Salı, 10 Recep 1447 | 2025/12/30
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
“İşte Senin, Sabredemediğin Şeylerin İçyüzü Budur” [Kehf 82]

بسم الله الرحمن الرحيم

مَا لَمْ تَسْطِع عَّلَيْهِ صَبْراً

“İşte Senin, Sabredemediğin Şeylerin İçyüzü Budur” [Kehf 82]

Karanlık ve ağır bir gece, uzun ve zorlu bir yolculuk, henüz gerçekleşmemiş bir umudu bekleyen gözler ve sonu gelmeyen sorular; peki neden? Daha ne zamana kadar dayanılmaz olana sabretmek ya da anlaşılamaz olan şeyleri içselleştirmek zorunda kalacağız?

Kafamızın karışık olmasından dolayı bizi kınayamazsınız; çünkü dünyamız fitnelerle dolu, dengeler altüst olmuş ve açıklanamayan olaylara ve mantıkla izah edilmeyen sahnelere tanık oluyoruz; zira Gazze halkının evleri bombalanmakta, aileleri defnedilmekte, mahalleleri terke zorlanmalarından dolayı artık yıpranmış durumda ve yağmurdan parçalanmış çadırlarda yaşamaktadırlar. Çocukları donmakta, aç ve hasta; bu yüzden neden onların yüzüstü bırakıldıklarını soruyoruz? Suriye halkına gelince; değerli kanların döküldüğü ve geride yaslı kadınların ve yetimlerin evsiz kaldığı devrimin ardından, bugün onların aşama veya gerçekçilik adına ilkelerinden ödün verdiklerini, Batı'ya bağlılıklarını terennüm edip durduklarını, bunun halklarının hayatta kalması ve refahları için tek çözüm olarak sunduklarını görüyoruz; bu yüzden şu cevabı olmayan soru yağmuruna tutulmamız hiç de şaşırtıcı değildir: Kanlar, siyasi pazarlarda mı satıldı? Hak sözün sahipleri hapislerdeyken katiller neden serbestler? Bireysel yaşam düzeyinde bile, insanlar neden eziliyor, ihanete uğruyor veya haklarından mahrum bırakılıyor?

O kadar sonu gelmeyen fikirler ve sorular var ki; sonra Kehf suresindeki şu ayet üzerinde düşündüm: مَا لَمْ تَسْطِع عَّلَيْهِ صَبْراً "İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” [Kehf 82]

Bu ifadenin ağırlığını hissettim; zira sanki bu ifade, insan hayatının derin bir sırrına, acılarına rağmen öğrenmemiz ve kasvetine rağmen kucaklamamız gereken sabır sırrına açılan bir pencere gibidir.

Peki sabredemediğimiz bu şey nedir?

Bu ayet, aklının kaderin hikmetini kuşatmaya muktedir olduğunu düşünen, sonra hikmetin; şeylerin görünüşünde değil, aksine sabrın derinliklerinden ve dünyevi hesaplamalarla ölçülemeyecek bir teslimiyetten yudumlandığını keşfeden kimse üzerindeki etkisi ne kadar da güçlüdür.

Günümüz gerçekliğinde kaç sahne, salih kulun Musa Aleyhisselam ile olan sahnelerine benziyor?

Gemiyi hasara uğrattığında (deldiğinde) bunun bir zulüm olduğunu düşünmüştü, ama aslında bir kurtuluştu!

Çocuk öldürüldüğünde, bunun bir acımasızlık olduğunu düşünmüştü ama aslında bir merhametti!

O zalim kavmin topraklarında duvarlar inşa ettiğinde, bunun boşuna olduğunu düşünmüştü ama bu bir emanetti!

Bugün bizler, sanki hepsini görüyormuşuz gibi kaderler hakkında hüküm veriyoruz ve her perdenin arkasında, görmeyle değil basiretle ölçülebilecek ilahi bir planın olduğunu unutuyoruz; zira kaç hüzünden seni kurtarmıştır ve kaç kayboluştan seni korumuştur!

مَا لَمْ تَسْطِع عَّلَيْهِ صَبْراً "İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” [Kehf 82] Bu sizin bir acziyetiniz değildir, aksine başınızı durumlara doğru değil, semaya doğru kaldırmayı öğrenmeniz için bir derstir. Yorumuna sabretmeye tahammül edemediğimiz için kaç durumu çabucak reddetmişizdir? Halk tarafından benimsenip kan dökülmesine yol açan ve o an kahramanlığın ve kurtuluşun başlangıcı gibi görünen ama daha sonra önceki rejimin güçlenmesi ve fitneye açılan geniş bir kapı olduğu ortaya çıkan kaç siyasi sahne veya devrimci karar olmuştur? Bizim için Suriye bir örnektir.

مَا لَمْ تَسْطِع عَّلَيْهِ صَبْراً "İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” [Kehf 82] Bu sadece eski bir hikâyeden ibaret değildir, aksine yaşadığımız gerçekliğin bir aynasıdır; zira bizden hesaplamaların kutsal sayıldığı bir zamanda imanlı olmamız istenirken, etrafımızdaki her şey zıt ve çelişkili göründüğü bir zamanda bizim sebat etmemiz beklenmektedir; o halde sabırlı olup ihmalkarlık veya aşırılık göstermeden Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in öğretilerine bağlı mı kalacağız? Yoksa aceleciliğin tuzağına düşüp pusulamızı kaybederek, batmadan önce gemiye ya da hazinesi ortaya çıkmadan önce duvara itiraz eden biri gibi mi olacağız?

Bugün kayıp olarak gördüğümüz bazı durumların aslında gecikmiş bir zafer olabileceğini ve Gazze'den ders çıkarmamız gerektiğini anlamamız gerekir.

Bu makale lüks bir fikir ya da gerçeklikten çekilmeye yönelik bir davet değildir, aksine göğsü daralan, aklı yorulan ve yolu ağır gelen kimse için bir mesajdır.

Hakkın ve Hilafetin kurulmasına davet yolu, uzak ve zorlu görünse de, bunu şu ayet açıklıyor: مَا لَمْ تَسْطِع عَّلَيْهِ صَبْراً "İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” [Kehf 82] Şayet sabredersek, kurtuluşa ve iktidara giden yol aynıdır.

İşte hikaye burada başladığı gibi gerçek iman da burada başlıyor; zira bugün sabredemediğimiz şey, yarınki kurtuluşunun bir sırrı olabilir.

Ey sıkıntı üzerine ağır gelen ve beklemekten dolayı göğsü daralan kişi, ulul azm peygamberlerinin sabrettikleri gibi sen de sabret ve gerçeklik sana karanlık gibi görünse de sakın umutsuzluğa kapılma. Zira peygamberler bile sınandıktan sonra hikmeti keşfetmişlerdir. Nitekim Efendimiz Musa bile görüşme sona erene kadar salih kulun fiillerini anlamamıştı. Zira bütün bunlar iman için bir imtihan ve yakin için bir sınavdı; bu yüzden sebat et ve sabredenlerden ol. Çünkü her sıkıntıda bir hikmet, her acıda bir mesaj ve her gecikmede görünmeyen bir lütuf vardır.

Bugün sabretmeye katlanamadığımız şeyler, bir gün Allah'a olan inancımızın derinliğinin ve yardımın, dünyevi hesaplamalardan veya zayıf ittifaklardan değil, sadece Allah katından olduğuna güvenimizin kanıtı olacaktır.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا هُوَ مَوْلَانَاDe ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlamızdır.” [Tevbe 51] Peki Allahu Teala’nın kavlinden kastedileni anladık mı: Allah’ın yazdığı “bizim için” olup “bizim aleyhimize” değildir; bu da rahmete, hayra ve fazilete, yani bize isabet eden şeylerin, eziyet ve zarar gibi görünse de sonunda bizim lehimize olacağına delalet etmektedir. Yani Allah’ın “bizim için” yazdığı şeyde, dünyada ve ahirette bizim için bir hayır ve maslahat vardır demektir. Keşke Allah’ın planına güvenip sabretmeye tahammül edemediğimiz şeylere sabredebilsek.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Radyosu İçin Yazan
Menal Ümmü Ubeyde

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER