Pazartesi, 13 Zilhicce 1446 | 2025/06/09
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Amerikan Ordusu, İkinci Dünya Savaşından Beri Kuveyt Üzerinden Askerlerin ve Teçhizatların Nakline Dönük En Büyük Askeri Operasyonu Gerçekleştiriyor

  • Kategori Kuveyt
  •   |  

     Basın yayın organları, Irak'taki Amerikan kuvvetlerinin Kuveyt toprakları üzerinden Afganistan ve Amerika'ya nakledildiği haberini aktardılar. Nitekim Amerikan 3. Ordu Komutanı Tümgeneral William Webster, 02.04.2010 Cuma günü Kuveyt'teki Amerikan üslerinden birinden video yoluyla yayınlanan bir konferansta şöyle bir nitelemede bulundu: "Amerikan muharip güçlerinin Irak'tan çekilip bunlardan büyük bir kısmının gelecek eylül ayı içerisinde Afganistan'a gönderilmesi operasyonu ikinci dünya savaşından bu yana Amerika'nın en büyük lojistik çabasıdır." Ve şöyle ekledi: "Geçen haziran ayı içerisinde teçhizatların Irak dışına nakline başladık. Biz bunların tasnifi için Kuveyt'te çalışıyoruz ki bunlardan bir kısmı Afganistan'a nakledilecektir. Diğer bir kısmı da askeri üslerdeki konumuna geri dönmesi ve oradaki askerlerimizin eğitimlerinde kullanılması amacıyla Birleşik Devletlere geri gönderilecektir." Yine 11.04.2010'da yayınlanan Kuveyt menşeli es-Siyase gazetesi Reuters'den şunu aktardı: "Amerikan ordusu, geçen çarşamba Kırgız Devlet Başkanı ile hükümetinin devrilmesine ve geçici yönetimin oluşmasına yol açan kanlı çatışmaların ardından askerlerini Kırgızistan'daki Manas askeri üssünden Kuveyt yoluyla Afganistan'a nakledilmesi amacıyla yapılan askeri uçuşları askıya alma kararı aldı." Bir Amerikan askeri sorumlu "AFP" haber ajansına yaptığı açıklamada şunu ifşa etti: "Askerlerin bir noktadan Afganistan'a nakledilmesi için yapılacak uçuşların tamamı Kuveyt üzerinden düzenlenecektir." Zira Kuveyt, Birleşik Devletler için büyük bir transit noktadır...

Bu ise binlerce Müslümanın vurulması, katledilmesi, evsiz bırakılması ve ülkelerinin işgal edilmesi, yani kafirin Müslümanlar üzerinde üstünlük sağlamasının yanı sıra Amerika'nın çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla ona lojistik destek çalışmaları yapmak için mallarımızın eritilip tüketilmesi, aynı şekilde kafirin hakimiyetini dayatarak Müslümanların beldeleri üzerinde egemenlik sağlaması hususunda Kuveyt'in Amerika Birleşik Devletleri ile ortak hareket ettiği hakkında defalarca tekrarladığımız sözlerimizi teyit etmektedir. Tüm bunlar ise azim bir günah ve büyük bir cürümdür. Zira Allahuteala şöyle buyurmuştur:

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا 138 الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Münafıklara kendileri için elim bir azap olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah'a aittir." [en-Nîsa 138-139]

Ve şöyle buyurmuştur:

وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Muhakkak ki Allah, kâfirler için müminler aleyhine asla bir yol (egemenlik) kılmayacaktır!" [en-Nîsa 141]

Ey Müslümanlar,

Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan ve Irak'ta Müslümanların beldelerini işgal etmek, Filistin'deki Yahudi varlığına yardım etmek ve -terörizmle savaş gerekçesi adı altında- Müslümanlara karşı haçlı savaşı ilan etmek yoluyla İslami ümmeti düşman ilan etmiştir. Dolayısıyla onunla olan ilişki dostluk ve sevgi ilişkisi değil düşmanlık ilişkisi olması gerekir.  Zira Allahuteala şöyle buyurmuştur:

إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُواْ لَكُمْ عَدُوًّا مُّبِينًا Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır. [en-Nisâ 101]

Ve şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاء تُلْقُونَ إِلَيْهِم بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُم مِّنَ الْحَقِّ "Ey îmân edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları, sevgi göstererek dost edinmeyin! Oysa onlar size gelen hakkı inkâr etmişlerdir." [el-Mumtehine 1]

Buna ek olarak Amerika Birleşik Devletleri bugün Irak ve Afganistan'da bir bataklığa saplanmıştır ve bu da bu iki belde ile bir bütün olarak bölgede onun planlarını başarısızlığa uğratması için İslami ümmetin eline bulunmaz bir fırsat geçmiştir. Ayrıca bunun yanı sıra bir de bunaltıcı bir mali kriz ile meşgul olmaktadır. O halde içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması için ona yardımcı olmamız ve ondan bir uzuv rahatsız olduğunda diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak eder misali onunla bir vücut  mesabesinde olmamız akıl işi mi!!

Ey Müslümanlar,

Bu ortaklık günahından kurtulmamız için Amerika Birleşik Devletleri ile olan güvenlik anlaşmasını iptal etmemiz, Amerikan askeri varlığını  sona erdirmemiz, ona ve diğer kafir devletlere dönük askeri imkanları durdurmamız gerekmektedir. Sizleri; İslam'ı ve Müslümanları yüceltip izzetlendirecek, şirki ve müşrikleri küçük düşürüp zelil kılacak, hak ve din rayesini üstün kılacak, Müslümanların beldelerini birleştirecek, Müslümanların tüm beldelerinde siyasi, askeri ve ekonomik olarak Amerikan varlığına son verecek olan Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için bizimle birlikte çalışmaya davet ediyoruz ey Müslümanlar!

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi, size hayat verene çağırdığında icabet edin." [el-Enfâl 24]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Pakistan Rejimi, Hizb-ut Tahrir'in Kuvvet Sahiplerine Açık Hitapta Bulunmasını Engellemeyi Başaramadı

Hizb-ut Tahir / Pakistan Vilayeti, 09.05.2010 günü Medine-i Münevvera saatiyle öğleden sonra saat 13:00'da İslamabad'daki basın kulübünden güç ve kuvvet sahiplerine açık bir hitapta bulundu. Söz konusu beyanı hizbin üyelerinden biri, yoğun bir güvenlik ve istihbarat biriminin bulunduğu ortamda okuyarak güç ve kuvvet sahiplerini ajan yöneticileri alaşağı etmeye ve Hilafet Devleti'ni kurmaya çağırdı.

Hizb, açık hitabında Pakistanlı Müslümanları ve tüm İslami ümmeti Amerika'nın hegemonyasından, ülkeyi parçalamayı, Müslümanlar arasında kaos ve fitneyi tahrik etmeyi hedefleyen planlarından kurtaracak olanın sadece Hilafet olduğunu açıkladı. Ayrıca dünyanın izzetine, ahiretin saadetine, bunların da ötesinde Allah'ın rızasına nail olmaları için Pakistan ordusunu, İslam Devleti'ni kurarak ona nusret vermek ve iktidardaki Amerika'nın ajanlarını yok etmek için azmedip harekete geçmeye davet etti.

Ardından hizb, Pakistan'ın büyük şehirlerinin dört bir tarafındaki insanlara açık hitabın olduğu beyanı dağıtarak ümmetten hitabın mesajını güç, nüfuz ve etki sahibi olan muhlislerin hepsine ulaştırmasını talep etti ki böylece hep birlikte İslam'a nusret verilmesinde, Müslümanların kanlarının korunmasında ve sömürgecilerin köklerinin kazınmasında kendilerine düşen rollerini yerine getirsinler.

