Cumartesi, 03 Zilkâde 1445 | 2024/05/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Yahudi Varlığı ile Anlaşma Olmaz, Onunla Ancak Cihad Edilir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Yahudi Varlığı ile Anlaşma Olmaz, Onunla Ancak Cihad Edilir!

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3 gün sürecek Afrika ziyareti öncesi yaptığı basın açıklamasında, Türkiye’nin Rusya ve Yahudi varlığı ile ilişkilerinin düzeltilmesi konularında beyanatlarda bulundu. Erdoğan; Rusya hakkında, “Sayın Putin ile ilişkilerimizin gerçekten iki iyi dost noktasındayken böyle bir konuma gelmiş olması düşündürücüdür. Bir pilotun yapmış olduğu hata veya bir yanlış sebebiyle koskoca Türkiye’yi feda etmesi gerçekten düşündürücüdür.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yahudi varlığı ile anlaşma konusunda ise şunları söyledi: “Bu konuda şu anda yine aynı noktadayız. Bizim istediğimiz özür ve tazminat tamam. Üçüncüsü ambargonun (Gazze’ye) kaldırılması ki, bunun içinde şunlar var: Gazze’de elektrik ve su sıkıntısı var. Orada okul ve hastanelerin yapılması konusunda Türkiye’ye müsaade edilirse bizler Türkiye olarak enerji, su ve bütün şebekelere varıncaya kadar yapacağız. Bunun dışında zaten gıda, giyecek, ilaç gibi konularda ‘Türkiye üzerinden olursa bunu kabul ederiz’ diyorlar. Bunun da çalışmalarını o şekilde yapıyoruz.”

Yorum:

Türkiye’nin Suriye meselesinden sonra dış siyasetindeki en önemli iki önemli meselesi, Rusya ve Yahudi varlığı ile ilişkilerin resmi olarak normalleşmesi konusudur. Zira bu iki mesele Amerika açısından Suriye ile direkt ilişkili konulardır. Bu sebeple Amerika bu iki meselede (Rusya ve İsrail) Türkiye’nin gereğini yapmasını istiyor. Bunu bu kadar açık ve net söylememin bir sebebi var.

Malum son bir ay içinde Türkiye iç siyasetinde çok sıcak gelişmeler yaşandı, Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu Ak Parti liderliğini ve Başbakanlığı bıraktı yerine Binali Yıldırım getirildi. Getirildi diyorum, seçildi demiyorum, zira Ahmet Davutoğlu’nun ipini çeken ve koltuğa Binali Yıldırım’ı oturtan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Hem bu değişim konusu hem de Rusya ve Yahudi varlığı ile Türkiye’nin ilişkileri konuları, Erdoğan’ın 2016 Mart’ın sonunda ABD’ye yaptığı ziyaret ve zor da olsa Obama ile yaptığı görüşmeden sonra çok hızlı bir şekilde uygulamaya konulmuş konulardır. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti dönüşünde bu üç konu ile ilgili resmi açıklamaları bulunmaktadır. Resmi açıklama diyorum çünkü Erdoğan’ın Türkiye meydanlarında halka karşı yaptığı konuşmaların resmi hiçbir önemi yoktur, ancak yurtdışı ziyaretleri öncesi, sonrası ve resmi basın toplantılarında yaptığı açıklamalar önemlidir.

Erdoğan ABD ziyaretinden hemen dönüşte, vize muafiyeti konularında AB ile yakınlaşmasından dolayı Ahmet Davutoğlu’nu eleştirdi. Vize muafiyeti sürecini erkene çekmesini büyük bir başarı olarak gören Davutoğlu’na hitaben şu ifadeleri kullandı: “Bu tür küçük şeylerin büyük kazanımmış gibi sunulmasına üzülüyorum.” Bu söz Davutoğlu’nun gideceğinin habercisi oldu. Aslında Erdoğan’ın ABD ziyaretinde Obama ile görüşmeyi çok istemesi, görüşmeden sonrada yüzünün gülüyor olması bir şeylerin habercisiydi. Yani şunu açıkça söyleyebiliriz ki Ahmet Davutoğlu, AB ile yakınlaşmasından ve Başkanlık sistemine soğuk ve uzak kalmasından dolayı Erdoğan’a tercih edilmedi.

Şimdi, Erdoğan’ın pratik ve kararlı hamleler ile bu değişimi gerçekleştirirken ABD’ye neyi verdiğine bakalım. 

Birincisi Rusya, ABD dönüşü Erdoğan Putin’e adeta mesaj yolarcasına şunu söyledi: “Temenni ederiz ki yumuşamalar olur ve Rusya ile aramızdaki sıkıntıları aşarız.” Bugün geldiğimiz noktada Putin tarafından yumuşama sinyalleri görüyoruz, Erdoğan tarafından “Pilotun yapmış olduğu hata veya bir yanlış” ifadeleri ile daha önce söylenen sert ifadeleri ciddi anlamda yumuşatan bir süreci izliyoruz.

Gelelim ikincisine; Türkiye kamuoyu açısından en hassas konu olan Yahudi varlığı ile Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi konusuna; Erdoğan son ABD ziyaretinde üst düzey Yahudi temsilciler ile uzun bir toplantı yaptı. Bu toplantı Obama ile görüşmeden önce yapıldı, bu önemli... Yine İstanbul Taksim’de İsrailli turistlerin öldüğü bombalı saldırı sonrası Yahudi varlığının sözde cumhurbaşkanı ile telefonda taziye için görüştü. Nisan ayı başında ABD’den döndükten sonra da bir gazetecinin sorduğu şu soruya “İsrail ile ilişkileri bozduğunuz için eleştirildiniz, şimdi düzeltmek istediğiniz için eleştiriliyorsunuz; niçin?” şu cevabı verdi: “Hani bir söz vardır; ‘Kaderim buysa çekerim.’ Bizim kaderimiz bu herhalde. Önemli olan, İsrail’in Türkiye ile girdiği bu süreçteki hatasını anlamış olması.”

Şimdi hem Rusya hem de Yahudi varlığı meselesinde şu soruları soruyorum: Suriye’yi bombalayan Rus uçakları mı hatalıydı, yoksa Rus uçağını düşüren Türk pilot mu hatalı? Ruslar mı yanlış yaptı, Türk pilot mu? Eğer pilot yanlışlıkla Rus uçağını düşürdüyse, niçin dönemin Başbakanı Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan “Talimatı biz verdik, bir kez daha aynı şeyi yaparsa biz de aynı şekilde karşılık veririz” ifadelerini kullandılar. Eğer mesele sadece bir Rus pilotun hava sahasını hata ile ihlal etmesi ise süreç bu noktaya nasıl geldi? Meselenin ne Türk pilotu ne de Rus pilotu ile alakası yok. Meselenin Suriye ile alakası var. Eğer Türkiye Rusya ile anlaşırsa Rusya’nın Suriye işgalini ve katliamlarını yok saymış olur.

Eğer Yahudi varlığı özür dileyerek, tazminat ödeyerek ve Gazze’de Türkiye’ye inşaat yatırımları için izin vererek hatasını anlamış oluyorsa o zaman Mavi Marmara’daki masumlar niçin şehit oldu. Sermayedar inşaat şirketlerinin Gazze’de inşaat yapmaları için mi? Kuru özür ve tazminat için mi?

Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yahudi varlığı ile normalleşme için öne sürdüğü Gazze’ye ablukanın kaldırılması yalan ve içi boş bir popülizmdir. Mesele sadece Türkiye’den gidecek yardımlar ile sınırlı olacak. Gazze dünyaya yine kapalı kalacak. Gazze yine abluka altında kalmaya devam edecek.

Bu konuda Türkiye’deki İslami dernek, vakıf ve cemaatlerin çok uyanık olmaları gerekir. Asla ambargo yalanı ile Cumhurbaşkanı ve Ak Parti’nin peşine takılmamalıdırlar. Zira Filistin davası İsrail’in bir kuru özrü ile yüzüstü bırakılamaz, bırakılmamalıdır. Kudüs davasının üç kuruş tazminat için satılmasına müsaade edilemez, edilmemelidir. Ümmet davası, Aksa davası ve Filistin davası olarak sahiplenilen bu mesele Gazze’ye yemek ve suyun girmesine karşılık heba edilemez, edilmemelidir.

Mavi Marmara, Amerika’nın çıkarları için Türkiye Devleti’nin bir müzesi haline getirilip, gelecek nesillere geçmişi hatırlatacak kötü bir nostaljiye dönüştürülemez, dönüştürülmemelidir.

Filistin meselesi ciddi siyasi bir meseledir. Bu konu Yahudi varlığı Yahudi varlığı ile normalleşme ve anlaşma yolu ile çözüme kavuşturulamaz. Sadece Gazze’nin değil Filistin’in tüm topraklarından ablukanın kalkması için İsrail’e karşı cihat ilan edilmelidir. Bunu ise ancak ve ancak yeniden kurulacak Raşidi Hilafet Devleti yapabilir.

Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Mahmut KAR

Hizb ut-Tahrir Türkiye Vilayeti Medya Bürosu Başkanı

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER