Pazar, 25 Muharrem 1447 | 2025/07/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Gemi Nereye Demirleyecek?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gemi Nereye Demirleyecek?

Haber:

Yazar Timothy Garton Ash, İngiliz gazetesi Financial Times'ta yayınlanan makalesinde şu soruyu sordu: Üç hatta dört büyük savaşın patlak verdiği bir dönemde, mevcut durumun ciddiyetini kim sorgulayabilir?

Şu soruları da ortaya atıyor: Bundan sonra ne olacak? Yeni bir çok kutuplu dünya düzeni mi ortaya çıkacak, yoksa dünya ülkeleri eskisi gibi nüfuz bölgelerine mi bölünecekler? Ya da belki de 19. yüzyılda egemen olan “Avrupa Uzlaşmasına" benzer bir dünya modelinin ortaya çıkmasına mı tanık olacağız?

Ancak yazar, en gerçekçi cevabın “uzun ve tehlikeli bir küresel kaos dönemi yaşayabileceğimiz” olduğunu düşünüyor. (BBC NEWS Arabic, uyarlanmıştır)

Yorum:

Bu makaleye ve yazarın ve politikacıların zihninde dolaşan bu sorulara yanıt olarak şunları söyleyebiliriz:

Gerçek şu ki dünyanın durumu tehlikeli ve büyük bir kaosun habercisi olup olayların gidişatında bunu değiştirecek ve ekini ve nesli helak eden savaşı geliştirecek arızi bir olayın meydana gelmesi gerekiyor.Bu noktaya ulaşılamaması size, bu üç savaşın uydurma ve vekalet savaşları olduğuna ve tek aktörün de Amerika olduğuna dair kesin bir kanıt sunmaktadır.

Ukrayna-Rusya savaşı: Bunun amacı, Rusya'nın Çin ile yakınlaşmasını ve ittifak kurmasını engellemek, savaşın yıprattığı ve tükettiği Rusya'ya uygulanan ağır yaptırımlar sonucunda iki ülke arasındaki dostluk ve iletişim bağlarını koparmaktır.Aynı şekilde Avrupa'yı bu savaş sayesinde yıpratmak ve meşgul etmek, böylece dünya olaylarında etkili olamamasını ve coğrafi sınırları içinde kalmasını sağlamak.Böylece savaş hedeflerine ulaştı ve hasat zamanı geldi ki bu da oyunun iplerinin Amerika'nın kontrolünde olduğunu ortaya koymaktadır.

Yahudi varlığının Gazze'ye karşı yürüttüğü soykırım savaşı: Amerika'nın alenen desteklediği, Avrupa'nın da onunla birlikte olduğu ve bu görevi tüm maddi imkanlarıyla Arap ülkelerine tevdi ettiği bu savaş, bu bölgenin ne kadar tehlikeli olduğunu ve şu anda devam eden çatışmaların ekseninin bu bölge olduğuna dair büyük anlamlar taşıdığını göstermektedir.

En tehlikeli savaş, Çin'in komşusu olan iki nükleer güç Pakistan ve Hindistan arasında patlak vermiştir; zaman boyutuyla bu çatışma, bir asırdan fazla bir süredir devam etmekte ancak bugüne kadar bu kadar ciddi boyutlara ulaşmamıştı ve bunun nedeni ise her iki ülkenin de nükleer silaha sahip olmasıdır. Bu savaşın, Çin'i meşgul etmek ve onu, dolar dışında yerel para birimleriyle işlem yapan ülkeleri bir araya getiren ekonomik blok, Pakistan'dan geçerek Avrupa ve Akdeniz'e kadar ulaşan İpek Yolu ve Amerika ile Çin arasındaki ticaret dengesini düzeltme baskısı gibi, kendi projelerinden uzaklaştırmak için şu anda yürütülen bir vekalet savaşı olduğunu görüyoruz ve nihai hedef ise, Çin'i bu konularda müzakere masasına oturmaya zorlamaktır.

Çok kutuplu sisteme dönüş, Avrupa'nın uzlaşması hali ve önceki bölünmeler ya da benzeri durumlarla ilgili diğer sorulara gelince; bu projenin, varlığının ortadan kalkmasından dolayı artık varlığını sürdüremeyeceğini kesin olarak söyleyebilirim; çünkü sömürgeci güçler çöktüğü gibi onlarla birlikte güçleri ve üzerine kurulu olduğu ve sömürgeciliğin bir aracı olan ideolojik fikri de çökmüştür.Bu nedenle kapitalist ideolojinin yanı sıra insanlığı aldatan fikirlerinin de çöküşüyle birlikte, halklar sömürgecilere yardım etmeye sürüklendi, ülkenin kapıları onlara ardına kadar açıldı, halklar da özgürlük, milliyetçilik, vatancılık ve mezhepçilik sloganları atarak onların hedeflerinin gerçekleşmesine yardımcı oldular ki başarılı da oldular. İdeolojinin çökmesine ve ona eşlik eden sloganların sahteliğinin ortaya çıkmasına gelince; nitekim tüm ülkeler güçlerinin gerekçelerini kaybettikleri gibi aralarındaki kanlı çatışmaların sonucunda varlıkları da çökmüştür; ayrıca insanlar arasında kapitalist sistemin artık geçmişte kaldığı ve kesinlikle kabul edilemez olduğu yönündeki toplumsal bilincinin artmasıyla birlikte bir asır boyunca işledikleri korkunç suçlar sonucunda halkların gözünden de düştüler. 

İşte burada can alıcı bir soru geliyor:Bağımlı değil de ana küresel siyasi sistemin bu korkunç çöküşünün sonucunda alternatif ne olacak?

Buna Sarkozy ve Blinken, onlardan önce de Putin ve son olarak Netanyahu şöyle diyerek cevap veriyor: “Akdeniz kıyısında Hilafetin varlığına izin vermeyeceğiz.” Daha sonra da şöyle dedi: “Dünyanın hiçbir yerinde.” Burada, özellikle Batı dünyasının düşüncesinde ve hissinde olup bitenleri soruları ve sorgulamalarıyla ifade eden yazarın sorusunun cevabı şöyledir: Gemi nereye demirleyecek?Cevap, Filistin ve Şam beldesindeki vekalet savaşında yatmakta olup Allah'ın izniyle küresel liderlik gemisinin demirleyeceği liman işte burasıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Salim Ebu Sebeytan

Devamını oku...