Bizler rolümüz gereği tüm medya organlarını, İslami ümmetin İslam'ın Raşidi Hilafet Devleti'nin gölgesinde tatbik edilmesi yönündeki teveccühünün hakikatine tercüman olan Hizb-ut Tahrir'in etkinliklerine yer vermeleri hususunda kendilerine düşen mesleki görevlerini yapmaya çağırıyoruz.

Son gelişmelerden haberdar olunması için aşağıda belirtilen adresler ve numaralar yoluyla bize ulaşılması rica olunur.

Osman Bahâş
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu Müdürü

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir, Bangladeş'teki Kuvvet Sahiplerini Hükümetin Ümmetin Muhlis Evlatlarına Baskı Yapmayı Sürdürmesini Engellemeye Çağırıyor

قُتِلَ أَصْحَابُ الاخْدُود. النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ. إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ. وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ "Ateşle dolu hendeğe atılanlar (yakılarak) öldürüldü. Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı."[Buruc: 4-7]

Hizb-ut Tahrir'e karşı baskı kampanyası yürüten ve bu kampanyaya liderlik eden Şeyha Hasina hükümeti içerisindeki hakim zümre kaçınılmaz sonları olan kıyamet günündeki elim azaba maruz kalacaklardır. Hükümet, Hizb-ut Tahrir üyelerine ve aktivistlerine sırf Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya iman ettikleri ve davetini taşıdıkları için baskı yapmaktadır. Hizb-ut Tahrir, geçen üç gün içerisinde aralarında tanınmış özel üniversitelerde okutman ve özel okullarda müdür olarak görev yapan kişilerin bulunduğu 13 şebabının daha tutuklanmasını şiddetle kınar.

Hizb-ut Tahrir, Müslümanları hükümetin bu zulmüne karşı seslerini yükseltmeye çağırıyor. Zira bu ülkedeki halkın ve İslami ümmetin sözcülüğünü yapmalarından dolayı hükümetin hizbin şebabını takip ettiği artık aşikar bir durum haline gelmiştir. Özellikle kuvvet sahiplerini hükümetin ümmetin muhlis evlatlarını takip etmesini durdurmaya ve Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in dostlarına nusret vererek vecibelerini yapmaya davet ediyoruz.

Ey Kuvvet Sahipleri!

Hükümetin Hizb-ut Tahrir'e karşı uyguladığı baskı; Amerikalı, İngiliz ve Hintli emperyalistlere vekaleten bu ülkeye ve İslam ümmetine karşı uyguladığı komploların bir parçasıdır. Bu baskı, sınır muhafızları subaylarının katlederken hükümetin efendileriyle gizli ittifak yaptığı komploların bir parçasıdır. Sizler bunu çok iyi biliyorsunuz. O halde bütün bunlar sizi ilgilendirmeyen bir ümmetin başına geliyormuşçasına ölülerin sessizliğine bürünerek sessiz kalmayın. Hem sizlere hem de sizlerle birlikte emniyet ve isihbarat birimlerine hatırlatmak isteriz ki sizler, hain yöneticiler ile onların hükümetlerini değil bu ülkeyi korumak için yemin içtiniz. Şayet Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in dostları olan ümmetin muhlis evlatlarının yanında yer almazsanız gerçekten çok yakında kurulacak olan Hilafet kurulduğunda dünyada hüsrana uğrayacaksınız. Zira geri durmanızdan dolayı sizleri muhasebe edecektir. Yine sizler, kıyamet gününde Rabb-il İzze'nin haklarında şöyle buyurduğu hain yöneticiler ile birlikte haşrolacaksınız:

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولا وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلاَ رَبَّنَا ءَاتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبِيرًا  Yüzleri ateşte evirilip çevrildiği gün derler ki: "Eyvahlar olsun bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke resule itaat etseydik!" Ve derler ki: "Ey Rabbimiz! Biz efendilerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar! Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânet ile lânetle!" [el-Ahzâb 66-67-68]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti, Şebabından Biri Olan Büyük Davet Taşıyıcısı Üstaz Ebû Ahmed Abdulcebbar Ahmed et-Temîmî'nin Vefatını İlan Eder

Merhum, dün sabah hakkın rahmetine kavuştu.

فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ "Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de bir an öne geçebilirler." [el-Arâf 34]

Merhum hayatını, Allah'ın izniyle ilk Raşidi Hilafet'te olduğu gibi Nübüvvet Minhacı Üzere olacak Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulması yoluyla İslami hayatın yeniden başlatılmasına davet etmekle geçirdi. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] bizleri, İslami ümmetin içerisinden geçeceği merhaleleri arz ettiği hadisinde nübüvvet minhacı üzere olacak hilafetle müjdeledi. Zira bu hadiste nübüvvetten başlayıp ardından Raşidi Hilafet ardından ısırıcı meliklik ardından (şu anda bizlerin içerisinde olduğumuz) zorba diktatörlük ardından İslam'ın hayat sahasından kalkması ve sömürgeci kafirler ve onların Müslümanların yöneticilerinden olan ajanları ve kuyruklarının hakimiyeti sebebi ile baskı, zulüm ve sıkıntıdan başka bir anlam ifade etmeyen bu zorbalığın ardından Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet olacağını arz etmiştir. Bu da Allah [Azze ve Celle]'nin bu dini insanın yeryüzünde din edindiği her dine galip kılacağı vaadini tasdik etmek ve açıklamak amacıyladır. Allahuteala, şöyle buyurmuştur:

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ "O (Allah) Resulü'nü hidayet ve hak din ile gönderendir ki dinini diğer tüm dinlere üstün kılsın. Velev müşrikler kerih görseler de!" [et-Tevbe 33]

Allah, Üstâz Ebâ Ahmed'e rahmet eylesin, onu engin cennetlerine yerleştirsin, nebiler, sıddıklar ve şehitlerle birlikte haşretsin. Onlar ne güzel arkadaşlardır.

وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ (155) الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ "Sabredenleri müjdele! (155) Onlar ki kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman derler ki: "Muhakkak ki biz Allah için ve muhakkak ki biz ona döneceğiz." [el-Bakara 155-156]

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, Hizbin Bangladeş'te Yasaklanmasını ve Resmi Sözcüsünün Tutuklanmasını Protesto Etmek için İslamabad'daki Bangladeş Konsolosluğuna Bir Heyet Gönderdi

Tahir Sedusî liderliğindeki Hizb-ut Tahrir'den bir heyet, Hizb-ut Tahrir / Pakistan Resmi Sözcü Yardımcısı İmrân Yûsufzây tarafından yayınlanan basın açıklamasını yetkililere teslim etmek üzere İslamabad'daki Bangladeş konsolosluğuna gitti. Söz konusu basın açıklaması, Bangladeş'i Amerikalıların, İngilizlerin ve Hintlilerin vatanına çevirmek, orduyu zayıflatmak, ülkeye karşı emperyalistlerle gizli ittifak kurmasından dolayı insanların kendisini muhasebe etmekten vazgeçirmek için kafalarını su, elektrik, ve doğalgaz gibi suni krizlerle karıştırması gibi Şeyha Hasina'nın Bangladeş'teki bazı cürümlerine ilişkin bir açıklama içermekteydi. Aynı şekilde Şeyha Hasina, efendisi Amerika'nın cürümlerini ifşa etmesinden dolayı Hizb-ut Tahrir'i yasakladığı gibi hizbin resmi sözcüsünün yanı sıra pek çok üyesini de tutuklamıştır.

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Resmi Sözcü Yardımcısı İmrân Yûsufzây, yayınladığı basın açıklamasında hizbin ajan yöneticilerin hıyanetlerini ifşa etmeye devam edeceği gibi onları gözetleyeduracağını ve hak sözü haykırmak için sesini yükselteceğini de teyit etti. Heyet konsolos yetkilileri ile konuşarak onlardan bu kınamalarını resmi şekilde kaydetmelerini talep etti.

