Cuma, 10 Şevval 1445 | 2024/04/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Musul Operasyonu’nun Arkasındaki Neden Nedir?

بسم الله الرحمن الرحيم

Soru Cevap

Musul Operasyonu’nun Arkasındaki Neden Nedir?

Soru:

17 Ekim 2016 günü Musul Operasyonu’nun başladığı açıklandı. Amaçlanan nedir? Musul Operasyonu’nun yıllar sonra başlayacağını iddia eden ABDli yetkililerin önceki açıklamalarını nasıl anlamalıyız? Musuldan çıkarıldığında IŞİD tarih olur mu? Irak hükümeti ile Türk yönetimi arasındaki bu söz dalaşı da neyin nesi? Neden Türkiye ısrarla Musul Operasyonu’na katılmak istiyor?

Cevap:

1- Devam eden olaylara derin bakan kimse, bunun, Sünni ve Şii bölgesi oluşturarak Irak’ı parçalama zincirinin bir parçası olduğunu görür. Kürt Özerk Bölgesi ortadadır. Amerika’nın Irak’ı parçalama politikası, bugün ve Irak işgaliyle birlikte başlayan bir politika değildir. İşgalden önce 1991 yılından bu yana Amerika’nın Kuzey Irak’ı uçuşa yasak bölge ilan etmesiyle Kürdistan yarı devlet haline geldi! 2003 yılında Amerika, Irak’ı işgal edince, işgal altındaki Irak valisi Bremer, mezhep ve etnik temelde mezhepsel ve etnik kotalara dayalı bir rejim atadı... Temmuz ayında Irak Yönetim Konseyi’ni oluşturdu. Ağustos 2003’te de 25 üyeden oluşan bir hazırlık Anayasa Komisyonu kurdu... Komisyon, Kürdistan gibi Irak’ı Bölgeselcilik temelinde federal devlet haline getiren bir anayasa taslağı hazırladı... Sonra Geçici Yönetim Kanununun öngördüğü şekilde anayasal sürece yasallık kazandırmak için 31 Ocak 2005 tarihinde genel seçimler yapıldı. Kullanılan şiddet içerikli çarpık yöntemlere rağmen seçimlerde kayıtlı seçmenin sadece %58’i oy kullandı... Böylece anayasa kabul edilmiş oldu! 2005 yılındaki Irak Cumhuriyeti Anayasasının 1.Maddesine göre Irak Cumhuriyeti, federal bir devlettir...Anayasanın 116.Maddesine göre de Federal Irak Cumhuriyeti, başkent, bölgeler, ademi merkeziyete sahip vilayetler ve yerel idarelerden oluşmaktadır...117/1 Maddesi ise “Anayasa yürürlüğü girer girmez Kürdistan bölgesi ve yerel yönetim federal bölge olarak kabul edilir... Kürdistan bölgesinin yetkilerine bakan kimse, yakın gelecekte Irak’ın parçalanma boyutunu kolayca fark edebilir! Özellikle Anayasanın 119. Maddesi başka bölgelerin oluşma olasılığındansöz etmektedir... Böylece Amerika, bu kötü hatta kötünün de ötesindeki bu anayasa ile Irak’ı parçalama tohumlarını saçmıştır...

2- Amerika, Irak’ı parçalayan anayasanın kabulü ile başarının ihtişamını hissetti. Ajanlarına ortamı hazırlamak için anayasayı öncelikleri arasına koyma talimatı verdi. Ancak ne yazık ki ajanları başarılı olamadılar. Sünni ve Şii bölgeler olarak bilinen bölgelerde, Bölgeselcilik adına pek ayrılıkçı faaliyetlerde bulunulmadı. Hatta Sünni-Şii bölgeler kullanımı bile kullanılmamaktadır. Bu kullanımlar, halka yabancı kullanımlardır... Bu yüzden Amerika, kendi yöntemine göre ortamı hazırlamak için işe koyuldu. Bu amaçla İslam’a ve Müslümanlara karşı nefret dolu bir şahsiyet olan Maliki’yi iktidara getirdi. Amerika’nın 20 Mayıs 2006 yılında başbakan olarak atadığı Maliki’nin öncelikli görevi, Sünniler ile Şiiler arasında düşmanlık yaratmak ve aralarında güçlü bir şekilde husumet meydana getirmekti! Amerikan yapımı Maliki, iyi bir mezhepçidir. Diğer mezhepleri provoke edip ajite etti. Böylece parçalanma ve Bölgeselcilik için ortam hazırladı. Rolüne başarıyla eda eden Maliki, Sünniler ile Kürtlere karşı düşmanlık tohumlarını ekti. Dolayısıyla Irak’ın bölünmesi birçok insanın arzu ve isteği haline geldi... Maliki, düşmanlık yaratmada, Bölgeselcilik ve bölünmek için ortam hazırlamada üstün başarı gösterdi ki zaten Amerika, bu temel misyonu eda etsin diye onu başbakan olarak atadı. Sırf bu yüzden Amerika, Maliki’nin iktidarını 8 Eylül 2014’de kadar iki kez uzattı. Maliki iktidarı karanlık günlerle doludur... Güvenlik ve politik anlaşmaların ardından Amerika, Aralık 2011’de askerlerini Irak’tan geri çekince, fitne ağacı da yeşermiş oldu. Maliki, fitne ağacının çürük meyveleri sadece artırdı. Kibir ve küstahlıkla inanılmaz şekilde baskı ve zulüm yaptı. Provokatif eylemler ve söylemler ile bu fitne ateşinin fitilini yeniden alevlendirdi... Silahlı Şii milisler oluşturarak mezhepsel kavgayı tırmandırdı.

Müslümanlar arasındaki çatlağı derinleştirmek için Amerika, yitik malını Maliki’nin şahsında buldu. Maliki, kin, nefret, hile, zulüm ve şiddet yoluyla Sünnileri provoke etmeye başladı... Zulmün kaldırılmasını isteyen veya haklarını talep eden halkı zorla bastırdı. 2012 yılında zulmün giderilmesi, özellikle kadın mahkûmların serbest bırakılması, rasgele gece baskınların yapılmaması istemiyle barışçıl gösteriler düzenleyen Sünni bölgelere haklarını vermedi... Maliki yönetimi, talepleri arasında rejimin devrilmesi olmayan halkın bu taleplerini reddetti ve bunları teröristlere hizmet eden talepler olarak niteledi. Barışçıl gösterilere müdahale etmeye başladı. Bunun üzerine kin ve öfkesi artan bölge halkı, ayrılık ya da federal bölge talebinde bulundu. Maliki yönetiminin bunu efendisi Amerika’nın rıza ve talimatıyla yaptığı apaçık ortadadır. Çünkü o, Amerikan kuklasıdır. Bunun yanı sıra bazı Şii hareketler de Anbar bölgesinde patlak veren protestolardan önce Güneyde Kürdistan bölgesine benzer bir Şii bölgesi oluşturulması talebinde bulunuyorlardı... Olaylar bununla da kalmadı, aksine komşu devletler, etnik ve mezhepsel yönü ön plana çıkararak, Amerika’nın politikasını uygulamak için adeta birbirleri ile yarıştılar. Amerika, Irak’ın bir ve bütün olarak kalmasını istemiyor, bilakis birbirlerini boğazlayan muhalif parçalara bölünsün istiyor! Taraflar belli bölgelere sahip olmak için canhıraş çalışıyor. Açıkça bölgecilik çağrısında bulunuyorlar...

3- İşte böyle bir atmosferde harekete geçen IŞİD, Musul’u ele geçirdi. Amerika ise Musul’u ele geçiren IŞİD’in Şii milisler ile olan çatlağı daha da artırıp güçlendireceğine ve bunun Amerika’nın Sünniler ile Şiiler arasındaki anlaşmazlığı perçinleme amacına hizmet edeceğine inandı. Bu nedenle Amerika, Maliki’ye silahları ve paraları geride bırakarak Iraklı askerleri geri çekmesi yönünde talimat verdi ve öyle de oldu... Haziran 2014’de Musul’un IŞİD’in eline geçtiği açıklandı. Art arda gelen haberlere göre Irak askeri, fiili çatışmaya girmeden geri çekildi. Sayı ve donanım açısından üstün olan askerler, subaylar ve güvenlik güçleri, silahlarını, mühimmatlarını, elbiselerini ve Musul bankalarındaki paraları geride bırakarak kaçtılar. Olayların arkasında bir bit yeniği arayanlar, gizli anlaşma çerçevesinde belli amaçlar için bölgenin kasten IŞİD’e teslim edildiğini söylediler. Gizli anlaşma olduğu görüşü çok güçlüdür. O derece ki Maliki, olanların bir komplo olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı: Musulda olanlar bir entrikadır.[Malikinin facebook sayfası Al-Hurra 18.08.2015] Ama Maliki, dönemin başbakanı, ordu komutanı ve çatışmadan birinci derece sorumlu olduğu için bu entrikanın kendisiyle ilişkilendirilmesini kabul etmiyor. Benzer olay Ramadi’de de tekerrür etti. Altın Ekip olarak bilinen güçler [Irak Ortak Operasyonlar Komutanlığı] direniş sergilemeksizin geri çekildiler. Bu konuda Maliki ve yetkililerin sorgulanmasını isteyenler oldu, ancak konunun üstü kapandı ve üzerine bir perde örtüldü... Öyle görünüyor ki Amerika, Iraklı askerlerin geri çekilmesinde bir parmağı olduğu için konunun kapanmasını istemiştir. Çünkü Amerika, Sünni olması itibariyle IŞİD’in varlığına kolaylık sağlamıştır. Zira IŞİD’in Şii milisler ile yan yana gelmesi, bölgesel federalizme ortam hazırlamak için Sünniler ile Şiiler arasındaki çatlağı iyice artıracaktır... Bu nedenle Amerika, IŞİD’in Musul’u ele geçirmesini kolaylaştırmak için Irak askerinin geri çekilmesini emretti. Dahası Amerika, Musul’u ele geçiren IŞİD’i havadan bombalamadı. 13 Haziran 2014’de Obama Beyaz Saray bahçesinde yaptığı açıklamada, Iraklıların, birlikte çalışmaya hazır olduklarına yönelik bize güvence verdiği siyasi bir planı olmadığı bir ortamda, ABD kendini bir askeri eylem içine sokmayacak” dedi. Hâlbuki Irak ile Amerika arasında güvenlik anlaşması vardı. Daha da önemlisi Irak hükümeti, Washington’dan askeri operasyon talebinde bulunmuştu. Irak Dışişleri Bakanı Zebari, 18 Haziran 2014 Çarşamba akşamı Cidde’de gazetecilere yaptığı açıklamada ABDden militanlara karşı hava saldırısı düzenlemesini istiyoruzdedi. Amerikan Genelkurmay başkanı Orgeneral Dempsey de Kongre oturumunda bu talebi doğruladı. Bu, o gün Amerika’nın askeri müdahale için pek acele etmediği anlamına gelir. Aksine erteledi, ta ki Sünniler ile Şiiler arasında atmosferi ısıtarak Bölgeselcilik projesi için ortam hazır gelsin ve böylece Irak Kürdistan’ın da olduğu gibi taraflar kendilerine ait bir bölge fikrini kabul etsinler. Koşullar olgunlaşınca da Amerika, IŞİD ile mücadele ve Musul’dan çıkarılma emrini verdi.

Kuşkusuz siyasi uyanıklığa sahip politikacılar, bunun farkındadır ve bunu yakından takip ediyorlar. Burada 12 Haziran 2015 tarihinde “Irak el-Yevm” sitesinin üst düzey diplomatik kaynaklardan aktardığı bir haberi hatırlatmakta fayda vardır. ABD’nin Irak’ta IŞİD’i nihai olarak bitirme şartı ile ilgili olarak siteye sızdırılan habere göre, IŞİD dosyasını kapatmanın, IŞİD’i Irak’tan temizlemenin, şu an Bağdat yönetimi yerinde olan ikincil yönetimleri, özellikle İran komutuyla hareket eden milisleri bitirmenin birincil şartı, Bağdatta federal yönetime bağlı üç büyük bölge olgusunu insanların kabul etmesidir.Aynı kaynaklara göre “... Washington, Yeni Irak Federal hükümetini Güvenlik Konseyi kararı ile destekleme sözü verdi.”

Amerika, mezhepçilik taassubu yüzünden aradığını Maliki’de buldu. Şiiler ile Sünniler arasında düşmanlık oluşturmak, sonra Irak’ı bölgelere parçalamak, çok geçmeden kırılacak ve kopacak kırılgan bir bağla onları merkezi yönetime bağlamak için Maliki’yi Sünnileri provoke etmekle meşgul etti... Diğer taraftan IŞİD’in Şiilere bakışını da istismar etti ve her iki grup arasındaki çatlağı derinleştirmek için IŞİD’in Musul’u ele geçirmesine kolaylık sağladı. Musul’un ardından Hilafet ilan eden IŞİD’i bir kez daha suiistimal etti. Amerika, IŞİD’in katliam, kundaklama ve sivilleri sürgün eylemlerine fokuslandı ve bu eylemleri Hilafetle ilişkilendirmeye gayret sarf etti. Ancak Allah, IŞİD’in eylemlerini boşa çıkardı. İnsanlar, el-Bağdadi’nin Hilafetinin saçmalık olduğunu gördüler. Allah’ın kurulmasını farz kıldığı ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in de kurulacağını muştuladığı Hilafet, hak ve adildir... İnsanlar, güvenlik ve emniyet aramak üzere o Hilafete hicret edecekler. Sadece sakinleri arasında değil, tüm dünyaya iyiliği taşıyıp yayacaktır.

4- Kuzey Irak’ta konuşlu Türk askerlerine gelince, bu da aynı amaca matuftur. Diğer bir deyişle, İran’ın Şiilere nefes üflediği gibi Irak’taki Sünnilere nefes üflemek içindir... Dolayısıyla Türk askerleri, bölgeselleşmeye teşvik konusunda bölgesel duruma katkıda bulunuyorlar! İşte Türkiye, bölgesel çatlaklığı derinleştirmek için Kuzey Irak’a girdi. Türkiye, Şiilerin hamisi olan İran karşısında Sünnilerin hamisi görüntüsü vermektedir... Tüm bunlar, bölünmeyi kolaylaştırma amacına hizmet etmektedir.

Türkiye’nin Musul Operasyonu’na katılma ısrarı ile ilgili olarak Erdoğan’la Abadi arasındaki söz atışmasına gelince, Türk askerleri Irak hükümetin bilgisi dâhilinde Musul’un kuzeybatısındaki Başika kampında konuşlanmıştır. Erdoğan’ın, Irak hükümetinin Türk askerlerinin kampı terk etmesi yönündeki talebini reddetmesine gelince, bu mesele ne Irak hükümeti ne de Türk hükümetinin inisiyatifinde değildir. Aksine Erdoğan, Amerikan siyasetine göre hareket ediyor. Abadi ile giriştiği söz atışmasında Erdoğan, sanki Sünnilerin hamisi gibi davranıyor. Oysa aslında Amerika’nın “bölgeler” projesine teşvik etmektedir, keza Abadi de öyle. Abadi, Irak toprakları ve hava sahasını dolduran güçler yerine Türk askerleri konusunu gündeme getirerek Şiilerin sempatisini kazanmayı amaçlıyor... Aslında her iki husus da aynı amaca yöneliktir. Yani Irak’ı bölgelere parçalamak isteyen Amerika’nın bu amacına hizmet etmek için Sünniler ile Şiiler arasındaki gerginlik tırmandırılıyor... Karşılıklı bu söz dalaşının devam edip etmeyeceği, Amerikan projesine bağlıdır. Türk askerlerinin Başika kampından ayrılmasına yönelik Irak hükümetinin bu ilk talebi değil. Geçtiğimiz yıl Aralık ayında da bu yönde bir talebi olmuştu. Bu yüzden toplanan Arap Birliği, Irak hükümetinin bu talebine destek çıkmış, Türkiye’ye ilişkin kınayıcı bir karar çıkartmak ve Türk askerlerinin geri çekilmesi talebiyle konuyu Güvenlik Konseyi’ne havale etmişti. Ancak bir bardak suda koparılan fırtınanın ardından mesele yatışmıştı! Dolayısıyla Türk askerlerinin Kuzey Irak’taki varlığı, bu amaca yöneliktir yani Amerika’nın “bölgeler” projesini uygulamak içindir. Bu artık bir sır değil. Erdoğan, yaptığı açıklamada Kuzey Irak örnek alınarak Musul’un Musullulara ait olmasını gerektiğini söyledi. Kuzey Irak Yerel Yönetimine yani Kürdistan Bölgesine onay verenleri suçlayan Erdoğan, aynısının Musul bölgesinde olmasını istemiyorlar dedi. Musul’la ilgili olarak Beştepe’de yaptığı konuşmada Erdoğan, ... Kuzey Irak Yerel Yönetimindeki oylamada evetdiyenler, Musulda aynı şeye evetdemediler diye konuştu.” [18.10.2016 Time Türk]

5- Peki Amerikalı yetkililerin önceki açıklamalarının aksine şuan Musul operasyonundaki bu ısrar da neyin nesidir sorusuna gelince, bunun izahatı şöyledir:

Amerika, daha önce IŞİD’le mücadele ve Musul Operasyonu için zamanın gelmediğini düşünüyordu. Görev süresi içerisinde Obama, bu meseleyi sona erdirmek için pek acele etmiyordu. Hatta bazı ABD’li yetkililer, bunun yıllarca sürebileceğini söylemişlerdi... Ama gelişen bazı olaylar nedeniyle Obama, süreci hızlandırmak zorunda kaldı... Obama, meşum yönetimini ileride anılacak başarıyla ya da kısmi bir başarıyla sonlandırmak istiyor... Bu konudaki tek güvencesi de Suriye. Bu yüzden İran lejyonlarını ve milislerini Suriye’ye yığıştırdı. Rus hava bombardımanlarının artmasını sağladı. Ama görünüşe göre Obama, Suriyelilerin özellikle Halep halkının eşsiz sebatı nedeniyle umudunu yitirdi ya da yitirmek üzeredir. Bunun için başarı ya da kısmi başarı umuduyla gözünü Irak’a, Musul’a dikti. Hatta bazı cepleri dahi geride bırakarak apar topar Musul’a doğru yürüdü... “Wall Street Journal gazetesine göre Musul’a doğru ilerleyen Irak kuvvetleri, Kerkük ilinde stratejik konuma sahip el-Hawaji gibi IŞİD kontrolündeki bazı cepleri bypass geçtiler. Bu nedenle militanlar, Irak’ın başka bir yerinde karşıt saldırı başlatabilirler. Gazetenin haberine göre Iraklı liderler, başkent Bağdat ile Irak’ın en büyük ikinci kenti Musul arasında bulunan el-Hawaji kasabasının geri alınmasını arka plana ittiler... Kerkük’teki Şii milislerin kumandalarından Meysem el-Zeydi, el-Hawaji’yi Kuzey Irak tarafında kalan keskin bir bıçak.olarak niteledi. Siyasi nedenlerden ötürü hükümet, el-Hawajiden önce Musulun kurtarılması için acele etmektedir dedi...” [28.10.2016 el-Cezire]

Böylece Musul Operasyonu 17 Ekim 2016 tarihinde başlamış oldu. Irak askeri, Peşmerge, Haşdi Vatani ve aşiret güçlerine bağlı 140 bin askerin Musul Operasyonu’na dâhil olduğu belirtiliyor. ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Peter Cook, düzenlediği basın toplantısında, Musulu geri almak için önceki gece başlayan operasyonda Iraklı askerlere ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon güçleri de havadan destek veriyor.dedi ... Amerikan askerlerinin, Irak ordusu ve Peşmerge güçlerine lojistik destek ve eğitim sağlamak amacıyla Musul Operasyonunda arka cephelerde yer alacağını söyledi...[17.10.2016 Reuters] Geçtiğimiz Eylül sonunda Amerika, Başbakan Haydar el-Abadi’nin isteği üzerine mevcut 4400 askere ek yaklaşık 600 asker daha gönderdiğini açıkladı. Musul Operasyonu, Amerikan seçim kampanyası sırasında ve sonrasına kadar devam edecek ki Obama, başkanlık süresini zaferlerle tamamlasın. Bu zaferler hem kendisi hem de Demokratlar lehine Amerikan tarihine geçsin. Musul Operasyonu, Musul ve bölgesel güçler olan “Türkiye ile İran” arasındaki sürtüşme nedeniyle öyle kolay bir operasyon olmayacaktır. Bu sürtüşmeler nedeniyle Musul Operasyonu zaman zaman alevlenecek, zaman zaman da dinecektir... Ancak bu güçler üzerindeki etkin faktör, aynı faktör [Amerika]olduğu için bu sürtüşmeler nedeniyle savaşın uzun vadeli olması beklenmiyor. Aksine savaş, ABD politikasının gereksinimlerine göre ilerleyecektir...

6- Amerika, bağımsız hareket etmekten ziyade koalisyonun bir parçası olarak Avrupa, özellikle Fransa ve İngiltere için de bir rol biçmiştir. Buna göre Avrupa, Amerikan liderliğindeki koalisyonun kontrolünde altındadır. Ki Avrupa koalisyondan uzak kalıp Amerika’nın savaştan hedeflediği Irak’ı bölgelere parçalama amacına parazitlik çıkarmasın... Her zaman olduğu gibi Fransa, IŞİD’in Fransa’daki saldırısına bir misilleme olarak bu gibi olaylarda ön plana çıkmak için çabalıyor. “Musul’un Siyasi Geleceğini” görüşmek üzere 20 Ekim 2016 günü Paris’te bir toplantı düzenledi. Toplantıya 20 ülkenin Dışişleri Bakanları, temsilcileri ve sivil savunma örgütlerini davet etti. 25 Ekim 2016 günkü toplantıya ise IŞİD karşıtı koalisyonda yer alan 13 ülkenin Savunma Bakanlarını çağırdı. Toplantının ardından koalisyon lideri ülke adına konuşan ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, Toplantıda IŞİDin merkezi olan Rakkaya düzenlenecek operasyonun detaylarını ele aldık... Planı bir an önce hayata geçirmek için koalisyonun neler yapabileceğini ve üye ülkeleri IŞİD saldırılarından nasıl korumak gerektiğini belirledik...” [26.10.2016 el-Cezire] Bu açıklama, Amerika’nın koalisyon üyesi ülkelere liderlik ettiğini gösterir. Zira üye ülkelerin topraklarını IŞİD saldırılarından korumaktan bahsediyor.

7- IŞİD, Musul’u kaybedince tarih olur mu sorusuna gelince, öyle görünmüyor. Aksine vur kaç taktiğine ve orada burada saldırılara başvuracak, eylemlerine şehir dışlarında devam edecektir. Ramadi merkezden çıkarıldığı halde hâlâ kırsalda varlığını sürdürüyor. Aynı şekilde Musul’dan çıkarılsa da 2014 yılı öncesinde olduğu gibi Musul etrafında dönüp duracaktır. Şuan uygulamada olduğu gibi bir silahlı örgüt, çöller, dağlar, kasaba ve köy eteklerinde savaşmaktadır... Siyasi uyanıklıktan yoksun olması nedeniyle yararına olduğunu düşündüğü bazı eylemlerde bulunacak, ancak sömürgeci kâfir devletler bu eylemleri kendi çıkarları lehine istismar edecektir. Umulur ki bunun farkında olur...

8- Amerika’ya gelince, Irak’ı üç federal bölgeye ayırma planından vazgeçmesi olası değildir. Aksine Irak ile ilgili olarak bu, devlet politikasıdır. 2006 yılında Kongre, Irak’ı Kürt, Sünni ve Şii üç federal bölgeye parçalama tasarısını onayladı. Ancak yine de tasarı, başkan için bağlayıcı değil. O gün Başkan Bush, Koşullar kararın uygulanmasına elverişli değilaçıklamasını yapmıştı. O gün karar tasarısını sunan Senatör Joseph Biden, 2009 yılında ABD Başkanı Obama’nın yardımcısı oldu. Biden, tasarının hayata geçmesi için gayri resmi şekilde etkin bir çalışma yürüttü. Obama da Irak dosyasına ona havale etti... Amerika, Irak Anayasası’nı bu temele göre formüle etti. Amerika’nın şimdi ve gelecekte yapacağı eylemleri, bu tasarıyı uygulama yönünde olacaktır. Musul Operasyonu’nun ardından Sünni bölgeler olarak bilinen bölgelerin idaresi için siyasi formül ele alınacaktır. En zor halka da burasıdır, çünkü Şii bölgeler çok daha kolaydır... Bununla beraber bu projenin uygulanması öyle çok da kolay olmayacaktır. Çünkü Irak’ta Allah’a muhlis ve Peygambere sadık nice yiğitler vardır. Ülkelerinin parçalanmasını asla kabul etmeyeceklerdir. Aziz ve Kaviyy olan Allah’ın izniyle başarısızlığa uğratmak için bu projelerin karşısında dimdik duracaklardır.

9- Sonuç olarak Ey Irak halkı! Ey Mezopotamya halkı! Daha önce seslendiklerimiz gibi yine sesleniyoruz: Yüzyıllarca İslam ile yekvücut oldunuz. Uzun zaman İslam sancağı altında yaşayıp gölgelendiniz. İzzetli ve güçlü idiniz. Hep birlikte iyiliği paylaşıyor, kötülükle savaşıyordunuz... Ülkeniz, kahramanlar ülkesidir, Kadisiye ve Buveyb topraklarıdır. Harun Reşit, Mutasım ve Selahattin’in ülkesidir. Eski Fatihlerin beldesidir. İnşaAllah gelecekte de fatihlerin ülkesi olacaktır. Kuşkusuz birlik iken Irak halkı güçlüdür. Parçalanmış Irak, dağınıklığı yüzünden zayıftır... Eğer Kürtler, Kürdistan bölgesi veya Kürdistan devleti kurduklarında güçlü olacaklarını sanıyorlarsa, inanın çok geçmeden o güç sandıkları şey kendilerine mezar olacaktır. Eğer Sünniler de Kuzey ve Batı Irak’ta kendilerine ait bir bölgeleri olduğunda, rahat bir yaşam süreceklerini düşünüyorlarsa, bilsinler ki belli bir süre sonra sefalet ve bedbahtlık başını alıp gidecektir... Şiiler de Güney’de kendilerine ait bir bölge olduğunda, zorba bir güce sahip olacaklarını sanıyorlarsa, kısa bir süre sonra işler eskiye dönecek zillet ve zafiyet onlara hâkim olacaktır.

Ey Mezopotamya halkı! Etnisite ve mezhepçiliği çöpe atın.

دَعُوهَا فَإِنَّهَا مُنْتِنَةٌ“Onu bırakınız, çünkü o pisliktir.” [Buhari] Mezhepçi ve etnik etiketleri bırakın, Allah’ın size verdiği isme sarılın.

هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَO, size Müslümanlaradını verdi.[Hacc 78] O isme dönün ve ona sımsıkı sarılın ki izzet bulasınız. Aksi halde her yerde size zül dokunacaktır.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ“Şüphesiz ki bunda kalbi olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.”[Kâf 37]

 

H.29 Muharrem 1438

                                                                                                           M.30 Ekim 2016

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER