- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Yahudi Varlığının Ortadan Kaldırılması Bir Vehim Değildir!
Haber:
Maarif gazetesi Pazartesi günü şöyle yazdı: “Ordu ilk kez, kuvvetlerinin büyük ölçüde tükenmiş olduğunu kabul etti, ancak bu durum görevlerinin kapsamına kıyasla küçük olup yaklaşık 7500 askerin eksik olduğu tahmin ediliyor.” Gazete şu eklemede bulundu: “Kara Kuvvetleri'nin muharebe sistemindeki takım komutanlığı pozisyonlarında şu anda 300 subay açığı bulunmaktadır.” Maarif'e göre ordu, “iyi askerleri subaylık kursuna katılmaya ikna etmenin zor olduğunu ve bu açığı kapatmak için deneyimli çavuşların geçici olarak takım komutanlığına atandığını” kabul etti. (Ra’yul Yevm)
Yorum:
Birincisi: Filistin, Suriye ve İran'da Yahudilerin bölgedeki üstünlüğüne tanık olmamıza rağmen... Trump yönetiminin onlara verdiği rollerle birlikte, bir gözlemci, onların Netanyahu'nun iddialarına göre yeni Ortadoğu'yu şekillendiren, küçümsenemeyecek bir güç haline geldiğini görüyor. Ancak derinlemesine okuyanlar, bu barbarca saldırının büyük bir kriz, zayıflık ve güçsüzlüğü yansıttığını, güç olmadığını görüyorlar. Ayrıca, her siyasi takipçinin farkına vardığı şekilde, toplumlarının aşındığını da görüyorlar. Örneğin, Amerikalı uzman ve Hindistan, Çin ve Amerika Enstitüsü'nün uluslararası iş araştırmaları direktörü Dan Steinbuch, “İsrail'in Düşüşü: İsrail'in Siyasi, Ekonomik ve Askeri Çöküşü” başlıklı bir kitap yayınladı. Bu kitap, Yahudi varlığının yaşadığı siyasi, ekonomik, sosyal ve askeri değişiklikleri, ırkçı bir sisteme dönüşmesini, işlediği zulümleri, bölgesel ve küresel etkilerini, insani ve ekonomik maliyetlerini ele alıyor. Kitap ayrıca bu varlığın sonu ve Amerika'nın Orta Doğu sorununu çözmedeki başarısızlığı hakkında da birkaç noktaya değinmektedir.
İkincisi: Yahudi varlığının ortadan kaldırılmasının birçok faktörleri vardır; her ne kadar Yahudi varlığı Batı için ileri bir askeri üs olarak ortaya çıkmış olsa da ancak bu, doğal bir ortaya çıkış veya normal bir doğum değildir. Nitekim Batı, Yahudi varlığıyla askeri bir üs olarak muamele etmekte olup onun bölgede işlevsel bir rolü vardır; zira İngiltere, Osmanlı Hilafetinin yıkılmasının ardından Yahudi varlığını İslam beldelerinin kalbine yerleştirmiş, sonra bu üssü Amerika benimsemiş, onun tüm beka nedenlerini sağlamış, tüm alanlarda desteklemiş ve onu uluslararası ve bölgesel korumayla kuşatmıştır ancak 7 Ekim 2023'te feci bir şekilde başarısızlığa uğramıştır. Böylece Yahudi varlığının hakikati, onun bir örümcek ağından daha zayıf olduğu ve şayet medya propagandası olmasa bir an bile hayatta kalamayacağı ortaya çıkmıştır.
Üçüncüsü:“Gazze Kapıları” adlı kitapta, Yahudi varlığının araştırmacı ve düşünürlerinin, Aksa Tufanı ve onun ardından gelen savaştan bahsettikleri bir dizi makaleler yer alıyor; editörlüğünü Lihi Ben Shitrit’in yaptığı kitapta Aksa Tufanı ve onun ardından gelen savaşı, devletin tarihindeki en büyük ve en acı sivil katliam olarak nitelendiriliyor; zira yerleşim yerleri basılmış, 1.200 kişi öldürülmüş ve 240 kişi de esir alınmıştır. Ve şöyle diyor; bu olay toplumun temellerini sarsmış, ordunun acizliğini ve derin güvensizliğini dile getirmiştir.
Michael A. Horowitz'un “Umut ve Umutsuzluk: İsrail'in Yeni Ortadoğu'daki Geleceği” adlı kitabında,kimlik ve değerler konusunda iç anlaşmazlıklar da dahil olmak üzere birçok konunun yanı sıra özellikle devletin dini karakterini güçlendirmeyi amaçlayan milliyetçi dinci güçlerin, laiklerin, liberallerin ve Yahudi diasporasının yükselişiyle birlikte Yahudiler ile devletin demokratik yapısı arasındaki gerginliği doruk noktaya ulaşması ele alınmıştır. Sonra bölgesel olarak eşi benzeri görülmemiş bir açılım umudunun olduğunun -ki şu anda yaptıkları budur- ancakçözümsüz çatışmaların, tehlikeli düşmanların ve iç bölünmelerin yarattığı sürekli bir umutsuzluğun olduğunun doğru olduğunu söylüyor.
Sonuç olarak:Yahudi varlığının ortadan kaldırılması bir temenni ya da ulaşılamaz bir hedef değil, aksine ufukta beliren yakın bir gerçektir; zira Aksa Tufanı operasyonu, sadece içeride Yahudiler için meydana yıkımın başlangıcı olmakla kalmamış, aksine onların acizliklerini ve bunun küresel yankılarını da ortaya koymuştur. Bu olay kan şelalesi, katliam ve soykırım yoluyla meydana gelmiş olsa bile mesele, ümmet ile Yahudi varlığı ve onunla birlikte olan tüm kafirlerin arasındaki varoluşsal bir çatışmaya dönüşmüştür; şüphesiz yarın, bekleyeni için çok yakındır.
Buhari ve Müslim Sahihlerinde Ebu Hureyre’den, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: لا تَقُومُ السَّاعَةُ حتَّى تُقاتِلُوا اليَهُودَ، حتَّى يَقُولَ الحَجَرُ وراءَهُ اليَهُودِيُّ: يا مُسْلِمُ، هذا يَهُودِيٌّ وَرائي فاقْتُلْهُ“Siz Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Hatta taş dile gelip arkasına saklanan Yahudiyi gösterecek ve: Ey Müslüman, şu arkamda saklanan bir Yahudidir. Haydi öldür onu! diyecektir.” Sahih-i Müslim’deki başka bir rivayette de şöyle geçmektedir: لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي، فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ، فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِ“Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudi taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür, der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hasan Hamdan