İmrân Yûsufzây
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Bir Bez Parçası, Batının Kırılgan Hadaratının Uykusunu Kaçırıyor

Hükümet ve muhalefetin parlamento sekreteri- Senatör ‘Cory Bernardi', kadınlara baskının ve İslami kimliğin bir simgesi ve suçluların potansiyel kamuflaj aracı olmasından dolayı ‘burkanın' yasaklanması çağrısında bulundu. Ayrıca burkanın Avustralya kültürü ve laik değerleri ile uyuşmadığını ekledi. Muhalefet lideri ‘Tony Abbott' ise bu açıklamalara cevap verirken ‘toplumun kaygılarını' anladığını ancak bu açıklamaların partisinin mevcut politikasını yansıtmadığını ifade etti.

Hizb-ut Tahrir'in Avustralya'daki Medya Temsilcisi Osman Bedr, bu bağlamda şu değerlendirmede bulundu:

"Sayın ‘Abbott', taraftarlarının kişisel görüşlerinin toplumun genelinin kaygılarını yansıttığına inanıyorsa bu; kendine, Senatör ‘Bernardi'ye' ve kendileri gibilere göre sadece bir aşağılık kompleksi yansıttığını kanısında. Herhangi dürüst bir gözlemci, yaşananların İslam kozunu bir takım siyasi kazanımlar uğrunda bir kez daha ucuzca kullanmaktan öte bir şey olmadığını anlar."

"Bu tür açıklamaları önemsememeksizin geçilmemeli ve bunlara bazı sol partili üyelerin bir takım endişeleri olarak bakılmamalıdır. Hatta ‘Tony Abbott' ile ‘Cory Bernardi', bu açıklamaları önemsizleştirmeye çalıştıklarında bile. Zira açıktır ki bunlar, genellikle herhangi bir kanun çıkarmadan önce kamuoyunun nabzını tutmak için kullanılan bir tür siyasi manevradır."

"Daha önce çıkarılan zalimane terörizmle mücadele kanunlarına İslami kıyafeti yasaklamayı içeren yeni bir kanun eklendiğinde bu, Avustralya'da -Müslümanlar ve diğerleri için ayrı ayrı kanunlar- şeklinde tanımlanacak ikiyüzlü bir kanun düzeninin olduğuna dair kanaati güçlendirecektir."

"Doğrusu burka, son günlerde dopdolu bir sezon geçirdi. Zira önce 300 yıllık Fransız laikliğini tehdit etti. Ardından hem Belçika hem de İtalya toplumlarının yapısına meydan okudu. Şimdi de ‘Avustralya'nın değerlerinin' dayanıklılığını sınıyor. Kim derdi ki bir gün gelecek bir bez parçası, bir hadaratın tümüyle kırılganlığını ifşa edecek ve varlığını tehdit edecek. Evet, İslam'ın izzetli simgelerinden bir simge olmasıyla o bez parçası işte bunu yapmayı başardı."

"Meselenin özü işte budur. Güvenlik boyutuna gelince; -Avustralya da dahil- Batılı hükümetlerin uykusunu kaçıran en büyük endişeyi örtbas etmekten öte bir şey değildir ki o, bizzat İslam'ın kendisidir. İster başörtüsüne ister burkaya ister mescitlere ister helal gıdalara isterse İslami okullara yönelik saldırıdan bahsetmiş olalım temel mesele bizzat İslam'ın kendisi ve Batılı toplumları tehdit ettiğinin iddia edilmesidir. Bu meseleyi değerler ve fikirler meselesi olarak ele almak üzere cesurca davranmak yerine hükümet ve muhalefet ödlek ve ucuz manevraların arkasına saklanmayı tercih ettiler."

"Gerçekte ise Batılı toplumların karşı karşıya olduğu tehlike İslam değildir. Aksine Batılı hükümetlerin dünyanın farklı yerlerinde uyguladığı zulüm ve baskıdır. Bugün bunlara lokal olarak Müslümanlara karşı uygulan ayrımcılık ve baskı da eklendi. Hadaratlar, kendi vatandaşlarının şahsi hallerine müdahale etmeye başladıklarında -tüm değerlerini kurban etmektedirler-. Bu da onların inhitatının ve uçurumun eşiğine doğru sürüklendiklerinin bir göstergesidir."

"Batılı hükümetler, İslam'ı bir düşman olarak edinmeye ve ona saldırmaya devam etmeden önce bir kez daha düşünmelidirler. Kendilerini destekleyen bir devletin olmadığı bu kötü durum içerisinde Müslümanlara baskı yapmak ve onlara saldırmak bir övünç kaynağı olamaz. Diğer taraftan ise İslam dünyasındaki mevcut durum yok olmaya doğru gitmekte ve Müslümanlar yakında nüfuz sahibi güçlü devletlerinin gölgesinde birleşeceklerdir. Dolayısıyla deneyimli bir siyasetçi, Müslümanlara ve dinlerinin işlerine dokunacak herhangi bir karar alırken bunu hesaba katmalıdır."

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Avustralya
Medya Bürosu

E-mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Telefon: (+61) 438 000 465

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Subayların Katledilmesi Operasyonunu Tezgahlayan Şeyha Hasina, Bangladeş Liderliği için Kesinlikle Güvenilmez!!! Haçlı Amerika ile Müşrik Hindistan'ın Komplolarını İfşa Etmelerinden Dolayı Şeyha Hasina, Hizb-ut Tahrir'i Yasaklad

Bangladeş hükümetinin Hizb-ut Tahrir'i yasaklama kararını, Resmi Sözcüsü Muhyiddîn Ahmed'i, yardımcısı Mürşid-il Hakk'ı ve hizbin diğer üyelerini tutuklamasını şiddetle kınıyoruz. Zira Hasina hükümeti, hizbi yasakladı. Çünkü hizb, Şeyha Hasina'nın cürümlerini ifşa etti. Şeyha Hasina hükümetinin cürüm listesi oldukça uzundur ki bunlardan bazılarını zikredeceğiz:

1. Şeyha Hasina hükümeti, otoriteyi teslim alır almaz Bangladeş'i haçlı Amerikalılar için askeri bir üsse çevirdi. Bu ise sonu gelmez ortak askeri tatbikatlar vasıtasıyla gerçekleşti. Zira kasım 2009'da "Köpekbalığı-1" ve şubat 2010'da "Liman Çağrısı" adlı tatbikatlar yapıldı. Mayıs 2010'da "Köpekbalığı-2", temmuz 2010'da "Köpekbalığı-3" ve eylül 2010'da "Köpekbalığı-4" adlı tatbikatlar yapılacaktır.

2. Hasina, tamamen Hindistan'a teslim oldu. Mesela Hindistan'a yaptığı son ziyaretinde Chittagong ve Mangula limanını Hindistan'a verdiğini duyurdu ve terörizmle mücadeleye dönük ortak işbirliği yoluyla Bangladeş'in iç işlerine müdahale etmesi için Hindistan'a kapıları arkasına kadar açtı.

3. Şeyha Hasina, sınır muhafızlarına suikast yapmak için baştan sona gizli ittifak kurdu, Bangladeş'in Hindistan'a mücavir sınırlarını korumada ve kollamada sınır muhafızlarını zayıflatmak için çalıştığı gibi herhangi bir takibat veya ceza olmadan hatta tam bir koruma altında katillerin özgürce dolaşmaların izin verdi.

4. Aynen Pakistan yöneticilerinin yaptığı gibi Şeyha Hasina, insanların kafalarını günlük hayat işleriyle karıştırarak dikkatlerin hükümetin, Amerika'nın, İngiltere'nin ve Hindistan'ın ülkeye yönelik komplolarına bulaşmasından başka yere çekmek için elektrik, su ve doğalgaz gibi suni krizler türetti.

5. Şeyha Hasina, Amerika'nın iğrenç cürümlerinin ifşa etmesinden dolayı Hizb-ut Tahrir'i Bangladeş'te yasaklaması talimatlarını yerine getirdi. Nitekim altı ay boyunca zorunlu ev hapsinde tutmasının ardından hizbin Bangladeş'teki Resmi Sözcüsü Muhyiddîn Ahmedi ve yardımcısı Mürşid-il Hakk'ı tutuklayarak hapse atmasının yanı sıra hizbin pek çok üyesini de tutukladı.

Bu eylemler, inşallah Hilafet Devleti'nin ikamesini hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Artık ayrı iki kardeş olan Pakistan ile Bangladeş'in, ajan yöneticilerini devirmelerinin ve bu bölgenin İslami ümmetin hepsini birleştirecek olan Hilafet Devleti'nin irtikaz noktası olması için onun altında birleşmelerinin zamanı geldi.

İmrân Yûsufzây
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Bir Taraftan Avustralya'da "İslami Finansa" Destek Vermek Öteki Taraftan İslam Dünyasında Müslümanların Katledilmesini Göz Ardı Etmek

Avustralya Hazine Bakanı Yardımcısı "Nick Sherry", Asya Kalkınma Bankasının yıllık toplantısına katılma gezisi çerçevesinde Taşkent'te Özbek hükümeti yetkilileriyle görüştü. Yapılan görüşmelerde Avustralya ile Özbekistan arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesi hedeflendi ve Özbekistan'ın Afganistan'daki savaşta oynadığı rol ele alındı. Bunlar, bakan yardımcısının Avustralya'nın, ülkesinde İslami finans için koşulları hazırlama taahhüdü hakkında yaptığı açıklamalar sonrasında ortaya çıktı.

Hizb-ut Tahrir'in Avustralya'daki Temsilcisi Osman Bedr, bu bağlamda şu değerlendirmede bulundu:

"Senatör ‘Sherry'nin', hükümetinin kendi halkına özellikle de Müslümanlara yönelik vahşi baskısıyla nam yapmış başkanlığını demir pençe ile hükmeden ve elleri Müslümanların kanına bulaşmış Andican kasabı ‘İslam Kerimov'u' ziyaret eden ilk Avustralyalı bakan olmaktan memnuniyet duyması doğrusu şaşırtıcıdır. Zira katil ‘Kerimov', 2005 yılında hiçbir yasal dayanak olmadan birkaç gün içerisinde binlerce Müslümanı katletti."

"Avustralya hükümeti, böylesi bir zulüm karşısında onurlu bir tavır takınmak yerine Amerika Birleşik Devletleri'nin peşinden gitmeyi ve birtakım ekonomik kazanımlar için açgözlülük yaparak apaçık baskıyı görmezlikten gelmeyi tercih etti. Şüphesiz bu, Avustralya'daki her dürüst vatandaşın karşı çıkması gereken aşağılık bir tutumdur."

"Bir taraftan Avustralya'da İslami finansa zemin hazırlamak diğer taraftan dışarıda Müslümanlara yapılan baskıyı göz ardı etmekten kaynaklanan bu çifte standart, her meseleyi ekonomik getiri ve kar beklentisi çerçevesinde ele alan kapitalistlerin iğrenç yüzünü ifşa etmektedir. Tüm bunlardan sonra insanlığın kapitalizmin gölgesinde ulaştığı üzücü duruma şaşmamalıyız."

"Avustralya'daki Müslümanlara sırf çıkara dayanan bu tür onursuz politikalara karşı çıktıklarını ifade etmelerinin yanı sıra her şeyi sadece maddi değeri ile ölçen kimselerin ‘İslami finansa' dönük propagandalarına karşı birer uyarıcı olmalarını nasihat ederiz."

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Avustralya
Medya Bürosu

E-mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Telefon: (+61) 438 000 465

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER