Allah'ın Vaadi Olan Hilafetin Kurulması Nasıl Gerçekleşecek?
- Kategori Makaleler
- |
Allah'ın Vaadi Olan Hilafetin Kurulması Nasıl Gerçekleşecek?
Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55]
-Vaadinden asla dönmeyen Allah'ın sadık bir vaadi vardır ancak bunun birtakım şartları vardır; peki bu şartlar nelerdir? Ve bu büyük vaat nedir?
Birincisi: İman: teorik bir iman değil, aksine kalbe yerleşmiş olan ve günlük hayatta amele ve davranışa dönüşen samimi ve kesin bir imandır; evet, kalbi dolduran ve istihlaf/egemenlik gayesini idrak etmiş müminleri yönlendiren derin bir imandır;yeryüzünde egemenlik fikrine iman etmek, sahih akidenin ilkelerinin ihya edilmesi ve hayatımızın işlerini düzenlemek, tüm küfür sistemlerini reddetmek ve gerçekliğe yönelik herhangi bir çarpıtma veya mazeret olmadan tamamen Allah Subhânehû ve Teâlâ'nın hükmüne boyun eğmek için Allah'ın, Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e indirdiği şeriatıyla hükmedilmesinin zarureti anlamına gelmektedir; vakıayı haklı çıkarmayan, aksine onu değiştirmeye çalışan güçlü adamlar çıkaran işte bu imandır.
İkincisi: Salih amel: Salih amel, sadece namaz, oruç ve bireysel ibadetlerle sınırlı değildir, aynı zamanda hayat vakıasında dini ikame etmek için çalışmayı da kapsamaktadır.
- Ümmetin sorunlarıyla ilgilenmek, yönetim sistemi, ekonomik sistem, içtimai sistem, eğitim politikası ve ukubatlar sistemi dahil olmak üzere İslam'ı hayat vakıasında kapsamlı ve kamil bir şekilde uygulayacak bir devlet kurmak için çalışmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak zalim ve ajan sistemleri ifşa etmek gerekir ve Rabbani vaat, oturup bahaneler uyduran ve dinin hayat vakıasında hakim olmasını istemeyen din düşmanlarından hazır çözümler bekleyenler için değil, iman eden ve salih amel işleyenler için gerçekleşecektir.
Dolayısıyla şu iki şart gerçekleşirse, Allah'ın vaadi kesinlikle gerçekleşecektir:
1- Yeryüzünde istihlaf/egemenlik: Yönetim ve egemenliğin Müslümanlara ait olması, Batı'nın hegemonyasını kıracak ve ümmeti, insanlığa rehberlik eden izzetli ve güçlü bir ümmet olarak geri döndürecektir.
2- Dinin yerleşmesi: İslam’ın tüm hükümleriyle uygulanması, dolayısıyla hadlerin ikame edilmesi, hakların iade edilmesi, zulmün kaldırılması, adaletin yeniden tesis edilmesi ve İslam’ın, insanlığı kapitalizmin karanlıklarından kurtarmak için dünyaya taşınması ve insan yapımı anayasalarla değil, Allah'ın Kitabı ile yönetilmesi demektir.
3- Korkunun emniyete kavuşması: Evet, yeryüzünde dinin yerleşmesinin en büyük meyvelerinden biri, Müslümanların korkularının emniyete kavuşmasıdır; bu da ancak adaleti ikame etmek, Allah'ın şeriatını uygulamak ve Allah'ın düşmanlarının kalplerine korku salacak ve ümmeti Yahudilerin ve sömürgecilerin tuzaklarından koruyacak güçlü ve heybetli bir devlet kurmakla gerçekleşebilir.
Bu emniyet şunları içermektedir:
- Dahili emniyet: Huzuru, adaleti ve istikrarı hissetmektir.
- Harici emniyet: Ümmetin heybetini ve merkezini koruyacak caydırıcı ve güçlü araçlara sahip olmak ve ümmetin davet ve insanlara şahitlik etme görevlerini yerine getirmektir.
Peki neden Allah, bu iktidarı müminlere vermektedir? Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً “Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar.” [Nur 55]Yani iktidar (dinin yerleşmesi), sadece dünyevi bir gaye değil, bilakis büyük bir gayeyi gerçekleştirmeye yönelik bir vaciptir:
Akide, davranışlar ve yönetim konusunda Allah'a samimi bir şekilde kulluk etmektir.İslam'da liderlik ve otorite, Allah'ın kelimesini yüceltmek, İslam'ı dünyanın dört bir yanına yaymak, insanları insanlara ibadet etmekten insanların Rabbine ibadet etmeye kavuşturmak için yerine getirilen şerî bir görevdir; böylece kulluk tamamen Allah için olacak ve Allah'a ortak koşulmayacaktır ki Allah şu ayeti açıklığa kavuşmuş olacaktır: وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55] Burada şu açık uyarı vardır: Her kim (dinin) yerleşmesinin ardından inkar ederse veya onun şartlarına karşı çıkarsa, bu fazilet ondan alınır ve fasık olarak nitelendirilir; bu ise Allah'ın dinini yerleştirdiği, sonra O'nun emrinden sapan daha önceki milletlerin başına gelen şeydir.Dolayısıyla istihlaf ayeti, gelişigüzel bir vaat değildir, aksine şartlara bağlı olan Rabbani bir sünnettir; bu yüzden şayet buna bağlı kalırsak yardım ve iktidar gelecektir; şayet muhalefet edersek, Allah korusun zillet ve aşağılanma devam edecektir, dolayısıyla Hilafet, bir hayal değil, aksine mutlaka gerçekleşecek olan Rabbani bir vaattir.
O halde Hilafet için kolları sıvayın ve onun adamlarından olun; şüphesiz güzel akıbet muttakilerindir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İslam El-İdrisi – Yemen






