Cuma, 09 Zilkâde 1445 | 2024/05/17
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Trump’ın Suudi Arabistan ve İşgal Altındaki Filistin Ziyaretinin Yansımaları

Trump’ın Suudi Arabistan ve İşgal Altındaki Filistin Ziyaretinin Yansımaları

بسم الله الرحمن الرحيم

Soru Cevap

Trump’ın Suudi Arabistan ve İşgal Altındaki Filistin Ziyaretinin Yansımaları

Soru:

26 Mayıs 2017’de Russia Today sitesi, Reutersten aktardığına göre ABD Senatosu, Trumpın Suudi Arabistan’la imzaladığı 460 milyar dolar tutarındaki anlaşmayı veto etmek istiyor. “Bazı ABD Senatosu üyeleri, Senatoyu Başkan Donald Trump’ın Suudi Arabistan ile imzaladığı silah anlaşmasını oylamaya zorlamak için bir veto önergesi sundular...” [26.05.2017 Russia Today] Bu mümkün mü? Oysa bilindiği üzere bu anlaşma, özellikle de Amerikan ekonomisinin krizde olduğu bir dönemde Amerika’nın hayal ettiği bir rüyadır. Dolayısıyla Kongrenin veto gerekçesi nedir? Bu arada Trumpın Suudi Arabistan ziyareti geniş yankı uyandırdı. Trump, Körfez ülkeleri ve 55 Müslüman ülkenin devlet ve hükümet başkanları ile bir araya geldi. Ardından işgal altındaki Filistine gitti. Filistin ziyareti, Filistin sorunu ile ilgili bir projesi olduğu anlamına gelir mi? Allah sizi korusun.

Cevap:

Kongrenin veto önergesi, siyasi polemiktir. Büyük olasılıkla anlaşmaya pek etkisi olmayacak hatta iyileştirebilir! Anlaşma, fabrikalara ekstra iş çıkaracağı ve geniş iş imkânları sunacağı için Amerikan ekonomisini canlandıracaktır. Amerika, bütün kurum ve partileriyle bunu arzulamaktadır. Kongrenin vetosu veya veto girişimi ile ilgili portrenin netleşmesi adına aşağıdaki hususlara bir göz atacağız:

1- Amerikan Başkanı Trump, Amerikan medyasının yoğun ilgi ve alakası altında 20 Mayıs 2017 günü Suudi hanedanının başkenti Riyad’a ulaştı. Suudi Arabistan ziyaretini İslam dünyası ile barışma olarak niteleyen Arapça yayın yapan ABD medyası, Suudilerle yaptığı görüşmenin büyük bir samimiyet içinde geçtiğini ve önceki başkan Barack Obama’nın bundan yoksun olduğunu kaydettiler. Trump, Suudi Arabistan, Suudi kral ve liderlerine önceki herhangi bir ABD başkanından duymaya alışık olmadığımız hayranlık ve övgü ifade eden sözler sarf etti. Trump, ilk önce Suudi Kral Selman ile bir görüşme yaptı. Ardından 21 Mayıs 2017 günü altı Körfez ülkesinin kral ve prensleriyle, sonraki saatlerde de 55 İslam ülkesinin liderleri ile bir zirve gerçekleştirdi. Zirveden daha ziyade bir dersi andırıyordu. Trump, onlara hitaben bir konuşma yaptı. Ayrıca bazı ülke liderleri ile de ikili görüşmeler gerçekleştirdi... Riyad Deklarasyonu olarak adlandırılan zirvenin sonuç bildirgesinde, stratejik ortaklık kapsamında Riyad’da Uluslararası Radikal Düşünceyle Mücadele Merkezi kurulmasına karar verildi. Buna göre Batının terör, Trump’ın da radikal İslami terörizm safsatası ile mücadele için harcanan paralar Suudi Arabistan tarafından karşılanacak... “Riyad Deklarasyonu” ayrıca Riyad’da “Stratejik Ortadoğu İttifakı”kurulması ile ilgili niyet bildirgesi de içeriyor. Bildiride, “Ortadoğu ve dünyada barış ve güven sağlanması için Stratejik Ortadoğu İttifakıkurulması ile ilgili çabalara sıcak bakıldığı, ittifakın 2018e kadar kuruluş çalışmalarının tamamlanmasının planlandığıifade edildi.

2- Bu toplantılar kadar kurulacak Merkez ve İttifak da önem arz etmektedir. Ancak Trump için asıl can alıcı nokta, Suudi Arabistan ile imzalanan ekonomik anlaşmadır. Çünkü Amerikan ekonomisi, dünyadaki küresel konumunu korusa da, yaşadığı bir dizi kriz ve şokların ardından can çekişmektedir. Özellikle Çin ekonomisinin sürekli büyüdüğü bir ortamda astronomik borcu ödemek ve ekonomik büyüme sağlamak, Amerika için ekstra hayati mesele haline gelmiştir. Bu yüzden ekonomik meseleler, ABD başkanlarının en öncelikli gündemleri olmuş ve özellikle ekonomik dış politikalarında daha önce hiç olmadığı kadar hızla büyüyen bir motivasyon halini almıştır. ABD Başkanı Donald Trump, 2016 ABD başkanlık seçimlerini, Amerikalılara iş olanağı sağlamak, Amerikan şirketlerinin ülkeye dönmelerine sağlayarak yeniden ABD ekonomisini canlandırmak ve Amerika’nın dünya ülkelerine sağladığı koruma kalkanının masraflarını “haraç”bu ülkelere ödetmek gibi büyük çoğunluğu ekonomik temele dayanan sloganlar sayesinde kazanmıştır. Adaylığını Cumhuriyetçi Partinin onaylaması bile karlı anlaşmalarda sergilediği üstün beceriden kaynaklanıyor. Bu politika uyarınca Trump, 17 Mart 2017’de Merkel’i Beyaz Saray’daki kabulünde ABD’ye, İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’ya sağladığı güçlü ve oldukça pahalı savunma için geriye dönük olmak üzere büyük meblağlarda para ödenmek zorunda diye konuştu. 28 Nisan 2017 günkü yaptığı açıklamada ise, Güney Kore’ye “Thaad”(Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunma) füze savunma sistemi yerleştirilmesinin faturasını Güney Kore’ye keseceğini söyledi. ABD Ordusu, Kuzey Kore tarafından gerçekleştirilen füze denemeleri ve ardından yaşanan gerilim sonrası Güney Kore’ye Thaad füzesi yerleştirmişti... Buna karşılık Almanya, ülkedeki ABD askeri varlığı nedeniyle Amerika’ya borcu olduğu düşüncesini şiddetle reddetti. Keza Güney Kore de yerleştirilen “Thaad”füze savunma sistemi masraflarını üstlenmeyi kabul etmedi. Amerika’nın dünya ülkelerine “haraç”kesme çabası, dünyanın birçok bölgesinde fiyaskoyla sonuçlandı. Ama Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde başarılı oldu. Trump ile Suudi Arabistan arasında imzalanan astronomik rakamlara varan anlaşmalar bunun göstergesidir.

Diğer bir deyişle Amerika, “haraç”kesme politikasının ilk meyvelerini Suudi Arabistan’da devşirmiştir. Amerika, tarihin en büyük silah anlaşmasını yapmıştır. 20 Mayıs 2017’de el-Cezire sitesinin bildirdiğine göre, Suudi Kral Selman bin Abdul Aziz ve ABD Başkanı Donald Trump, Cumartesi günü Suudi Arabistanın başkenti Riyadda bir dizi işbirliği anlaşması imzaladı. Beyaz Saraydan yapılan açıklamada, Riyad ile 460 milyar dolar tutarında askeri işbirliği anlaşması imzalandığı bildirildi. Suudi Ticaret Bakanı Macid El Kasabi de ülkesinin, Suudi Arabistanda yatırım yapmak için 23 büyük Amerikan şirketine izin verdiğini söyledi. El Cezire Riyad muhabiri, Suudi Arabistan ve ABDnin 460 milyar dolar değerinde savunma anlaşması imzaladıklarını söyledi. Bunun 110 milyar doları önceki askeri anlaşmalardır. Bu anlaşma gereğince Washington, silahları Suudilere en kısa zamanda teslim edecektir. Geri kalan 350 milyar dolar değerindeki savunma işbirliği anlaşmaları da 10 yıla yayılması planlanıyor.

İmzalanan bu devasa anlaşmalar nedeniyle Dow Jones, Nasdaq, Standard & Poors gibi ABD hisse senedi piyasası göstergeleri önemli ölçüde yükseldi. Çünkü Suudi Arabistan, Amerikan ekonomisine hayali para pompalayacak ve Trump’ın seçim kampanyası sırasında vaat ettiği gibi Amerikalılara iş olanağı sağlayacaktır. Bu anlaşmalara baktığımızda, her yıl ve on yıl boyunca Suudi Arabistan’ın Amerikan silah fabrikalarına devlet gelirlerinden büyük oranlarda para pompalayacağını görürüz. “2016 yılında Suudi Arabistan’ın net geliri, 528 milyar riyal yani yaklaşık 140 milyar dolardır.” [22.12.2016 El Arabiya] Böylece Trump yönetimi, yitik parayı Suudi hanedanında bulmuş oldu...

3- Kongrenin önerisine gelince, sadece siyasi bir polemiktir. Büyük olasılıkla anlaşmayı pek etkisi olmayacaktır hatta iyileştirebilir! Anlaşma, fabrikalara ekstra iş çıkaracağı ve geniş iş olanakları sunacağı için Amerikan ekonomisine canlılık getirecektir. Amerika, kurum ve kuruluşlarıyla bunu arzulamaktadır. Ancak dediğim gibi bu bir siyasi polemiktir. Trump, bu polemik sayesinde Rusya ilişkisi ve teması ile ilgili birçok skandalları örtbas etmek istemiştir. Damadı ve yakınları hakkında açılmış davalar var. İşte tüm bu skandalları, ekonomik başarı ve siyasi bir eylemle örtbas etmek istemiştir. Bu yüzden anlaşmalar imzalamış ve 55 devlet liderlerinden büyük bir kalabalığı bir arada toplamıştır. ABD medyası, Trump’ın ziyaret ve zirvelerini, Suudi Arabistan ile imzaladığı büyük silah anlaşmalarını canlı yayınladı. Trump’ın konuşmasında hazır bulunmak ve sadakat bildirmek için kral ve devlet başkanları dünyanın öbür ucundan geldiler. Bu sahneler, Başkan Trump ve yönetimi üzerindeki skandallar baskısını kısa bir süreliğine de olsa hafifletecek ve zafer gerçekleştirmiş kahraman edasında lanse edilecektir. Böylelikle sadece sızıntılar, skandallar ve zayıf siyasi performansından değil başarısından da söz edilecektir. Bu, şuan Trump için büyük önem taşımaktadır. Böylece ABD Başkanını karşılamak için alelacele Riyad’a akın eden kral ve devlet başkanlarının bu sevdası anlaşılabilir. Bu çapta böyle bir zirve ilk kez oluyor. “Suudi Arabistan, ABD Başkanı Donald Trump ile Riyad’a çağrılan 55 ülke liderleri arasında yapılması planlanan zirve için gözle görülür çaba sarf etmektedir. Zira ABD Başkanı Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti medya ve basından büyük ilgi görmektedir. Gözlemcilere göre Suudi Arabistan, Arap ve Müslüman ülke lider ve devlet başkanlarını ilk kez böyle bir zirvede toplayarak dünyanın dikkatini bu ziyarete çekmeyi başarmıştır...” [19.05.2017 DW sitesi] Dolayısıyla bazı Kongre üyeleri özellikle Demokratlar siyasi polemik yapmaktadır...

4- Körfez ülkeleri yöneticilerine gelince, İngiliz ajanı oldukları bilgisine rağmen Amerika, silah anlaşmaları ve İran tehlikesi bahanesiyle bu ülkelere daha fazla müdahale ederek çevrelemek istiyor... Bu ülke liderlerine hitaben yaptığı konuşmada Trump, şunları söyledi: ABD Merkez Komutanlığına evsahipliği yapan Katar, çok önemli stratejik bir ortaktır. Kuveyt ve Bahreyn ile olan uzun vadeli ortaklığımız, bölgede güvenliği güçlendirmeye devam ediyor... Kalpler ve gönülleri kazanmak için BAE de bu mücadeleye katıldı. İnternette nefret söyleminin yayılması ile mücadelede ABD ile ortak bir merkez kurdu. Bahreyn ayrıca radikalizm ve adam devşirilmesini baltalamaya çalışıyor.” [21.05.2017 CNN Arapça]

ABD Başkanı Donald Trump, ABD ve Katarın yeni silah anlaşmasını görüşeceklerini söyledi. AP haber ajansına göre ABD Başkanı, Katar Emiri ile bir dizi güzel askeri teçhizatsatışını görüşeceğini söyledi.Trump ve Katar Emiri Şeyh Tamim, bu sabah Riyadda Amerikan-İslam zirvesi sonrası ikili görüşmelerde bir araya geldi. ABD Başkanı hiç kimse bunları ABD gibi yapamazdiye konuştu ve bu anlaşma ABD için yeni iş olanakları sağlarken Katarın da güvenlik gücünü artıracak dedi.” [21.05.2017 dotmsr]

İran’ın Körfez ülkelerine yönelik tehdidini azaltmak için Amerika, İran’a karşı bu yöneticilerin hoşuna giden bazı ballı sözler sarf ederek silah anlaşmaları, askeri üsler ve kolaylıklar yoluyla onları Amerikan ipine bağlıyor. Hem de bütün bunlar, Körfez ülkeleri tarafından finanse ediliyor. Amerika, İran’a karşı fiili tek bir adım dahi atmış değil. Suriye devriminde ve Obama döneminde olduğu gibi Husileri silahlandırmak, Irak ve Lübnan’daki nüfuzuna bir zeval gelmemesi için hâlâ İran’a güveniyor. Başkan Trump, Riyad’da yaptığı konuşmada Lübnan Hizbullah’ını terörist grup olarak niteledi. Ancak Hizbullah’ın Suriye müdahalesine tam destek veren ve Carud Arsal bölgesinde Suriyeli devrimcilere karşı Hizbullah yanında savaşan Lübnan ordusuna övgüler yağdırdı!

Tıpkı Suudi yöneticiler gibi Körfez yöneticileri de, Amerika’nın tahtlarını sarsmak için İran kozunu devreye sokabileceği endişesi taşıyorlar. Bu yüzden bu ülkeler, özellikle İran ve tehlikesi karşısında Amerika’dan güzel sözler duyduklarında, hemen Amerikan taleplerini boyun büküyorlar. Hatta bu söylemler, eyleme dökülmese bile. Riyad’da yaptığı konuşmada Trump, İran, Lübnandan Irak ve Yemene bütün bölgede yıkım ve kaosu yayan teröristleri, milisleri ve diğer aşırılıkçı grupları mali ve silah desteği sağlıyor ve eğitiyor. On yıllardır İran, mezhep savaşı ve terör ateşine benzin döküyor. İran rejimi açıkça toplu katliamlardan, İsrailin yok edilmesinden bahsediyor ve Amerikaya ölüm sloganları atıyor. Bugün İranın istikrar bozucu, trajik müdahalelerinden birini Suriyede görebilirsiniz. İranın desteklediği Esed rejimi korkunç suçlar işlemeye devam ediyor...diye konuştu. [21.05.2017 CNN Arapça] İran’a bu emri veren Amerika’dır. Sanki bundan bihabermiş gibi olan Körfez yöneticileri, İran’ı izole etmeye davet ettiler. Ama Amerika, İran’a baskı yapmak için şuana dek somut herhangi bir adım atmış değil. Amerika, seçim kampanyası sırasında açıkça karşı olduğunu söyleyen Trump’a rağmen İran ile imzalanan nükleer anlaşmaya bağlı kalmaktadır... Çünkü Amerika, Körfez ülkelerini İran hortlak ve öcüsü ile korkutuyor, bunu istismar ediyor. Bu sayede Körfez ülkelerini silah anlaşmaları, askeri üsler ve kolaylıklar yoluyla Amerikan ipine bağlıyor. Yukarıda da belirtildiği gibi hem de bunları Körfez parasıyla yapıyor.

5- Suudi Arabistan ziyareti sonrası Trump, 22 Mayıs 2017 günü işgal altındaki Filistin’i ziyaret etti. Yahudi varlığı ve siyasi çözüm ile ilgili herhangi bir projesi olup olmadığı sorusuna gelince, bunun cevabı şöyledir; Amerikan yönetiminin şuan ki öncelikleri göz önüne alındığında, Filistin sorunu bugün için Amerika nazarında ivedili konu değildir... Nitekim 12 Mayıs 2017 tarihinde yayınlanan bir soru cevapta şöyle geçmiştir: Arap ülkelerinde özellikle de Suriyede patlak veren olayların, Amerika ile Kuzey Kore arasında yaşanan sıcak gerginliklerin gölgesinde Filistin sorunu şuan ki Amerikan yönetimi tarafından önceliği olan bir sorun sayılmadı. Bu nedenle Amerika, bu mesele hakkında acele etmiyor... Filistin meselesinin çözümünde ufukları gözetliyor ve özellikle Filistinli Araplarla Yahudi varlığı arasında müzakereleri açma imkânlarını inceliyor. Böylelikle de olacaklara bakacak. BBCnin 11 Mart 2017de naklettiği şu haber de bunu teyit etmektedir: Reuterse göre Filistin başkanlık sözcüsü Ebu Radine, Trumpın müzakerelere yeniden başlama keyfiyetini araştırmak istediğini Abbasa söyledi. Ve barışçıl çalışmaların gerçek barışa öncülük edeceğini vurguladı.Beyaz Sarayda Abbas ile yapmış olduğu ortak basın toplantısında da şöyle dedi: Zaruri olan her şeyi yapacağımTaraflar arasında bir aracı veya yönlendirici veya hakem gibi çalışmak ve bunu gerçekleştirmek istiyorum[04.05.2017 Russia Today] Yani Amerika şuan için Filistin meselesinde belirli bir plan ortaya koymuyor. Suriye ve Kuzey Kore konusunda aşama kat edinceye veya durum sakinleşinceye kadar da bu böyle devam edecek. Şuan için Trumpta ne müzakerelere yeniden başlama keyfiyeti hakkında ne de arzu ettiği barış çalışmasının türü hakkında sınırlandırılmış bir şey bulunmamaktadır... Aynı zamanda o, istedikleri daha doğrusu Yahudi varlığının istediği çözüm üzerinde ittifak etmeleri için bu tarafların doğrudan buluşmalarını istiyor! Bu nedenle doğrudan görüşmelerin yapılmasını istedi. ABDnin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, Filistin temsilcisi Riyad Mansur ile geçtiğimiz Çarşamba günü ilk görüşmeyi gerçekleştirdi... Bunu takip eden bir vakitte sosyal medya Twitter üzerinden fısıltılı bir tarzla, sonuç elde edebilmek için BM yerine doğrudan görüşmeler yapmak suretiyle Filistinlilerin İsraillilerle buluşacaklarını söyledi...[11.03.2017 BBC]

6- Sonuç olarak, çürük uygarlık ve bozuk değerleri sonucu kurtçuk tarafından içeriden kemirilen Amerika’nın, Müslüman ülkelerde istediği gibi at koşturması üzüntü vericidir. Sözde yönetici bozuntuları ise Amerikan çıkarlarına hizmet etmek için birbirleriyle kıyasıya yarışıyorlar! Sonra Amerika, bir parmağı ile işaret ediyor, hatta sadece bir göz kırpıyor, akabinde İslam’a karşı boğazına kadar suça gömülen mücrim devlete itaat ve sadakat bildirmek için 55 Ruveybida yönetici dünyanın dört bir tarafından Riyad’a akın ediyorlar... Ne acı vericidir ki Müslümanların zenginlikleri, çöken Amerikan ekonomisini ayağa kaldırmak, Amerikalılara hayat vermek ve işsizliği çözmek için kullanılıyor. Müslüman ülkelerde işsizlik diz boyu iken Amerikalıların cepleri bu zenginliklerle doluyor! Ajanlar, bu zenginlikleri Müslümanlardan gasp etmişlerdir. Zira bu servetler, kamu mülkiyetidir ve Allah’ın Şeriatına göre Müslümanlara aittir. Bu ajan yöneticiler, İslam ülkelerinde daha iyi katliamlar yapsın diye bu zenginlikleri Trump’ın önüne koyuyorlar! Nedeni maruf, daha önce söyledik, yineliyoruz... O da kendisiyle korunulan bir İmam ve Halifenin yokluğudur. Ebu Hurayra’dan rivayet edildiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ، يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ، وَيُتَّقَى بِهِİmam bir kalkandır, arkasında savaşılır ve onunla korunulur. [Müslim] Allah’a halis, Peygambere sadık bir şekilde Raşidi Hilafet Devletini kurmak için özveri ve ciddiyetle çalışmak, Allah ve Rasûlü’nü seven herkes için ölüm kalım meselesi olmalıdır. Çünkü Peygamberin müjdesi, günümüzdeki ceberut saltanattan sonra gerçekleşecektir. Nitekim Ahmed ve Et Tayalisi tarafından rivayet edilen sahih bir hadise göre, Huzeyfe dedi ki SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

ثُمَّ تَكُونُ جَبْرِيَّةً، فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ  Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allahın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.Hilafet kurulunca Müslümanlar izzet bulacak, sömürgeci kâfirler de zillete maruz kalacaklardır. Müslüman ülkelerden ökçeleri üzerinde yurtlarına geri döneceklerdir, tabii ki yurtları kalırsa. 

H.01 Ramazan 1438
M.27 Mayıs 2017

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER