حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
| No: PK-BA-2025-MB-TR-33 |
H. 2 Cumâde’l Ûlâ 1447 M. Cuma, 24 Ekim 2025 |
Pakistan’daki Yöneticiler, Müslüman Halk Arasında Yükselen İslami Uyanıştan Endişe Duymakta ve Bu Uyanışı Engellemek Amacıyla Ulusal Eylem Planı çerçevesinde Pakistan’ı Otoriterleşmeye Götüren Politikalar Geliştirmektedirler; Ancak Bu Çabalar Başarıs
Yöneticilerin TLP gösterisine yönelik saldırgan ve acımasız tavrı, Pakistan’daki dindar çevrelerde büyük bir rahatsızlık yarattı ve her şuurlu Müslümanı dehşete düşürdü! Ancak yöneticilerin bu demir yumrukla müdahalesi, tekil veya kendine özgü bir olay değildir; aksine, son zamanlarda attıkları bir dizi adımın devamıdır. Bu adımlar, özellikle Pakistan yöneticilerinin, Arap ve diğer Müslüman ülke liderleriyle birlikte Trump’ın planını uygulamayı kabul etmesiyle daha da sertleşti. Bilindiği gibi söz konusu planın hedefi, Yahudi varlığını Filistinli Müslümanların direnişinden korumaktır. Pakistanlı Müslümanların Trump’ın 20 maddelik planını reddetmesi üzerine yöneticiler hemen bir korku imparatorluğu kurmaya kalkıştılar! Bu çerçevede aralarında Hizb-ut Tahrir’in yiğit evlatları da olmak üzere ülkenin dört bir yanında Filistin yanlısı faaliyetlerde bulunan genç aktivistleri gözaltına aldılar, zorla kaybettirdiler! Çünkü bu gençler yaptıkları davet faaliyetleriyle Pakistan Silahlı Kuvvetleri’nin Yahudi varlığını ortadan kaldırması ve Mescid-i Aksa’yı kurtarması yönündeki talebi ümmetin sesi ve talebi haline getirmiştiler.
Bu süregelen baskı ve zulüm politikasını örtbas etmek için Pakistan yöneticileri, bugünlerde TLP’nin geçmişte sınır aşıp şiddet eylemlerine başvurduğu gerekçesinin arkasına sığınıyorlar. Oysa gerçekte bu bütün durumun asıl suçlusu yöneticilerin ta kendileridir; onların izlediği politikalar nedeniyle on milyonlarca Pakistanlı, kutsal değerler konusunda endişe ve kaygı duymaya başlamıştır. Bugünkü Pakistan yöneticilerinin tutumu, halk talep etmeden bile İslam’ı uygulayan şanlı Hilafet Devleti’nin tavrıyla asla kıyaslanamaz! Bu yüzden halk o devleti kendi devleti bilmiş, İslam’ın hedefleri uğruna onunla omuz omuza vermiş ve meydanlara inmeye gerek bile görmemiştir!
Pakistan’ın kurulduğu günden beri yönetici eliti, Pakistanlı Müslümanların İslam adına kandırıldıklarını ve laik bir devlet kurmak için kurban edildiklerini biliyorlardı! İşte bu dinin dışlanmışlığını ve kolektif amaç eksikliğini örtbas etmek için Pakistan devleti laikliğin üzerine ikiyüzlü bir İslami makyaj yaptı! Sömürgeci efendileri de, o günkü siyasi çıkarları gereği, bu uşak yöneticilerin bazı İslami yasaları uygulamasına göz yumdu! Ne var ki, son otuz yıldır Pakistan ve tüm İslam dünyasında yükselen İslami uyanış ve Gazze katliamına gösterilen canice kayıtsızlık, yöneticilerin o sahte İslam maskesini düşürdü. Artık Müslümanları ikna edemez hale gelmişlerdir. Bu durum her geçen gün Pakistan’ın dış politikasını Amerika’nın istekleri doğrultusunda değil de İslam’ın emirleri temelinde şekillendirilmesi gerektiği yönünde üzerlerindeki baskıların artmasına yol açmıştır.
Pakistan Müslümanları, kahraman ordularının Trump liderliğinde Siyonist varlığa kalkan olduğunu değil de ona karşı cihat ilan etmesini, onu kökünden kazımasını ve Beytü’l-Makdis’i özgürleştirmesini istemektedir! Peki halkın bu haklı talebi karşısında Pakistan yöneticileri ne yapıyor? Laikliğin kurucusu Mustafa Kemal’in, Âl-i Suud’un ve Hüsnü Mübarek’in izinden giderek “demir yumruk” politikası benimsiyorlar! Ama Allah’ın zalimleri nasıl yerle bir ettiğini unutuyorlar!
Pakistan’daki yöneticiler, Pakistan Müslümanlarıyla amansız bir çatışma halindedirler. Pakistanlıların görüş ve İslami duygularını, devletin seküler görüşüne uygun hâle getirmek amacıyla zor kullanmakta ve taktiksel baskı yöntemlerine başvurmaktadırlar. İşte bu nedenle halkın İslam’ın tam olarak uygulanmasını talep etmesini engellemek amacıyla dindarlığı şeytanlaştırmakta ve aşırılık damgası vurmaktadırlar! Madrabaz siyasi çevrelerde görülen yöntemlere benzer şekilde, Pakistan Müslümanlarını İslam’a olan derin bağlılıklarından dolayı utandırmak ve dindarlığın olumsuz sonuçlar doğuracağı algısını yerleştirmek için dini çevrelerden bazı figürleri rüşvet yoluyla devşirdiler, diğerlerini ise kendi ajandalarına hizmet etmeleri için tehdit ettiler, gözdağı verdiler. Halkın İslam’ı uygulama hedefinden şaşması ve İslam konusunda kafa karışıklığı yaşamasını sağlamak için eğitim müfredatını kasten çarpıtarak insanların kafasını İslam konusunda bulandırdılar! Liberal medya politikalarıyla da insanları materyalizme, hazcılığa ve laik bir yaşam tarzına yönlendirerek onları İslami hayat tarzından uzaklaştırmaya çalıştılar. Uyguladıkları kapitalist politikalarıyla da Pakistan’ın büyük bir kısmını yoksulluk çarkında ezdiler; onları günlük geçim derdine hapsettiler, böylece politika üretiminin güçlü laik siyasi seçkinlerin kontrolünde kalmasını ve rahatsız edilmeden sürmesini sağladılar.
Artık tam anlamıyla kötülüğün ta kendisi oldular. Kötülük üretir, kötülüğü besler ve kendi kişisel çıkarları uğruna Pakistan’ı bir kötülük ateşine atar hale geldiler. Trump’ın barış planına karşı gelebilecek her türlü direnişi önlemek amacıyla da Pencap’ı adeta bir katliam alanına çevirdiler. Daha önce de Afganistan’daki ABD işgal güçlerine karşı bölgede var olan direnişi ezmek için tüm kabile bölgelerini bir ölüm tarlasına dönüştürmüşlerdi; Belucistan Müslümanının maruz kaldığı zulümleri dindirmek şöyle dursun, daha da katmerleştirdiler ve Belucistan’ı düşman güçlerin karanlık operasyonları için verimli bir zemin haline getirdiler. Bu yüzden bu yöneticiler, Pakistan Müslümanlarının hayatının her alanını saran adeta bir kanser gibidirler.
Bu yüzden, tüm dini liderler ve alimler yüzeysel taleplerle yetinmemelidir. Aksine, bu yöneticileri ortadan kaldırmak için birleşmeli ve sorunu kökünden çözmek, kötülüğü bitirmek ve bölge Müslümanlarının İslam’ın adil düzeni altında barış ve güven içinde yaşamasını sağlamak için İslam’ın Hilafet sistemini kurmaya çalışmalıdırlar. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
لَتَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلَتَنْهَوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِ أَوْ لَيُسَلِّطَنَّ اللَّهُ عَلَيْكُمْ شِرَارَكُمْ ثُمَّ يَدْعُو خِيَارُكُمْ فَلَا يُسْتَجَابُ لَكُمْ“Vallahi! Ya marufu emreder, münkerden nehyedersiniz ya da Allah sizin kötülerinizi size musallat eder de sonra içinizdeki iyiler dua eder ama size icabet edilmez.” [Taberani] Çeyrek asırdır Hizb-ut Tahrir’in yiğit gençleri, Pakistan’ın İslami topraklarında Hilafet’in yeniden kurulması için mücadele etmektedir! Haydi siz de Hizb-ut Tahrir gençlerinin bu samimi ve şerefli mücadelesinin kolu kanadı olun!
| حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813 https://bit.ly/3hNz70q |
Fax: +(92) 21–520–6479 E-Mail: spokesman@hizb-ut-tahrir.com.pk |



