Salı, 21 Şevval 1445 | 2024/04/30
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Gazze’ye Yönelik Savaşın Üzerinden Altı Ay Geçti; Peki Harekete Geçmek İçin Neyi Bekliyoruz?!

بسم الله الرحمن الرحيم

Gazze’ye Yönelik Savaşın Üzerinden Altı Ay Geçti; Peki Harekete Geçmek İçin Neyi Bekliyoruz?!

Aksa Tufanı operasyonunun başlamasından bu yana altı ay geçti ve Yahudi varlığı, dünyanın birinci ülkesinden her türlü siyasi, askeri ve istihbarat desteğini almasından ve işlediği katliam ve soykırım ve döktüğü kanların ardından 7 Eylül 2023 sabahı sahte gururunu paramparça eden küçük bir grup karşısında kaybettiklerini geri elde edemedi, yetmiş yıldır ordusu için inşa ettiği ideal imaj çarpıtıldı, egosunu tatmin edecek ve kırılan prestijini geri kazandıracak bir zafer imajı da elde edemedi ve siyasi ve askeri liderleri de paronaya oldular; dolayısıyla bu mutant varlığın her gün baktığı cam aynanın, mübarek topraklar üzerinde hakkı olmasının yanı sıra onun halkını da en iyi şekilde koruyacağı konusunda yanılgı içinde olduğu, Gazze halkının ve onun murabıt evlatlarının efsanevi kararlılık kayası karşısında paramparça olduğu, parçalarının bir araya getirilip daha önceki resme yeniden bakmayı imkansız kılacak bir şekilde Gazze ile Batı Şeria arasında dağıldığı ve özellikle tüm dünyanın Yahudilerin kibrinin, ihanetinin, ikiyüzlülüğünün, korkaklığının ve kana susamışlığının boyutunun farkına varmasının ardından buluntu bir toplumu bölgeye entegre etmeye ve bu habis kanserli tümörü ümmetin saf bedeninin bir parçası haline getirmeye yönelik tüm hayal ve vehimlerinin buharlaşıp gittiği uzak yakın herkes için teyit edilmiştir. Bunun üzerine Batılı liderler birbiri ardına geri çekilip destek gemisinden atlamaya başladığı gibi Batı halkaları da Gazze için yöneticilerine karşı harekete geçmeye başladı; hatta durum Amerikan askerlerinden birinin, ülkesindeki Yahudi varlığının büyükelçiliği önünde kendini yakmasına kadar ulaştı. Dolayısıyla Gazze’nin eteklerinde insan hakları sisteminin katledilmesi, derisinin yüzülmesi ve Batı’nın sahte medeniyetinin parıltısının küresel olarak sönmesinin ardından tüm Batı ülkeleri ateşkes talep etmeye ve içerdeki çatlak genişleyince savaş suçlusu Netanyahu liderliğindeki savaş hükümetini devirmeye yönelik sesler yükselmeye başladı, dolayısıyla bu da muhasebe edilmekten kaçmanın tek yolu olan intikam arzusunu güçlendirdi. Acaba bu şekilde ölümüne doğru mu gidiyor?

Bu varlık, Gazze Şeridi’ni yerle bir etmek ve onu tamamen yıkmak yoluyla halkının iradesini kırmak, evlatlarının ve mücahitlerinin desteğini zayıflatmak, tüm değişim ve kurtuluş umutlarını, hatta tüm yaşam umutlarını yok etmek istiyordu; bunu da baskı, güç ve zorbalık mantığıyla oldubittiye getirip hayatta kalmayı sağlamak ve bu yıkıcı savaş makinesiyle meşruiyet kazanmak için yaptı. Ancak trajedinin büyüklüğüne ve felaketin dehşetine rağmen kadınlar ve çocuklar, Allah Subhanehu’yu birleyerek enkazın altından çıktılar ve etrafındaki insanlara sabır dilediler, daha ziyade onlar ümmete, Filistin’e karşı şerî vaciplerini ve akidesinin gerektirdiği şeyleri hatırlattılar. Bütün bunlar dünyaya, zihinleri ve kalpleri etkileyen olağanüstü bir sabır ve fedakarlık modeli kazandırdı. Böylece tüm insanlığın, felaketin büyüklüğüne, yaraların derinliğine ve hayal kırıklığının boyutuna rağmen sahiplerine bu derece güven, huzur, güç, sabır ve teslimiyet veren bu büyük dinin doğasını keşfetmesine neden oldular. Dolayısıyla ümmetin bilincini keskinleştiren, varlığını yeniden şekillendiren, üzerindeki çalkantıyı uzaklaştıran ve onu ilk siretine geri döndüren, cihad ve istişhad ümmeti olmasıdır.

Bugün Gazze'nin Filistin davasında ümmet adına sözünü söylemesinin ve sabrın, canı, parayı ve evladı feda etmenin en güzel örneklerini ortaya koymasının ardından mazereti ve konumu ne olursa olsun bu geniş ümmet içindeki her ihmalkârın, özellikle de güç ehlinin artık bir tepede durup sanki mesele kendisini ilgilendirmiyormuş gibi seyretmekle yetinmesi için bir bahanesi kalmamıştır; aksine bu belirleyici savaşta tarihi sorumluluğundan kaçan herkesin peşini utanç bırakmayacak ve apaçık bir aşağılanmaya ve günaha maruz kalacaktır.

Şeriat bizleri, bırakın savaş zamanını, barış zamanlarında bile yardım isteyenlere yardım etmekten muaf tutmamıştır; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir.” [Enfal 72] Dolayısıyla gerçeklik, bugün devekuşu gibi başını toprağa gömen bir kimsenin, yarın kendi kaprislerini tatmin etmek ve kanlı kindar ve yok edici eğilimlerini tatmin etmek için Yahudi varlığının izlediği ısrar ve tiranlığın sonuçlarından emin olacağını göstermez; zira Yahudi varlığı, İslam’a ve Müslümanlara karşı varoluşsal bir savaş ilan etti, ibadethaneleri ve minareleri yıktı ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in minberini kirletti.

Tüm göstergeler savaşın bu noktada durmayacağını gösteriyor; çünkü savaşın sona ermesi Yahudi varlığı için (ilki ve en önemlisi, Hamas'ın varlığına son verilmesi, 7 Ekim 2023 senaryosunun tekrarlanmamasının sağlanması ve tutukluların geri kalanının iade edilmesi olan) ilan edilen hedeflerden hiçbirine ulaşamadan mevcut sonuca rıza göstermek ve teslim olmak, dolayısıyla Yahudi varlığını temelden tehdit eden ve onu tamamen ortadan kaldırmak amacıyla yeniden saldırıya geçme cesaretine zemin hazırlayan büyük bir kayıp anlamına gelmektedir.

Bu nedenle bugün kendimizi iki seçenekle karşı karşıya buluyoruz: Ya ümmet harekete geçip Gazze’ye ve mübarek Mescid-i Aksa’ya destek verecek, ya da sanki futbol maçı izliyor gibi elleri bağlı bir şekilde bu vahşi varlığın Filistin halkı üzerindeki benzersizliğini izlemeye devam edecek veya öfkesi rejimler tarafından absorbe edilecek ve böylece olayların gidişatını etkileme gücünü kaybedecektir; işte o zaman ne Mısır ne de Ürdün, varlığın zulmünden ve zorbalığından kurtulamayacak, aksine bu, artık hiç kimse için gizli olmayan savaş planının bir sonraki adımı olacaktır; zira Yahudi varlığı hayatta kalma mücadelesine girmiş olup hiçbir engel olmaksızın bölgeyi tehdit etmekte, füzelerini ve insansız hava araçlarını çevre ülkelerinin ötesine yönlendirmekte, Gazze halkını Sina’ya, Batı Şeria halkını da Ürdün'e sürmeye çalışarak komşuları ve Refah bölgesini taciz etmekte ve bayrağına çizdiği gibi Nil’den Fırat’a kadar uzanan bir ülke hayal etmektedir.

Harekete geçmek derken, “Ebu Ubeyde’nin” Gazze ve Filistin’i desteklemekte isteksiz olan tüm yöneticilere karşı bir hüccet olduğu bir dönemde rejimin çatısı altında ve onun şartlarına göre gerçekleştirilen ve rejimin yüzünü aklayacak, ihanetini örtbas edecek ve şehitlerin kanının ucuza satıldığı piyasada ve rejimlerin ustalaştığı müzayedelerin sergilenmesinde payını artıracak bir yürüyüşe çıkması için ikna ettiği çekingen ve mütevazı gösterileri kastetmiyoruz; ayrıca öfke ve duygu yükünü sokaklarda boşaltan, bölünmemizin sembolü olan Sykes-Picot'un bayraklarını dalgalandıran, sonra da insanların net hedefler ve belirli mesajlar olmadan yuvalarına geri döndükleri gösterileri de kastetmiyoruz.

Bunların hiçbirini kastetmiyoruz; bilakis İslam ile küfür arasındaki medeniyet savaşının mahiyetinin bilincinde olan, mübarek Filistin topraklarına yardım etme konusunda orduları sorumlu tutan, evlatları ve liderleri arasındaki iman bölgesine hitap eden ve onlara, Filistin’e komplo kuran ulusların bünyesinde ya da Uluslararası Terörizm Konseyi çatısı altında müzakere edilmiş bir çözüm değil de savaşın savaşla karşılandığı “Allah yolunda cihad” başlıklı askeri bir çözüm olan şerî çözümü hatırlatan barışçıl bir hareketi kastediyoruz. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انفِرُوا فِي سَبِيلِ اللهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُم بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Ey iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır. Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizi pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir; siz (savaşa çıkmamakla) O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir.” [Tevbe 38-39]

Bu bilinçli hareketlerin reddedilmesi, yöneticilerin suçlu olduğunun, ümmete ihanet ettiklerinin, düşmanın ve onun elçiliklerinin yanında yer aldıklarının bir başka kanıtıdır; bu da onların her minberde ifşa edilmelerini ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinden dolayı İslam temelinde muhasebe edilmelerini gerektirmektedir: أَفْضَلُ الْجِهَادِ كَلِمَةُ حَقٍّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍCihadın en faziletlisi, zalim sultan karşısında hakkı ve adaleti söylemektir.” Çünkü onlar, orduların harekete geçmesinin önünde engel teşkil ettikleri gibi rejimleri de hayatta kalması umuduyla Yahudi varlığı için bir cankurtaran simi haline gelmişlerdir; zira altı ay süren savaşın ardından ortaya çıkan ve görünür hale gelen bu değil de başka nedir; zira kordon ülkelerin yöneticilerinin gösterişli hareketleri, bu apaçık gerçeğin üzerini örtme girişimlerinden başka bir şey değildir. Peki o halde kaçınılmaz olarak gelmekte olan kesin bir savaştan kaçmak yerine ümmetin tufanını başlatmak ve Yahudi varlığını ve onun arkasında olanları korkutacak ve ahiret vaadinin gerçekleşmesi için Allah’ın izniyle yakında onun ortadan kalkmasını hızlandıracak bir hareketle doğru bir yönde ilerlemek için neyi bekliyoruz?

Müslim Sahih’inde Ebu Hureyra Radıyallahu Anh’dan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: لا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللَّهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِMüslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudi taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür, der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Müh. Visam Atraş

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER