حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu

No: MS-BA-2025-MB-TR-37 H. 22 Rabi’-ul Âhir 1447
M. Salı, 14 Ekim 2025

Şarm El-Şeyh Buluşması, Ümmete Karşı Kazanılan Zaferin Taçlandırılması, Bağımlılığın Belgelendirilmesi ve İşgalin Kurumsal Kimliğe Büründürülmesi Anlamına Geliyor

Gazze celladı Trump, Knesset’te yaptığı konuşmada, manevi oğlu Yahudi varlığının kadın, çocuk, yaşlı demeden savunmasız sivillere, ağaçlara ve taşlara karşı zafer elde ettiğini açıkladıktan sonra Mısır’daki uşağı es Sisi’nin düzenlediği ve Mübarek Toprağa karşı komplo kuran herkesi davet ettiği konferansta soluğu aldı. 13 Ekim 2025 pazartesi günü Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde “Barış Zirvesi” adı altında uluslararası bir konferans düzenlendi. ABD Başkanı Trump ve Mısır Cumhurbaşkanı es Sisi’nin ev sahipliği yaptığı zirveye yirmiden fazla ülkeden ve uluslararası kuruluştan temsilciler katıldı. Katılımcılar arasında Ürdün Kralı, Katar Emiri, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pakistan Başbakanı ve Endonezya Başbakanı gibi çok sayıda Arap ve Batılı liderin yanı sıra çeşitli Avrupa ve Asya ülkelerinden heyetler de yer aldı. Bu konferans, işgal ile Hamas arasında, esir takası, çatışmaların durdurulması, Gazze Şeridi’nin idaresi ve yeniden imarı gibi konularda müzakerelerin başlamasını öngören ateşkes anlaşmasından yalnızca birkaç gün sonra gerçekleşti.

Konferansın barış, istikrar ve yeniden imar iddiasındaki parlak başlığına rağmen, gerçekliği başlığıyla taban tabana zıttır. Aslında bu konferans, Trump’ın, Yahudi varlığının sözde zaferini kutlamak ve bunu büyük bir başarı olarak lanse edip Nobel Barış Ödülü’ne layık olduğunu göstermek için düzenlediği Trumpvari şovdan başka bir şey değildi! Zaten söz konusu ödülün, insanlığa gerçek anlamda hizmet eden yüce ilke ve değerlere verildiği de pek görülmemiştir. Ayrıca Trump, bu konferans aracılığıyla kendisini Orta Doğu meselesinin tek patronu ve oyun kurucusu olarak lanse etmeye çalıştı. Buna ek olarak Trump, Müslüman ülkelerdeki Ruveybida yöneticileri açıkça Abraham Anlaşmaları’na katılmaya, yani işgal devletini istediği ‘Yeni Ortadoğu’nun kralı ve hükümdarı olarak ilan etmeye çağırdı.

Mısır, daha önceki ateşkes anlaşmalarında olduğu gibi, zirveye ev sahipliği yapmada ve Amerikan düzenlemelerine Arap örtüsü sağlamada merkezi bir rol oynadı. Aslında Mısır rejimi, askeri gücünü kısıtlayan ve onu Yahudi varlığının sınır muhafızı haline getiren Camp David Anlaşması’nın esiridir. Bugün kendisini “tarafsız” arabulucu gibi lanse etse de, asıl görevi Amerika’nın isteği doğrultusunda diğer Müslüman ülkelerinin de Yahudilerle normalleşmesine zemin hazırlamak ve Yahudileri ümmetten gelebilecek her türlü tehlikeye karşı korumaktır.

Şarm El-Şeyh’te toplanan bu kötü niyetli entrikacılar, ne Filistin meselesinin temsilcisidirler, ne de bu davanın gerçek sahibi olan İslam ümmetinin bir parçasıdırlar. Filistin’i özgürleştirme ve şehitlerinin intikamını alma görevi öyle ağır bir emanettir ki,

صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللهَ عَلَيْهِ“Allah’a verdikleri söze sadık kalan” [Ahzab 23] adam gibi adamlar ancak bu yüke göğüs gerebilir; bu Ruveybidalar değil. Yahudi varlığını tanımaya, onunla bir arada yaşamaya ve Filistin toprağının en ufak bir parçası üzerinde bile onun varlığını kalıcı kılmaya dayalı her türlü anlaşma veya konferans, kelimenin tam anlamıyla geçersizdir. Çünkü bunlar, Mübarek Toprağın tamamını kurtarmanın zorunlu olduğu ve tek bir karışından bile vazgeçmenin haram olduğu yönündeki kesin İslami hükme tamamen aykırıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ“Fitne kalmayıncaya ve din sadece Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” [Tevbe 36]

وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” [Nisa 75]

Bu konferans, ABD’nin bölgeyi yeniden yapılandırma ve Yahudi varlığını Ortadoğu’ya entegre etme planının bir parçası olup, Gazze halkını savaş ve ablukayla yıprattıktan sonra sahte siyasi kanallarla Filistin davasını tasfiye etme girişimidir. Bu süreçlerin asıl amacı, bölgeye uluslararası bir gözlem gücü getirmektir. Bu gücün görevi, güvenlik düzenlemelerini yönetmek ve başta Mısır olmak üzere Arap rejimlerinin yardımıyla Yahudilerin güvenliğini sağlamak olacaktır. Bu rolü üstlenmek suç ve ihanettir; çünkü bu rolü üstlenmek, kesinlikle ümmetin yararına değildir, aksine efendisi Amerika’ya bağımlılığının ve onun planlarını uygulamanın bir parçasıdır.

Gazze için yapılması gereken şey, konferanslar düzenlemek ya da uluslararası kararları beklemek değildir. Aksine Mübarek toprağı nehirden denize kadar özgür kılmak için Müslüman ordularını harekete geçirmektir. Çünkü bu ordular, Yahudi varlığını bir saat içinde yerle bir edecek güç ve kudrete sahiptir. Fakat bu orduların harekete geçememesinin önündeki en büyük engel, bizzat kendi yöneticileridir. Çünkü onlar, hain olup Camp David, Vadi Araba, Oslo ve Abraham gibi kendilerini askeri olarak kısıtlayan utanç verici anlaşmalara yürekten bağlıdırlar. Filistin’i kurtarmak için atılacak gerçek adım, işte buradan başlıyor. Bu rejimleri ortadan kaldırmaktan ve Nübüvvet metodu üzere Hilafet kurmaktan başlıyor. Hilafet, orduları harekete geçirecek, onları Allah’ın emrettiği yöne sevk edecek, Mübarek toprağı özgürleştirmek ve ümmeti birleştirmek için cihadı bayraklaştıracaktır.

Ey Kinane askerleri! Sizler Amerika’nın askerleri ya da onun planlarının uygulayıcıları değilsiniz. Bilakis sizler, şeran mazlumlara yardım etmekle ve Allah’ın kelimesini yüceltmekle görevlendirilmiş Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetinin bir parçasısınız. Şu anda Şarm El-Şeyh’te sizin gözleriniz önünde ve sizin korumanız altında olup bitenler, Gazze’ye yardım etmek değildir, tam tersine Gazze’nin kuşatmasını kalıcı hale getirmektir, düşmanın bölgenin kaderi üzerindeki egemenliğini güçlendirmektir ve Yahudilere, onca zulme rağmen savaşta kazanamadıkları şeyi masada vermektir. Verilmesi gereken şeri yanıt ve tepki, bu tür konferansları reddetmek, arkasındaki gerçek amaçları ortaya çıkarmak ve “sahte barış” peşinde koşmak yerine, gerçek bir kurtuluş için harekete geçmek olmalıdır.

وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” [Nisa 75]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır
Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010
www.hizb.net/
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.