حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Hollanda
Medya Bürosu
| No: HL-BA-2025-MB-TR-04 |
H. 2 Cumâde’l Ûlâ 1447 M. Cuma, 24 Ekim 2025 |
Hollanda İmamlar Birliği’nin Açıklamasına Eleştirel Bir Bakış
Hollanda İmamlar Birliği (VIN) yayımladığı bir bildiriyle, Avrupa toplumları bünyesindeki siyasi katılımın ‘caiz ve meşru bir araç’ olduğunu, hatta duruma göre bu katılımın ‘tavsiye edilebilir veya zorunlu’ olabileceğini öne sürdü. Bu bakış açısı, seküler sistemin gerçekliğini yeterince yansıtmayan varsayımlara dayandığı için üzerinde dikkatle durulmasını gerektirmektedir. Sekülerizm, yalnızca din ile siyaseti ayırmakla kalmamakta, aynı zamanda dinin toplumda hangi yeri alabileceğine de karar vermektedir. Bu nedenle sekülerizm, Müslümanların haklarını kolayca koruyabilecekleri nötr bir çerçeve değil, kendi kuralları olan, başlı başına bir ideolojik sistemdir. Bu sistemde yasalar, Allah’ın vahyine göre değil, tamamen gelip geçici çoğunluklara (seçim sonuçlarına) bağlı olan insanların kararlarına göre yapılmaktadır.
Aslında laiklik bir nevi yeni bir din gibidir. Bu dinde yasaların kaynağı Allah değildir; aksine hâkimiyetin sahibi nisandır. Bu din artık bütün dünyaya egemen olmuş durumdadır; Hatta İslam’ın kurallarını kaldırıp bir kenara attığı Müslüman ülkelerde bile egemen durumdadır. Bu da, Müslümanları kökünden kopuşa, parçalanmışlığa ve İslami kimlikte zafiyete sürüklemiştir. Bu nedenle İslam, pek çokları için kişisel veya manevi bir meseleye indirgenmiş, İslam’ın kapsamlı bir hayat sistemi olduğu vizyonu ise maalesef geri planda kalmıştır.
Hal böyleyken, sekülerizmin bu gerçek yüzünü bilen imamlar, nasıl olur da Müslümanları kalkıp bu kokuşmuş sisteme katılmaya çağırabilirler? Sekülerizmin İslam dünyasına sömürgecilik, bölünmüşlük, baskı ve ihanet gibi ne kadar korkunç sonuçlar getirdiğinin farkında olmalarına rağmen cami minberlerini kullanarak ümmeti nasıl olur da tam da bu batıl yola sokmaya çalışabilirler?
Gayesi İslam’ı marjinalleştirmek ve İslam’a ‘savaş açmak’ olan bir küfür sistemine Müslümanları eklemleyerek veya entegre ederek, hangi sözde zararı engelleyeceklerini ve ne gibi bir menfaat elde edebileceklerini zannediyorlar? Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların parçalanmasının, zilletinin ve zulüm görmesinin baş müsebbibi olan bir batıl sistemden nasıl olur da hayır veya kurtuluş umulabilir? Ümmetin bu zilletinin sebebinin bizzat sekülerizm olduğunu görmüyorlar mı?
İnsanların köklerinden koptuğu tam da böyle bir zamanda, imamların asıl görevi Müslümanlara gerçek amaçlarını hatırlatmaktır: iflas eden sekülerizme karşı ideolojik bir alternatif olarak İslam’ı sunmalıdırlar. İslam’ın sadece manevi bir inanç olmadığını, aksine siyaseti, ekonomiyi, toplumu ve hukuku kapsayan bütüncül bir sistem olduğunu vurgulamalıdırlar.
İmamlar, halkı çekinmeden İslam’a çağırmalı, onların seküler sistem içinde kaybolup gitmelerine, erimelerine izin vermemelidirler. Onlara kendi inançlarına bağlı kalmaları ve İslam’ın hayatın tamamını kapsayan bir sistem olarak yeniden hayata dönmesi için çalışmaları gerektiğini telkin etmelidirler. Bu söylediklerimiz, pasif kalın, hiçbir şey yapmayın anlamına gelmez. Zira Müslümanlar, taviz vermeksizin ve değerlerini seküler çerçeveye indirgemeksizin seslerini duyurabilir ve baskı uygulayabilirler. Asıl yapılması gereken şey, İslam’ı dışarıda bırakan bir sisteme oy vererek oyumuzu boşa harcamak değildir. Aksine ümmet olarak sesimizi gürleştirmek ve kendi esaslarımıza sımsıkı sarılmaktır!
| حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Hollanda Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: +31 (0) 6 11 86 05 21 www.hizb-ut-tahrir.nl |
E-Mail: Okay.pala@hizb-ut-tahrir.nl |



