- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Soru Cevap
Süveyda’daki Gelişmeler
Soru:
Axios sitesinin haberine göre, İsrail Stratejik Planlama Bakanı Ron Dermer ile Suriye Dışişleri Bakanı Esad Eş Şeybani, Paris’te ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın arabuluculuğunda üst düzey bir görüşme gerçekleştirdi. (25 Temmuz 2025) Suriye’nin güneyinde yer alan ve nüfusunun çoğunluğunu Dürziler’in oluşturduğu Süveyda ilinde, 12 Temmuz 2025’ten bu yana geçen son birkaç gün içinde huzursuzluklarda belirgin bir artış yaşandığı gözlendi. Yahudi varlığı, Suriye’nin iç işlerine müdahale ettiğini açıklamakla kalmayıp, saldırgan tutumunu sürdürerek başkent Şam’da Başkanlık Sarayı çevresini, Savunma Bakanlığı’nı ve Genelkurmay Karargahı’nı vurdu... Soru şu: Süveyda bölgesinde yaşanan gelişmelerin aslı nedir? Yahudi varlığının Süveyda bölgesine ve genel olarak Suriye’nin güneyine yönelik planı nedir? ABD, Yahudi varlığının bu planını destekliyor mu? Bütün bunların, Suriye rejimi ile Yahudi varlığı arasında özellikle Azerbaycan’da gerçekleştiği söylenen normalleşme görüşmeleriyle bir bağlantısı var mıdır? Ve Paris’te yapıldığı belirtilen görüşmelerle bir ilişkisi var mıdır? Allah mükafatınızı artırsın.
Cevap:
Yukarıdaki soruların cevabını açıklığa kavuşturmak için aşağıdaki hususlara bir göz atmak gerekiyor:
1- Suriye’deki Dürzi sayısının 700 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Çoğunlukla Suriye’nin güneyinde, özellikle de Süveyda ilinde yaşıyorlar. Bir bölümü de Lübnan’da yaşıyor ve sayılarının 250 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Yaklaşık 140 bin olduğu tahmin edilen bir diğer grup ise Filistin’in kuzeyinde ve Golan Tepeleri’nde yaşıyor. Yahudi varlığı, işgal altındaki topraklarda yaşayan Dürzilere vatandaşlık verdi ve bunun üzerine içlerinden bir kısmı Yahudi varlığı ordusuna katıldı... Dolayısıyla Yahudi varlığı, Suriye’ye müdahale etmek için onları bir koz olarak kullanmaktadır. Nitekim geçtiğimiz Şubat ayının sonlarından itibaren Yahudi varlığı, başkent Şam’ın yanı başındaki Caramana mahallesi ve Sahnaya semtinde onları kışkırtarak fitili ateşlemiştir... 12 Temmuz 2025’te başlayan son Süveyda olaylarında, Yahudi varlığı Dürzileri desteklediğini ve onları kendi çıkarları için kullandığını açıkça duyurdu. Dürzilerden oluşan çeteler, Süveyda ilinde yaşayan Müslüman bedevilere karşı şiddet eylemlerinde bulunarak yüzlercesini öldürdüler. Yahudi varlığı Başbakanı Benjamin Netanyahu, 17 Temmuz 2025 tarihinde Yahudi televizyon kuruluşları başta olmak üzere çeşitli medya organlarında yayınlanan konuşmasında “Golan Tepeleri’nden Cebel ed-Düruz bölgesine kadar olan alanı silahsızlandırmak ve Suriye’deki Dürzileri korumak olmak üzere iki politika belirlediklerini” ifade etti. Yahudi varlığı Savaş Bakanı Yisrael Katz da, 16 Temmuz 2025’te X platformundan Suriye’ye tehditler savurarak “Şam’daki uyarılar sona erdi. Şimdi acı verici darbeler gelecek” dedi. Katz, “IDF, Süveyda’da Dürzileri hedef alan tüm güçleri sahadan temizleyene kadar operasyonlarını yoğunlaştıracak” ifadelerini kullandı. Yahudi varlığı ordusu sözcüsü, X sosyal medya platformunda yaptığı açıklamada, “Ordunun, Suriye rejimine ait askeri hedefleri vurmaya devam ettiğini, az önce de Şam’da Genelkurmay Başkanlığı karargahının girişine hava saldırısı düzenlediğini duyurdu. Aynı gün Yahudi varlığı ordusu Radyosu, “Dün geceden bu yana Suriye’de yaklaşık 160 hedefin vurulduğunu, bunların çoğunun Süveyda bölgesinde “Suriye güvenlik güçleri ve Bedevilere karşı” olduğunu ve bir kısmının da başkent Şam’da bulunduğunu” açıkladı. Ayrıca Şam’da Genelkurmay Başkanlığı’nın yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Savunma Bakanlığı’nın da vurulduğunu duyurdu.
2- Böylelikle Yahudi varlığının hedeflerini ve politikasını son derece açık bir şekilde ilan ettiği, Suriye’ye yönelik bu politikasını hayata geçirmek üzere Dürzileri araçsallaştırdığı, sanki onların durumunun Suriye rejiminin değil de kendisinin umurundaymış gibi bir hava yarattığı, adeta bu bölgeyi Suriye’den üstü kapalı bir şekilde koparıp bölgenin yeni ağası olmanın hesaplarını yaptığı görülüyor. Yahudi varlığının Beşşar Esed rejimi döneminde de Suriye’deki askeri operasyonlarını kesintisiz sürdürdüğü, ancak bu saldırılar için Dürzilerden ziyade İran’ın ülkedeki varlığını ve yandaşlarını bir gerekçe olarak kullandığı biliniyor. Nitekim bu bahaneyle, rejime kendi milisleriyle payandalık yapan İran’ın ve Suriye rejiminin sayısız askeri merkezini yerle bir etti. Hatta Şam’daki İran konsolosluklarını vurarak çok sayıda üst düzey İranlı komutanı öldürdü. 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed’in ülkeden kaçtığı gün, Yahudi varlığı art arda günler boyu süren yoğun hava saldırıları düzenleyerek Suriye’de yüzlerce askeri hedefi vurdu. Herhangi bir misilleme veya direnişle karşılaşmayınca daha da şımaran Yahudi varlığı, saldırılarını sürdürdü. İlerleyerek yeni Suriye topraklarını işgal etti. Başkent Şam’ın 25 kilometre dibine kadar dayanarak Cebel eş-Şeyh’i (Hermon Dağı) ele geçirdi ve 1974 tarihli ‘Güçlerin Çekilmesi ve Ateşkes Anlaşması’nı paçavraya çevirdi. Kısacası Yahudi varlığı, azınlıklar ve özellikle de Dürziler kozunu kullanarak Suriye’nin güneyini silahtan arındırılmış, güvenli bir tampon bölge haline getirmek istemektedir.
3- Bu gelişmelerin ardından Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, 17 Temmuz 2025 sabahı Suriye televizyonu ve diğer Arap kanallarından canlı yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında şunları söyledi: “Bölgeyi belirsiz bir kaderden kurtaran Amerikan, Arap ve Türk arabuluculuğunun etkili müdahalesi olmasaydı, iki zorlu seçenekle karşı karşıya kalacaktık... Dürzi halkımız ve onların güvenliği pahasına, İsrail varlığıyla açık bir savaşa girmek –ki bu, Suriye’yi ve tüm bölgeyi istikrarsızlığa sürüklemek olurdu. Diğer seçenek ise, Dürzi ileri gelenlerinin ve şeyhlerinin aklıselimle hareket ederek, dağın onurlu halkının itibarını zedelemek isteyenlerin aksine, ulusal çıkarları önceliklendirmelerine olanak tanımaktı.” Ahmed Eş Şara, 19 Temmuz 2025’te ikinci bir konuşma daha yaptı. Suriye Haber Ajansı’nın geçtiği ve televizyonların canlı yayınladığı konuşmasında Eş Şara şöyle dedi: “Suriye devleti, zor koşullara rağmen durumu yatıştırmayı başardı. Ancak İsrail müdahalesi durumu yeniden tırmandırdı ve Şam’ın güneyine ve hükümet kurumlarına yönelik yoğun bombardıman sonucunda ülkeyi, istikrarını tehdit eden tehlikeli bir aşamaya sürükledi. Bu olayların ardından ABD’li ve Arap arabulucular bu karmaşık koşullar altında durumu yatıştırmak amacıyla müdahalede bulundu.” Dolayısıyla Ahmed Eş Şara, başta Yahudi varlığına kol kanat geren ve destekleyen ABD olmak üzere diğer ülkelerin müdahalesine bel bağlamaktadır. Bu ise, ABD’nin Eş Şara üzerinde bir yol bulmasına neden olacaktır!
4- Sonrasında olaylar büyüdü ve Yahudilerle Hikmet el-Hicri arasındaki karanlık ilişki de iyice gün yüzüne çıkmaya başladı. Süveyda’nın yönetimini tamamen ele geçiren El Hicri, ‘cemaat dayanışması’ ve ‘şehit ailelerine sahip çıkma’ retoriği arkasına sığınarak, Carbu, Bel’us ve El Hanavi gibi muhalif figürleri tasfiye harekâtına girişti. Hikmet el-Hicri fraksiyonu, Süveyda’nın en büyük güruhu olduğu ve diğer fraksiyonları domine ettiği için, Cerbu ve el-Bel’us gibi muhalif seslerin, Suriye devleti içinde kalma talepleri pek ses getirmemiştir. Hatta sahada esameleri bile okunmamaktadır. Çünkü çatışmaların fitilini ateşleyen, Şam’la yapılan anlaşmalardan çekilen Hikmet el-Hicri’dir. El Hicri akımı, Süveyda’da söz sahibidir. Carbu ve El Hanavi gibi diğer Dürzi liderleri dikkate almadan, Dürzi cemaatinin ruhani liderliği adına açıklamalar yapmaktadır. Yahudi varlığıyla doğrudan temas halinde olduğu gün gibi aşikârdır ve onlarca Dürzi’yi ziyaret için Yahudi varlığına gönderdiği biliniyor. Hikmet el-Hicri, Dürzilerin Ruhani Liderliği adına yaptığı bir açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Özgür dünyanın ve onun etkili güçlerinin dikkatine sesleniyoruz. Bu çağrımızı ABD Başkanı Donald Trump’a, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a, Ürdün Kralı II. Abdullah’a ve dünyada etkisi olan herkese yöneltiyoruz: Süveyda’yı kurtarın! (17.07.2025 Anadolu Ajansı) Yahudi varlığı, işgal altındaki topraklarda yaşayan Dürzilerin Suriye’deki çatışmalara katılması için sınır kapılarını ardına kadar açtı...! Russia Today (RT), 19 Temmuz 2025 tarihinde aralarında Yahudi ordusunda askerlik yapanların da olduğu yaklaşık 2000 Dürzinin, sadece bir gün içinde Suriye’deki savaşa katılmak istediklerini açıkladıklarını aktardı.
5- Şam hükümetinin, Süveyda ve Suriye’nin güneyinde yaşanan olaylar dizisinde kendisini en zayıf halka konumuna düşürdüğünü belirtmek gerekir. Kaldı ki Şam yönetimi, ortada bir devlet yokmuş gibi Suriye’nin güneyine girerek katliam işleyen ve tutuklamalar yapan Yahudi varlığının hem Şam yönetimine hem de askeri unsurlarına yönelik gerçekleştirdiği operasyonlarına karşı pasif ve kayıtsız bir tutum sergiledi. Devletin bu tepkisizliği ve kayıtsızlığı, Amerikan Başkanı’nın Şam’ın İbrahim Anlaşmaları’na katılması çağrısını desteklediğini açıklayan Erdoğan’ın tavsiyelerinden kaynaklandığı belirtiliyor. (06.07.2025 Şark’ul Avsat) Nitekim Erdoğan, Azerbaycan’da Eş Şara hükümeti ile Yahudi varlığı arasındaki temaslara aracılık ettiği de ifade ediliyor... Böylelikle, Ahmed eş‑Şara hükümeti, Süveyda krizinin en kırılgan halkası haline gelmiştir. Çatışmaları ayırmak için bölgeye giren Şam yönetimi, Yahudi varlığının Genelkurmay Başkanlığı’nı hedef alan ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na kadar ulaşan bombardımanları nedeniyle onur kırıcı bir şekilde geri çekilmek zorunda kaldı. Ardından Amerika ile sözüm ona Arap-Türk arabuluculuğu devre girdi. Güvenlik güçleri bölgeye ancak bu sayede geri dönebildi. Ancak bu kez ordunun değil, İçişleri Bakanlığına bağlı hafif silahlı güçlerin bölgeye geri döndüğü görüldü. Ancak daha sonra, bu hükümet birliklerinin aslında Süveyda’ya hiç girmediği, sadece Arap aşiretlerinin kente yönelik saldırılarını durdurmakla görevlendirildikleri anlaşıldı. Diğer bir deyişle hükümet güçleri, ilin çeperlerinde konuşlandırılıp kente girmemişlerdir. Daha da önemlisi, Yahudi varlığı söz konusu hükümet güçlerinden aşiretlerin Süveyda’ya saldırılarını engellemelerini istemiştir. Taraflar arasında varılan her anlaşmanın, isyancı olarak nitelendirilen Hikmet el-Hicri tarafından bozulduğu görüldü. El-Hicri’nin sürekli yeni taleplerde bulunması, hükümeti defaatle yeni bir anlaşma metni hazırlamak zorunda bıraktı. Öyle ki, son bir hafta içinde hazırlanan anlaşma sayısı dörttür. Ahmed Eş Şara hükümeti, yürüttüğü görüşmeler sonucunda aşiret mensubu silahlı unsurları daha kente girmeden Süveyda’dan çıkardı. Daha sonra Süveyda’da yaşayan aşiretleri şehir dışına sürdü. Yüzlerce Müslüman aileyi Süveyda’dan sürüp Dera’daki barınma merkezlerine yolladı. Ki bu, Hikmet el-Hicri’nin de yaptığı bir şeydir. “Bölgedeki çatışmaların, Dürzi liderlerden Hikmet el-Hicri’ye bağlı bir grubun, Sünni Bedevi aşiretlerine yönelik hak ihlallerinde bulunup bazı aileleri yerinden etmesi üzerine cuma günü yeniden şiddetlendiği bildirildi.” (21.07.2025 Anadolu Ajansı) Yeni Suriye hükümeti, pratikte ABD’nin dikte ettiği koşullarla ülkeyi yönetmeyi kabul ettiğini, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın belirlediği yol haritası doğrultusunda hareket ettiğini kanıtladı!
6- Suriye’deki gelişmeler dikkatle incelendiğinde, Amerika’nın ülkeyi bir plan çerçevesinde yönettiği görülür. Bu plan, Trump’ın gelişiyle birlikte ivme kazanmış olsa da bugünün planı değildir. Zira “ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da gerçekleşen görüşme sırasında “İsrail” Başbakanı Benjamin Netanyahu’dan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile olan sorunlarını ‘çözmesini’ ve Türkiye’ye karşı ‘makul davranmasını’ istedi.” ABD Başkanı Trump, Netanyahu ile gerçekleştirdiği görüşme esnasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan iyi ilişkilerine değindi. Trump, “Erdoğan ile harika ilişkim var. Ben ondan hoşlanıyorum ve o da benden hoşlanıyor. Şimdi basın buna çok kızacak... Başbakan Netanyahu’ya, ‘Bibi eğer Türkiye ile bir problem olursa, merak etme o sorunları aşarız dedim. Türkiye ve liderleri ile çok iyi bir ilişkimiz var. Bir sorun olmaz. Türkiye ile herhangi bir sorunun olursa çözeriz, sorun olmaz. Tabii makul bir şey olması lazım yine de’, dedim” ifadelerini kullandı... (08.04.2025 El Cezire) Sonra “Trump, Şam’ın memnuniyetle karşılayıp “çok önemli bir dönüm noktası” olarak nitelendirdiği yaptırımların kaldırılacağını açıkladıktan bir gün sonra çarşamba günü Riyad’da 25 yıl aradan sonra ilk kez Suriye Geçiş Dönemi Başkanı Ahmed Eş Şara ile bir araya geldi. Beyaz Saray Sözcüsü, Başkan Trump’ın Suriye Başkanı’na, İsrail ile İbrahim Anlaşmalarını imzalama yönünde çağrıda bulunduğunu açıkladı.” (14.05.2025 France 24) Bu görüşme, Suriye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılması ve Trump’ın Netanyahu’dan Suriye’deki faaliyetlerini Türkiye ile koordinasyon içinde yürütmesini talep etmesi, Trump ve yönetiminin Suriye’yi kontrol altına almaya çalıştığını gösteriyor.
7- Böylece, ABD’nin Suriye planının, bir ajanı diğer bir ajanla değiştirmek gibi temel bir ilkeye dayandığı anlaşılıyor. Bu amaçla Türkiye’ye, Beşşar rejimini devirmek ve yerine kendisine bağlı yeni bir rejim kurmak için yeşil ışık yakmıştır. Suriye’nin yeni lideri Ahmed Eş Şara’nın yaptığı gevşek ve tavizkâr açıklamalar da onun bu değişimi kabul ettiğine işaret ediyor. Bu tavizkar açıklamalar arasında, İslam’ın hakemliğinden vazgeçilmesini, Beşşar’ın yandaşlarından hesap sorulmamasını ve bunun ulusal uzlaşı ile değiştirilmesini sayabiliriz. Gelinen noktada, Yahudi varlığıyla önce gizli, ardından 12 Temmuz 2025’te Azerbaycan’da aleni görüşmeler başlamış, sonrasında Paris’te resmi temaslar gerçekleşmiştir. Axios sitesinin haberine göre, “İsrail” Stratejik Planlama Bakanı Ron Dermer ile Suriye Dışişleri Bakanı Esed eş-Şeybani, Paris’te ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın arabuluculuğunda üst düzey bir görüşme gerçekleştirdi. Yaklaşık dört saat süren müzakereler, iki ülke arasında son 25 yılda türünün ilk örneği olma özelliğini taşıyor. Görüşmelerde ağırlıklı olarak, Suriye’nin güneyindeki gerilimin düşürülmesi, bölgede güvenliğin tesis edilmesi ve ateşkesin sağlanması konuları ele alındı... Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Suriye ile “İsrail” arasında ABD arabuluculuğuyla 7 maddelik bir anlaşmaya varıldığını duyurdu. Söz konusu 7 maddelik anlaşma, özellikle 12 Temmuz’dan bu yana ciddi şekilde tırmanışa tanık olan Süveyda ili de dahil olmak üzere, ülkenin güneyinde ateşkes sağlanmasını öngörüyor... Gözlemevinin aktardığına göre, anlaşma metninde Süveyda dosyasının tamamen ABD yönetimine devredilmesi hükmü de yer alıyor... Anlaşma ayrıca, hizmet sunumunu üstlenmek üzere Süveydalı yerel halktan oluşan mahalli meclislerin teşkil edilmesini, ihlalleri belgeleyen ve raporlarını doğrudan Amerikan tarafına iletecek bir komisyon kurulmasını, Dera ve Kuneytra vilayetlerinin silahsızlandırılması ve ağır silah bulundurulmamak kaydıyla yerel güvenlik komitelerin oluşturulmasını öngörüyor...” (25.07.2025 Axios) Tüm bunlar, Amerika’nın Suriye’nin güneyini Yahudi varlığı için güvenli bir tampon bölge haline getirmek istediğini ve rejimi, normalleşme uğruna mevcut durumu kabule zorlamak amacıyla Yahudi varlığının tekrarlanan saldırılarından memnun olduğunu gösteriyor... Azerbaycan ve Paris’te gerçekleştirilen görüşmeler, bu kirli yolda atılmış ardışık adımlardan başka bir şey değildir... Medyaya yansıyan bilgilere göre, müzakerelerin en önemli maddelerinden birini, Suriye’nin güneyinde Yahudi varlığı için güvenli bir tampon bölge oluşturulması teşkil ediyor. Oluşturulacak bu tampon bölge, 1979’da Mısır rejiminin imzaladığı ve hala yürürlükte olan ve bugün bile Mısır halkının, gözlerinin önünde soykırıma uğrayan Gazzeli kardeşlerine el uzatmasını engelleyen o meşum Sina anlaşmasının kanlı bir kopyasıdır!
8- Son olarak, Taberânî’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hakkında övgüyle bahsettiği Şam Suriye’sinin bu duruma gelmesi gerçekten üzücü. Seleme bin Nufeyl’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
عُقْرُ دَارِ الْإِسْلَامِ الشَّامُ “İslam yurdunun kalbi Şam’dır” İslam’ın kalbi Şam, İslam’dan fersah fersah uzak bir rejimin pençesine düşmüştür! Yöneticisi de Amerika’nın kucağına atılmış, Yahudi varlığıyla savaşmak yerine ona boyun eğmiş, dahası onunla barış anlaşması imzalamanın ve hem onu hem de destekçisi Amerika’yı hoşnut edecek adımlar atmanın arayışı içerisine girmiştir... Hatta Raşidi Hilafet’i savunan Hizb-ut Tahrir gençlerini zindanlarda tutmaya devam etmiş, Hilafet ve Müslüman düşmanı Amerika ve Yahudilerin gözüne girmek için, gençleri serbest bırakmamış, Allah düşmanlarını memnun etmenin kendi köhne rejimini koruyacağı gibi ahmakça bir hayale kapılmıştır! İbn Hibban’ın ‘Sahih’ adlı eserinde yer alan ve Urve aracılığıyla Aişe’den rivayet ettiği hadiste, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu ya unutmuş ya da görmezden gelmiştir:
مَنِ الْتَمَسَ رِضَا اللهِ بِسَخَطِ النَّاسِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ، وَأَرْضَى النَّاسَ عَنْهُ، وَمَنِ الْتَمَسَ رِضَا النَّاسِ بِسَخَطِ اللهِ سَخَطَ اللهُ عَلَيْهِ، وَأَسْخَطَ عَلَيْهِ النَّاسَ “Kim insanların gücenmesini göze alarak Allah’ın rızasını gözetirse, Allah ondan razı olur ve insanları da ondan razı eder. Kim de Allah’ın gücenmesini göze alarak insanların rızasını gözetirse, Allah ona gücenir ve insanları da ondan gücendirir.” Tirmizi Süneni’de bu hadisi şu lafızla rivayet etmiştir:
مَنْ الْتَمَسَ رِضَا اللهِ بِسَخَطِ النَّاسِ كَفَاهُ اللهُ مُؤْنَةَ النَّاسِ وَمَنْ الْتَمَسَ رِضَا النَّاسِ بِسَخَطِ اللهِ وَكَلَهُ اللهُ إِلَى النَّاسِ “İnsanlar kızsa dahi Allah’ın rızasını arayan kimseyi Allah, insanların şerrinden korur. İnsanların rızasını Allah’ın gazabıyla arayan kimseyi de Allah insanlara terk eder.”
Her halükârda biz, içinde yaşadığımız bu ceberut saltanattan sonra Hilafet’in yeniden kurulacağından eminiz. Ahmed’in Müsnedi’nde Huzeyfe ibn Yemân’dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ. ثُمَّ سَكَتَ “Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra sustu.” Bu hadisi Et Teyalisi de Müsned’inde tahriç etmiştir. O zaman İslam ve Müslümanlar, izzet bulacak, küfür ve kafirler de zillete düşecektir. Müminleri müjdele!
وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِنَ اللهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ “Hoşunuza gidecek bir şey daha var: Allah’ın yardımı ve yakın bir fetih! Haydi müminleri müjdele.” [Saff 13]
H.01 Safer 1447
M.26 Temmuz 2025