Logo
Bu sayfayı yazdır


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: PK-BA-2025-MB-TR-32 H. 21 Rabi’-ul Âhir 1447
M. Pazartesi, 13 Ekim 2025

Pakistan-Afganistan Sınırında Yaşanan Kanlı Tırmanışın Temelinde, Tarafların Allah’ın Şeriatına Müracaat Etmemeleri Yatıyor

Pakistan ve Afganistan rejimleri, normalde Yahudi varlığı, Hindistan ve ABD gibi hasımlarına karşı uyguladıkları kontrollü ve itidalli politikanın dışına çıkarak birbirlerine karşı askeri güç kullandılar. Cumartesi akşamı Taliban güçlerinin başlattığı bir operasyonla sınırlarında meydana gelen çatışmalarda, her iki ülke de karşı taraftan onlarca askeri öldürdüğünü duyurdu. İslamabad ise bu saldırıya sert bir şekilde karşılık vereceğini açıkladı. Kabil de Pakistan güvenlik güçlerinin süregelen ihlallerine ve Afganistan topraklarına düzenlediği hava akınlarına karşılık olarak askeri operasyonlar gerçekleştirdiğini duyurdu.

Bu gelişmeler karşısında Hindistan’ın ise, iki kardeş ülke arasındaki bu gerilimden ve Müslümanların birbirini öldürmesinden memnuniyet duyduğu görülüyor. Afgan hükümetinin Hindistan’la yakınlaşmayı seçmesinin sebebi, Pakistan yönetiminin Afgan “mültecileri” düşmanlaştırarak ülkeden sürmesi gibi sakar bir politika izlemesidir. İşte bu nedenle Afganistan, Pakistan’ın ezeli düşmanı Hindistan’a yönelmiş, iki ülke arasında daha önce görülmemiş bir yakınlaşma başlamış ve bu durum, İslamabad’ı öfkelendirerek harekete geçirmiştir. İki taraf arasındaki yakınlaşmanın göstergesi olarak Hindistan, Cuma günü 2021’den bu yana ilk kez Afganistan Dışişleri Bakanı’nı ağırladı ve Kabil’deki diplomatik temsilciliğini büyükelçilik seviyesine yükselteceğini duyurdu.

Pakistan ve Afganistan hükümetleri arasındaki ilişkilerin bozulmasının sebebi, ister Afganistan’ın Hindistan’la yakınlaşması olsun, isterse Kabil’in Pakistan Talibanı’na verdiği destek olsun, her iki hükümetin de kendi aralarındaki sorunları dış müdahalelerden (Hindistan veya diğer ülkelerden) uzak bir şekilde çözememesi ve anlaşmazlıklarında Kur’an ve Sünneti hakem kabul etmemesidir. Nitekim Allah Subhânehu ve Teâlâ söyle buyurdu:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. [Hucurat 10]

Uzlaşmak yerine, taraflar birbirlerini düşman ve yabancı olarak tanımlamaya başladı. Bu gerilimin ortasında Afgan hükümeti sözcüsü Zebihullah Mücahid, pazar günü yaptığı basın açıklamasında, operasyon sırasında 58 Pakistan askerinin öldürüldüğünü duyurdu. Buna karşılık ise Pakistan ordusu yaptığı açıklamada, “Bu küstah saldırı karşısında ülkemizin toprak bütünlüğünü savunurken 23 Pakistan askerinin şehit olduğunu” belirtti. Açıklamada ayrıca, “Düzenlenen bombardıman, baskınlar ve hassas vuruşlar sonucunda 200’den fazla Taliban militanı ve onlara bağlı terörist grubun” etkisiz hale getirildiği veya yaralandığı kaydedildi.

Pakistan hükümeti, ezeli düşmanı Hindistan’a karşı kullandığı diplomatik dil ve itidalli tutumun tam tersini Afganistan’a karşı sergiledi. Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, yaptığı açıklamada açık açık Afganistan’ı tehdit etti. Şerif “Pakistan’ın savunulması pazarlık konusu yapılamaz. Her kışkırtmaya güçlü ve etkili bir şekilde karşılık verilecektir.” dedi. Aynı şekilde Kabil’den gelen yanıt da benzer şekilde sertti. İslam’ın en temel, bilinmesi zorunlu hükümlerini bile zerre kadar anlamadıklarını gösteriyordu. Sözcü Zebihullah Mücahid pazar günü yaptığı açıklamada “Pakistan bu sabah bir saldırı gerçekleştirdi ve biz de güçlü bir şekilde yanıt vermeye hazırız.” ifadelerini kullandı.

Müslümanlar, Keşmir, Gazze ve Doğu Türkistan’da ümmete defalarca saldıran asıl düşmanlarına karşı bu “gücü” ve kararlı dili görmeye ne kadar da hasret kalmıştır! Ancak başımızdaki bu yöneticiler, Müslüman topraklarındaki sömürgeci kafirlerin işbirlikçileridir. Onların efendilerinin çıkarlarına hizmet etmek ve onun bölgedeki hakimiyetini güçlendirmek dışında bir görev ve misyonları yoktur. Müslümanlar arasında düşmanlığı, anlaşmazlığı ve bölünmeyi körüklemek, Batı’nın çıkarlarından biridir. Bu durumdaki yöneticilerin durumu, korkaklar için söylenen şu söze ne kadar da çok benziyor: “Bana karşı aslan kesilir; ama savaşlarda deve kuşudur.” Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, bir yandan Afganistan’daki kardeşlerine tehditler savururken, diğer yandan ümmetin baş düşmanı Trump’ın başkanlığındaki Şarm El-Şeyh’te düzenlenen ve adı konulmamış bir “Yahudi suçlarını aklama” zirvesine katılmaya hazırlanıyordu.

Ey Pakistan Müslümanları! Ey Pakistan ordusunun dürüst subayları! Başınızdaki yöneticiler ve liderler sizin düşmanınızdır; onlara karşı uyanık olun. Hatta onlar düşmanların ta kendisidir.

هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ“Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!” [Münafikun 4] Keşmir’i kurtarmak ya da Filistin’deki mazlumlara yardım etmek, aslında Afganistan’da Amerikan hegemonyasını sağlamak ve oradaki Müslümanlarla savaşmak için harcanan askeri çabadan ve verilen canlardan çok daha azını gerektirir. Ancak başınızdaki yöneticiler ve komutanlar, ülkenin kaynaklarını ve sizin ordularınızı, sizin de isteyeceğiniz ve hoşlanacağınız gibi Allah yolunda kullanmak yerine, şeytanın yolunda kullanmaktadırlar. Her iki taraftan akan o pak kanların Bagram üssünü tekrar Amerika’ya teslim etmek için Kabil hükümeti tarafından bir bahane olarak kullanılması da ihtimal dışı değildir. Böylece Amerika, bu üssü bölgedeki jeopolitik rakiplerini ve daha da önemlisi ümmetin sadık evlatlarını vurmak için operasyonel harekete merkezi olarak kullanacaktır. Dolayısıyla, ümmet, kendisine komplo kuran ve kutsal değerlerini çiğneyen bu yöneticilerden kurtulmak için Hizb-ut Tahrir’in samimi mensuplarıyla birlikte hareket etmek zorundadır. Pakistan ordusundaki samimi olanlar, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek üzere bir Halife’ye biat etmek için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelidir. Halife, Pakistan’ı Afganistan ve diğer Müslüman ülkelerle Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdelediği Hilafet Devleti çatısı altında birleştirecektir. Hilafet, ümmetin bu mücrim yöneticiler altında yaşadığı ceberut saltanattan sonra gelecektir. Nitekim Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu” [Ahmed]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan
Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813
https://bit.ly/3hNz70q
Fax: +(92) 21–520–6479
E-Mail: spokesman@hizb-ut-tahrir.com.pk

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.