Salı, 03 Recep 1447 | 2025/12/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Körfezin Zenginliği ve Ümmetin Acısı!

بسم الله الرحمن الرحيم

Körfezin Zenginliği ve Ümmetin Acısı!

Körfez ülkeleri petrol ve doğalgazdan elde ettikleri muazzam zenginliklerin tadını çıkarırken, İslam ümmetinden geniş halk kitleleri açlık, savaşlar ve yoksuluktan muzdarip!

Bir dünyada iki zıt manzara bir arada cereyan etmektedir: Burada aşırı zenginlik, orada ise ölümcül yoksulluk; bir tarafta mideleri tıka basa dolu halklar, diğer tarafta ise çöpte ekmek kırıntısı arayan halklar!

İki taraf arasındaki uçurum coğrafi konumdan değil, aksine siyasi kararlardan, Batı'ya bağımlılıktan ve işlerin dizginlerini elinde tutanların önceliklerinden kaynaklanmaktadır.

Tek bir ümmetin içinde, refah ve bolluk içerisinde yaşayan yöneticiler ile ezilen halklar arasındaki uçurumun giderek genişlediğini görmek acı vericidir; zira milyarlarca paralar, Müslümanlara hiçbir fayda sağlamayan anlaşmalarda heder edilirken, Yemen, Suriye, Gazze, Orta Afrika ve Asya'daki milyonlarca Müslüman, insanlık dışı koşullarda bir yaşama katlanmaktadırlar!

Burada şu önemli soru ortaya çıkıyor: Bu servet nasıl yönetiliyor? Kimin çıkarına yönlendiriliyor? Ve neden ümmete ve onun vahdetini ve akidesini birleştiren projesine karşı görevinden uzaklaştırıldı?

İnkar edilemez gerçek şu ki, Körfez ülkelerindeki zenginlik, çıkarları Batı'yla bağlantılı olan rejimlerin eline geçmiştir; hatta yöneticiler, kendi halklarının çıkarlarını korumaktan daha çok başkalarının çıkarlarını koruyan ajanlar gibi görünmektedir.

Körfez rejimlerini Batı'ya bağlayan siyasi bağımlılık, ekonomik kararı, ümmetin ihtiyacından kaynaklanmayan ve onun özlemlerini yansıtmayan dış kararın bir parçası haline getirmiştir; böylece fabrikalar kurabilecek, tarımı canlandırabilecek ve ümmetin yeniden kalkınmasını destekleyebilecek olan servetler, Müslümanların alıcıdan başka bir rolünün olmadığı uluslararası bir oyunda denge ve yatıştırma araçlarına dönüşmüştür.

Sorun şu ki bu zenginlikler tüm Müslümanlara ait olan “hazineler" zihniyetiyle değil de, "özel mülkiyet" zihniyetiyle yönetilmektedir; zira suçlu bir klik bunları, kendi zevkleri ile İslam'ın ve Müslümanların düşmanı olan Batı ülkelerine verilen hibeler arasında darmadağın etmekte, böylece bu zenginlikler, şehirlerimizin bombalandığı ve masum insanların öldürüldüğü teçhizat ve uçaklara dönüşmektedir!

Artık ümmetin bilincini yeniden kazanmasının ve zenginliklerinin geçici bir yöneticinin ya da Müslümanların çektiği acılardan uzak, fildişi kulelerinde yaşayan hırsızlardan oluşan bir kliğin mülkü olmadığını anlamasının zamanı gelmiştir.

Petrol, doğalgaz, altın ve diğer kaynaklar Batı'ya bahşedilecek hazineler olmadığı gibi yöneticilerin saraylarında ve onların anlaşmalarında heder edilecek varlıklar da değildir; bilakis bunlar, tüm ümmetin hakkı olup Allah'ın yöneticilerden önce halklara yüklediği bir emanettir. Kendi gücünün farkına varıp korku zincirlerini kırarak servetin adil bir şekilde dağıtılmasını talep ettiklerinde halkların görevi, tiranların ellerini titretmek ve çalınan paraları sahiplerine iade etmektir. Tüm ümmet şunu bilsin ki, kalkınma, dışarıdan gelen hibelerle veya Batı'nın vaatleriyle gerçekleşmez, aksine halklar sözlerini söyleyip haklarını çekip aldıklarında gerçekleşir. Her bir Müslüman üzerine düşeni yapsın; çünkü malını tiranların eline bırakan bir ümmet geleceğini kaybederken servetlerini geri alan bir ümmet ise milletler arasındaki izzetini ve konumunu geri kazanır; bu ise ancak Müslümanların devleti olan İslam Devleti'nin geri dönüşüyle gerçekleşebilir. O halde dünyada ve ahirette izzetiniz ve onurunuz için İslam Devleti'ni kurmak amacıyla ciddiyetle çalışın.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER