- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Soru Cevap
Hindistan-Pakistan ve Ateşkes
Soru:
ABD Başkanı Donald Trump Cumartesi günü Truth Social hesabından yaptığı açıklamada, “Amerika Birleşik Devletleri’nin arabuluculuğunda geçen uzun bir gecenin ardından, Hindistan ve Pakistan’ın tam ve derhal geçerli olacak ateşkes konusunda anlaşmaya vardığını duyurmaktan memnuniyet duyuyorum. Her iki ülkeyi de sağduyulu ve akıllıca bir yaklaşım sergiledikleri için tebrik ediyorum.” dedi. (11.05.2025 El Cezire) 22 Nisan 2025’te Hindistan yönetimindeki Cammu Keşmir’in Pahalgam bölgesindeki Baisaran Vadisi’nde turistleri hedef alan saldırının ardından Hindistan ve Pakistan arasındaki tansiyon yükselmişti. Saldırıda 25’i Hintli, 1’i Nepalli toplam 26 kişi hayatını kaybetmişti... Hindistan, 23 Nisan 2025 tarihinde, Pakistan’a karşı aldığı bir dizi yaptırım kapsamında 1960 tarihli İndus Suları Anlaşması’nı geçici olarak askıya aldığını duyurmuştu. Hindistan’ın İndus Suları Antlaşması’nı askıya almasına misilleme olarak, Pakistan da ikili ilişkileri düzenleyen 1972 tarihli Şimla Anlaşması’nı askıya aldığını açıklamıştı. 7 Mayıs 2025’te Hindistan, “Operasyon Sindoor” adını verdiği bir askeri operasyon başlattığını duyurmuş, ardından Pakistan da karşılık vermişti... Şimdi de Trump, ülkesinin arabuluculuğunda Hindistan ile Pakistan’ın tam ve hemen ateşkes konusunda anlaştıklarını duyurdu... Peki bu gerginlik ve çatışmanın asıl sebebi nedir? Hindistan’ın geçici olarak askıya aldığı İndus Suları Antlaşması tam olarak nedir? Amerika’nın, tıpkı ateşkesin sağlanmasında olduğu gibi saldırının başlamasında da bir parmağı var mıdır?
Cevap:
Bu sorulara net bir yanıt verebilmek için aşağıdaki hususlara göz atılması kaçınılmazdır:
1- Hindistan’da, Atal Bihari Vajpayee liderliğinde 1998-2004 yılları arasında iktidara gelen, 10 yıllık İngiltere yanlısı Kongre Partisi’nin iktidarının ardından 2014’te Narendra Modi liderliğinde tekrar iktidara gelen Hindistan Halk Partisi (Bharatiya Janata Party - BJP), ABD yanlısı bir partidir, ABD’nin Avrasya yani Çin’i çevreleme ve kuşatma stratejisinin bir parçasıdır... Amerika’nın Uzak Doğu’daki acil çıkarlarının, fanatik Hindu lider Modi’nin 2014’teki zaferinde etkili olduğu besbellidir ve halen de onu desteklediği görülüyor... Narendra Modi, 2019’da Keşmir’in ilhakından, 2014, 2017 ve 2020’de Çin’le yaşanan sınır çatışmalarına, Afganistan politikalarından Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nu baltalamaya kadar her daim ABD’nin çıkarlarına hizmet etmiştir.
2- 2014 yılında Modi’nin Hindistan’da iktidara gelmesinin ardından ABD, Çin’e uyguladığı baskıyı artırmak, onu çepeçevre kuşatmak, çevresindeki bölgeleri kontrol altına almasını engellemek ve onu kendi sınırları içine hapsetmek için Hindistan’ı etkili bir şekilde kullanmıştır... Bilindiği üzere Amerika, Çin’e ekonomik savaş açtı, Trump, Çin mallarına ağır gümrük vergileri getirdi. Trump, getirdiği bu ek gümrük vergileriyle Çin ekonomisini zayıflatmayı amaçlıyor. Basında, gümrük tarifelerindeki astronomik artışlar nedeniyle iPhone gibi dev teknoloji şirketlerinin üretim faaliyetlerini Hindistan’a taşıyacağına dair haberler yer aldı. “Financial Times gazetesinin haberine göre Apple şirketi, ABD’de satılan tüm iPhone telefonlarının montaj operasyonlarını Hindistan’a taşımayı planladığını açıkladı.” (26.04.2025 euronews) Böylece ABD, Çin’le mücadele stratejisinin bir parçası olarak, Hindistan’ı bölgede hem ekonomik hem de askeri bir güç olarak konumlandırmanın çabası ve gayreti içerisindedir.
3- ABD, bu stratejisi gereği, Hindistan’ın tamamen Çin’e yoğunlaşmasını sağlamak için bir yandan Hindistan’ı askeri ve ekonomik olarak güçlendirmeye çalıştığı gibi diğer yandan da Amerika yanlısı ve kuklası olan Hindistan ile Pakistan arasındaki anlaşmazlıkları gidermeye çalışmaktadır...
Stratejinin birinci ayağına gelince: ABD, Hindistan ve ordusuna, nükleer teknoloji transferi de dahil olmak üzere her türlü desteği sağlamıştır... Washington’daki Trump–Modi zirvesinde, Çin’le mücadele görüşmenin ana gündem maddesini oluşturmuştur: “İki lider ayrıca, Japonya ve Avustralya’nın da dahil olduğu Asya-Pasifik bölgesindeki ‘Dörtlü Güvenlik Diyalogu’nun (QUAD)’ güçlendirilmesi konusunu da ele aldı. Hindistan, Çin’in artan askeri faaliyetlerine karşı bir denge unsuru olarak görülen grubun liderlerini bu yıl içinde ağırlamaya hazırlanıyor. (14.02.2025 Reuters)
Stratejinin ikinci ayağına gelince, bu problemlerin en bariz ve belirgin olanı şunlardı:
A- Pakistan’ın sınırda bulunan askeri birlikleri, Hindistan’ın Pakistan sınırında konuşlanmış askeri birliklerini Çin cephesine kaydırmasına engel teşkil ediyordu. Bu yüzden ABD, Hindistan’ın Çin’e karşı özgürce ve rahatça hareket edebilmesini sağlamak ve askeri birliklerini, Pakistan sınırı yerine Çin sınırına kaydırmasına olanak tanımak için, Pakistan’dan, Hindistan sınırındaki askeri birliklerinin Pakistan Talibanı ile savaşmak üzere Veziristan’daki aşiret bölgelerine, Belucistan Kurtuluş Ordusu ile savaşmak için de Belucistan ve Afganistan sınırına kaydırılmasını istedi. ABD daha sonra Hindistan’ın Pakistan’la mücadeleden geri durup Çin’le mücadeleye yoğunlaşmasını sağlamak amacıyla, Pakistan’dan Hindistan’a taviz üstüne taviz vermesini talep etti. Bundan ötürü, daha önce de belirtildiği üzere Pakistan, Hindistan sınırındaki askeri birliklerinin önemli bir kısmını geri çekerek, bunları, iç çatışmalarda cihatçı gruplara karşı kullandı... Afganistan’da Taliban ile çatışmaya başladı.
B- Keşmir anlaşmazlığı. Hindistan, 05 Ağustos 2019 tarihinde Keşmir’i ilhak etti. 18 Ağustos 2019 tarihinde yayınladığımız soru cevapta şöyle dedik:
“11 Eylül 2001 olaylarından kısa bir süre sonra, Bush yönetimi Hindistan’a yoğunlaştı. ABD, Hindistan ile nükleer iş birliği anlaşması dahil olmak üzere ABD programları doğrultusunda Hindistan ile Çin arasındaki askeri dengesizliği gidermek için bir dizi inisiyatif başlattı...
- Amerika, Keşmir’deki Hindistan-Pakistan geriliminin Hindistan’ın Çin’le mücadelesini sekteye uğrattığını gördü... Bu yüzden ABD, iki ülke arasında yaşanan bu gerilimi düşürmek amacıyla Hindistan ile Pakistan arasında bir normalleşme süreci başlattı. Başlatılan bu normalleşme sürecinden, Keşmir yüzünden birbirleriyle savaşan Hindistan ve Pakistan kuvvetlerinin nötralize edilmesi ve bu iki ülke enerjisinin Çin’in yükselişinin kısıtlanması amacıyla ABD ile iş birliğine yönlendirilmesi hedeflenmiştir. ABD, Keşmir’in Hindistan’a ilhakının, Keşmir’i askeri yolla geri almasını önlemek ve konuyu diyalog masasına taşımak için Pakistan rejimine yapılan baskının, tıpkı Yahudi varlığının, Filistin topraklarında dilediği şekilde işgal ve ilhak faaliyetlerini sürdürdüğü halde Abbas yönetimi ve Arap ülkelerinin Yahudi devlet ile askeri çatışmaya girmemesi örneğinde olduğu gibi, sorunu ortadan kaldıracağını ve aralarındaki askeri çatışmayı önleyeceğini düşünüyordu! Böylece Modi, Cammu Keşmir’i ilhak etme ve demografik yapıyı değiştirme planını uygulamaya koydu ve nihayetinde 5 Ağustos 2019’da, Keşmir’e özel statü tanıyan Anayasa’nın 370. Maddesi’ni iptal etme kararını aldı...” ABD, Keşmir ilhak edilince Müslümanların Keşmir’i unutacağını ve şu an Amerikan çizgisinde hareket eden Hindistan ile Pakistan arasında artık herhangi sorun yaşanmayacağını sandı. Fakat ABD ve Hindistan’ın ya unuttuğu ya da bilerek görmezden geldiği bir şey var. Keşmir, Müslümanların kalbinde özel bir yere sahiptir ve Allah’ın izniyle bir gün yeniden özgürlüğüne kavuşacaktır...
C- Hindistan ve Pakistan arasındaki su paylaşımı sorunu. Hindistan mevcut İndus Suları Anlaşması’nın revize edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Hindistan, uzun süredir, hızlı nüfus artışını gerekçe göstererek, 1960 yılında Dünya Bankası arabuluculuğunda dokuz yıl süren müzakerelerin ardından imzalanan İndus Suları Anlaşması’nın yeniden gözden geçirilmesini talep etmektedir. India Today gazetesinin haberine göre, “Hindistan, Chenab Nehri üzerindeki Baglihar Barajından Pakistan’a olan su akışını durdurdu. İsmi açıklanmayan bir kaynağa dayandırılan haberde, Yeni Delhi’nin Jhelum Nehri üzerindeki Kishanganga Barajından da su akışını kesmeyi planladığı öne sürüldü.” (05.05.2025 Anadolu Ajansı) Hindistan’ın anlaşmayı tek taraflı askıya alması ve yıllardır sürdürdüğü revizyon talebi dikkate alındığında, Modi hükümetinin Bahalgam saldırısı sonrası anlaşmayı askıya alma adımı, Pakistan’a baskı yapmak ve onu revizyon talebini kabul etmeye zorlamak için yapılmış bir hamle olarak değerlendirilebilir. “Son yıllarda, Hindistan Başbakanı Narendra Modi hükümeti, su antlaşmasını yeniden müzakere etmek için girişimlerde bulundu. Hindistan ve Pakistan, Kishanganga ve Ratle hidroelektrik santrallerinin su depolama hacimlerine ilişkin teknik ve hukuki uyuşmazlıklarını gidermek için Lahey’deki Uluslararası Daimî Tahkim Mahkemesi’ne başvurdular...” (27.04.2025 Arabi21)
İndus Suları Antlaşması (ISA), Hindistan ile Pakistan arasında su dağılımını düzenleyen uluslararası bir anlaşmadır; Dünya Bankası’nın garantörlüğünde 19 Eylül 1960 tarihinde Karaçi’de imzalanan bu anlaşma, iki ülke arasındaki su diplomasisinin temel çerçevesini oluşturmaktadır. Anlaşma, Batı nehirlerinin (İndus, Jhelum ve Chenab) sularının kontrolünü Pakistan’a, doğu nehirlerinin (Ravi, Beas ve Sutlej) sularının kontrolünü ise Hindistan’a verdi.
D- Keşmir’deki cihatçı gruplar. Keşmir’deki cihatçı hareketler, Hindistan’da güvenlik kaygılarına yol açması üzerine Amerika, Hindistan’ın bu hareketlerin Keşmir’deki uzantılarına yönelik bir operasyon başlatmasına zemin hazırlamak ve Pakistan yönetimini de ülke içindeki benzer gruplara karşı düzenlenecek bu operasyona dahil etmek için bölgede sanal bir savaş tezgahlamak istemiştir... Bu işlem iki safhada gerçekleştirmiştir:
Birincisi: Keşmir’de bir saldırı tezgahlayıp suçu Keşmir’deki grupların üzerine yıkmak, sonra da saldırıyı, bu grupların Pakistan’daki merkezlerine büyük çaplı bir askeri operasyon düzenlemek için bir bahane olarak kullanmak... Keşmir’deki cihatçı hareketleri destekledikleri bahanesiyle sürgün etmek ya da öldürmek için Keşmirli Müslümanlara ve Keşmir’deki hareketlerin kökenlerine karşı bir askeri operasyon düzenlemek. Nitekim Yahudiler de Gazze’de direnişe destekledikleri gerekçesiyle Gazzelilere yönelik katliamlar işlemektedir... Sonra da saldırıyı bu hareketler gerçekleştirdiği gerekçesiyle Pakistan rejimini köşeye sıkıştırarak Keşmir’e destek vermesinin önüne geçmek!
Böylece Hindistan, Amerika’nın emri ve yönlendirmesiyle Keşmir’de düzmece bir saldırı tezgahlamıştır... Saldırının düzmece olduğunun kanıtı şudur:
- 22 Nisan 2025’te Hindistan yönetimindeki Keşmir’in Pahalgam bölgesindeki Baisaran Vadisi’nde turistleri hedef alan, Hindistan’ın Pakistan destekli bir silahlı grup tarafından gerçekleştirildiğini öne sürdüğü ama Pakistan’ın bu iddiayı kesin bir dille reddettiği bu saldırı, ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in Yeni Delhi’de bulunduğu bir sırada gerçekleşti. “ABD Başkan Yardımcısı J. D. Vance, bugün pazartesi günü Hindistan’a geldi. Dört günlük ziyareti çerçevesinde Başbakan Narendra Modi ile görüşmeler gerçekleştirecektir” (21.04.2025 Bahreyn Haber Ajansı) Hindistan’ın, ABD’li yetkilinin Yeni Delhi’de bulunduğu bir sırada Pakistan’a karşı İndus Suları Anlaşması’nın askıya alınması da dahil olmak üzere tüm ön tedbirlerini alması, Amerika ile tam bir uyum içinde hareket ettiğini göstermektedir. Tüm bunların sadece bir tesadüften ibaret olduğunu varsaymak kesinlikle doğru değildir.
- Hindistan hükümetinin, 22 Nisan saldırısından hemen sonra henüz hiçbir soruşturma veya araştırma yapmadan dakikalar içinde Pakistan’ı suçlaması, Pakistan’ın uluslararası bir soruşturma talebine rağmen Hint medyasının hemen Leşkeri Tayyibe (LET) örgütünün bir kanadı olan Direniş Cephesi’ne işaret etmesi, Direniş Cephesi’nin ise saldırıyı reddetmesi, tüm bunlar, saldırının “kurgulanmış” bir saldırı olduğuna ortaya koymaktadır. “Direniş Cephesi (TRF), saldırının sorumluluğunu ilk olarak sosyal medya üzerinden üstlendi; ancak daha sonra “siber saldırıya” uğradığı gerekçesiyle açıklamasını geri çekti.” (30.04.2025 24.ae)
Ardından ikinci aşama başladı. Hindistan, 6 Mayıs 2025 akşamı Pakistan’a karşı füze saldırısı düzenledi. Hindistan, alışılageldiği üzere yalnızca Pakistan yönetimindeki Keşmir’i değil, bu sefer Pencap bölgesindeki noktaları da hedef aldı. Pakistan, Hindistan’ın iç kesimlerindeki hedeflere misilleme yapmak yerine, yalnızca sınır çatışmalarıyla ve sınırda Hint uçaklarını düşürmekle karşılık verdi. Hindistan ise Pakistan’a yönelik saldırının etkisini hafifletmek amacıyla, Pakistan ordusuna ait hedeflerin vurulmadığını, yalnızca “teröristlerin” hedef alındığını savundu. (07.05.2025 Arapça TV) İki taraf arasındaki çatışmalar giderek şiddetlendi. “Hindistan ve Pakistan askeri güçleri arasında, Keşmir Kontrol Hattı boyunca şiddetli çatışmalar yaşandı. Hint medyasının aktardığına göre, Kontrol Hattı boyunca patlama sesleri duyuldu ve taraflar arasında can kayıpları olduğu bildiriliyor.” (09.05.2025 El Arabiya) Hindistan, 3 uçağının düşürüldüğünü kabul etti ve kontrolündeki Keşmir’de Pakistan saldırıları sonucunda 7 sivilin hayatını kaybettiğini duyurdu. Pakistan, yaptığı açıklamada, üçü Fransız Rafale tipi olmak üzere 5 Hint savaş uçağını ve 25 Yahudi varlığı yapımı insansız hava aracını düşürdüğünü duyurdu. Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Hindistan’ın Pakistan mevzilerine düzenlediği saldırıya karşılık olarak 10 Hint savaş uçağını düşürebilirdik, ancak ordu komutanları ölçülü davranarak yalnızca 5 savaş uçağını düşürdüler...” (07.05.2025 Şarku’l Avsat) Pakistan Ordu Sözcüsü Ahmed Şerif Chaudhry, “Bunyan-un-Marsoos Operasyonu kapsamında Hindistan’da 26 askeri hedefi vurduğunu belirterek, Pakistan’a ait onlarca SİHA’nın Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi de dahil olmak üzere Hindistan’daki büyük şehirlerin üzerinde uçuş gerçekleştirdiğini ifade etti.” (10.05.2025 Sky news) Mevcut göstergeler, Pakistan’ın Hindistan’a karşı büyük ölçekli bir saldırı başlatma, Hindistan ile çatışmaya girme ve onu yenme kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor. Ne var ki ABD’nin ipleri elinde tutması, böylesi bir cesur adımı atmasına, Hindistan’a ezici bir darbe indirmesine ve Amerika’nın uşağı Modi’yi alaşağı etmesine müsaade etmemiştir... Amerika’nın baskısıyla Pakistan’daki işbirlikçi rejim, Hindistan’ın saldırganlığına karşı cılız bir yanıt vermiş olsa da, bu kısıtlı misilleme dahi Pakistan’daki Müslüman askerlerin eşsiz kahramanlığını ve savaşma motivasyonlarının ne denli güçlü olduğunu ortaya koymuştur. Pakistan rejiminin Amerika ile iş birliği yapmasına ve ordunun hareket serbestisinin kısıtlanmasına rağmen, bu Müslüman ordu, daha önce belirttiğimiz üzere, müşrik düşmana kayda değer zayiat verdirmiştir... Tüm bu gelişmeler, ABD’yi savaş planını başlattığı gibi bitirmeye, saldırıyı da başlattığı gibi durdurmaya sevk etmiştir. Ardından savaş planını, kuklası iki rejim olan Hindistan ile Pakistan arasında kıvrak ve pis bir siyasi pazarlığa dönüştürmüştür...
4- Bu nedenle Hindistan’ın saldırılarının başlamasından tam dört gün sonra 10 Mayıs 2025’te, ABD’nin direktifiyle taraflar arasında ateşkes ilan edilmiştir. ABD Başkanı Trump, aynı gün 10 Mayıs 2025’te Truth Social hesabından yaptığı açıklamada “Amerika Birleşik Devletleri’nin arabuluculuğunda geçen uzun bir gecenin ardından, Hindistan ve Pakistan’ın tam ve derhal geçerli olacak ateşkes konusunda anlaşmaya vardığını duyurmaktan memnuniyet duyuyorum. Her iki ülkeyi de sağduyulu ve akıllıca bir yaklaşım sergiledikleri için tebrik ediyorum. Bu konudaki dikkatiniz için teşekkürler.” ifadelerini kullandı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da 10 Mayıs 2025’te X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, “Son 48 saat içerisinde ABD Başkan Yardımcısı James David Vance ve ben, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, Pakistan Kara Kuvvetleri Komutanı Asim Munir ve Pakistan Ulusal Güvenlik Danışmanları Ajit Doval ve Asim Malik de dahil olmak üzere üst düzey Hint ve Pakistanlı yetkililerle görüştük. Hindistan ve Pakistan hükümetlerinin derhal ateşkes ilan etme ve tarafsız bir yerde geniş bir konu yelpazesi üzerinde görüşmelere başlama konusunda anlaştıklarını duyurmaktan mutluluk duyuyorum. Başbakan Modi ve Şerif’i barış yolunu seçmedeki bilgelikleri ve devlet adamlıklarından dolayı kutluyoruz” ifadelerine yer verdi.” Diğer bir deyişle, Amerika, komuta kademesinin kendisine olan bağlılığına ve sadakatine rağmen Pakistan ordusunun gösterdiği cesareti ve sergilediği kahramanlığı yeterince takdir etmemiş ve dolayısıyla Modi’nin savaşı sürdürmesi durumunda Amerika’nın Çin’le mücadeledeki taleplerini yerine getirmek şöyle dursun iktidarını kaybetmesinden korkmuştur! Bu sebeple, savaşı durdurma talimatı vererek, kendine sadık ve uşağı iki rejim arasında yapılacak müzakerelerle amaçlarına ulaşmak için siyasi kurnazlık yoluna gitmiştir!
5- Sonuç olarak, Hizb-ut Tahrir, başta Pakistan halkı olmak üzere tüm Müslümanları, İslam ve Müslümanların düşmanlarıyla özellikle Hindistan’daki Hindu müşrikler ve Filistin’deki Yahudilerle yürütülen siyasi pazarlıklar ve entrikaların, hele de şu an olduğu gibi sömürgeci kafir Amerika’nın kontrolünde yürütülüyorsa, hiçbir hayır getirmeyeceği konusunda uyarmaktadır. Çünkü bu güçler, her an ve her yerde Allah ve Rasûlü’ne savaş açmış durumdadırlar. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, bize, onlarla savaşacağımızı ve onlara karşı zafer elde edeceğimizi müjdelemiştir. Ve bunda büyük bir sevabın olduğunu haber vermiştir... Müslim’in Nafi’ kanalıyla İbn Ömer’den rivayet ettiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
لَتُقَاتِلُنَّ الْيَهُودَ فَلَتَقْتُلُنَّهُمْ “Yahudilerle savaşacaksınız ve onları alabildiğine öldüreceksiniz” Ahmed ve Nesâî’nin Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in kölesi Sevban’dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
عِصَابَتَانِ مِنْ أُمَّتِي أَحْرَزَهُمَا اللهُ مِنَ النَّارِ؛ عِصَابَةٌ تَغْزُو الْهِنْدَ، وَعِصَابَةٌ تَكُونُ مَعَ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِمَا السَّلَام “Ümmetinden iki topluluk vardır ki, Allah Teâlâ onları ateşten korumuştur. Birincisi Allah yolunda Hind diyarındaki kâfirlerle savaşan topluluk, ikincisi ise ahir zamanda Meryem oğlu İsa Aleyhisselâm ile birlikte olan topluluktur.” Dolayısıyla Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi uyarınca Filistin’deki Yahudilerle savaş, onları öldürmek, Hindistan’a gazve düzenlemek ve oralarda İslâm’ın muzaffer kılmak, Allah’ın izniyle mutlaka vuku bulacaktır. Bu, Sadık el-Masdûk (Doğru olan ve doğruluğu da tasdiklenmiş) olan Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bir buyruğudur. Ne var ki, Allah Azze ve Celle, bizler tembel tembel miskin miskin otururken melekler aracılığıyla bize gökten zafer indirmeyecektir. Aksine çalışıp çabalamalıyız, gayret göstermeliyiz, yaptığımız her işte samimi ve dürüst olmalıyız. İşte böyle olursak, Allah’ın izniyle Allah’ın yardımı, hiç kuşkusuz mutlaka gelecektir. Pakistan halkı hakkında iyimseriz. Zira Pakistan, köklü İslami geçmişi, derin dini aidiyeti olan güçlü bir İslam ülkesidir. Ordusu Allah yolunda cihada aşıktır. Pakistan’daki Müslümanların Hilafet’i ikame etme özlem ve arzuları gün geçtikçe artmaktadır. Allah’ın izniyle, halkına yalan söylemeyen öncü olan Hizb-ut Tahrir’in zafere ulaşmasına ramak kalmıştır. İçinde yaşadığımız bu ceberut saltanattan sonra Raşidi Hilafet’in kurulmasıyla Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi mutlaka tahakkuk edecektir. Ahmed’in Müsnedi’nde Huzeyfe ibn Yemân’dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ. ثُمَّ سَكَتَ “Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra sustu.” O gün müminler sevineceklerdir.
وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]
H.17 Zilkade 1446
M.15 Mayıs 2025