Cumartesi, 19 Rebiu’s Sânî 1447 | 2025/10/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilâyeti Heyeti, San'a'daki Türkiye Konsolosluğu Maslahatgüzarı İle Görüştü

Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilâyeti'nden bir heyet, 27.10.2008 Pazartesi sabahı, San'a'daki Türkiye Konsolosluğu Maslahatgüzarı ile görüştü ve Türkiye'deki medya organlarının, Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilâyeti'ni Ergenekon terörist çetesi ile ilişkilendiren haberler yayınlanması ile Hizb'in Resmî Sözcüsü Sayın Yılmaz Çelik'in tutuklanması hakkındaki mektubu teslim etti. Aynı şekilde basın açıklamaları ve Yılmaz Çelik'in Köklü Değişim Dergisi ile yaptığı röportajın metni de teslim edildi. Söz konusu mektupta şöyle geçmiştir: "... Hizb-ut Tahrir'in, ne kendisi, ne hedefi, ne gayesi, ne de metodu ile hiçbir bağlantısı olmayan bu tür iddialarla töhmet altında bırakılması doğrusu çok üzücüdür. Bazı istihbaratlar, gerek Ürdün'de 'Krala suikast düzenlenmesi davası' olsun, gerek Özbekistan'da 'Taşkent patlamaları' olsun, gerekse benzeri olaylar olsun Hizb'i maddî eylemlerle ilişkilendirmeye teşebbüs etmiştirler. İşte bu teşebbüsler, ivedi olarak başarısızlıkla sonuçlanmış, dahası Hizb, kamuoyundan büyük bir destek elde etmiş ve bunlardan berî olduğu belli olduktan sonra güçlenerek çıkmıştır. Dolayısıyla bu azgın nizâmların onu zayıflatma ve imajını yıpratma çabaları, hiçbir fayda vermeyecektir..." Konsolosluk Maslahatgüzarı, heyeti kapıda büyük bir memnuniyet, saygı ve takdirle karşılayarak ofisine kadar eşlik etti. Ardından Hizb'in Ergenekon terörist çetesi ile ilişkilendirilmesinin ve Türkiye Vilâyeti Resmî Sözcüsü Saysın Yılmaz Çelik'in tutuklanmasının şiddetle reddedilmesi ekseninde bir konuşma yaşandı.

Öncelikle heyet başkanı, Hilâfet Devleti'nin azâmetine ve Osmanlı Hilâfet Devleti'nin nasıl dünyayı korkutan bir güç olduğuna değindi. Türkiye Cumhuriyeti ise, laikliği, cumhuriyeti ve vatancılığı benimsemesinden beri bugün ise kendisini Avrupa Birliği'ne almaları için Avrupalılara rica minnette bulunmuş ve Türkiye halkı, İslâm'a sımsıkı sarıldığı sürece onu birliğe almayacaklardır. Oysa Osmanlı Hilâfeti, mağlup olmaz ordusu, korsanları korkutan deniz donanmaları ile sekiz yüz (800) sene dünyaya hükmetmiş, Yemen'de büyük bir etki ve tesir bırakmıştır. Nitekim Hilâfet ordusu, devletin bünyesine katmak, Krallarının Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in naşını kabrinden çıkarmaya ve Kabe'yi yıkmaya ahdettiği Portekizlileri korkutmak ve İslâmî mukaddesatları korumak amacıyla Yemen Vilâyeti'ne yönelmiştir. Kezâ Küfrün elebaşı İngiltere, devlet içerisindeki milliyetçi ve fırkacı homurtuları canlandırmış, Arap ve Türk hainleri bu çağrılara hemen kucak açmıştır. Hem Hizb, hem gayesi, hem de metodu hakkında bir konuşma ve diyalog yaşanmasından sonra Elçi, Hilâfet'in yıkılması planlarına, "Arap Lawrence" filminin bunun kanıtı olduğuna ve Osmanlı Hilâfet Devleti'ne karşı nasıl savaşıldığına değindi. Daha sonra Elçi, kendisinden ne istendiğini sorunca Hizb'in Yemen Vilâyeti Medya Bürosu Başkanı şöyle cevap verdi: "Türkiye'de meydana gelen son olayları şiddetle, nefretle kınadığımızı, eleştirdiğimizi hükümetinize ve liderlerinize iletmenizi, İslâmî yönetime geri dönmenizi, dünya yeni yönetimine geri dönünceye dek laikliği kaldırıp atmanızı ve Hizb'in Türkçe web sayfalarından fikirlerine vakıf olmanızı istiyoruz." Son olarak Türkiye Konsolosluğu Maslahatgüzarı, ayını saygı ve takdir ile bizi kapıya kadar uğurladı. Sadak olan Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:ليبلغن هذا الأمر ما بلغ الليل والنهار ولا يبقى بيت مدر أو وبر إلا ادخله الله هذا الدين بعز عزيز أو بذل ذليل "Bu iş (İslâm'ın hâkimiyeti), gecenin ve gündüzün ulaştığı her yere mutlaka ulaşacaktır. Allah, bu dînin girmediği ne kerpiçten bir ev, ne de kıldan bir çadır bırakmayacaktır ki azîzi azîz, zelîli zelîl etsin." [İmâm Ahmed, Temîm ed-Dâri'den rivâyet etti]

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Yemen Vilâyeti
Medya Bürosu

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Türkiye Cumhuriyeti Sudan Konsolosluğu, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Heyeti'nin Basın Açıklamalarını Teslim Almayı Reddetti

Üye Üstâz Şârık Yûsuf ile üye Yâkub İbrâhîm'in eşlik ettiği Merkezî Temas Lecnesi Başkanı Üstaz Nâsır Rıdâ liderliğindeki Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti'nden bir heyet, H. 21 Şevvâl 1429 el-muvâfık M. 20 Ekim 2008 günü, Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti'ni Ergenekon Örgütü ile ilişkilendirmeye ilişkin itham ile Türkiye Vilâyeti Resmi Sözcüsü'nün bu iddialara, ardından da tutuklanmasına ilişkin reddiyesi hakkındaki basın açıklamalarını teslim etmek amacıyla Büyük Elçiyi görmek üzere Sudan'daki Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğuna ziyarette bulundu.

Bu ziyaretin öncesinde H. 13 Şevvâl 1429 el-muvâfık M. 12 Ekim 2008 tarihinde, talepleri doğrultusunda Büyük Elçi ile görüşmeyi talep ettiğimiz bir mektup yazdığımız halde heyetin konsolosluğu ziyaret etmesine kadar hiçbir yanıt vermediler. Zîra heyeti, kapalı zarf içerisinde olmadığı gerekçesi ile basın açıklamalarını teslim almayı reddeden konsolosluğun güvenlik görevlisi karşıladı. Bunun üzerine heyet, geri dönerek konsolosluk olumlu yada olumsuz bir cevap verir ümidiyle iki gün beklediyse de hiçbir cevap vermediler. Bunun üzerine de heyet, ikinci kez H. 24 Şevvâl 1429 el-muvâfık M. 23 Ekim 2008 tarihinde, talepleri doğrultusunda basın açıklamalarını kapalı bir zarfa koyarak Türkiye Cumhuriyeti Sudan Büyük Elçisi'nin ilgisine sunduysa da kapalı zarf içerisindeki basın açıklamalarını almayı, hatta meseleyi konuşmayı bile reddettiler. Türkiye Cumhuriyeti Sudan Konsolosluğu'nun bu tutumu, doğrusu ne İslâm ahlakı, ne de diplomatik örflerle bağdaşan şaşırtıcı ve garip bir tutumdur. Oysa bizleri bu basın açıklamasını yazamaya sevk eden faktör, Hizb-ut Tahrir'e yönelik kurulan aşağıdaki komploları insanlara açıklamaktır:

1) Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilâyeti'nin karışmakla itham edildiği Ergenekon Örgütü, devleti laikliğe çağıran, İslam'a ve davetçilerine karşı koyan "Kemalist" İngiliz ajanlarına bağlı bir örgüttür. Dahası onlar, İslam'ın her türlü tezahürüne karşıdırlar. O halde aklı selîm bir kimse, nasıl olur da salt bir tasavvurla Hizb-ut Tahrir'i bu tür örgütlere karıştırabilir!! Hele ki Hizb-ut Tahrir'in, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna bağlı kalarak hiçbir maddi eylemde bulunmadığı herkes tarafından malumdur. 2) Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilâyeti Resmi Sözcüsü Sayın Yılmaz Çelik, H. 20 Ramazân 1429'da bir basın açıklaması yayınlamış, ardından da H. 23 Ramazân 1429 el-muvâfık M. 23 Eylül 2008'de içerisinde Hizb-ut Tahrir'in Ergenekon'a karışmasına yönelik medya ve Devlet tarafından ortaya atılan iddiaları çürüten daha detaylı bir basın açıklaması yayınlamıştır. Nitekim basın açıklamasında şöyle geçmiştir: "Rabbimiz Subhânehu'nun kavline icabet etmek ve kalpleri mutmain kılmak amacıyla tekrar yineliyor ve apaçık ifadelerle diyoruz ki; Hizb-ut Tahrir'in Ergenekon benzeri teşkilatlarla hiçbir alâkası ve bağlantısı olmamıştır, olmayacaktır da!" 3) Sayın Yılmaz Çeliğin, yapmış olduğu bu basın açıklamalarına ve Türkiye'deki Köklü Değişim Dergisi ile gerçekleştirdiği röportaja rağmen, Hizb-ut Tahrir'in yıldızının parlamasından ve Batıya ajanlıklarını ifşa etmesinden rahatsız olan Türkiye otoriteleri, Sayın Yılmaz Çeliği, H. 26 Ramazân 1429 el-muvâfık M. 26 Eylül 2008'de, hem de Kadir Gecesi'nde tutuklamaktan çekinmemişlerdir. İşte bu tür tutuklama, korkutma ve iftira politikası, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Müslümanların beldelerindeki diktatör ve despotik nizamların vazgeçilmez bir simgesi olagelmeye devam etmektedir. Ne var ki bu, Hizbin şebabı'nın sebatını, bu nizamların zebanîlerinin de utanç ve alçaklıklarını arttırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ "Zulmedenler, nasıl bir yıkılış ile yıkıldıklarını çok yakında bileceklerdir." [eş-Şu'arâ 227]

 

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü
Sudan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Hanımlar Kısmı, "Medîne'nin Mücevheri" Adlı İfk Kitâbı'nın Yayınlanmasını Protesto Eden Bir Gösteri Düzenledi

Hizb-ut Tahrir Hanımlar Kısmı, bugün, WVA Salonu'nda Nebîmiz Habîb-ul Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e ve mü'minlerin annesi Âişe [Radıyallahu Anhâ]'ye yönelik ifklerle, iftirâlarla ve hakaretlerle dopdolu "Medîne'nin Mücevheri" adlı ifk kitâbının yayınlanmasını protesto eden bir gösteri düzenledi. Gösteriye Hizb-ut Tahrir üyesi Jennifer Ahmed, Dr. Hâlide Nesrîn ve Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Resmî Sözcüsü Fehmide Ferhâna Hânım başkanlık etti. Toplumun farklı kesimlerinden pek çok hanımın katıldığı gösteride Dr. Nesîme Ahmed, Dr. Kâzî Fîruzâ, Kâmrun Nîsâ'nın eşi, gazeteci yazar Nusret Cihân vardı ve hepsi de mezkûr kitâbın yayınlanmasını şiddetle kınadı.

Dr. Hâlide yaptığı konuşmasında, Amerika ile Batının, Rahmet Nebîsi Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e, sahâbesi [Rıdvânullahi Aleyhim]'e ve mü'minlerin annesi Âişe [Radıyallahu Anhâ]'ye hakaret ve iftirâ eden mezkûr kitâbı yayınlayarak nefretlerini ve adavetlerini bir kez daha kanıtladıklarını, İslâmî akîdenin ve İslâmî hadâratın, Nebî Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in, Kerîm sahâbesi [Rıdvanullahi Aleyhim]'in ve Nebî [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in hanımları [Rıdvanullahi Aleyhinne]'nin şerefini savunmanın, her Müslümanın boynuna binen bir farz olduğu gibi Nebî Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i sevmenin yanı sıra sahâbeye ve Nebî [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in hanımlarına ihtiramda bulunmanın da Müslümanlara farz olduğunu ifâde etti

Fehmîde Ferhâna Hânım'ın konuşmasında ise şu ifâdeler geçmiştir: "Müslümanların mevcut yöneticileri, kendilerini Batıya satmışlardır. Dolayısıyla onların ajanı haline gelenler, İslâm'ı, Kur'an-il Kerîm'i, Nebî Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i, Kerîm sahâbesini ve Nebî [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in hanımlarını asla müdafaa etmeyeceklerdir. Bilakis Müslümanların canlarını, ırzlarını, mallarını ve akîdelerini korumaya ancak Hilâfet muktedirdir. Hizb-ut Tahrir / Bangladeş, Müslümanları "Medîne'nin Mücevheri" adlı ifk kitâbının yayınlanmasını fiilen protesto etmeye teşvik eder. Kezâ Ümmet'in de kokuşmuş Batı yaşam tarzı ile tamahkar menfaatçiliğe dayanan ekonomik nizâmı kaldırıp atması, bozuk demokratik nizâma karşı çıkması, Amerika ve müttefikleri ile diplomatik tabii ilişkiler kurmaması gerekir. Ayrıca büyük elçilerinin ve temsilcilerinin İslâmî beldelerin iç işlerine müdahale etmelerine izin verilmemesi gerektiği gibi İslâmî beldelerden kovulmaları gerekir." Konuşmasının sonunda ise Müslümanları, Hilâfet Devleti'ni kurmak için çalışmaya davet etti.

 

Fehmide Ferhâna Hânım
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Hanımlar Resmî Sözcüsü
Bangladeş

Devamını oku...

Ali Yazar Veli Bozar: İşte Demokrasi Bu!

Hatırlanacağı üzere AKP hükümeti, MHP’nin desteği ile sadece üniversitelerde başörtüsü serbestîsi getiren, Anayasanın 10. ve 42. maddelerini kapsayan kısmi bir anayasa değişikliği gerçekleştirmiş, DSP ve CHP, Anayasa Mahkemesine söz konusu madde değişikliklerinin iptali için başvuruda bulunmuş, Anayasa Mahkemesi de yapılan değişikliği iptal etmişti. Anayasa Mahkemesinin bu iptal kararının gerekçesi 22 Ekim 2008 Çarşamba günü Resmi Gazete’de yayınlanarak açıklandı. Gerekçeli kararda önceki yıllarda Danıştayın ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlara atıfta bulunularak, şu ifadelere yer verildi: "Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gözetildiğinde, Anayasanın 10. ve 42. maddelerinde yapılan düzenlemenin, yöntem bakımından dini siyasete alet etmesi, içerik yönünden de başkalarının haklarını ihlale ve kamu düzeninin bozulmasına yol açması nedeniyle laiklik ilkesine açıkça aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır."

Küresel mali krizin Türkiye’ye yansımaları, terörün tırmanışa geçmesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yerel seçimlerde büyük bir başarı elde etmek amacıyla daha önce açıklanan GAP acil eylem planının fos çıkması, Erdoğan’ın son yaptığı Diyarbakır gezisinde karşılaştığı protestolar, birbiri ardına gelen yolsuzluk dosyaları AKP’yi ciddi anlamda sarsan gelişmelerdir. Son olarak Anayasa Mahkemesinin üniversitelere yönelik başörtüsü düzenlemesini iptal eden gerekçeli kararı ise, AKP Hükümeti açısından Amerika adına AB bahanesiyle atmaya çalıştığı adımları geciktirecek bir gelişme olmuştur. Zira Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal gerekçesini şekil yönünden değil esas bakımından vermesi “sivil anayasa” etiketi ile gerçekleştirmek istediği ile top yekûn anayasa değişikliğin önünde ciddi bir engel oluşturacaktır. Dolayısıyla AKP’nin ilgilendiği yön burasıdır. Yoksa bir şer’i hüküm olarak örtünmeye değer vermesi kesinlikle değildir.

Bir yanda bu Müslüman halkın nefislerinden kazınamamış İslam akidesiyle çatışan demokratik küfür sistemi, öte yanda bu küfür sisteminin ürünü olan ve inançlarını kullandığı halkı sadece oy potansiyeli olarak gören küfür partileri. Sonuç hep mihnet, hep sıkıntı, hep hüsran, hep karanlık. Halbuki Müslüman Türkiye halkı “kargadan bülbül sesi beklenmeyeceğini” bilir. Artık tüm bunlardan sonra şunu da kesin olarak bilmelidir. Allah Subhanehu’nun hükümlerini top yekûn uygulayıp mahzunluğu Müslümanların üzerinden kaldırarak, geçmişteki izzetlerine kavuşturacak ancak ve ancak Nübüvvet Minhacı üzere kurulacak  İkinci Raşidi Hilafet Devleti’dir. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ Ey îmân edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verene dâvet ettiği zaman icâbet edin![el-Enfâl 24]

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, Değişim Metodundan ve Hilâfet'in İkâmesinden Zinhar Sapmayacaktır ve Kuşkulu Odakların, Onu Şiddet ve Terörizm İle İlişkilendirmeye Yönelik Çabaları Boşa Çıkacaktır

Son zamanlarda Sömürgeci Kâfirler ile İslâmî âlemdeki piyonlarının ve uşaklarının amaçları peşinde koşarak Hizb-ut Tahrir'i şiddet ve terörizm ile ilişkilendirmeye çalışan şeytanî kalemlerin vesveselerini okuduk. Nitekim el-Kubs Gazetesi'nde yayınlanıp Maannews Haber Ajansı'nın naklettiği Umrân er-Raşk'ın "Hizb-ut Tahrir el-İslâmî, Ümitsizlik Bataklığında İlerlemektedir" başlıklı makalesi bunlardan biridir ve yazar makalesinin birçok yerinde Hizb'i şiddetle ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Yine 17.10.2008 Cuma günü er-Ra'y Gazetesi'nde yayınlanıp pek çok haber ajansı ile haber sitelerinde geçen Rabî Kalâs'ın "Mısırlı Kaynaklar, Batı Şeria'nın Ele Geçirilmesi Senaryosundan Bahsetmektedir" başlıklı makaledir. Yazar makalesinde şöyle diyordu: "... ‘İhvân-ul Muslîmîn' cemaatine yakın Mısırlı bir kaynak, Filistin menşeli internet sitelerinden biri olan ‘Emed' sitesine, Hamas ve askerî kanadı el-Kassâm Tugayları, "Hizb-ut Tahrir el-İslâmî" ile anlaşması ve ‘İhvân'ın da' onaylaması sonucunda bir plan hazırladıkları, planın ilk aşamasında şu anda Kahire'de yapılan görüşme diyalogunu taçlandıracak anlaşmanın imzalanmasından hemen sonra Otorite içerisindeki liderlere suikast hedeflendiği şeklinde bir haber servisi yaptılar." Yazar şöyle ekledi: "Söz konusu kaynak, Hamas ile Hizb-ut Tahrir'li bir grubun el-Halîl'deki tüm güvenlik ofislerini ele geçirilmesi üzerinde anlaştığını açıkladı."

Belirttiğimiz bu hususlara, Türkiye'deki Amerikan ajanlarının Hizb'i terörizmle ilişkilendirme teşebbüslerini ve Hizb'in Türkiye Resmî Sözcüsü Yılmaz Çelik'in tutuklanmasını eklediğimizde, bu şeytanî vesveselerin arkasında Sömürgeci Kâfirlerin ve onlara hizmet eden kuşkulu kalemlerin olduğu açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu izâhatlara binâen aşağıdaki hususları vurgularız: 1.) Hizb-ut Tahrir, ortaya çıktığından bu yana değişime ve Hilâfet'in kurulmasına yönelik çalışma metodunu zinhar değiştirmemiştir. Çünkü o, siyâsî fikrî çalışmayla sınırlı, siyâsî mücadele ile fikrî çatışma üslubuna dayanan ve her türlü şiddet eyleminden uzak duran Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in metodudur. Nitekim şebâbının dünyanın dört bir tarafındaki zâlimler tarafından katledilmesine, işkenceye maruz bırakılmasına ve hapsedilmesine rağmen Hizb, târihi boyunca hiçbir şiddet eyleminde bulunmamıştır. 2.) Hizb-ut Tahrir, işgâl altında olmamış olsa bile devlet dinamiklerinden yoksun kıytırık devletlerin yönetimini teslim almayı zinhar kabul etmemiştir. Dolayısıyla nasıl olur da tüm yetkileri Yahudilerin ve Amerikan generallerinin elinde olan düzmece bir Otorite'yi değiştirmeye çalışmakla ithâm edilebilir? Nasıl olur da Batı Şeria ve Ğazze'deki sözde "Otorite" olan hapishane idâresi uğrundaki menfûr ayrılıkçı çatışmaya karışmakla ithâm edilebilir? 3.) Böylesi şeytanî vesveseler, Hilâfet çalışmasına savaş açsınlar, Hizb-ut Tahrir şebâbını hapse atsınlar ve işkence etsinler diye Otorite ve güvenlik birimlerine gerekçeler oluşturmayı amaçlamaktadır. Tıpkı kimi güvenlik birimlerinin Bedyâ ve Kalkilya'da Hizb-ut Tahrir şebâbından bazılarını kaçırmaları, hapsetmeleri, takip ve darp etmeleri olaylarında olduğu gibi. Özellikle de Fetih'in, diğer örgütlerin evlatlarından pek çoğu, hatta güvenlik birimlerinde çalışanlardan bazıları, mübârek Filistin arzını işgâl ve gasp edenler dışında hiçbir kimseye yaraşmayan bu davranışları reddetmektedirler. 4.) Son olarak, İns ve Cin şeytanlarına, müttefiklerine ve Amerikan Generali Dayton'un emirlerini infâz etmeyi kendilerine revâ gören despotik piyonlarına deriz ki Hizb-ut Tahrir, el-Kuds'te tek bir kişi ile yola çıkmış, şimdi ise hem varlığı, hem de fikriyle Arabın ve Acemin yaşadığı dünyayı saracak şekilde yayılmaktadır. Zîra o, köklerini yere salmış, gövdesi genişlemiş, dalları serpilmiş, zapt edilemez bir hale gelmiş, meyvesi olgunlaşmış, artık hasat zamanı gelip çatmıştır. O halde [فَتَرَبَّصُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ] "Artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyedurun." [et-Tevbe 24] وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine ğâlibdir, muktedirdir. Velâkin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yûsuf 21]

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Filistin
Medya Bürosu

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - İnsanların Müreffeh Hayatını Garantileyecek Olan, Kapitalist İktisadi Nizâmın Kaldırılıp Atılması ve İslami İktisat Nizamının Benimsenmesidir

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş, bugün, Dakka'daki Uluslararası İmparator Oteli'nde "Kapitalist İktisadî Kriz ve Alternatif İslamî İktisat" başlıklı ekonomik bir forum düzenledi. Forumda "Kapitalist İktisadın Çöküşü" başlıklı ilk konuşmayı Hizb-ut Tahrir üyesi Muhammed el-Ma'mûn ve "Tek Alternatif, İslamî İktisattır" başlıklı ikinci konuşmayı da Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Resmi Sözcüsü ve Genel Koordinatörü Muhyiddîn Ahmed yaptı. Foruma katılanlar arasında Dakka Üniversitesi İdaresinde görevli olan Hizb-ut Tahrir üyesi Prof. Dr. Syed Gulâm Mevlâ ile iktisat alanında özel üniversitelerde asistanlık görevi yapan Muhammed Raguip da vardı.

Muhammed Ma'mûn konuşmasında şöyle demiştir: "Kapitalist İktisat Nizâmındaki krizin sebebi, onun temellerinde yatmaktadır. Zîra doların altın kaidesi yerine konulmasından bu yana dünya ekonomisi, Amerikan ekonomisine endekslenmek zorunda bırakılmıştır. Bu da dünyadaki diğer devletlerinin ekonomisinin, Amerikan ekonomisinde meydana gelen her türlü sarsıntıdan etkilenmesine yol açtığı gibi faizli borçlar da ekonominin yavaşlamasına yol açmıştır. Yine finans kuruluşları tarafından borsadaki hisse senetlerinin fiilen el değiştirmeksizin tedavüle edilmesi de enflasyona ve tüketim maddelerinin spekülatörlerin ellerine geçmemesine rağmen fiyatların artmasına yol açmıştır. İşte tüm bunlar da piyasalardaki sarsıntıya yol açmıştır.

Diğer taraftan ise, Kapitalist İktisat Nizâmı, petrol, doğalgaz, ağır sanayi, enerji kaynakları ve silah sanayisi gibi kamu mülkiyetlerinin fertler tarafından mülk edinilmesi ve fertlerin devasa şirketlere sahip olması üzerine dayanır. Böylece devlet, kendisini piyasalardan çekerek kendi sorumluluğu altında olması gereken hiçbir şeyi idare etmez hale gelmiştir. İşte tüm bunlar, serbest piyasa ekonomisi, müdahalesizlik ve küreselleşme politikası adı altında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu tür politikaların sonucu, sık sık resesyonların, finans kurumlarının ve şirketlerin iflaslarını ilan etmesi olmuştur.

Muhyiddîn Ahmed ise konuşmasında, her şeyden önce İslâm'ın, muamelelerde altın ve gümüş kaidesini farz kıldığını, ekonomiyi sekteye uğratan uygulamaları, İslâm Devleti'ndeki finans kurumlarında -ki o, desteklenmeleri amacıyla muhtaçlara ve çiftçilere faizsiz borç veren Beyt-ul Mâl'dir- her türlü faizi, mülkiyette olmayan bir emtianın satışını, Kapitalist Nizâmı'nın mülkiyet özgürlüğü adı altında mubah kıldığı ihtikar ve spekülasyon gibi şer'î olmayan tasarrufları, petrol, enerji kaynakları, elektrik enerjisi ve benzeri kamu mülkiyetlerinin fertler ve şirketler tarafından mülk edinilmesini haram kıldığını ve bu kaynakları, şer'î hükümleri göre devletin idâre etmesini zorunlu kıldığını ifâde etmiştir.

 

Muhyiddîn Ahmed
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü ve Genel Koordinatörü
Bangladeş

Devamını oku...

بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمٰـــنِ الرَّحِيـــم مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً Müminlerden, Allah'a verdiği ahdi yerine getiren nice ada

 

Hizb-ut Tahrir, İslâmî Ümmet'e Celîl Âlim ve Büyük Müfekkir Üstâz Ebâ Ğâzî Fethî Muhammed Selîm'in vefâtını ilân eder. O, H. 13 Şevvâl el-muvâfık M. 12.10.2008 Pazar günü, Allahu Subhânehu'ya itaat ederek geçirdiği hayatının 85. yaşında Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ömrünün elli küsur senesini Hizb'in saflarında İslâmî daveti taşıyarak geçirmiş, Râşidî Hilâfet kurarak İslâmî hayatı yeniden başlatmak için çaba sarfeden, bıkmaksızın usanmaksızın, gece gündüz sabırlı bir şekilde çalışan âlim birisi idi.

 

Allah, Ebâ Ğâzi'ye gani gani rahmet eylesin, Nebîlerle ve Sıddîklerle haşretsin. İşte onlar, ne güzel arkadaşlardır.

 

[ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ ]

Muhakkak ki biz Allah'a aitiz ve mutlaka O'na döneceğiz. [el-Bakara 156]

 

 

Devamını oku...

"Nasranilere Yönelik Saldırı", İşgâlin ve Avânelerinin Semerelerinden Yeni Bir Semeredir

  • Kategori Irak
  •   |  

Dün Cumartesi günü, bir hafta içerisinde 11 kişinin ölümüne ve pek çok yerleşim alanında patlamalara yola açan şiddet olaylarından kaçmak amacıyla yaklaşık "1000" Nasrani ailesi Musul'u terk ederek el-Hamdâniyye, Bahiçka ve Tall Kayf gibi civar şehirlere sığındığı gibi bir kısmı da Erbîl ve Dahûk'a göç etti. Görünen o ki bu göç, Hükümetin, piyonları olan ordunun, polisin ve belediye idârelerinin sessizliği gölgesinde süregelecektir.

Ey Irak'taki Müslümanlar!

Zimmet ehli, boyunlarınızda bir emânettir ve onların himâyesi, İslâmî şeriatın belirlediği vecîbelerden bir vecîbedir. Bilakis Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle dediği sabit olmuştur:

من قتل معاهداً لم يَرح رائحة الجنة، وإن ريحها توجد من مسيرة أربعين عاماً

"Her kim, bir muâhidi öldürürse, kokusu kırk senelik bir mesâfeden fark edildiği halde Cennet'in kokusunu koklayamayacaktır." Buradaki muâhidden maksat: "Zımmîdir."

Yine başka bir hadiste şöyle geçmiştir:

من آذى ذميّاً فقد آذاني

"Her kim bir zımmîye eziyet ederse bana eziyet etmiştir."

İşte bunun içindir ki Nasranilerin, İslâm Devleti'nin gölgesinde asırlar boyunca güvenli ve mutmain bir şekilde yaşadıklarına şahit olmaktayız. Dahası ibâdetlerini, yiyecek, giyecek ve ahvâli şahsiye gibi hususlara ilişkin hükümleri kendi aralarında şeriatlarına göre edâ ediyorlardı. Hiçbir kimse onlara kötü muamelede bulunmamıştır; çünkü İslâm, din ve ırk farkı gözetmeksizin tebaanın himâyesini garanti altına almıştır.

Bugünlerde yaşananlar ise, geçmişte yaşanan fırkacı ve ırkçı homurtuların tahrik edilmesinin uzantısından öte bir şey değildir. Zîra daha dün Sünnîsiyle, Şiisiyle, Arabıyla, Kürdüyle ve Türkmeniyle Müslümanların arasında yaşananlar bugün Nasranilerden başlayarak diğer din sahiplerine sıçramıştır. Çünkü aynı beldenin evlatları arasındaki fitnenin ve sorunların tahrik edilmesi, beldeye hakim olmak ve belde halkını cezalandırmak amacıyla işgâlci Kâfir ile avenelerinin bir ürünüdür. Zîra onlar, şiddetin, katliamın, idârî ve mâlî yolsuzluğun alıp başını götürmesi ve eğitim sisteminin tüm merhalelerinde çökmesi bakımından Irak'ı dünya devletleri sıralamasında ilk sıralara yerleştiren işgâl ile işgâlin getirdiği fâsit demokrasiyi ve kokuşmuş özgürlükleri reddetmişlerdir.

Ey Müslümanlar!

İçerisinde bulunduğunuz bu durumdan tek kurtuluşunuz, ancak hakkı nisâbına geri döndürecek, adâleti, hayrı ve güvenliği sadece Müslümanlar için değil, bilakis onlarla birlikte yaşayan bütün diğer dinlerin mensupları için yayacak Râşidî Hilâfet Devleti sayesinde İslâm hükümlerin tatbik edilmesiyle mümkündür.

وََلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

"Aranızda hayra [İslâm'a] dâvet eden, ma'rufu emreden ve münkerden nehyeden bir ümmet [siyâsî hizb] bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir!" [Âl-i ‘İmrân 104]

 

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER