Logo
Bu sayfayı yazdır
Tanzanya ve Kenya Arasındaki Anlaşmazlık: Kapitalizmin ve Onun Milliyetçilik Düşüncesinin Kötü Bir Hastalığıdır!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Tanzanya ve Kenya Arasındaki Anlaşmazlık: Kapitalizmin ve Onun Milliyetçilik Düşüncesinin Kötü Bir Hastalığıdır!

Haber:

Mayıs 2025'te Tanzanya yetkilileri, muhalefet lideri Tundu Lisssu'nun Darüsselam'da ihanet suçlamasıyla yargılandığı duruşmaya katılmaya çalışan Kenyalı aktivist Boniface Mwangi ve Agather Atuhaire'yi tutukladı. Uluslararası Af Örgütü, Tanzanya yetkililerine, insan hakları savunucularının keyfi olarak gözaltına alınmasının, işkenceye maruz kalmasının, dış dünyadan tecrit edilmesinin ve zorla sınır dışı edilmesinin soruşturulma çağrısında bulundu.

Yorum:

Olay Kenya ve Uganda'da geniş çaplı öfkeye yol açtı ve bölgedeki ve dışındaki insan hakları örgütleri, aktivistlere kötü muamele iddialarının soruşturulması çağrısında bulundu. ABD Afrika İşleri Bürosu, X platformunda “Atuhaire ve Mwangi'nin Tanzanya'da bulundukları sırada kötü muamele gördüklerine dair haberlerden derin endişe duyduğunu” ifade etti. Açıklamada geçtiği üzere “İnsan hakları ihlallerine ilişkin iddiaların derhal ve kapsamlı bir şekilde soruşturulması çağrısında bulunuyoruz” denildi ve “bölgedeki tüm ülkeler, işkence dahil olmak üzere insan hakları ihlallerinden sorumlu olanlardan hesap sormaya” teşvik edildi. Elektronik iletişim platformları, Kenyalılar ve Tanzanyalılar arasında hararetli tartışmaların yaşandığı bir arena haline geldi; zira bazı Tanzanyalı milletvekilleri, Kenyalıları elektronik zorbalık ve içişlerine karışmakla suçladı.

Yeni sömürgeciliğin, insani müdahale, yardım koşulları, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri ve yumuşak güç diplomasisi gibi çeşitli mekanizmalar aracılığıyla varlığını sürdüren modern bir şekil olduğu gayet açıktır. Nitekim Batı, insan haklarını savunma kisvesi altında, Afrika toplumlarının, LGBT topluluğu gibi yozlaşmış Batılı liberal modelleri yansıtacak şekilde yeniden yapılandırılmasına teşvik etmektedir. Kayda değerdir ki Kenya, Batı modellerini destekleyen çok sayıda insan hakları örgütüne ev sahipliği yapmaktadır. Siyasi olarak da yabancı güçler, insan hakları kisvesi altında Afrika üzerinde nüfuzlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Bunun yanı sıra insan haklarını savunma konusunda Batı'nın söylemi, insan haklarını savunan Amerika dahil olmak üzere Batı rejimlerine karşı çifte standart uyguladığını ortaya koymaktadır. Gazze'de Batı sessiz kalmakla yetinmiyor, aksine korkunç katliamlar işleyen suçlu Yahudi varlığına da destek veriyor.

Kenya ve Tanzanya arasındaki siber savaşla ilgili olarak ise her iki ülke de birbirinden daha medeni ve gelişmiş olmakla övünmekte olup bu da milliyetçiliğin habis bir hastalığı olarak değerlendirilebilir. İki tür milliyetçilik vardır ve her ikisi de bozuk bağlardır; bölgesel milliyetçilik, doğum veya vatandaşlık yoluyla belirli bir bölgeye ait olmakla bağlantılı olarak gurur ve üstünlük duygusu anlamına gelmektedir. Ayrıca kültürel milliyetçilik de vardır; bu ek bir unsuru, yani belirli bir kültürü, bölgeyle ve bu bağlantıya eşlik eden gurur duygusuyla ilişkilendirmektir. Sadece milliyetçiliğe yönelik yüzeysel bir mefhumun büyük bir ivme kazanması, kapitalist ideolojinin zayıflığını ve insani ve toplumsal sorunları gerçek anlamda yönetip çözmekte aciz olduğunu açıkça göstermektedir.

Kapitalistler, Afrika toprakları üzerindeki hakimiyetlerini sürdürmek için “böl ve yönet” sömürgeci stratejisini yaygın bir şekilde kullandılar ve bunun etkileri bugün bile hala belirgindir. Basit ideoloji: Yerel gruplar arasındaki bölünmeleri derinleştirerek birleşik direnişi önlemek, dolayısıyla yabancı egemenliği sağlamaktır. Her iki ülkede de yerel kapitalist zihniyete sahip politikacılar, Batı'nın ajanları olarak muazzam kaynakları yağmalamakta, dolayısıyla da vatandaşları aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır. İslam ülkesindeki Sykes-Picot planı, İslam ümmetinin siyasi ve ekonomik durgunluğuna yol açmıştır.

Doğu Afrika halklarını bekleyen görev, zihinlerini milliyetçiliğin kısıtlamalarından ve politikacıların (iktidar ve muhalefet) iflasından kurtarmaktır; zira her ikisi de aynı yozlaşmış kapitalizm metninden okumaktadır. Benzer şekilde İslam'dan kaynaklanan İslam ümmeti mefhumu, doğası gereği kapsamlı İslami bir mefhumdur ve ulusal sınırların ötesine geçerek ideolojik bir bağın oluşmasına yol açmıştır. Dolayısıyla insanları sağlam ve birleşik bir toplumda birleştirebilecek olan sadece İslami ideolojik bağdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şaban Muallim - Kenya

Template Design © Joomla Templates | GavickPro. All rights reserved.