Erbil vilayeti, geçtiğimiz Cumartesi gününden bu yana bir güvenlik gerginliğine sahne oluyor. Bunun arka planında, Herkiyye aşiretinin Habat ilçesinde düzenlediği gösteriler yer alıyor. Aşiret, Kürdistan Demokrat Partisi’ni (KDP), seçimlerde oylarını vermeleri karşılığında kendilerine mecliste üç sandalye verme vaadinden dönmekle suçluyor. Ardından gösteriler Herkiyye aşiretleri ile güvenlik güçleri arasında çatışmalara dönüştü, ölü ve yaralılar var. Dikkat çekici bir gelişme olarak aşiret Erbil’de genel seferberlik (nefir) ilan etti ve Pazartesi günü göstericiler ilçedeki Kürdistan Demokrat Partisi merkezini ateşe verdi.

Demokrat Parti, bölgedeki işsiz gençler için hizmet ve iş fırsatı talep eden Lajan köyü sakinlerinin gösterilerine de aynı polis devleti zihniyetiyle karşılık verdi. Göstericiler, Demokrat Parti’ye ait Lanaz rafinerisi nedeniyle bölgedeki çevrenin kirlendiğini dile getiriyorlar ve partiyi bölge halkına hiçbir fayda sağlamadan petrol servetini kontrol etmekle suçluyorlar.

Göstericiler yakıt tankerlerinin yolunu kesti, bu da itirazları bastırmak için Demokrat Parti tarafından getirilen Zerevani güçleriyle çatışmalara yol açtı. Bu protestolar bölgedeki durumun ne kadar kötüleştiğini gösteriyor. Birçok göstericinin tutuklanması ve silah arama bahanesiyle köy sakinlerinden evlerini boşaltmalarının istenmesi nedeniyle durum hala gerginliğini koruyor.

Erbil’in şahit olduğu bu manzara, Irak’ta ve tüm İslam beldelerinde yaşanan manzaranın tıpatıp aynısıdır. Zira iktidar bir ganimet haline geldiğinden ve devlet, gütme vasfını yitirdiğinden beri; iktidar ve yönetimi elinde tutanlar doymak bilmez fesat balinalarına, Ümmetin boynuna dayanmış kılıçlara ve kâfir Batı’nın İslam beldeleri üzerindeki planları için köprülere dönüşmüşlerdir. Onlar Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözüyle tarif ettiği kişileri andırmaktadırlar:

أَلَا إِنَّهُ سَيَكُونُ عَلَيْكُمْ أُمَرَاءُ يَقْضُونَ لِأَنْفُسِهِمْ مَا لَا يَقْضُونَ لَكُمْ، إِنْ عَصَيْتُمُوهُمْ قَتَلُوكُمْ، وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ أَضَلُّوكُمْ“Dikkat edin! Üzerinize öyle emirler (yöneticiler) gelecek ki, kendileri için hükmettiklerini sizin için hükmetmeyecekler (kendilerine hak gördüklerini size görmeyecekler). Onlara isyan ederseniz sizi öldürürler, itaat ederseniz sizi saptırırlar.”

Müslümanların yaşadığı bu zillet, aşağılanma ve zulüm; tek bir hastalığın belirtisidir: O da Hilafet Devleti’nin yokluğudur. Tek çare ve kurtuluş, Hilafetin geri dönüşüdür. Yırtık elbiseye yama yapmak fayda vermez.

Ey Müslümanlar! On yıllardır verdiğiniz kurbanlar, ödediğiniz bedeller yetmedi mi? Zillet içinde bir parça rahat yaşam elde etmek için şuursuzca kısır bir döngüde dönüp duruyorsunuz. Oysa siz tüm insanlık için nur ve hidayet kaynağı olan bir Ümmet idiniz.

Hizb-ut Tahrir, şan ve izzetinizi geri kazanmaya, doğru istikamete, köklü değişime ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmaya davet ediyor. Hadi bu büyük farz için çalışan samimi insanlarla birlikte çalışın.

وَاللَّهُ مَعَكُمْ وَلَن يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ“Allah sizinle beraberdir ve amellerinizi asla zayi etmez.” ^{[Muhammed 35]}