerin ve Uygurları Türk akrabaları olarak gören milliyetçi Türklerin tutuklanmasında Çin’e yardımcı olacaktır.   

Yorum:

Hiç şüphe yok ki Çin’e yönelik yapılan medya kampanyası, Amerika, İngiltere ve diğerlerinin İslam ümmetine karşı daha vahşi cürümler işlemelerine rağmen Çin gücünün yükselişiyle karşı karşıya olan ve Müslümanlara yönelik baskıcı eylemleri nedeniyle onu açığa vurma fırsatını yakalayan Batı tarafından yönetilmektedir. Erdoğan’ın temel siyasi bağlılığı, İslami söylemine rağmen Batı’dır. Ancak bu, Erdoğan hükümetinin neden şu an Çin’e karşı konuştuğunu açıklamak için yeterli değildir. Hürriyet Daily News’in görüş makalesinde açıklandığı gibi cevap, Türkiye'de yapılacak yerel seçimlerde ve iktidar partisinin karşı karşıya olduğu iç siyasi muhalefette aranmalıdır: “Çin ile ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesini amaçlayan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti, gelişmeleri kasıtlı olarak yok saymaktadır. Nitekim Uygur Türkleri hakkında Birleşmiş Milletleri’nin liderlik etmiş olduğu toplantılara katılan Türk diplomatlar, Çin'e karşı daha yumuşak bir dil tercih etmektedirler.  Zira İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), İyi Parti’nin 2018 yılı sonlarında Çin hükümetinin Uygur Türklerine karşı işlediği son insan hakları ihlallerinin soruşturulmasına yönelik çalışma hakkında sunmuş olduğu meclis talebini reddetti.

Hükümetin bu tutumu, uluslararası arenadaki ve Türkiye’de tepkileri tetikledi. Nitekim Büyük Birlik Partisi (BBP), Vatan Partisi ve diğer küçük partiler, Uygur Türklerine yönelik devam eden baskı hakkında sesini çıkarmamasından dolayı Adalet ve Kalkınma Partisi’ni eleştirmektedirler.  

Büyük Birlik Partisi, 24 Ocak tarihinde Uygur Türklerine yapılan zulüm nedeniyle devasa bir protesto gösterisi düzenleyerek hükümeti, “Doğu Türkistan’daki” akrabaları için çalışmaya çağırdı. Son aylarda Anadolu’nun farkı bölgelerinde uzun süredir devam eden ve devam etmekte olan onlarca protesto gösterileri ve benzeri toplantılar, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yönelik baskıları daha da artırdı.

Bunun, Çin’e karşı çok güçlü bir şekilde formüle edilmiş bir eylem olduğunu söylememiz zor olsa da iç siyasi dürtülere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Zira diğer nedenleri tahmin etmek zordur.”

Türkiye’nin Çin’e yönelik eleştirisi sadece iç tüketim içinse de ne yazık ki Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilerde köklü bir değişim beklememiz imkansız olup Müslüman Uygurlara yönelik zulüm devam edecektir. Zira Türkiye hükümeti, Uygur Müslümanlarına yönelik ihanet çizgisinde durmada yalnız değildir. Aynen geçen yıl Bloomberg makalesinde dediği gibi:

“Avrupa ve Amerika’da, Uygurlara yönelik iddia edilen insan hakları ihlallerini durdurması için Çin’e yönelik baskı çağrılarının artmasıyla birlikte Pekin, şimdiye kadar İslam dünyasındaki hükümetlerden gelen her türlü ciddi eleştiriden kaçtı.  

Bloomberg tarafından derlenen verilere göre Çin, Suudi Arabistan'ın petrol ihracatının yaklaşık yüzde 10'unu ve İran'ın ihracatının yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Aynı zamanda Malezya'daki en yüksek yabancı yatırım kaynağıdır. Ayrıca Çin-Pakistan ekonomik koridoru özel altyapı projelerine yönelik kredilerde 60 milyar doların üzerinde bir para akışı sağlamaktadır.

Yurtdışındaki Uygurları savunan bir grup olan Uygur Dünya Kongresi Yürütme Kurulu Başkanı Ömer Kanat şöyle diyor: “İslam ülkeleri, Çin ile ilişkilerine zarar vermek istemiyor. Zira Çin’i, Batı’ya ve Amerika’ya karşı potansiyel bir müttefik olarak görüyorlar. Bu nedenle sessiz kalmaya çalışıyorlar.” Kongre, yurtdışındaki Uygurları savunan bir grup.

Bizim bölgelerimize ve işlerimize girmelerine neden olan işte bizzat bu politikalardır (yabancı bir kafirin araştırması). Dolayısıyla ister Batı ister Doğu olsun başımızda yabancı kafirlere güvenmeden Müslümanların işlerinin sorumluluğunu yüklenecek yöneticiler oluncaya kadar İslam ümmeti bu sayısız krizlerden asla kurtulamayacaktır. Zira Allah Subhanehu ve Teala, Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَتُرِيدُونَ أَن تَجْعَلُواْ لِلّهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَانًا مُّبِينًا“Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” [Nisa-144]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Faik Necah

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER