Logo
Bu sayfayı yazdır


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Afganistan
Medya Bürosu

No: AF-BA-2025-MB-TR-04 H. 4 Zilka’de 1446
M. Cuma, 02 May 2025

Birleşmiş Milletler ve Bölgesel Aktörlerin Afganistan’ı Küresel Seküler Sisteme Entegre Etme Çabaları

Birleşmiş Milletler, son günlerde Afganistan’daki faaliyetlerini önceki dönemlere kıyasla daha da yoğunlaştırdı. BM İnsani İşler Genel Sekreter Yardımcısı’nın Kabil ve Kandahar’a gerçekleştirdiği ziyaretin yanı sıra, mevcut yönetimin dışişleri bakanı Emirhan Muttaki’nin Katar’a davet edilmesi, uluslararası toplumun Afgan yönetimini küresel diplomatik sürece dâhil etme yönündeki çabalarının yeniden ivme kazandığını ortaya koymaktadır.

Bu gelişmelerin ışığında, Hizb-ut Tahrir / Afganistan Vilayeti Medya Bürosu önemli bazı noktaların altını çizmek ister:

Birleşmiş Milletler’in Afganistan’daki rejimi küresel seküler sisteme entegre etme amacı taşıyan sözde “yol haritası” ciddi uygulama sorunlarıyla karşılaştığı ve başarısızlığa uğradığı açıkça görülüyor. Bunun nedeni, Batı’nın beklentilerinin aksine, Afgan yönetiminin temel politikasında ciddi bir değişikliğe gitmeye yanaşmamasıdır. Ama bu başarısızlığa rağmen, Amerika liderliğindeki Batı hâlâ pes etmiş değil. Bu nedenle aynı hedefe ulaşmak için yeni yollar ve alternatif planlar masaya yatırılmış durumda. Bu girişimlerin özünde, Afganistan’daki rejimin küresel seküler sisteme kademeli ve kontrollü biçimde entegre edilmesini hedefleyen bir strateji yer almaktadır; Bu strateji, rejimin İslami karakterini zamanla aşındıracaktır.

ABD, bu ‘yumuşak eritme’ politikasını hem sopa hem de havuç siyaseti üzerinde uygulamaktadır. ABD, kimi zaman yaptırım listelerinden belirli kişilerin çıkarılması ya da sembolik düzeyde siyasi ödüller verilmesi gibi doğrudan teşvik araçları kullanmakta, kimi zamansa uluslararası yardımların kesilmesi yoluyla baskıyı artırmaktadır. Bununla birlikte, aynı stratejik hedef doğrultusundaki gündemini Birleşmiş Milletler ve Katar gibi aracı aktörler vasıtasıyla daha örtük ve diplomatik kanallardan yürütmeye devam etmektedir. Uygulanan diğer taktiklerden biri de, yönetimi içerden bölerek mensuplarını “ılımlı” ve “aşırı” olarak sınıflandırmak suretiyle rejimin iç bütünlüğünü zayıflatmak ve bazı kesimlerini sözde “ılımlı İslam” çizgisine çekmeye çalışmaktır.

Bu sürecin kilit uygulayıcılarından biri ise, uzun süredir Batı’nın bölgedeki vekil aktörü olarak kabul edilen Katar kilit bir rol üstlenmektedir. Birleşmiş Milletler’le eşgüdüm içinde hareket eden İran, Trump döneminin konfrontatif politikasını dengelemek amacıyla Afgan yönetimi içerisindeki bazı fraksiyonlara diplomatik ve siyasi teşvikler sunmaktadır. Bu çabaların etkisi, Dışişleri Bakanı Emirhan Muttaki’nin açıklamalarında açıkça görülmektedir. Nitekim El-Cezire’ye verdiği röportajda, uluslararası topluma Afganistan’ı “olumlu ekonomik rekabetin yaşandığı bir saha” haline dönüştürme çağrısında bulundu. Tarihsel arka plan ve çağdaş tecrübeler, ekonomik olarak daha zayıf ülkelerde gerçekleştirilen bu tür rekabetçi girişimlerin çoğu zaman yabancı etkilerin meşrulaştırılması, yapısal bağımlılık ilişkilerinin kurulması ve nihayetinde ekonomik sömürgeleşme süreçlerine zemin hazırladığını ortaya koymaktadır.

Filistin konusunda ise Dışişleri Bakanı şu ifadeyi kullandı: “Filistin karşısında ahlaki bir sorumluluğumuz var” Gerçekte, Müslümanların özellikle yöneticilerin Filistin’e karşı sorumluluğu sadece bir vicdan meselesi değil, şer’i bir görevdir. Müslümanların yöneticileri, zulme uğrayanları savunmak için ordularını seferber etmekle yükümlüdür; Soyut “ahlaki sorumluluk” söylemleri ise, gerçek adımı atmayı ertelemekten başka bir şey değildir. Bu ahlaki öfke, Batı’daki bazı gayrimüslimlerde daha da görünür hâle geldi. Bazıları sokaklara döküldü, bir Amerikan askeri ise ABD’deki İsrail elçiliği önünde kendini yakarak bu öfkeyi gösterdi.

Aynı röportajın başka bir bölümünde, Emir Han Muttaki Donald Trump’a Afganistan konusunda “siyasi cesaret” göstermesi çağrısında bulundu. Ancak sosyopolitik gerçeklik göstermektedir ki, bireyler ve devletler sahip oldukları değer sistemine olan inanç düzeyleriyle orantılı olarak cesaret sergilerler. Dolayısıyla, Trump’ın sergileyeceği herhangi bir “cesaret”, muhtemelen kendi kişisel ve siyasi çıkarlarını önceleyen bir motivasyona dayanacaktır. Sorulması gereken soru şu: İslam’a sahip çıkacak, onu hayata hâkim kılmak için mücadele edecek, kimseden korkmadan konuşacak bir Müslüman lider nerede? Böylesi bir lider, Raşidi Hilafetin kurulması yönünde adım atacak ve dış politikasını davet ve cihad ekseninde şekillendirecek bir cesarete sahip olmalıdır. Evet gerçekten de, İslam’ın hakikatlerini ilan etmek siyasi cesaret gerektirir ve biz yöneticilerden tam olarak bu cesareti talep ediyoruz.

الَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَداً إِلَّا اللهَ“Onlar ki Allah’ın mesajlarını tebliğ ederler, O’ndan korkarlar ve Allah’tan başka kimseden korkmazlar.” [Ahzâb 39]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Afganistan
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: 
http://hizb-afghanistan.org/
E-Mail: info@hizb-afghanistan.org

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.