Ekonomik İntiharı Yüceltmek! Mısır'ın Uluslararası Para Fonu'na (IMF) 10 Milyar Dolar Ödemesine Yönelik Bilinçli Bir Okuma Bir Ortaklık ve Egemenliğin Olmadığı... Ölümcül Borçlar

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Ekonomik İntiharı Yüceltmek!

Mısır'ın Uluslararası Para Fonu'na (IMF) 10 Milyar Dolar Ödemesine Yönelik Bilinçli Bir Okuma

Bir Ortaklık ve Egemenliğin Olmadığı... Ölümcül Borçlar

2/5/2025 tarihinde en-Neşra internet sitesi IMF Arap Grubu İcra Direktörü Muhammed Maait'in Mısır'ın 2016 yılından bu yana üç finansman programı kapsamında aldığı toplam 28 milyar Doların 10 milyar Dolardan fazlasını geri ödediğini söylediğini aktardı ve IMF ile 8 milyar dolar değerindeki mevcut programın 2026 sonuna kadar devam ettiğine ve Mısır'ın şu ana kadar bunun yarısından daha azını aldığına işaret etti.  Bir sonraki aşamada hükümetin, ekonomiyi desteklemek için yatırım, büyüme ve istihdama odaklanacağı eklemesinde de bulundu.

Milyonlarca Mısırlı yoksulluk sınırında yaşarken ve devlet eğitim, tedavi ve gıda sorumluluğundan kaçarken, rejimin önde gelen isimlerinden Muhammed Maait karşımıza çıkmış "gururlu bir şekilde", ekonomiyi harap eden ve toplumu parçalayan ağır koşullara mukabil Mısır'ın 2016'dan bu yana aldığı 28 milyar Dolarlık IMF işbirliği programının finansmanlarından 10 milyar Dolardan fazlasını geri ödediğini açıklıyor.

Bu açıklama sadece ekonomik bir haber değil, aksine Mısır'ın içinde bulunduğu bağımlılığın doğasını ve rejimin insanların geçim kaynaklarına ve ülkenin egemenliğine uyguladığı saçmalığı ortaya koyan tam bir siyasi ve şerî suçtur.

Maait bu geri ödemeyi bir “başarı” olarak sunuyor ama aslında bu, faizli zalim uluslararası sisteme bağımlılığın ve boyun eğmenin derinliğini gösteren en açık göstergelerinden biridir.

Ancak bu haber bizzat ne anlama geliyor? Gerçek siyasi ve ekonomik sonuçları nelerdir? İslam bu felaketi, köklü bir şekilde nasıl çözebilir?

Uluslararası Para Fonu (IMF), dünyayı kapitalist kurallara göre ekonomik olarak kontrol etmenin bir aracı olması ve yoksul ve orta gelirli ülkeleri, siyasi ve ekonomik olarak kapitalist merkeze bağımlılıklarının kalıcılığını sağlayan “yapısal reform” şartlarına boyun eğmesi için 1944 yılında Bretton Woods Konferansı'nda kafir Batı tarafından kurulmuş sömürgeci bir araç ve küresel bir tefecilik kurumudur.

Şeriat açısından, Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) alınan faizli krediler şer'an haramdır; çünkü IMF, düpedüz faiz üzerine kurulmuştur. Bu da Allahu Teala’nın şu kavlinden dolayıdır: وَأَحَلَّ اللهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَاAllah, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır.” [Bakara 275] Ve Subhanehu’nun şu kavlinden dolayıdır: فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ فَأْذَنُواْ بِحَرْبٍ مِّنَ اللهِ وَرَسُولِهِŞayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Rasulü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun.” [Bakara 279] Dolayısıyla hiç tartışmasız faiz, ahiretten önce dünyada Allah'ın gazabına ve azabına sebep olan helak edici büyük günahlardan biridir. Nitekim bunu, Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurarak açıklamıştır: دِرْهَمُ رِباً يَأْكُلُهُ الرَّجُلُ وَهُوَ يَعْلَمُ أَشَدُّ مِنْ سِتَّةٍ وَثَلَاثِينَ زَنْيَةًKişinin bilerek yiyeceği bir dirhem faiz, otuz altı kez zina yapmaktan daha şiddetlidir.” Bilakis Müslüman bir yöneticinin bu kredileri onaylaması, onu takip etmesi ve ülkeyi bu kredilere boyun eğdirmesi, Allah'ın kendisine yüklemiş olduğu emanete bir ihanettir; bu emanet ise Allah'ın indirdikleriyle hükmetmek ve ümmetin merkezini ve servetlerini korumak olup onları sömürgecilere satmak değildir.

Peki 10 milyar Dolarlık geri ödeme bizzat ne anlama geliyor?

Bu rakamın somut gerçekliğini tercüme etmek istediğimizde, Mısır'ın 2016 yılından bu yana IMF'den yaklaşık 28 milyar Dolar borç aldığını, bu rakam eğitim, tarım, enerji ya da sanayinin geliştirilmesi için kullanılmadığını ve aşamalar halinde ödenen ve ana miktarın yarısını aşan faizin aksine bu kredilerin 10 milyardan fazlasının geri ödendiğini göreceğiz. Peki devlet, bu paraları nereden getirdi?

Devletin önünde, paralarını tahsil ettiği, geçim kaynaklarını kestiği, birikimlerini yağmaladığı ve emeklerini çaldığı Mısır halkından başka bir seçenek yoktur; bu yüzden devlet, gıda ve yakıt sübvansiyonlarını kaldırdı, mal ve hizmetlere fahiş vergiler dayatıp icat etti, stratejik şirketleri ve hatta liman ve havaalanlarını da içeren “hükümet teklifleri” programı kapsamında devlet varlıklarını sattı ki ülkenin servetlerinin ve kaynaklarının kasıtlı olarak çarçur edilmesinden bahsetmiyorum bile. Yani bu milyarları, devlet ya da siyasi elitler değil, yoksullar ödemektedirler. Öte yandan dış kamu borcu 2024 yılına kadar 160 milyar Doların üzerine çıkmıştır ki bu da bu geri ödemenin, sömürgecinin denetimi altında borcun geri dönüşümünden başka bir şey olmadığı anlamına gelmektedir!

IMF ile olan ilişkinin ayrıntılarını takip eden biri, Mısır'ın artık “IMF'nin teknik uzmanlarıyla istişare” olarak bilinen şeye tabi olduğunu görecektir ki bu da şu anlama gelmektedir:

  • Her büyük ekonomik adımın, döviz fiyatlandırmasından destek ve şirket vergilerine kadar IMF tarafından onaylanması gerekmektedir ...
  • Kamu bütçeleri yerel parlamentoya sunulmadan önce gözden geçirilmektedir, yani Mısır parlamentosu bütçeler üzerinde hiçbir şeye sahip değildir.
  • IMF sürekli olarak özel sektör katılımının genişletilmesi çağrısında bulunuyor ki aslında bu, kelimenin tam anlamıyla “devletin yabancı yatırımcılara satılması” anlamına geliyor ve bu yatırımcıların çoğu da ABD ve İngiliz nüfuzuna tabi olan Körfez ülkelerindendir.

O halde bundan sonra bu bir “başarı” olarak değerlendirilebilir mi? Yoksa bu, ekonomik ve siyasi egemenliğin, kasıtlı olarak Batı ve onun ajanları lehine ihlal edilmesi midir?

Kamu Seferberliği ve İstatistik Merkezi Ajansı (CAPMAS) ve uluslararası kuruluşların verilerine göre, Mısır'da yoksulluk oranı %30'u aşmıştır ve halkın %60'ından fazlası da yoksulluk sınırının altında ya da sınıra yakın bir seviyede yaşamaktadır. Ayrıca Mısır, gıda ve konut fiyatlarının rekor seviyelere ulaşmasıyla bölgedeki en yüksek enflasyon oranlarını kaydetmiştir. 9 milyondan fazla Mısırlı geçimlerini sağlamak için göç ya da ülke içinde yerinden edilmek zorun kalmıştır. Dahası yüksek üretim maliyetleri ve paranın değerinin düşmesi nedeniyle binlerce atölye ve küçük işletme kapanmıştır. Tüm bunlar ise “müjdelenen” kredilerin ödenmesinin gölgesinde gerçekleşmektedir!

İslam bu sorunu, geri dönüşüm veya “akıllı borç yönetimi” yoluyla çözmez; aksine, faizli borçlanmayı kökünden reddederek ve aşağıdakilere dayalı bağımsız bir ekonomik sistem kurarak çözer:

1- Kamu mülkiyetinin durumu ve ümmetin (petrol, gaz, madenler ve kamu arazileri gibi) servetlerine güvenmek.

2- Vergilerin yasaklaması ve haram olması; vergiler, sadece gerekli olduğunda uygulanabilir; yani acil meşru bir ihtiyaç varsa ve Beytu’l Mâl’de bunu karşılamaktan acizse, o zaman zorunluluktan dolayı kalıcı değil, geçici olur.

3- Tarım ve sanayinin, özellikle de kendi kendine yeterliliğin temel taşları olan ağır ve gıda sanayilerinin canlandırılması.

4- Paranın seçkinler veya yabancılar tarafından tekelleştirilmesinin haram olması ve ümmetin kaynaklarının düşmanlara satılmasının veya hibe edilmesinin yasaklanması.

5- Ekonominin hedefini, belirli bir grubun kar elde etmesini veya zorla dayatılan borçların ödenmesini gerçekleştirmeye değil, şerî hükümlere göre halkın ihtiyaçlarını karşılamak haline getiren Raşidi Hilafetin kurulması.

Bu ülke, Körfez'in sadakalarıyla, IMF'nin kırıntılarıyla ya da sahte başarıların propagandasıyla kalkınmayacaktır, aksine kapitalist Batı'ya bağlı olan göbek bağını keserek ve Mısır'ı ümmetin liderliğine geri döndürecek ve faize, zillete ve sömürgeciliğe değil, Allah'a itaate dayalı bir ekonomi tesis edecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmakla kalkınacaktır!

Mısır'ın IMF'ye 10 milyar Dolardan fazla geri ödeme yapması bir onur değil, ülkenin yönetimini üstlenen ve izzetini ihlal edenler için bir utanç olduğu gibi hem bu dünyada hem de ahirette rüsvaylıktır. Bu ise İslam'a göre yönetmeyen askeri cumhuriyet rejiminin yönetimi altında Mısır'ın ulaştığı bağımlılık boyutunun bir göstergesidir.

Ey Mısır Kinane halkı: Bu büyük fesadın ve bu aşağılayıcı bağımlılığın karşısında sessiz kalmanız, hiçbir şey söylemeseniz veya yapmasanız bile suça ortak olmanız demektir. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّ النَّاسَ إِذَا رَأَوْا الظَّالِمَ فَلَمْ يَأْخُذُوا عَلَى يَدَيْهِ أَوْشَكَ أَنْ يَعُمَّهُمْ اللهُ بِعِقَابٍ مِنْهُŞüphesiz ki insanlar zalimi görüp de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın kendi katından göndereceği bir azabı hepsine umumileştirmesi yakındır.

Artık uyanın ey insanlar; Sizler kendi nefsinizi değiştirmedikçe Allah Subhnaehu ve Teala sizin halinizi değiştirmeyecektir. Umutlarınızı IMF'ye, Dünya Bankası'na, Körfez yatırımlarına veya askeri girişimlere bağlamayın. Şunu çok iyi biliniz ki tek çözüm, rejimi kökten değiştirmek ve adalet, izzet ve helal rızık devleti olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmaktır.

Ey alimler ve şeyhler: Mısır'ın, mübarek toprakların ve bütün ümmetin başına gelenleri görmediniz mi? İslam'la savaşan bir sistemi onaylıyor musunuz? Yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah'ın birliğine değil de tiranlara itaat etmek için imamlar yetiştiren bir yöneticiye karşı sessiz mi kalacaksınız? Allahu Teala’nın şu kavlini işitmediniz mi: إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَى مِن بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ أُولَـئِكَ يَلعَنُهُمُ اللهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللاَّعِنُونَİndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.” [Bakara 159] Sizin vacibiniz, zalimleri temize çıkarmak ve cumhurbaşkanlığının ölçülerine göre ayrıntılı “dini” hutbeler vermek değil, açıklamak, nasihat etmek ve hakkı haykırmaktır. O halde tıpkı Memun'a karşı duran Ahmed bin Hanbel gibi, Memlükler'e karşı duran El-İzz bin Abdüsselam'ın gibi ve korkmadan ve taviz vermeden Sykes-Picot rejimlerine meydan okuyan Takiyyuddîn En-Nebhani gibi daha önceki Rabbani alimler gibi olun...

Ey Kinane askerleri: Artık pozisyonlarınızı gözden geçirmenizin zamanı gelmedi mi?Sizler vatanın koruyucuları mısınız, yoksa rejimin koruyucuları mısınız? Sizler Mısır'ın sınırlarını mı savunuyorsunuz, yoksa Camp David Anlaşması'nı mı koruyup Gazze'nin altındaki tünelleri mi söküyorsunuz?!

Sizler halkınızı mı savunuyorsunuz, yoksa onların geçim kaynakları ve ifade alanları arasında mı duruyorsunuz? Ordu, generallerin bir mülkü değildir… Bilakis ordu, ümmetin emaneti, kılıcı ve onun kalkanıdır; nitekim İslam onu, tiranların koruma aracı değil, iktidar için güç kılmıştır! Bizler, tüm samimiyetle sizleri, ümmetin saflarına geri dönmeye, Allah’ın dinine yardım etmeye ve ümmetin, Raşidi Hilafet olan projesinin yanında yer almaya davet ediyoruz. Zira sizler, nusret ehli ve güç ve kuvvet ehlisiniz; bu yüzden sizden talep edilen, daha önce Ensar’ın yaptığı gibi nusret vermenizdir.

Mısır'ın yaşadığı kriz, sadece ekonomik bir kriz değildir, aksine yozlaşmış ve ajan kapitalist laik rejim krizidir. Çözüm, bu rejimi yamamakla, yüzleri değiştirmekle, cellatlarımızla müzakereler yapmakla olmaz, bilakis köklü çözüm: Yeterlilik ve adaleti gerçekleştirmeye muktedir olan şerî ekonomik sistemi uygulayacak olan İslam Devleti’ni kurmaktır.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler ümmeti, rejimin ölümcül yollarını yeniden gözden geçirmeye ve Nübüvvet Minhacı üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için bizimle birlikte çalışmaya davet ediyoruz; zira bu devlet, ülkemizden Uluslararası Para Fonu'nu ve bütün küfür kurumlarını kovacak, İslam'a göre yönetecek, adaleti sağlayacak, güç inşa edecek, onuru koruyacak ve sömürgecilerin elini Kinane topraklarından sonsuza dek kesecek olan bir devlettir. O halde ona yardım edecek misiniz?

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

“Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Said Fazıl

Devamını oku...

Pakistan: Filistin ve Keşmir'i İkinci Raşidi Hilafet Özgürleştirecektir!

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:

Filistin ve Keşmir'i İkinci Raşidi Hilafet Özgürleştirecektir!

5 Mayıs 2025'te “İsrail'in” Hindistan Büyükelçisi Reuven Azar, 22 Nisan'daki Pahalgam saldırısını yorumlarken, “İlkelerimizi, yasalarımızı ve değerlerimizi savunmak için ilerlemeye kararlıyız ve Hindistan'ın da aynı şeyi yapacağından eminim” dedi. Allah ﷻ şöyle buyurduğunda doğruyu söylemiştir,

[لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا] “Mü'minlere düşmanlık bakımından insanların en şiddetlisinin Yahudiler ve Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün.” [Maide Suresi 82]. İslam ümmeti ve orduları tek bir Raşid Halife altında Batı'nın Yahudileri ve Doğu'nun müşrikleriyle savaşmalıdır.

#TimeforKhilafah

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

8 Zilkade 1446 - 6 Mayıs 2025

pakistan vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

 

Devamını oku...

Ey Şam Halkı… Ganimet İçin Geri Dönmeye Razı Mı Olacağız?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ey Şam Halkı… Ganimet İçin Geri Dönmeye Razı Mı Olacağız?!

Haber:

Katar’ın mevcut Suriye hükümetine yönelik aylık 29 milyon Dolar değerindeki hibenin ABD, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından harcamasının şart koştu; hibe, sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler sektöründe çalışanların ve emeklilerin maaşlarının beşte birini karşılayacak olup Suriye Maliye Bakanlığı, hibenin ABD yaptırımlarından muaf tutulduğu için ABD Hazine Bakanlığı'na teşekkür etti.

Yorum:

Amerika'nın bölge ülkelerini, özellikle de Suriye'yi içine soktuğu aşağılamanın en alçak tezahürlerinden biri, Katar'dan Suriye'ye cüzi miktarda para geçişine izin vererek burnunu sokması ve ardından bu parayı harcayacak uluslararası kuruluşu belirlemesidir. Bu pratikte kölelikten başka bir şey değildir ve Katar ve Suriye'nin tepkisinin, yöneticileri ihtiyaç ve geçici ihtiyaç bahanesiyle Amerika'nın önünde diz çökmeyi kabul eden Müslüman bir halka yönelik bu kasıtlı aşağılama ve tarihi hakaret için Amerika'ya teşekkür etmek olması utanç vericidir!

“Allah'tan Başka Kimsenin Huzurunda Eğilmeyiz!” ve "Ölmek Var, Aşağılanma Yok" sloganlarıyla ayaklanan ve bu uğurda bir milyon şehit veren devrim halkının, Suriye'nin mevcut yöneticilerinin izlediği yaklaşıma sessiz kalmalarını anlamak mümkün değil. Ancak mücadeleden yılmayan bu halk, kanaatlerini değiştirmiş, hayatın -her türlü hayatın-, Allah, O'nun Rasulü ve müminler için olan onur ve izzetten daha önce olduğunu düşünmeye başlamış ve özgürler altında şehit olanların devrim ve izzet sloganlarını, bugün yöneticilerinin, (eğer yanınızdaki köpeğinize bir ihtiyacınız olursa, ona efendim diye seslenin) şeklinde kullandığı köle mefhumları ve sloganlarıyla değiştirmiştir!

Peki gerçekten Şam halkının, Allah'ın yardımından ve topraklarının servetlerini sadece Allah'ın şeriatına göre kullanmaktan başka bir şeye ihtiyacı var mıdır?

Oysa onların, bölgenin halkları için izzet, onur ve adamlık konusunda örnek teşkil etmeleri ve Müslüman ülkelerin başındaki tiranlara karşı, tarihi akışı değiştirecek büyük bir devrimin liderleri olmaları gerekmez mi?

Peki Şam'ın kahraman halkı, develerinin bir fareye dönüşmesine razı mı olacak?!

Yani onlar, izzet, onur, Allah'tan yardım isteme ve Allah Celle Celaluhu'nun Rasulü'nü örnek alma devriminden vazgeçip, yeni bir aşağılanmaya ve köleliğin başka bir türüne geri mi dönecekler?!Beşar rejimi, bizim boynumuza musallat olmuş bir Amerikan aracı değil miydi?!

Peki bizim sorunumuz, Batılı düşmanlarımızın bizi katletmek ve aşağılamak için kullandıkları araçların türü müydü?!

Peki tüm fedakarlıklardan sonra, ganimet için geri dönmeye razı mı olacağız?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Adnan Mezyan

Devamını oku...

Trump - Hoş Gelmedin!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Trump - Hoş Gelmedin!

Haber:

ABD Başkanı Trump, başkanlık görevine geldikten sonra ilk Orta Doğu ziyaretini 13-16 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirecek olup ziyaret kapsamında Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni ziyaret edecek. ABD Dışişleri Bakanlığı, X platformundaki Arapça hesabından yayınladığı bir videoda şunları söyledi: “Bu ziyaret, ABD'nin Orta Doğu'daki ortaklarıyla olan stratejik ilişkilerine verdiği önemi ortaya koymaktadır.” Ve şöyle ekledi: “Görüşmeler, bölgesel güvenlik, savunma ve enerji dosyaları ile yatırımların yanı sıra ortak zorlukların üstesinden gelmek için sürekli iş birliğine odaklanacak.”(CNN Arabic, 11/05/2025)

Yorum:

Trump’ın, ABD başkanlığına geldiğinde yaptığı ilk açıklamalardan biri de, ilk yurt dışı ziyaretini en çok para veren ülkeye yapacağıydı ve Suudi Arabistan yöneticileri, bu açık artırmada en önde gelenlerdi!

Trump, 2017 yılında Suudi Arabistan'a yaptığı önceki ziyaretinde 350 milyar dolarlık yatırım elde etmiş olup bu yatırımların 110 milyar Doları silah anlaşmasından oluşuyordu.Ayrıca Katar'dan da milyarlarca dolar almış ve bunun 8 milyar Doları 2019 yılında, Katar'daki Amerikan askeri üssünün yenilenmesi ve genişletilmesinin yanı sıra bazı askeri anlaşmalar için kullanılmıştı. Nitekim Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman es-Sani Eylül 2020'de, ülkesinin ABD ekonomisine 200 milyar Dolardan fazla yatırım yaptığını söylemişti.

2018 yılında ilk başkanlık döneminde Körfez'i ziyaret ettiği sırada şöyle diyerek övünmüştü: “Bazı ülkeler bizim korumamız olmadan bir hafta bile ayakta kalamazlar ve bunun bedelini ödemek zorundadırlar.”O dönemde "(iktidar) karşılığında öde" politikası benimsemiş, Avrupa ve Ortadoğu'daki birçok ülkenin, hatta Japonya ve Güney Kore'nin bile Amerika'ya para ödemesi gerektiğini söylemişti.

Öyleyse söz konusu olan, bu yöneticilerin sırf iktidar koltuğunda kalmaları karşılığında Amerikan efendisine ödenen rüşvetlerden başka bir şey değildir; ancak bu sefer, yani 2025 yılında rüşvetler kat kat artacak olup bazı uzmanlar, ABD ekonomisini kurtarmak, onu desteklemek ve ABD'nin dünyadaki hakimiyetini sürdürmek için 1,5 trilyon Dolarlık bir enjeksiyonun gerekli olabileceğini belirtiyor.Müslümanların aşağılık yöneticilerinden daha iyi kim ona bu desteği verebilir ki?!

Peki Körfez'deki Müslümanların, bu rüşvetlere karşı tutumu nedir?Ümmetin paralarının, düşmanlarının ve sömürgecilerinin güçlenmesi ve bu tiranların iktidarda kalması için heder edilmesini kabul mü edecekler?!

Yoksa gerçekten onlar, dünyanın birinci devletinin liderinin, iliklerine kadar Yahudi varlığının Gazze’deki Müslümanların döktüğü kana bulaştığı halde ülkelerini ziyaret etmesine sevinecekler mi?!

Trump’a ve Müslümanların yöneticilerinden oluşan kuyruklarına hoş gelmediklerini duyurmamız için açıkça cevaplanması gereken sorular vardır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hüsameddin Mustafa

Devamını oku...

Trump'ın Dünyaya Gümrük Tarifesi Dayatma Konusundaki Küstahlığı

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Trump'ın Dünyaya Gümrük Tarifesi Dayatma Konusundaki Küstahlığı
Amerika ve Onun Kapitalist Sistemini, Ekonomik, Güvenlik ve Siyasi Olarak Alt Üst Edecektir

(Üçüncü ve Son Bölüm)

Birçok analiz, ABD Başkanı Donald Trump'ın uyguladığı gümrük vergilerinin, ister düşman, ister müttefikler olsun, dünya üzerindeki ekonomik ve ticari yansımalarını ele almaya odaklanmıştır; ancak uluslararası sahadaki tepkilerin ayrıntılarına bakıldığında, yerel, bölgesel ve uluslararası etkiye sahip siyasi yansımaların da olduğunu teyit etmektedir:

1- Bu vergiler, malların insanlara pahalıya mal olmasına ve enflasyon oranının yükselmesine neden olabilir ve böylece seçmenler, Trump'ın yemin töreninde söylediği “Amerika'nın altın çağı daha yeni başladı” sözünden vazgeçtiğini düşünebilir. Bu nedenle 50'den fazla eyalette bu pervasız politikalara ve sahiplerine karşı kitlesel gösteriler düzenlendiğini görüyoruz. Ayrıca cumhuriyetçilerden de, bu politikaların bazılarını çekingen bir şekilde reddeden ve farklı bir yöne doğru ilerlemeye çalışan sesler yükselmeye başlamış, dahası onların bazıları da şöyle demiştir: “Gümrük tarifelerinin sonuçları sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasidir.” Aynı şekilde Trump'ın politikalarına muhalefet eden etki sahibi kongre üyeleri de ortaya çıkmıştır.

Bu sahnelerin iki düzeyde etkisi olacaktır:

- Trump'ın siyasi pozisyonu, özellikle görev süresinin başında zayıflamış bir durumda ve yolculuğu sorunsuz bir şekilde tamamlaması zor olabilir.

- Dünyanın birinci ülkesinin politikaları, ticaret ve uluslararası örgütlerin başarısızlık ve zayıflık (krizleri çözmede başarısızlık ve ölümcül ve zararlı kararlar almada zayıflık) olarak görünmesi gibi kırılgan, şüpheli ve sorgulanabilir bir hale gelmiş ve tüm aklı başındaki insanlar için, Amerika'nın, kurumları kendi yararı ve hizmeti için kuran ve ehlileştiren biri olduğu açığa çıkmıştır.

2- Amerika'ya ve müttefiklere duyulan güvensizlik, onlara tabi olan ülkelerin sadakatini değiştirebilir; zira tarih, Avrupa'nın zayıflığını ve kendilerine koruma sağlayamadığını hissettiklerinde Avrupa'ya olan bağlılıklarını değiştirip tüm kalbiyle Amerika'ya yönelen pek çok ülkeye tanıklık etmiştir; işte şimdi de Trump'ın kibri, siyasi olarak zayıf ülkelerden elini çekmesine ve onları kendi kaderleriyle baş başa bırakmasına neden olmaktadır ki bu, siyasi söylemiyle çelişen bir eylemdir.

3- Kuzey Amerika ile arka bahçesini ve güvenliğinin merkezini temsil eden Güney Amerika arasındaki ilişkiler gerilmiştir ki bu, büyük bir siyasi tehlikedir ve aynı zamanda ABD için kutsal bir mesaj gibi olan Monroe Doktrininin reddedilmesini de içermektedir; işte şimdi Trump bunu sırtının arkasına atmakta ve akrabalarını, ve kuzenlerini ve çıkarlarına hizmet eden ve doktrinin ilanından son ana kadar kendisine boyun eğen ülkeleri, kendisinin ve ülkesinin düşmanı olan bu cahil adamın ilanından önce kaybetmeye başlamıştır.

4- Amerika ve Avrupa arasındaki ittifaka “Değerler İttifakı” adı verilmiştir; bu nedenle eski Başkan Biden şunları söylemişti: “Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ni sadece çıkarlar değil, bilakis aynı şekilde ortak değerler ve kültür de birleştirmektedir.” Şimdi bu değer ittifakı bu kararlardan sonra ayrılmış, pozisyonlar ve tutumlar farklılaşmıştır ki bu da siyasi mefhum olarak, Amerika ve Avrupa arasında eskiden sportif bir ruhla rekabet olarak adlandırılan rekabetin, şimdi kazanan ve mağlup olan rekabetine dönüştüğünü göstermektedir, yani Avrupa ülkeleri birbirleriyle ve diğer ülkelerle birleşerek Amerika'yı alt edebilirler ve rekabetin gayesi da bu olabilir. Bu nedenle ufukta, “Baskı Politikasına Direniş” adını verdikleri bir Avrupa-Çin ittifakının belirdiğini görüyoruz ve bu isim bile her şeyi açıklıyor.

5- “Beş Göz”ün çöküşü: “Beş Göz” istihbarat ittifakı, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda arasında doğru istihbarat bilgileri paylaşımı Anglo-Sakson dünyasının sinir merkezi olmaya devam ediyor. Görünen o ki gümrük tarifeleri, beş ülkeyi bir araya getiren güveni de zedelemiştir. Bu da ABD ile olan yakın ilişkilerini baltalayacak ve Washington'un İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın iş birliği yaptığı stratejik ve istihbarat çevrelerindeki hakimiyet ve hareket alanını etkileyecektir.

6- Ülkelerin uluslararası ortamda yeniden konumlanmaları ve İngiltere gibi ağrılarından şikâyet eden hasta bir adam olmasının ardından ortaya çıkması ve şimdi de kararlar almaya ve Avrupa liderliği için ilerlemeye başlaması ve Siyasi düşünür Takiyyuddîn en-Nebhani'nin öngördüğü gibi Almanya’nın uluslararası konumunu yeniden elde etmesi ve bu ekonomik olayın onları, ekonomik bir güç sahibi gibi ortaya çıkarması.

Mevcut siyasi konumlanmadan en fazla yararlanabilecek ülkelerden biri de, Amerika ve rakiplerinden daha üstün bir ekonomik güç olarak dünyaya açılan Çin'dir. Bu nedenle Çin'in bölgesel bir ekonomik devlet olduktan sonra onun, çıkarlarına yönelik tehlikeyi hissetmesinin ve boynunu zorba bir düşmana teslim etmesinin ardından, içgüdüsel olarak uluslararası durumda etkisi olan küresel siyasi bir devlet olmaya doğru yönelmek zorunda kalabileceği beklenmektedir; eğer bu gerçekleşirse ülkelerin, ABD liderliğindeki Batı kampından Çin ve Rusya liderliğindeki Doğu kampına yeniden konumlandırılması için bir fırsat doğacaktır.

Son olarak bakın işte Allah'tan başkasını izzetli kılan herkesin zelil olduğunu öğrendiniz; işte Amerika, bizi değerler ve insanlık çağrılarıyla yorduktan, onun bekçileri ve uşakları modern devlet ve eşitlik ilkesiyle beynimizi çatlattıktan sonra, kendisinin ürettiği kuralları ayaklar altına alıyor ve kendi putunu yiyor. Yine bakın işte Trump, “Bundan böyle Meksika Körfezi'ni Amerika Körfezi olarak değiştireceğiz” diyerek onları hayal kırıklığına uğrattı, şimdi de gizli olanlar ifşa oldu ve insan yapımı hükümler politikaları ve halkı halk adına yönettiği söylenen demokrasi siyasetinin de gerçek yüzü ortaya çıktı; peki halk, kendisini mi katledecek?! Aksine halk, dar görüşlü ve sınırlı bir bakış açısına sahiptir; bu yüzden Allah bizlere merhamet etmiş ve bize, boşlukların olmadığı, zulüm ve haksızlıktan uzak ve Hakim ve Hamid olanın katından bir şeriat indirmiştir. Allah’ım bizlere imkân ver ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulmasını çabuklaştır ki böylece insanlar ferahlasın, ülkeler özgürleşsin ve topraklar fesattan temizlensin.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَعِيداً
Sana ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağutu inkar etmeleri emrolunduğu halde, Tağuta muhakeme olunmak istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” [Nisa 60]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Adem Bekrî Muhammed Mekkî – Sudan

Devamını oku...

Müslüman Halkımız Özbek Rejiminin Korkaklığının Bedelini Bir Kez Daha Mı Ödeyecek?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Müslüman Halkımız Özbek Rejiminin Korkaklığının Bedelini Bir Kez Daha Mı Ödeyecek?

Haber:

Ukrayna hükümetinin, Rus askerlerin gönüllü olarak teslim olmalarına yardımcı olan “Yaşamak İstiyorum” projesi, Rus silahlı kuvvetleriyle sözleşme imzalayan ve Ukrayna'ya karşı askeri operasyona katılan 1110 Özbekistan vatandaşının isimlerinin yer aldığı bir listeyi açıkladı.(gazeta.uz, 30/04/2025)

Yorum:

Bu listenin yayınlanması, Özbek rejimini çok zor bir duruma sokmuştur; çünkü o Rusya'nın, Özbekistan halkını kendilerine yabancı bir savaşa sürüklemesine ve Rus "kardeşini" memnun etmek için iğrenç yöntem ve araçlar kullanmasına göz yummaya devam etmektedir! Ayrıca Rusların ihlallerini görüp bilmesine rağmen, herhangi bir önlem almamaktadır. Şimdi rejim, bu durumdan haberi olmadığını söyleyerek kendini haklı çıkaramaz; çünkü biliyor ve görüyor ama bilmiyormuş ve görmüyormuş gibi davranıyor! Dolayısıyla o, halkını, kendilerine yabancı bir savaşta top mermisi haline gelmekten korumamış, dahası kılını dahi kıpırdatmamıştır. Nitekim Rusya-Ukrayna savaşının ön cephelerine zorla götürülenlerin ve onların yakınlarının Cumhurbaşkanı Mirziyoyev'e bizzat yardım çağrısı yapan mesajları uzun süredir sosyal medyada yayılıyor.

Özbekistan rejimi şu anda o kadar zor bir durumda ki kendi pişirdiği “çorbayı” içmek zorunda kalmıştır. Bu duruma bakıldığında aşağıdaki hususlar ortaya çıkmaktadır:

1- Rusya'nın yanında savaşan veya savaşmakta olan Özbeklerin listesini açıklayan Ukrayna'dır.Dolayısıyla bu bilgilerin ifşa olması, Batı'nın ve özellikle Amerika'nın çıkarlarına hizmet etmektedir.Bu listenin, İkinci Dünya Savaşı'nın 80. yıldönümünün arifesinde yayınlanması boşuna değildir.Görünen o ki artık koz kartını kullanma zamanı gelmiştir.Bu da kesinlikle Özbekistan ile Rusya arasındaki ilişkilerin soğumasına yol açacaktır.Tabii ki bu liste dün ortaya çıkmamıştır, aksine kuvvetle muhtemel önceden hazırlanmış ve uygun zamanda yayınlanmıştır.Şimdi Amerika, Özbek rejiminin bu büyük hatasını, istediği zaman ona baskı aracına dönüştürecektir.

2- Liste açıklandıktan sonra Özbekistan rejimi acil önlemler almaya başladı. Zira 2 Mayıs'ta Dışişleri Bakan Yardımcısı Babür Osmanov, Rusya'nın Özbekistan Büyükelçisi Oleg Malginov ile görüşmüştür. Toplantı sırasında Özbekistan, göçmen işçilerin haklarının ihlal edilmesinden duyduğu endişeyi dile getirdi. Dışişleri Bakanlığı Gazeta.uz'a yaptığı açıklamada, Özbekistan'daki ilgili makamların, Ukrayna'ya karşı savaşta yer almak üzere Rus silahlı kuvvetleriyle sözleşme imzalayan 1110 Özbek vatandaşının bilgileri hakkında bir soruşturma başlattığını açıkladı.Bu bilgilerin teyit edilmesi halinde, paralı askerler ülkeye döndüklerinde gerekli önlemler alınacaktır.Ancak bu önlemler, kendi kendini haklı çıkarma ve rejimi korumaya yönelik önlemlerden başka bir şey ifade etmiyor.Bu nedenle Müslüman halkımız Özbek rejiminin Rusya'ya karşı çıkmaya cesaret edemeyeceğini düşünüyor.Sanki halkının kaderini umursamaması yetmezmiş gibi bir de rejim, hatasını kabul etmek yerine bir kez daha kendini haklı çıkarmaya çalışıyor.Çünkü aksi takdirde, halkını cezalandırmakla tehdit etmek yerine, hatasını cesurca kabul edip halkından özür diler, bunu düzeltmek için ciddi adımlar atar ve Rus “kardeşinin” mizacını önemsemezdi.Hatayı ortadan kaldırmak, Rusya ile zillet ve aşağılanmayla muamele etmeyi değil, onu kararlılıkla ve taviz vermeden dizginlemeyi gerektirir.Ama ne yazık ki Özbek rejimi böyle bir kararlılık göstermiyor.

3- Bundan daha da önemlisi böyle bir durumda kaybeden taraf Müslüman halkımız olacaktır; zira Batı, özellikle de Amerika, bu kozunu Özbek rejimini tehdit etmek ve tavizler talep etmek için kullanma fırsatına sahip olmuştur.Eğer bu tür tavizler verilirse, Batı'nın yozlaşmış demokrasisi ülkemizde daha da yaygınlaşacak ve bu da her yerde fesadın yayılmasına ve servetimizin daha fazla yağmalanmasına yol açacaktır.Özellikle Amerika şu anda Özbekistan'ın önemli maden kaynaklarına büyük ilgi gösteriyor.Öte yandan Özbekistan rejimi, kölelik sendromunun acısını çekmektedir.Görünen o ki özgür olup kendi kararlarını vermektense birinin kölesi olmak ona çok daha kolay geliyor!Eğer Amerika ve Fransa'nın önderliğindeki Amerika ve Avrupa'yı razı edeceğini ve aynı zamanda Rusya, Çin ve İngiltere'yi de razı edeceğini düşünüyorsa, bunun imkânsız olduğunu anlamamış demektir.Ancak bu sistemin sömürgeci devletlerin çıkarları için kirli oyunlar oynadığını ve halkına acı çektirdiğini gördüğümüzde öfkeleniyoruz; çünkü her durumda zarar gören mazlum halkımızdır.

Ancak iç ve dış politikalarımız İslam esasına dayalı olduğunda ve sorunlarımız şeriatın ilkelerine göre çözüldüğünde işte o zaman İslam ümmetimiz izzet, güç ve onuruna kavuşacak ve işte o zaman sömürgeci kafir devletlerin kirli siyasi oyunlarının avı olmaktan kurtulacaktır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُ Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun.” [En’am 153]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İslam Ebu Halil - Özbekistan

Devamını oku...

İslam Ümmetine Karşı Artan Zulümler Bu Durumu Ancak Hilafetin Kurulması ve Müslüman Ordularının Seferber Edilmesi Kıracaktır

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

İslam Ümmetine Karşı Artan Zulümler Bu Durumu Ancak Hilafetin Kurulması ve Müslüman Ordularının Seferber Edilmesi Kıracaktır

Haber:

5 Mayıs 2025'te işgal, Gazze'ye yönelik büyük bir saldırı planladığını duyurdu. Aynı zamanda Gazze'nin tamamını işgal etme niyetini de resmen ilan etti ve Maliye Bakanı "işgal" teriminin olumsuz çağrışımlarının yeniden tanımlanması çağrısında bulunacak kadar ileri gitti. Aynı hafta içinde Suriye ve Yemen'deki sivil hedeflere saldırırken, Hindistan'daki Hindu milliyetçisi rejim Pakistan'da camiler de dahil olmak üzere sivil alanları bombaladı.

Yorum:

İslam'ın düşmanları, dünyanın dört bir tarafındaki iğrenç suçlarını tırmandırıyorlar. Artık insanlığın son incir yaprağından bile kurtuluyorlar ve işgal, etnik temizlik ve soykırımı alenen normalleştirmeye çalışıyorlar. Bu arada Gazze yok edilip açlığa mahkûm edilirken, onlar soykırımın tırmandırılmasından bahsediyorlar! Birçok Avrupa ülkesi, bu günlerde İkinci Dünya Savaşı sırasındaki işgalden kurtuluşunu kutlarken, Filistin'deki korkunçlukları koşulsuz olarak desteklemeye devam ediyorlar ve mübarek toprakların ve mazlum halkının gerçek kurtuluşu çağrısında bulunan vatandaşlarını, özellikle de Müslümanları cezalandırıyorlar!

Aynı şekilde onlarca yıldır Keşmir'i işgal eden ve Müslümanlara karşı korkunç katliamlar ve suçlar işleyen Hindistan'daki Hindu milliyetçi rejim, şimdi de camileri ve sivilleri bombalıyor. Her zamanki gibi bu saldırının kurbanları Müslümanlar olduğunda, dünya hükümetleri bu saldırılara destek vermeye hazırdır.

Bu zamanlarda şu soruyu sormak gerekir: İslam beldelerindeki ordular, daha ne zamana kadar canlı olduğu halde ölü olarak yaşamaya devam edecekler?! Yoksa Allah ve Rasulü'nün çağrısına kulak mı tıkıyorlar?! Çocukların ve kadınların yardım çığlıklarına kulak mı tıkıyorlar?! Peki onlar, dünyanın dört bir tarafındaki İslam ümmetinin kaynayıp hareket halinde olduğu ve onlardan kendisiyle birlikte kurtuluşa doğru yürümelerini talep ettiği gerçeğinden gafil midirler?

Müslümanlar olarak bizim sürekli olarak, Allah'ın kelimesini yüceltmek için sahabeleriyle birlikte hiç yorulmadan çağrıda bulunan, çalışan ve fedakarlıkta bulunan Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in izinden yürümemiz gerekmektedir. Şimdi düşman hiç utanç duymadan, her zamankinden daha fazla bu ümmeti işgal etmek, yerinden etmek ve ezmek istediğini açıkça ilan ederken, bizim bu sefil durumun tek çözümü olan İslami çözüme açıkça çağrıda bulunmamızı engelleyen şey nedir?

Ülkemizdeki yozlaşmış ve hain rejimler sömürgeciliğin kalıntılarıdırlar; dolayısıyla bizler onları devirip onların yerine, Allah'ın merhametli şeriatıyla bizi yönetecek, bizi birleştirecek ve düşmanı korumak ve kışlalarda paslanmak yerine işgal altındaki ülkemizin her santimetrekaresini kurtarmak amacıyla ordularımızı cihad yapmaya gönderecek Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin liderliğini getirmediğimiz sürece Allah bizden razı olmayacak ve acı çekmeye devam edeceğiz.

Bu çözüm ne çok uzak bir ihtimaldir ne de uzun vadelidir; sanki İslam'dan başka herhangi bir çözüm bize kısa vadede bir fayda sağlayacakmış gibi; bilakis bu çözüm, Allah’ın bir farzı ve bu çağın acil bir ihtiyacıdır. Allah Azze ve Celle, Müslüman ülkelerdeki mevcut hain rejimleri ve uluslararası kuruluşları ifşa etti ve bizim için geriye tek bir seçenek bıraktı:

O halde Allah'ın rızasını ve dünyada İslam'ın zaferini umarak çabalarımızı ve seslerimizi, hak olan davete ve içimizdeki muhlislere yardım etmeye mi adayacağız, yoksa Batı'nın sistemlerine, kurumlarına ve ajanlarına güvenerek başarısızlığa mı mahkûm olacağız; zira yenilgimizin temel nedeni, bu dünyada hayal kırıklığı ve aşağılanma ve ahirette de zor bir hesapla karşılamamız değil midir?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İlyas Murabıt

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER