Cumartesi, 19 Rebiu’s Sânî 1447 | 2025/10/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Kırmızı Çizgiler, İçi Boş Açıklamalardan Başka Bir Anlam İfade Etmiyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kırmızı Çizgiler, İçi Boş Açıklamalardan Başka Bir Anlam İfade Etmiyor!

Haber:

Birleşik Arap Emirlikleri Siyasi İşler Bakan Yardımcısı Lana Nuseybe, Yahudi varlığının işgal altındaki Batı Şeria'yı ilhak etme girişimlerinin BAE için kırmızı çizgi olduğunu vurguladı. (El Neşra)

Yorum:

Kırmızı çizgiler çoğaldığı gibi kınama ve eleştiriler de çoğaldı ancak hiçbir zaman yağdıklarını (harekete geçtiklerini) görmedik!Bu Ruveybidaların gürültüleri, Allah’ın önünden önce insanların önündeki utanç verici tutumlarını daha da artırmakta olup onların kırmızı çizgileri ise, içi boş açıklamalardan başka bir anlam ifade etmemektedir.

Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin'i kurtarmak için bir ordu hazırlayıp ona liderlik edebilecek devasa ekonomik imkanlara sahip olduğu gibi Yahudilere boş sözler ve açıklamalar yerine somut eylemler gösterebilme kapasitesine sahip olduğu halde kırmızı çizgiler koymakla yetinmektedir.Dolayısıyla BAE, bu kırmızı çizgilerle, beynimizi patlatan ve Filistin'deki olayların, ona iyi bir bakış açısıyla bakan herkese ihanetinin daha çok ifşa olmasına izin verdiği Erdoğan'ın izinden gidiyor.

Ey utanç verici rejimler: Sizin bu açıklamalarla yetinmeniz, ihanetinizin ve Allah'ın dinini hiçe saydığınızın bir delilidir. Allah'a yemin olsun bu tutumlarınız aleyhinize kaydedilecek ve Allah'ın huzuruna geldiğinizde bundan dolayı hesaba çekileceksiniz; peki o zaman ne cevap vereceksiniz?!

Ey ümmetin halkları: Akıbetinizin yöneticilerinizin akıbeti gibi olmasına izin vermeyin; haydi sokaklara dökülün ve üzerinizdeki aşağılanma ve utanç tozunu silkeleyin, Allah'ın ve O'nun dininin destekçileri olun; şüphesiz sizler, Allah'ın izniyle bunu yapmaya muktedirsiniz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Suzan el-Mücerrat – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Aksa Tufanı Operasyonu ve Küresel Yansımaları

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Aksa Tufanı Operasyonu ve Küresel Yansımaları
Semitik Anlatının Çöküşü ve Yahudilerin Hakikati

Haber:

Trump Tel Aviv'i eleştiriyor: Gazze'deki savaşın devam etmesi "İsrail'in" imajına zarar veriyor. ABD'nin “İsrail'e” yönelik siyasi tutumunda büyük bir değişiklik oldu. "İsrail'i" destekleyen lobi ortadan kayboldu. (Rai Al Youm)

Yorum:

Küresel olarak yaşanan şey, Aksa Tufanı operasyonunun, Filistin ve Yahudi varlığı meselesini küresel gündeme taşıması ve dünya halklarını, Yahudilerin suçlu doğası ve kapitalist fikir ile küresel Siyonizm’in ürünü olan buluntu varlıklarını örtbas eden Batılı rejimlerin suçluluğu konusunda uyandırması olmuştur.

Kapitalistler insan grupları olarak Yahudilerin, antisemitizm olarak Naziler, Araplar ve Müslümanlar tarafından zulme maruz kaldıklarını pazarlıyorlar;bu nedenle Avrupa, Batı anlatısına ve sömürgeci zihniyete göre, Yahudileri kendilerinden nefret eden halkların saldırılarından koruyup kollayacak ulusal bir vatan kurma fikrini benimsemiş ve Nazi dünya savaşının sona ermesinden sonra yoğun medya haberlerini kullanarak anti-semitizm ve Müslümanların zulmü teorisini pekiştirmiştir.

İngiltere'nin liderlik ettiği sömürgeci Batı, Filistin'i Yahudilerin ulusal vatanı olarak seçmiş ve böylece Avrupa, bir taşla birkaç kuş vurmuştur:

Birincisi: Yahudilerden kurtulmak; çünkü onlar, yerleştikleri ve seyahat ettikleri her yerde, yeryüzünün en çok ifsat eden halklardandır.

İkincisi:Yahudileri Müslümanların boğazlarındaki bir diken haline getirmek; böylece asla sona ermeyecek bir çatışmayı körüklemiş oldular.

Üçüncüsü:Bu buluntu varlığa sınırsız destek vererek bölgedeki çatışmayı sürdürmek ve dünyanın dört bir yanından Yahudileri yoğun olarak yerinden etmek; böylece Sykes-Picot Anlaşması ile ortaya çıkan çıkarlar ve milliyetler çatışması sonucunda bölgenin birleştirici bir fikir üzerinde bir araya gelmesi engellenmiş olacaktır.

Dördüncüsü: Bu varlığın işlevlerinden biri, Arap bölgesindeki halklar ve rejimler arasında çatışma ve kargaşalar çıkarmak ve böylece halkların zihinlerinden ümmetin birliği fikrini uzaklaştırmış olacaktır ki Yahudi varlığının nihai hedefi de budur.

Son yüz yıldır Batılı halklar, o kadar bu mefhumla doyurulmuşlardır ki hatta bu onlar için bir akide, bir fikir ve reddedilmesi imkansız bir gerçeklik haline gelmiştir; bu mefhum ise, Yahudilerin mazlum halklardan ve özellikle Müslümanlar tarafından olmak üzere küresel olarak nefret edilen halklar olduğu ve uluslararası sistemin ve Batılı halkların gözetimi, koruması ve yardımını en çok hak edenlerin Yahudiler olduğudur. Bu da bu ivme, sempati ve medya abartısı sonucunda, tüm Batılı halkların kendilerinin Yahudi olduğunu sansınlar diyedir. Böylece Yahudilere herhangi bir nefret bakışıyla bakan herkes, antisemitizm olarak kabul edildiği için suçlu ilan edilip cezalandırılacaktır.Böylece de hiçbir politikacı, medyacı, yetkili, gazete veya medya kuruluşu, yasalarca suç sayılsa bile Yahudilerin yaptığı herhangi bir eylemi eleştirmeye cesaret edemeyecektir.

Nitekim Aksa Tufanı operasyonu gerçekleştiğinde gerçek ortaya çıkıp bu uydurma ve tahrif edilmiş anlatının, tahrif olmuş Tevrat ve Eski Ahit'in sahteliği açığa çıkınca elektronik medya organları, Yahudi varlığının askerlerinin filme aldığı, övündükleri ve kasıtlı olarak yaydıkları gerçeklikleri, korkunçlukları ve suçları yayınlamaya başladılar; hatta medya organlarında, bu kişilerin (Gazze halkı) insansı hayvanlar olduğunu ve onları öldürmenin gerekli olduğunu açıklamalarının yanı sıra altyapıyı, hastaneleri ve kamu hizmetlerini hedef aldılar ve evleri sakinlerinin başlarına yıktılar, sonra da kuşatmayı, açlığı ve hasta ve yaralılara ilaç vermeyi engellemeyi kullandılar.Tüm bunlar sesli ve görüntülü bir şekilde aktarılmış ve Gazze Şeridi'nde hizmet vermek için bulunan ve bu iğrenç suçu ve sistematik katliamı canlı olarak görüntülü bir şekilde aktaran uluslararası hizmet kadroları tarafından açıklanmıştır. Bu da dünya halklarının duygularını harekete geçirmiş, sihir sihirbazın aleyhine dönmüş ve Filistin meselesi Batı'nın sokaklarına ve forumlarına taşınmıştır. Böylece Avrupa, Amerika, Japonya ve diğer şehirlerin sokakları, güvenlik güçleri ile protestocular arasında çatışmaların yaşandığı ve hatta mahkemelerin rejimleri ve yetkilileri yargıladığı yarı savaş alanlarına dönüşmüştür. İşte burada, iki fikirle (Yahudilerin mağduriyeti ve anti-semitizm) ilgili Siyonist anlatı çökmeye başlamış ve siyasi partiler ve siyasi liderler varlıklarını ve kazanımlarını kaybetmekten korkmaya başlamış ve Aksa Tufanının başlattığı bilinç savaşında, Trump’ın, Yahudi varlığının ifşa olduğu ve kendisini koruyan şemsiyesi olan Kongre'nin kendisine uygulanan kısıtlamaları kaldırmaya başladığı gerçeğiyle karşı karşıya kaldığını söyleyene kadar durmayacak olan ardışık tsunami dalgalarıyla onları düşmekle tehdit etmiştir; bunun da ötesinde bu açıklama, Yahudi lobisinin siyasi sahneden ve ABD Kongresi'nden kaybolduğunu gösteriyor ki bu, bu varlığın karşı karşıya kalacağı fırtınanın habercisi olup onun içine düştüğü izolasyonunu da artıracak ve sadece Avrupa ve Amerika sokaklarında değil, Batı sokaklarının baskısı altında olan Batı'daki siyasi çevrelerde ve hükümet kurumlarında da giderek sertleşen bir tavırla karşı karşıya kalacaktır.

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ
Zulmedenler, hangi dönüşle döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.” [Şuara 227]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Salim Ebu Sebeytan

Devamını oku...

Ey Sudan Halkı! Siz Darfur’u Bölme Planını Akamete Uğratabilecek Güçtesiniz O halde Haydi Allah’a İtaat İçin Kıyama Kalkın!

Beklenildiği üzere, Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Muhammed Hamdan Daglo, 30 Ağustos 2025 Cumartesi günü Güney Darfur’un başkenti Nyala’da paralel hükümet olarak nitelendirilen yapının Başkanlık Konseyi Başkanı sıfatıyla yemin ederek göreve başladı. Başkan Yardımcısı, Konsey üyeleri ve Başbakan da yemin ettiler.

Bu son hamle, Amerika’nın Darfur’u parçalamak için kurduğu hainane komplonun beklenen bir sonucudur! Amerika bu kirli planını; emir eri haline getirdiği ordu komutanları, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin liderleri ve siyasi satılmışlardan oluşan yerli işbirlikçileri üzerinden hayata geçirmektedir.

Bu ihanet adımının, Genelkurmay Başkanı El Burhan’ın Zürih’te Amerikan Başkanı’nın danışmanı Massad Boulos ile görüşmesinden hemen sonra alelacele atılması tesadüf değildir. Bu görüşme, El Faşer kalesi düşmeden önce Darfur’un koparılması emrinin verildiğinin en açık kanıtıdır!

Bu tehlikeli suç karşısında, Sudan halkının çeşitli kesimlerinden farklı tepkiler geldi:

- Bir yanda, Amerika’dan gelecek üç kuruşluk menfaat uğruna ülkeyi bölme planını uygulamak için birbiriyle yarışan hainler ve işbirlikçiler vardır. Bu ihanet çetesine derhal “dur” denilmeli ve bu alçaklığa imza atmaları engellenmelidir!

- Diğer yanda ise, yılgınlığa ve bezginliğe düşerek halka “olan oldu, bu durumu kabullenin” telkininde bulunanlar vardır. Bunlar, Darfur’un koparılmasını sanki ilahi bir kadermiş gibi göstererek ihanete kılıf uydurmaya çalışmaktadırlar! Bu yılgın grubun içinde siyasetçiler, gazeteciler ve çeşitli kanaat önderleri de bulunmaktadır. Bunların asıl tehlikeleri, aktif olarak topluma karamsarlık ve yılgınlık aşılamaya başladıklarında tezahür eder. Bu gruba karşı çift yönlü bir strateji izlenmelidir: Bir yandan yıkıcı faaliyetlerine engel olunmalı, diğer yandan bu planı bozacak güce sahip oldukları konusunda kendilerine bir vizyon kazandırılmalıdır.

- Kayıtsızlar: Bu grup, sanki olaylar başka bir gezegende yaşanıyormuş gibi olan bitene tamamen ilgisizdirler! Bu ilgisizliklerinin temel nedeni, etraflarında dönen oyunlardan habersiz olmalarıdır. Bu kesime yönelik yapılması gereken ise, onları acilen bilinçlendirmek ve atıl durumdaki enerjilerini bu hain planı bozmak için seferber etmektir.

- Öncü ve Feraset Sahibi Grup: Bu, oynanan oyunu bütün çıplaklığıyla gören, olayları önceden sezen ve duvarların arkasındaki hakikatleri görebilen kesimdir. Bu grubun üzerine düşen tarihi bir sorumluluk vardır: Gece gündüz demeden çalışarak diğer tüm grupları harekete geçirmelidir. Nihai amaç, yalnızca Sudan’ın bölünmesini engellemek değildir. Asıl hedef; hayatı İslami temelde yeniden dizayn etmek, oyunu bozmak ve ümmeti Kafir Batı’nın kirli komplolarının hedefi olmaktan çıkarıp, tüm dünyaya hidayet ve aydınlık taşıyan bir öncü ümmet haline getirmektir.

İşte biz, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak, dün de bugün de bu davanın sarsılmaz savunucusu, ümmetin apaçık uyarıcısı olduk! Bütün komploları ortaya dökmek ve bu ihanet planlarını yerle bir etmek için ümmetin sinesindeki imanı ve azmi ateşlemek bizim görevimizdir!

Ey Sudan halkı! Sizler şayet Allah’a hakkıyla tevekkül eder ve sadece O’ndan yardım diler ve aşağıdakileri yaparsanız o zaman Allah’ın izniyle ülkenizi paramparça etmeyi hedefleyen bu kahpe planın, yani Darfur’u koparma oyununun ikinci perdesini bozabilecek güce sahip olabilirsiniz!

* İster paralel hükümet kurarak bu ihanete öncülük eden, isterse gevşeklik gösterip El Faşer’in düşmesine ve Darfur’un tamamen peşkeş çekilmesine göz yuman olsun, bu kirli oyunda parmağı olan tüm hain işbirlikçileri reddedin ve onlarla bağınızı koparın!

* Bu ülkenin samimi, güç ve kuvvet ehlini harekete geçirin! Onların gücünü, bu hain planı yerle bir etmek, işbirlikçilerin ve vatan hainlerinin bileğini bükmek için birleştirin!

* Medyayı, minberleri ve elinizdeki her kürsüyü bu ihaneti ifşa etmek için kullanın! Bu kirli planı ve içerideki piyonlarını halka tek tek anlatın! İnsanları bu zillete karşı ayağa kalkmaları için seferber edin!

* İhanete bulaşmamış; samimi kabile liderlerini, aşiret reislerini, düşünürleri, kanaat önderlerini, siyasetçileri, hukukçuları, kısacası ülkesini seven tüm ileri gelenleri göreve çağırın! Gelin hep birlikte, ülkemizden geriye kalanı korumak için önlerinde aşılmaz bir set oluşturalım!

İşte bütün bu güçler birleştiğinde, ortaya çıkan bu muazzam irade, Şeytan’ın tuzağından başka bir şey olmayan Amerikan planını yerle bir etmeye yetmez mi?

إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً“Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.” [Nisa 76]

وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللهُ وَاللهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ“Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” [Enfal 30] Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

فَإِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ بَعْدِي فَسَيَرَى اخْتِلَافًا كَثِيراً، فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ، فَتَمَسَّكُوا بِهَا وَعَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ“Çünkü durum şu ki sizden, benden sonra yaşayacak olan kimseler, yakında çok ihtilaf görecekler. Binaenaleyh benim sünnetime; doğru yolu bulan, hidayete erdirilmiş halifelerin sünnetine sarılın. Bunlara azı dişlerinizle (yapışır gibi sımsıkı) yapışın.” [Ebû Dâvûd, Tirmizî, Ahmed ve İbn Hibbân]

Devamını oku...

Ümmetin Sorunları Forumuna Katılım Daveti Amerika’nın Darfur’u Koparma Planı ve Bu Planı Çökertme Yolları

Ümmetin Sorunları Forumuna Katılım Daveti

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak, değerli medya mensuplarını, siyasetçileri ve kamu meselelerine ilgi duyan herkesi, bu ay düzenlenecek “Ümmetin Sorunları Forumu”na katılmaya davet ediyoruz. Bu ayki forumun başlığı şöyledir:

Amerika’nın Darfur’u Koparma Planı ve Bu Planı Çökertme Yolları

Konuşmacılar:

1- Üstat Nasır Rıza, Hizb–ut Tahrir / Sudan Vilayeti Merkezi Temas Komitesi Başkanı.

2- Üstat Muhammed Cami (Ebu Eymen), Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmi Sözcü Yardımcısı.

Moderatör: İbrahim Müşerref, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Medya Bürosu üyesi.

Tarih: 14 Rabiu’l Evvel 1447 / 06 Eylül 2025 Cumartesi, saat: 13.00

Yer: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Port Sudan Bürosu, El Azama Mahallesi, Stadın Doğu Tarafı.

Sizleri aramızda görmekten onur duyarız; katılımınız ümmetin dertleriyle hemhâl olduğunuzun bir nişanesidir

Devamını oku...

Gazze ve Yemen’de Yahudi Varlığın Döktüğü Kanı ve Kustuğu Nefreti Ancak Nübüvvet Metodu Üzere İkinci Raşidi Hilafet Durdurabilir, Hilafet Müslüman Toprakların Koruyucu Kalkanıdır

Geçtiğimiz hafta 28 Ağustos 2025 Perşembe günü Sana’da toplantı halindeki bakanlar kurulunu hedef alan alçakça saldırıda katledilen Değişim ve İnşa Hükûmeti Başbakanı Ahmed Galib er-Rahavi ile birlikte Adalet ve İnsan Hakları Bakanı Kâdı Mücahid Ahmed Abdullah Ali, Ekonomi, Sanayi ve Yatırım Bakanı Muin Haşim Ahmed el-Mahakiri, Tarım, Balıkçılık ve Su Kaynakları Bakanı Rıdvan Ali Ali el-Rubai, Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Cemal Ahmed Ali Amir, Elektrik, Enerji ve Su Bakanı Ali Seyf Muhammed Hasan, Kültür ve Turizm Bakanı Ali Kasım Hüseyin el-Yafei, Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Semir Muhammed Ahmed Bajala, Enformasyon Bakanı Haşim Ahmed Abdurrahman Şerefüddin, Gençlik ve Spor Bakanı Muhammed Ali Ahmed el-Muvelled, Başbakanlık Ofisi Müdürü Muhammed Kasım el-Kibsi ve Bakanlar Kurulu Sekreteri Zahid Muhammed el-Umadi’nin cenazeleri gözyaşları içinde toprağa verildi. Toplantı sırasında salonda bulunan diğer bakanların akıbeti ise hala belirsizliğini koruyor. Bu saldırı, Petrol Şirketi ve Haziz Elektrik Santrali’nin hedef alınmasından dört gün sonra gerçekleşmişti.

Allah’ın zelil kıldığı kimselerin topraklarımıza bu denli pervasızca saldırmasının temelinde, kendilerine zemin hazırlayan işbirlikçi yöneticilerin varlığına duydukları güvence yatmaktadır. Bu işbirliğinin coğrafyası son derece açıktır: Saldırı uçakları, bir yakasında Selman bin Abdülaziz’in Suudi Arabistan’ı, diğer yakasında Es Sisi’nin Mısır’ı ve El Burhan’ın Sudan’ı bulunan Kızıldeniz üzerinden havalanmaktadır. Hatta Muhammed bin Zayid’in Emirlikleri gibi rejimlerin ortak olduğu Yemen adalarındaki üsleri dahi kullanmaktadırlar. Eğer bu yöneticilerin gizli işbirliği olmasaydı, 1948’den beri Filistin’i gasp eden bu yapıya karşı koymak yerine dünyaya meyletmeselerdi, bu saldırılar asla gerçekleşemezdi. Asıl acı olan ise, düşman karşısında bu denli pısırık olan bu rejimlerin, kendi halkları bu ihaneti yüzlerine vurduğunda birer zorbaya dönüşmesidir.

Yahudi varlığının Yemen’i hedef alması, İslami bir yönetimin yokluğundan ve arkasındaki güçlerle birlikte Birleşmiş Milletler’in temsil ettiği uluslararası hukukun kıble edinilmesinden kaynaklanmaktadır. İşte İslam’dan yüz çevirenlere verilen bu mükafat, kaçınılmaz sondur ve İslam’dan yüz çevirmenin doğal bir sonucudur. Yemenli siyasetçiler aklını başına toplayıp, Nübüvvet metodu üzere İkinci Raşidi Hilafet çatısı altında İslam’ı uygulama sahasına koyana kadar böylesi saldırılar ile karşılaşmaya devam edeceklerdir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ“Şüphesiz ki, Rasûllerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” [Mümin 51] Rasûlullah SallAllahu Aleyhi Sellem de şöyle buyurdu:

ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” Hilafet, İslam’la yönetecek, ümmetin topraklarını tek bir bayrak altında birleştirecek ve yaklaşık seksen yıllık zulmün hesabını sormak için sadece uzaktan füzelerle taciz etmek gibi yetersiz yöntemlerle değil, İslam ordularının kararlı ilerleyişiyle o Yahudi varlığını kökünden kazıyıp atacaktır. Bu nihai çözüm hayata geçirilmediği müddetçe, bu cani varlığın cürümleri ve saldırıları son bulmayacaktır.

Şüphesiz Allah, bizi İslam ile aziz kılmış, onunla şereflendirmiş ve bize dünyanın tüm sorunlarını çözen, ona hidayet yolunu gösteren bir şeriat indirmiştir. Öyleyse nasıl olur da onu, kurallarını sömürgeci kâfirlerin yazdığı zalim bir beşerî hukuk (Birleşmiş Milletler hukuku) ile değiştirebiliriz?! Bugün bütün dünya bize karşı birleşmiş durumdadır. Bu nedenle Rabbimizin buyruğuna yönelmeli, İslam’ı kapsamlı, eksiksiz ve noksansız bir şekilde uygulamalı ve ümmetin ordularını, hem Müslüman beldelerini hem de tüm insanlığı kapitalizmin zulmünden kurtarmak için seferber etmeliyiz. Hizb-ut Tahrir olarak biz, Allah bizi Nübüvvet metodu üzere İkinci Raşidi Hilafet zaferi ve fetihlerle onurlandırıncaya dek ümmeti bilinçlendirme, güç ve kuvvet ehlinden nusret talep etme ve katıksız İslam projesini taşıma çalışmalarımıza aralıksız devam edeceğiz. Sizleri de bu büyük farzın ikamesi için bizimle birlikte çalışmaya davet ediyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER