Salı, 07 Şevval 1445 | 2024/04/16
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Arabuluculuklar, Müzakereler veya Uluslararası Kurumlar Yahudi Varlığının Suçlarını Durduramaz, Yahudi Varlığını Ancak Müslüman Orduların Seferberliği Durdurabilir

Allah şehitlerimize rahmet eylesin, yaralarımıza da şifa versin. Biz şüphesiz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz. Allah’tan başka ne bir güç ne de bir kuvvet vardır. Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir.

Yahudi varlığının İslam ümmetine yönelik saldırganlığı devam ediyor, gün geçtikçe artıyor. Amerikan desteğine, Arap normalleşmesine ve hain Filistin yönetimi ile koordinasyona sahip Yahudi varlığı, Mescid-i Aksa’ya baskın düzenliyor. Yerleşimciler de Mescid-i Aksa’yı kirletiyor. Tüm dünyanın gözleri önünde canlı yayında katliam ve yıkımı sürüyor. Müslüman kanının dökülmesi haberlerde gündem haline geldi. Bedenleri füze ve uçakların hedefi oldu. Ateşe vermek, savaşlar yürütmek ve Müslüman ülkelere yıkım getirmek İslam düşmanlarının politikalarıdır. Temiz kanımızı akıtmak, Yahudi varlığı yöneticilerinin başarı sicilidir, seçim kampanyaları Müslüman kanıyla renkleniyor. ABD Başkanı Obama, Şeyh Usame bin Ladin (Allah rahmet etsin) suikastı ile seçim kampanyasını güçlendirdi. Biden da ara seçimlerdeki şansını arttırmak için Şeyh Eymen el-Zevahiri’yi (Allah ona rahmet etsin) öldürdü. Şimdi mutant Yahudi varlığı liderleri de aynısını yapıyorlar. Kanımızı akıtıyorlar, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sına saygısızlık ediyorlar. İşledikleri suçlarla puanlarını yükseltiyorlar, çünkü kanımız halkları arasında bir kaldıraçtır.

“Gazaba uğrayanların” suçları, mübarek topraktaki varlıkları devam ettiği sürece devam edecektir. Varlıkları en büyük suçtur, suçların anası ve kaynağıdır. El-Jabari ve kardeşlerine suikast suçundan önce sayısız suç işledi. Filistin’e ve halkına, Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırganlıkları durmuyor. Ajan yöneticiler güruhuna gelince, Allah’a, Rasûl’üne, Müslümanlara ve kanlarına ihanet eden bir güruhtur. Ne İslam’ın hamiyetperverliği ne de kahramanlık onları harekete geçirmiyor. İhanet araçlarından başka bir şey değillerdir. Düşmanlarımızın işlediği her suçtaki rolleri, suçun yansımalarını kontrol altına almak, Müslümanları dizginlemek ve zilleti özümsemelerini sağlamaktır. Her suçtan sonra görevleri, Yahudi varlığına olan düşkünlükleri nedeniyle kanı yıkamak ve sonuçları kontrol altına almaktır. Yahudi varlığına düşkünlükleri kendilerine düşkünlükleri gibidir. Onlar, alçak yöneticilerdir, daha doğrusu düşmanlarımızın kölesidirler. Sadece Washington ve Londra’daki efendilerinin emirlerini yerine getiriyorlar. Yahudi varlığının işlediği her suçtan sonra oynayacakları rolleri malumdur. Sessiz kalma, örtbas etme, komplo ve güvenlik koordinasyonu rolüdür.

Ey mübarek toprak halkı! Yahudi varlığının suçları durmuyor. Müslümanların yöneticileri, işgal varlığının suç ortağıdırlar. Boş gürültüleri kanınızı ve Mescid-i Aksa’nızı koruyamaz. Bu, İran, Mısır ve Katar yöneticileri için de geçerli. İstisnasız hepsi de suçludur. Filistin sorunu İslami bir sorundur ve temeli İslam’dır. Kurtarılması İslam ümmeti ve ordularının sorumluluğundadır. O yüzden içinizdeki Selahaddin’i ayağa kaldırmak için çağrınızı ümmete yöneltin. Gruplara ve mücahitlere diyoruz ki, çağrınızı ümmete ve ordulara yöneltin. Mücrim yöneticilerle bağlarınızı kesin. İslam ve İslam ümmeti, Filistin sorunu ve halkının doğal kuluçka makinesidir. Hain rejimlere dayanmak, onlara yaslanmak ve güvenmek caiz değildir. Ümmete ve kutsallıklarına karşı gerçekleşen her saldırganlık, o rejimlerin düşmanlarımızın cephesinde yer aldıklarını ve rollerinin ihanetten öteye geçmediğini kanıtlamıştır. Katar ve Mısır rejimlerinin arabuluculuk ve ateşkes çağrıları ya da Filistin Yönetimi ve Ürdün rejiminin başlattığı gerilimi düşürme iddiaları, komplo olduğu kadar ihanet dolu hareketlerdir. Filistin halkını uyarıyoruz ve Filistin halkının kanının hiç umursamayan rejimlere karşı mücahitleri de şiddetle uyarıyoruz. Bu rejimlerin tek umursadıkları şey, halkları kuşatmak, Allah yolunda cihattan alıkoymak, Yahudi varlığının çıkarlarını ve güvenliğini sağlamaktır. Düşmanlarımızın işlediği her suç karşısında bu rejimlerin olağan rolü budur.

Birleşmiş Milletler ve kurumlarına başvurmak ya da sözde uluslararası topluluğa yalvarmak siyasi intihardır. Bunlar, Yahudi varlığı ve suçlarının sponsoru ve destekçisidirler. Uluslararası kurumlar, büyük suçluların “büyük ülkeler” Müslümanlara karşı suç işlemek için kullandıkları araçlardan başka bir şey değillerdir. Dolayısıyla İslam ümmetine ve ordularına seslenmeyen, düşmanından korunmak için düşmanına yalvaran her ses, nahoş bir sestir. Amacı, dikkatleri kurtuluşa götüren doğru yönden başka bir yöne çekmek, etkili konuşma ve İslam ümmetinin akidesine dokunan söylemden dikkatleri dağıtmaktır. Mübarek toprağı kurtarma sorumluluğu Mısır, Ürdün, Pakistan ve Türk ordusunun subaylarına aittir. Bütün Müslüman ülkelerdeki Müslüman subay ve askerlerin sorumluluğundadır. Sorunun sahibi onlardır. Onları bırakıp, söylemden istisna tutup Amerika ve uluslararası kurumlara seslenmek, ihanettir, ötesinde bir ihanet yoktur.

Ey Müslümanlar! Beyt-ül Makdis tarih boyunca İslam ümmetini en çok rahatsız eden mesele olmuştur. Bu sorun İslam ümmetinin güçlerini birleştirir, zayıflığının üstesinden gelmesini sağlar, düşmanını yener. O topraklarda Haçlılar ve Moğollar yerle yeksan edilmişlerdir. Bugün İslam ümmeti, gaspçı Yahudi varlığını kökünden söküp atabilecek, arkasında duranları caydırabilecek, saldırmak isteyen herkesin saldırganlığına karşılık verebilecek kapasitededir. Ümmetteki zayıflık, geçicidir. Yöneticilerinin ihanetinden kaynaklanıyor. Hain yöneticiler, sizi zayıf gösterme ve bu zayıflığı çocuklarınıza aşılama gayretindeler. Gazaba uğrayanların varlıkları kırılgandır, askerleri sizinle doğrudan yüzleşmeye cesaret edemezler. Pakistan ve Türk uçaklarının gürültüsünü, Mısır tanklarının kükremesini, Ürdün toplarının seslerini duyduklarında, korku ve dehşet içinde yerlerinde çöke kaldıklarını göreceksiniz. Öyleyse Allah’a, size indirdiği nusretini gösterin.

Ey Müslüman orduları! Sizden yardım istiyor ve size mübarek topraktan Allah’ın şu buyruğuyla sesleniyoruz:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ ‌انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size Allah yolunda sefere çıkındenilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise Ona hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” [Tevbe 38-39] Allah’a yemin ederim ki, Yahudilerin varlığını toz toprak yapabilir, arkasındaki sömürgeci güçleri yerlerinden edebilirsiniz. Düşmanınız, yaşamaya çok heveslidir. Sizse şehadet ve Peygamberin İsra’sını kurtarmak için can atıyorsunuz. Yöneticilerin zayıf gerekçelerine, ihanetlerine daha doğrusu entrikalarına ya da Yahudilerin askeri varlığının güçlü olduğu veya uluslararası koşulların elverişli olmadığı bahanelerine sakın kanmayan. Biz sayı veya silah üstünlüğüyle değil, müminlerin imanı, dürüstlerin kararlılığı ve Allah’a olan tevekkülümüz ile zafer elde ederiz. Zafer yalnızca Allah katındadır. O halde dininize güvenin, Allah’ı doğrulayın ki O da sizi doğrulasın, yardım edin ki size yardım etsin.

Hizb-ut Tahrir, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu buyruğuyla size çağrıda bulunuyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ ‌يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ Ey iman edenler! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.” [Muhammed 7]

إِنْ ‌يَنْصُرْكُمُ اللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذِي ‌يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِهِ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa Ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allaha güvensinler.[Ali İmran 160] O halde Allah’a ve Rasûl’üne icabet edin. Zalimlerin tahtlarını yıkmak için harekete geçin. Tekbir ve tahlillerle mübarek toprağa doğru yürüyün. Gökleri direksiz yükseltene yemin olsun ki bu hak çağrıda dünyada izzet, ahirette kurtuluş vardır. Allah’ın rızası ise daha büyüktür.

Allahım, bu iyiliği Müslümanlara ve ordularına ulaştır, gönüllerini ona aç. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mübarek Toprak (Filistin)


H. 9 Muharrem 1444
M.  Pazar, 07 Ağustos 2022

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER