Perşembe, 18 Ramazan 1445 | 2024/03/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Soru Cevap

ABD’li Üst Düzey Askeri Yetkililerin Yahudi Varlığına Yaptıkları Ziyaretlerin Amaçları

Soru:

09 Mart 2023 Perşembe günü Sada El Balad’in internet edisyonunun haberine göre “Pentagon Perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve “İsrail” Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İran saldırganlığına karşı işbirliğini artırma konusunda anlaştıklarını duyurdu...” Savunma Bakanlığı’nda yapılması planlanan görüşme, protesto dalgası nedeniyle Tel Aviv Havalimanı’nda gerçekleşti: “Pentagon, Austin’in yapacağı görüşmelerin “İsrail” Savunma Bakanlığı’ndan Tel Aviv Havaalanı’na taşındığını söyledi.”

Üst üste dokuz haftadır on binlerce insan, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümetinin yargı reformu planına karşı “İsrail” şehirlerinde protesto gösterileri düzenlemektedir. (08.03.2023 Reuters) Austin’in ziyareti, “Genelkurmay Başkanı General Mark Milley’in Cuma günü “İsrail”e gerçekleştirdiği” sürpriz ziyaretin ardından geldi. (04.03.2023 Anadolu Ajansı) ABD’li bu üst düzey askeri yetkililerin Yahudi varlığını ziyaret etmelerinin amacı nedir? Bu ziyaretlerin Rusya-Ukrayna savaşıyla bir ilgisi var mı? Yoksa Filistin arenasını soğutmak için mi? Ya da bu ziyaretler, farklı mı ve başka amaçları var mı? Allah mükafatınızı artırsın.

Cevap:

Cevabı açıklığa kavuşturmak için aşağıdaki hususlara bir göz atacağız:

Birincisi: Bu ziyaretlerin, Yahudi devletinin Ukrayna savaşında Rusya’yı (yatıştırmasını) engellemeye ve Amerika gibi düşmanca bir tavır almamasını sağlamaya yönelik olması pek olası değil, çünkü Rusya kızdırılmak istenmiyor. Zira Yahudi devletinin Rus hava savunma sistemlerine takılmadan Suriye’deki hedefleri bombalamasına izin vermektedir. Kaldı ki Yahudi varlığı hükümeti, muhalefetle bir iç çatışmaya tutuşmuş durumda. Bu nedenle Ukrayna ordusuna destek veren Batılı ülkelerin peşinden gidilmesini öncelikleri arasında görmemektedir. Dolayısıyla Ukrayna meselesi Amerikalı yetkililerin ziyaret sebebi olması düşük bir olasılıktır.

Aynı şekilde bu ziyaretlerin Filistin arenasındaki durumu yatıştırmak için gerçekleşmiş olması da pek olası değildir. Sıcaklığına, hassasiyetine ve eski Amerikan yetkililerinin (Dışişleri Bakanı, Merkezi İstihbarat Direktörü ve Ulusal Güvenlik Danışmanı) ziyaretlerinin ana konusu olmasına rağmen Filistin arenası ABD Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı gibi askeri yetkililerin ziyaret sebebi olamaz. Hassas olsa da ancak Filistin arenası yapısı gereği, bir savaş değildir ki Amerika, üst düzey askeri yetkililerinin enerjilerini uğrunda seferber etsin.

İkincisi: Ancak öyle görünüyor ki ziyaretin başka motivasyonları var... Bu motivasyonları aşağıdaki faktörlerden anlamak mümkün:

1- Netanyahu, ABD’deki Cumhuriyetçi Parti’nin yakın dostudur. Netanyahu, Demokrat Başkan Obama’nın 2015’te İran’la nükleer anlaşma imzalamasına karşı çıkmış ve özellikle ABD Kongresi’nde yaptığı nükleer anlaşma karşıtı konuşması Obama’yı çok kızdırmıştı. Netanyahu’nun, Trump yönetimi sırasında Amerika ile oldukça samimi ilişkileri vardı. Trump yönetimi, ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyarak Netanyahu’yu ödüllendirmiş, Golan’ın ilhakını tanımış ve ona Batı Şeria’da henüz tamamlanmayan yüzyılın anlaşmasını bahşetmişti.

2- ABD’deki yeni Demokrat Başkan Biden, iktidara geldikten sonra “Lapid” ve “Bennett” ittifakını desteklemeye çalıştı ve başarılı oldu da. Dolayısıyla Mart 2021 seçimlerinde Netanyahu hezimete uğramış ve ardından “Lapid” ve “Bennett” partilerinden oluşan yeni bir koalisyon iktidara gelmişti... Fakat bu başarı pek uzun sürmedi. Netanyahu, aşırı sağ partilerle iş birliği yapıp Kasım 2022 seçimlerini kazandı.

3- Netanyahu, ısrarla kabineyi aşırı sağ partiler koalisyonundan kurdu. Biden yönetiminin, Biden yönetimi yanlısı grubun (özellikle Lapid ve Gantz) yer aldığı bir hükümet kurma arzusuna sırt çevirdi. Bu yeni hükümet tutumunu açıklayınca, Amerika tarafından ağır ve alışılmadık eleştiri yağmuruna maruz kaldı. İki devletli çözümün korunması ve hükümetinde sertlik yanlısı olarak nitelendirilen bakanlarla iş tutmaktan vazgeçmesi gibi. Eleştiri tufanının en büyüğünü ise Netanyahu’nun yargı reformu politikaları oluşturmuştur. Yargı reformu genellikle içsel sorunlar olarak görülse de Amerika, Netanyahu’nun bu politikasını kamuoyu önünde eleştirmiş, ABD yanlısı partileri, Netanyahu’nun yargıyı domine etme adımlarına karşı çıkmaya teşvik etmiştir.

4- Yahudi muhalefeti Netanyahu’ya pek fazla zaman tanımadı. Çok hızlı ve güçlü bir şekilde Netanyahu karşıtı geniş protestolar patlak verdi. Yahudi varlığı böylesi protestolara pek alışık değildir. Sert bir şekilde iktidar mücadelesi belirdi. Yahudi varlığında hiç bu ölçekte görülmemiş yeni bir tablo ortaya çıktı. Hükümete ve yargıyı ele geçirmeye yönelik önlemlere karşı on binlerce insan protesto gösterileri düzenledi, göstericiler hükümet yetkililerinin evlerini kuşattı, sokakları kapattı, lastikleri ateşe verdi. Yahudi polisi Yahudilere karşı göz yaşartıcı gaz ve ses bombaları kullandı. İşler gittikçe daha da gelişmeye başladı. Bazı polis yetkilileri, göstericilerin zorla dağıtılması talimatına karşı geldi. Hükümet ile muhalefet arasındaki anlaşmazlık iyice kızıştı, Yahudiler iki karşıt kampa bölündü, sermaye Yahudi varlığından kaçmaya başladı, 50 büyük şirket ülkeden ayrıldı, yedek subaylar, hükümetin talimatlarına itaat edemeyeceklerini duyurdular... İktidar yanlıları ile muhalefet yanlıları arasında atmosfer her düzeyde çok gerildi. Biden yönetimi, Netanyahu’ya karşı Yahudi muhalefetini destekledi.

Üçüncüsü: Kaosa yakın bu durum karşısında Netanyahu, Yahudilerin saflarını arkasına toplamaya çalıştı ve Filistin arenasında zaten sürmekte olan yangına benzin dökmek için atağa geçti. Böylece Yahudilerin Mescidi Aksa’ya yönelik baskınlarının temposu arttı, Cenin ve Nablus’ta yeni katliamlar gerçekleşti. Netanyahu, iç durumu yatıştırma umuduyla Yahudilere Filistinlilere karşı tutumunun sert olduğunu göstermek istedi. Böylelikle yargıyı kendi lehine dizayn edebilecek, dolayısıyla uzun süredir hakkında Yahudi mahkemelerinde bekleyen ve Demoklesin kılıcı gibi başında sallanan tüm yolsuzluk suçlamaları düşecekti. Ancak öyle olmadı. Filistinlilerle tırmanan gerilim bumerang gibi geri tepti. Cenin mülteci kampı katliamına hemen Kudüs’te sekiz Yahudi öldürülerek karşılık verildi. Nablus katliamına Havara ve Eriha operasyonlarıyla misilleme yapıldı. Ardından Netanyahu’nun durumu çok daha kritik bir hal aldı. Özellikle Yahudi varlığı içinde daha ateşli bir muhalefetle karşılaştı. Muhalefet, Netanyahu’yu güvenlik zafiyetiyle suçladı, politikaları nedeniyle Yahudilerin daha fazla Filistin saldırılarına maruz kaldıklarını ileri sürdüler. Bu yüzden Netanyahu başka bir çözüm bulmak zorunda kaldı.

Dördüncüsü: Buna göre Netanyahu, Yahudi saflarını arkasında konsolide etmenin ve iktidarı korumanın bir yolu olarak İran’ı vurmak için hızla planında revizyona gitti. Bunun birkaç nedeni var. En önemlisi şunlar:

1- Filistinliler, Yahudi varlığına saldırıya karşılık saldırı ile yanıt verirken, çevre ve yakın ülkelerdeki hükümetler boyun eğiyor, etkili bir karşılık vermiyorlardı. Suriye, Irak ve hatta İran bile Yahudilerin saldırılarına yanıt vermiyordu. Geçtiğimiz günlerde İran, İsfahan kentinde bir askeri tesise insansız hava araçlarıyla düzenlenen saldırıdan Yahudi varlığını sorumlu tutmuş, ancak iki hafta sonra yanıt vermişti. Umman Denizi’nde bir Yahudi’ye ait bir gemiye insansız hava aracı ile sönük bir saldırı düzenlemişti. Saldırıda hiçbir insan yaralanmamış, gemide sadece hafif hasar meydana gelmişti. Öncesinde İran, Yahudi varlığını nükleer tesisleri sabote etmekle suçlamış, eski İran cumhurbaşkanı 10 milyar dolarlık bir zararın olduğunu söylemiş, yine de İran yanıt vermemişti vesaire... Yani Netanyahu, İran’ın herhangi bir saldırıya vereceği yanıtın küçük boyutta olacağını, dolayısıyla beklentilerine göre raundu kazanacağını tahmin ediyor, bu da saldırganlığına devam etmesi için onu cesaretlendiriyordu.

2- Nükleer meselesinde İran, sürekli uluslararası eleştirilere maruz kalmaktaydı. Müzakereler, büyük güçlerle nükleer anlaşmaya geri dönülmesini sağlayamamıştı. Yahudi varlığı, İran’ın nükleer eşiğe ulaşmasına izin veremeyeceğini açıklamıştı. Dolayısıyla bu, İran’ın nükleer tesislerine saldırılar düzenlemesi için büyük bir gerekçe oluşturmaktaydı. Bu bağlamda İran, Batının kırmızı çizgileri ihlal ettiği ve uranyum zenginleştirme derecesini artırma suçlamasına maruz kalmaktaydı. “Bilim ve Uluslararası Güvenlik Enstitüsü İran’ın yaklaşık 12 gün içinde bir nükleer silah yapmaya yetecek kadar yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu ve bir ayda dört nükleer silah üretebileceğini söyledi. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından sağlanan bilgileri analiz ettiği raporunda Enstitü, İran rejiminin üç ayda toplam yedi nükleer silah üretmeye yetecek kadar uranyum zenginleştirebileceğini belirtti.” (05.03.2023 El Arabiya)

Beşincisi: Dikkatlice incelendiğinde Netanyahu’nun bu konular üzerine odaklandığını, İran’a karşı güçlü saldırılar başlatmak için bu konuları istismar ettiğini görürüz. İran’a yönelik saldırılar, Yahudilerin iktidarı etrafında kenetlenmesini sağlayacak ve iç kaosa son verecekti. İç kaosa teslim olması durumunda ise iktidarını zayıflatabilirdi. Başka bir arenada güç ve ceberut parıltısını geri getirecek ve iç denklemi lehine çevirecek herhangi büyük bir eylemde bulunmamıştı. Görünüşe göre Washington, Netanyahu hükümetinin bu niyet ve planlarından haberdardı. Bu nedenle Netanyahu hükümetinin böyle bir adım atmasını engellemek için bir hızlı adım atmıştır. Şu an ki konjonktürdeki çıkarlarına göre Amerika, Çin meselesinin yanı sıra Rusya-Ukrayna savaşına ilgi duymaktadır. Bölgede İran ile Yahudi devleti arasında bir savaşla başını ağrıtmak istemiyor. Amerika, Netanyahu’nun kendi iç sorunlarını çözmek için İran’la savaş başlatmayı ciddi ciddi düşündüğünü görmüş, bu nedenle Biden’ı müdahale etmek zorunda bırakmıştı. Zira Amerika yaptığı birçok açıklamada kendini Yahudi devletinin güvenliğine adadığını duyurmuştu ve yukarıda da belirttiğimiz gibi Amerika artık başka savaşlarla meşguldü.

Altıncısı: Bu nedenle Amerikalı bu üst düzey askeri yetkililerin Yahudi varlığına yaptığı ziyaretler, Netanyahu’yu bu savaştan caydırmaya yönelikti. Ki Biden, Amerika’nın Çin ve Rusya-Ukrayna savaşı dışında hiçbir şeyle meşgul olmak istemediği bir dönemde müdahale etmek zorunda kalmasın. Yukarıda belirtildiği gibi Amerika’nın çıkarlarını sağlamaya yönelik bu ziyaretlere iki faktör eşlik etmiştir:

Birincisi: Amerika, nükleer açıklamaları yumuşatmak ve taltif etmek üzere Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Genel Direktörü’nü İran’a gönderdi. Ajansın Genel Direktörü, Amerikalı yetkililerin bölgeye yaptığı ziyaretler ile eş zamanlı olarak İran’ı ziyaret etti ve üst düzey İranlı yetkililerle görüştü. Ziyarette varılan anlaşmalardan duyduğu memnuniyeti ifade etti ve “Ayrıca İran ile çok yakında teknik görüşmelerin yapılacağını ve bazı izleme ekipmanlarının yeniden faaliyete geçeceğini söyledi.” (04.03.2023 Russia Today) Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Genel Direktörü’nün açıklaması dikkat çekici. 5 Mart 2023 tarihindeki El Cezire Net’e göre Netanyahu, “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Grossi dün Tahran’da “İsrail’in” İran nükleer tesislerine saldırmasının hukuka aykırı olduğunu söyledi. Grossi, değerli bir beyefendi ama değersiz bir şey söyledi.” ifadelerini kullandı.

İkincisi: İçeride Netanyahu’ya karşı yoğun protestoların olması. Amerika, Yahudi varlığının şu anda İran’a karşı bir savaş başlatmasını istemediği gibi Netanyahu’nun iç kaosa saplanıp kalmasını, protestoların güçlü ve ivmeli bir şekilde devam etmesini istiyor. Protestoların Netanyahu hükümetini devireceğini ve Yahudi varlığında Amerikan yandaşlarının yani Demokrat Parti yanlılarının yeniden iktidara geleceğini ümit ediyor... Özellikle Amerika’nın Yahudi varlığı içinde siyasi ve askeri alanda çok büyük etkisi var.

Yedincisi: Yukarıdaki belirtilenden, Amerika’nın büyük olasılıkla Netanyahu’nun İran’a karşı bir saldırı savaşı başlatmasını engelleyebilecek gibi görünüyor. Hele de Yahudi varlığı Amerika’nın desteği olmadan böyle bir savaşı yürütemeyecek kadar korkaksa.

ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللَّهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ “Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ve (mümin) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır.” [Ali İmran 112] Peygamberlerinden sonra Allah’ın ipi kopmuştur, insanların ipi onların gerçekliğidir. Bu bir açıdan böyledir... Öte yandan Netanyahu, İran’a yönelik böyle bir saldırı düzenlemeden ümidini keserse, Cumhuriyetçi Parti’deki efendilerine, muhalefet hareketlerinin ivmesini kaybettirecek başka bir saldırgan adım atmaları tavsiyesinde bulunmaya devam edecektir. Filistin arenasını daha da kızıştırmaktan veya Gazze Şeridi ya da Lübnan’ı vurmaktan başka çaresi kalmayabilir. Çünkü iktidar takıntısı var ve iktidarı bırakmayı da düşünmüyor. Sağcı partiler ve Yahudi dini sağcılardan oluşan bir koalisyon kurmuştur ve bunlar, her yerde Müslüman kanını dökmeye ondan daha çok susamışlardır. Bunun işaretleri belirmeye başladı bile. 09 Mart 2023 Perşembe günü “Sama News”ın bildirdiğine göre, “İşgal güçlerinin, Cenin’in Ceba kasabasına düzenlediği baskında 3 Filistinli şehit düştü. “İsrail” özel kuvvetleri, Cenin’in güneyindeki Ceba kasabasına baskın düzenlediler, çatılara keskin nişancılar yerleştirdiler ve içinde 3 gencin bulunduğu araca ateş açarak onları şehit ettiler... Bu özel kuvvetler geri çekilmeden önce direniş gruplarıyla çatışmaların ortasında kente askeri takviye geldi.” Aynı şekilde 10 Mart 2023 tarihinde France 24’nin aktardığına göre, (Kudüs AFP – “İsrail” ordusu ve Filistin Sağlık Bakanlığı’nın duyurduğuna göre, biri, Tel Aviv’de üç kişinin yaralandığı silahlı saldırının faili olmak üzere dört Filistinlinin hayatını kaybettiği şiddet sarmalının ertesi günü, Cuma günü işgal altındaki Batı Şeria’da İsrailli bir yerleşimci bir Filistinliyi öldürdü... Perşembe günü, polis kurşunuyla öldürülmeden önce bir Filistinli, Tel Aviv’in merkezindeki Dizengoff Caddesi’nde üç kişiyi yaraladı. Bugün “İsrailli” sağlık kaynakları, yaralılardan birinin durumunun “kritik” olduğunu bildirdi... Öte yandan “İsrail” polisi, Dizengoff operasyonunun faili olan “teröristi taşıdıkları şüphesiyle” biri Tel Aviv’in güneyindeki Ramla şehrinden diğeri Negev’deki (güney) Kseifa şehrinden olmak üzere iki kişinin tutuklandığını söyledi...”

Yahudi devletinin, çevresindeki Müslüman yöneticilerden emin olduğu için öldürdüğü ve tutukladığı besbelli!

Sekizincisi: Son olarak bölge yöneticileri arasında, bölgede pis bir tümör gibi yaşayan bu varlığın kökünü kazımak ve hatta caydırmak için çalışan hiçbir kimse yok. Dahası normalleşmek için yarışıyorlar! Bu nedenle o varlık, bekasına tehdit olarak gördüğü herhangi bir tehlikeyi bertaraf etmeyi ve sürekli genişlemeyi düşünmektedir. Bu tehlikeyi tek başına değil yöneticilerle iş birliğiyle ya da suskunlukları ile ortadan kaldırıyor! Bu varlık İslam toprağına, mübarek toprak Filistin üzerine kuruludur. Onunla ilişki savaş ilişkisi olmalıdır. Onunla normalleşmek büyük bir suçtur:

إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُم مِّن دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَن تَوَلَّوْهُمْ وَمَن يَتَوَلَّهُمْ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ “Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” [Mümtehine 9] Uygulanması gereken şeri hüküm budur ve bu hüküm, Müslüman ülkelerdeki yöneticiler uygulamak istemese de ya da sömürgeci efendileri de uygulamalarına izin vermese de bu ümmet canlı bir ümmettir, zulme uzun süre sessiz kalmayacaktır. Sessizliği aslanın kükremesinden önceki sessizliğidir. İslami hayatını yeniden başlatacak ve Allah’ın izniyle Raşidi Hilafeti kuracaktır. Halifesi ümmeti arkasına toplayacak, Yahudilerin yüzlerini kara etmek için İslam ordusuna önderlik edecek, Müslümanların daha önce Mescide girdikleri gibi yine girecek ve Yahudilerin ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir edecektir.

وَيَقُولُونَ مَتَى هُوَ قُلْ عَسَى أَنْ يَكُونَ قَرِيباً “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!” [İsra 51]

H.18 Şaban 1444
M.10 Mart 2023

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER