- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
ABD Ulusal Güvenlik Belgesi ve İslam Korkusu
Haber:
Geçtiğimiz hafta Beyaz Saray, göçmenlik ve bunun Avrupa üzerindeki etkileri konusunu ele alan "ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi" başlıklı bir belge yayınladı ve haberde şunlar geçti: “Belge, Avrupa Birliği'nin, Avrupa ülkelerinin ulusal egemenliğini baltalaması, ardından kimliği yok etme noktasına kadar etkileyen uygunsuz bir göç politikası benimsemesiyle kendini gösteren Avrupa'nın acısını çektiği zorlukları sıralıyor. Göçmenliğe o kadar çok odaklanılıyor ki, kelimenin tam anlamıyla söylediği gibi belge, göçmenliği yaşlı kıta için bir tehdit düzeyinde gösteriyor: Mevcut eğilimler (başta göç olmak üzere) devam ederse, kıta yirmi yıl veya daha kısa sürede tanınmaz hale gelecektir.” (El Kuds Arabi)
Yorum:
Birincisi:Yönetimin göçmenlik alanındaki hedeflerini destekleme çabalarını yöneten Dışişleri Bakan Yardımcısı Christopher Landau, belgenin yayınlanmasından kısa bir süre sonra şunları yazdı: “Avrupa'nın büyük ülkeleri ya onlardan miras aldığımız Batı medeniyetini koruma konusunda ortaklarımızdır ya da değillerdir.Ancak bu ülkeler, Brüksel'in seçilmemiş, demokratik olmayan ve temsil yeteneğinden yoksun bürokrasisinin medeniyetin intiharına yol açacak politikalar izlemesine izin verirken, bizim ortaklarmış gibi görünmemiz imkansızdır.” (El Cezire)
Guardian gazetesi, geçen hafta açıklanan ABD ulusal güvenlik stratejisinin, Avrupa'ya göçün kültürel yok oluşa yol açacağını iddia ettiğini söylemiştir. Yazar, büyük ölçüde akımın en önde gelen teorisyenlerinden biri olan Michael Anton tarafından kaleme alınan bu belge hakkında şöyle düşünüyor: “Amerika'yı Yeniden Büyük Yap” (MAGA) hareketi, Avrupa'ya göçü medeniyetin yok oluşuna yol açan varoluşsal bir tehdit olarak tasvir ediyor ve Amerikan dış politikasının önceliklerini, Avrupa Birliği ve NATO ile geleneksel ortaklıktan uzaklaştırarak yeniden tanımlıyor.”
İkincisi: Özellikle II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana Avrupa kıtasının iltica ve göçmenler için başlıca hedef ülke olma yükünü taşıması nedeniyle göç ve iltica dosyasının, geçen yıllar boyunca Avrupa karar alma çevrelerinde en büyük endişe kaynağı olduğu şüphesizdir. Ancak 2023 yılı, Avrupa Birliği yetkilileri için bir uyarı zili niteliğinde olmuştur; zira bu yıl, AB'nin 2015'ten bu yana en fazla sayıda yasadışı göçmen girişiyle karşı karşıya kaldığı en kötü bir yıl olarak açıklandı.
2015 ve 2016 yıllarında, çoğunluğu Orta Doğu'dan olmak üzere yaklaşık bir milyon kişinin Avrupa'ya girmesiyle bir kriz yaşandı; bu da iç tartışmaların daha da şiddetlenmesine ve göç ve iltica dosyası hakkında kampanyaları sonucunda oyların büyük bir kısmını kazanan Avrupa'daki sağ partilerin işlerinin daha da kötüleşmesine yol açmıştır. Ayrıca belgede, özellikle sağcı partiler olmak üzere Avrupa yetkililerinin hareketleri kısıtladığı yönünde bir suçlama da geçmektedir.
Avrupa düzeyindeki bu bölünme, AB kurumlarının tepkilerinde de açıkça görülmektedir; zira AB İçişleri Komiseri Ylva Johansson, Brüksel Paktı'nı tarihi bir an olarak nitelendirirken, Avrupa Mülteciler Konseyi ise onun tweetine şu yorumu yapmıştır: “Üzerinde anlaşılan şey, basitçe korunma arayan insanların haklarının baltalanmasından başka bir şey değildir.”
Göçmenlik konusu, Avrupa için çok karmaşık ve son derece hassas bir konu olduğu gibi aynı şekilde ölüm kalım meselesidir; zira Avrupa çok yaşlanmış bir kıta olup iki tehlike arasında kalmıştır; nüfus azalması ve üreme eksikliği sonucu ölümler ile işgücü piyasasının, şirketlerin ve üretim sektörünün ihtiyaçları; ayrıca askeri güce ve özellikle Ukrayna savaşından sonra ordulara ve vatandaşlığa duyulan ihtiyaç da söz konusudur.
Paris merkezli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nde göç işlerinde uzman olan Jean-Christophe Dumont, "Eğer (göçmenlerin yüzüne) kapıyı kapatırsanız, ekonomik bir bedel ödeyeceksiniz" demiştir.
Belgede belirtilen bir diğer tehlike ise, özellikle Avrupa'da İslam ve Müslüman ülkelerden gelen göçmenlere yönelik entegrasyon politikasının başarısızlığından sonra, "Avrupa'nın medeni yüzü" olarak adlandırılan şeydir; çünkü İslam, bir ideoloji olup akide, sistem ve yaşam tarzı açısından Batı yaşamıyla çelişen hayata yönelik kapsamlı bir bakış açısına sahiptir. Nitekim Federal Meclis'te Hristiyan Demokrat Parti üyesi ve Federal İçişleri Bakanlığı Müsteşarı olan Christoph de Vries, siyasal İslam'ı ciddi ve büyük bir tehdit olarak nitelendirmiştir. Bu ise örneğin Berlin veya onun doğduğu yer olan Hamburg'daki gösterilerde açıkça görülmektedir; zira bu gösterilerde, Almanya'da açıkça Hilafet çağrısı yapılmıştır. Ayrıca İslamcı fikirlerin "demokratik kültürleri ile bağdaşmadığını, toplumsal alanların ihlal edildiğini ve özellikle kadın ve kız çocuklarının özgürlüklerinin bastırıldığını", meselenin, "temel değerleri ile çelişen" toplumsal bir sistemle ilgili olduğunu ve devletin her düzeyde sürekli olarak bununla mücadele etmesi gerektiğini söylemiştir. Ayrıca meselenin, ideolojik ilerleme stratejileriyle ve "dini özgürlük kisvesi altında hedefli etki" ile ilgili olduğu da söylenmiştir.(Avrupa Çalışmaları Merkezi)
Sonuç olarak: Bu belge, Avrupa kıtasını acı bir gerçekle karşı karşıya bırakmayı amaçlamaktadır: Ya Batı'nın üreme politikaları ve erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkiler nedeniyle yok oluşunu ilan edecek ya da Müslümanların Avrupa'yı istila etmesiyle hadari ve ideolojik tehlikenin arasında kalacak; ayrıca mesele sadece göçmenlerin sayısı değildir, aksine Batılıların oranına kıyaslanamayacak kadar yüksek olan Müslümanların doğum oranı ve İslam'a giren çok sayıda Avrupalının olmasıdır.İşte bunlar, göç, doğum ve İslam'a girme ile ilgili üç nokta olup buna karşılık da Avrupa'nın yaşlanmasıdır.Yani mesele, iş, ekonomi ve savunma ile sınırlı olmadığı gibi herkesle, özellikle müttefikleriyle savaş halinde olan, Avrupa Birliği'ni yok etmek ve Avrupa'nın ekonomik gücünü ya da ondan geriye kalanları ortadan kaldırmak isteyen ABD yönetimi ile de ilgili değildir.Ancak bizler belgenin, Avrupa'nın Batılı medeniyet yönüyle ilgili şeylere değindiğini ve burada önemli bir konu olduğunu belirtmek isteriz: Savaş ve İslam’dan korkmak. Burada Trump yönetimi, İslam'la mücadele ve ondan korkma konusunda gerçek yüzünü göstermiştir. Bu nedenle ABD büyükelçiliklerine göçmenler tarafından işlenen suçlarla ilgili tüm verileri toplamaları talimatını vermek, Avrupa Birliği'ne karşı resmi söylemi sertleştirmek ve insan hakları raporlarını yönetimin vizyonuna uygun olarak yeniden formüle etmek yoluyla belgedeki fikir ve önerilerin pratik uygulamasına dayalı göstergeleri ortaya koymaya çalışmaktadır.Bu nedenle önceki dönemden bu yana Trump yönetimi, Batı'nın medeniyetini inkar edip halkına yönelik acziyeti ve hataları ortaya çıkmasının ardından hadari bir alternatif taşımış olmasından dolayı özellikle İslam ülkelerinden gelen göçün tehlikelerine odaklanmıştır.
Burada Trump ve onun arkasındaki kişiler, Batı medeniyetinin tek liderleri ve teorisyenleri olarak öne çıkmaktadır.
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللَّهِ مَكْرُهُمْ وَإِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ “Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!” [İbrahim 46]Amerika Birleşik Devletleri planlar ve hileler kurmakta olup onun hileleri ise şiddetlidir; nitekim Allah Subhânehû ve Teâlâ bunu dakik bir ifadeyle şöyle vasfetmiştir: لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ “Dağlar yerinden gidecek değildi!” Buradaki dağ, istikrar, güç ve kararlılığı simgelemektedir. Ancak Batı'nın hilesi, kendi aleyhine dönecektir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ “Onlardan öncekiler de (peygamberlere) hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü. Bu azap onlara, fark edemedikleri bir yerden gelmişti.” [Nahl 26]
Ancak bu aynı zamanda, kafirlerin hilesine karşı koymak, bunları ifşa etmek ve kınamak için stratejiler geliştirmeyi de gerektirmekte olup bu, özellikle siyasi hareketleri, alimleri ve düşünürleri olmak üzere ümmetin üzerine vaciptir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hasan Hamdan



