Çarşamba, 16 Rebiu’s Sânî 1447 | 2025/10/08
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Kolombiya Devlet Başkanı, Arap Yöneticilerden Daha Onurludur

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kolombiya Devlet Başkanı, Arap Yöneticilerden Daha Onurludur

Haber:

Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, Gazze Şeridi'ndeki ablukayı kırmak için giden Sumud Filosu gemilerine Yahudi ordusunun saldırmasına cevap olarak Yahudi varlığı ile serbest ticaret anlaşmasının feshedildiğini duyurdu.

Petro Çarşamba günü X platformunda şunları yazdı: Bu olanlar, “Netanyahu tarafından işlenen yeni bir uluslararası suç” sayılır.

Ve “İsrail ile serbest ticaret anlaşmasının derhal feshedildiğini ilan ediyorum” dedi ve Yahudi varlığının Kolombiya'daki diplomatik misyonunun derhal ülkeyi terk etmesini talep etti. (El Cezire Net)

Yorum:

Tüm Müslümanların, özellikle de Arapların başındaki yöneticiler için ne kadar utanç verici bir durum! Zira kafir Kolombiya hükümeti, Filistin ve Gazze lehine dünya önünde onurlu bir tavır sergilerken, bizim yöneticilerimiz ise sadece Yahudilerin çıkarlarını gözeten yeni planındaki çabaları için Trump'ı alkışlayıp teşekkür ediyorlar.

Kolombiya Cumhurbaşkanı, Yahudilerin denizdeki Sumud filosuna karşı çıkarak uluslararası hukuku ihlal etmeleri nedeniyle ticari ve ekonomik çıkarlarını feda ederken, bizim başımızdaki yöneticiler ise ülkelerinin paralarını, gelirlerini ve petrolünü, Gazze'de halkımızı öldürmek ve ülkemizde Amerika'nın çıkarlarını ve arzularını gerçekleştirmek amacıyla Yahudileri destekleyen Batı için cömertçe harcamaları ne kadar utanç verici bir durum!

Aklı başında birinin sessiz kalmasının Allah'ın ve tüm insanlar önünde bir hücceti olamaz;bu yüzden dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların ayağa kalkmaları ve yöneticilerinin zillet ve aşağılanmalarını üzerlerinden atmaları gerekir. Çünkü onlar, Allah’ın İslam ile izzetli kıldığı Müslüman halklardır ama bu zorba tiranların devrilip onun yerine, ülkeyi ve insanları Allah'ın indirdikleriyle yönetecek, Allah'ın dininden ödün vermeyecek, yardım isteyen Müslüman bir kadına yardım etmek için dünyayı ayağa kaldıracak, sadece kınayıp eleştirmekle yetinmeyecek, aksine kafir kadının oğluna cevap verildiği gibi sözlerinden önce eylemleri görülecek olan bir Halife geçtiğinde, başımızı dik bir şekilde izzetli olarak geri döneceğimiz o gün gelecektir.

Ey ümmetin halkları ve orduları, ayağa kalkın, Allah için bunu ilan edin, kollarınızı sıvayın ve sadece Allah Subhanehu'yu razı edecek bu izzete geri dönün.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Suzan el-Mücerrat - Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Amerikan Büyükelçileriyle Yaptığınız Tüm O Görüşmeler Sana Şefaatçi Olmadı Mı Ey Sultan?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerikan Büyükelçileriyle Yaptığınız Tüm O Görüşmeler Sana Şefaatçi Olmadı Mı Ey Sultan?

Haber:

28 Eylül'de Yemen elektronik haber sitesi el-Bawaba, “Amerika Sultan el-Arada'yı cezalandırıyor” başlıklı bir haber yayınladı. Haberde şöyle geçti: "Amerika, Başkanlık Konseyi üyesine New York'ta düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere ülkesine giriş vizesi vermeyi reddetti."

Kaynaklar, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Sultan el-Arada'ya, özellikle liderlikte öne çıkanlardan biri olan kardeşi Halid el-Arada olmak üzere El Kaide'deki terörist unsurlarla olan bağlantıları nedeniyle, Raşid el-Alimi ve Konsey üyesi Aydarus el-Zubeydi'nin başkanlık ettiği Başkanlık Konseyi heyetine katılmak için vize vermeyi reddettiğini bildirdi.

Yorum:

Abdurabbu Mansur tarafından Nisan 2012'de Marib eyaletinin valisi olarak atanan Sultan el-Arada, Matthew Tueller, Christopher Henzel, Stephen Fagen ve Maslahatgüzar Jonathan Beccia gibi Cidde'de konaklayan Yemen'in ardışık ABD büyükelçileriyle Marib'de defalarca bir araya gelip görüşmeler yapmasına rağmen ancak bu görüşmelerin hiçbiri onun Amerikan topraklarına girmesi için şefaatçi olmadı!!

Bu görüşmeler, büyükelçilerin görev yaptıkları ülkelerdeki iş ve görüşmeleri için tek merci olarak Dışişleri Bakanlığı'nı belirleyen mevcut uluslararası hukuk protokollerine aykırıdır.

1648 tarihli Vestfalya Antlaşması'na dayanan uluslararası hukuka göre, ABD'ye giden Yemen heyetinin ferlerinden birinin girişinin reddedilmesi, sekiz üyeli Başkanlık Konseyi'ne bir hakaret ve tokat niteliğinde olup Konseyin bu reddedilmeye, ziyaretini iptal ederek veya aynı şekilde karşılık vererek cevap vermesi gerekirdi.Ancak Riyad'da sekizli uluslararası hukukun rahminden doğan Başkanlık Konseyi, İslam’ın hükümlerini uluslararası hukukun hükümleriyle değiştirip İslam ve Müslümanlarla savaşmalarına rağmen onun üyelerini dostlar edindiklerinde Müslümanların bağrına çöreklenen kendisi gibi yönetim sistemleri için bir örnektir.

İslam, 2001 yılından bu yana bize karşı haçlı savaşı ilan edip bugün ellerini Gazze'deki kanlarımıza bulayan ve İslam ve Müslümanlarla fiili savaş halinde olan Amerika ile diplomatik ilişkiler kurulmasını caiz kılmaz.

Marib hapishanelerindeki korkunç insan hakları ihlallerini ve keyfi tutuklamaları, Amerika'nın yüzyıllar boyunca Kızılderililere yaptıklarıyla mı karşılaştırıyorsunuz?! Kesinlikle %0,1 bile denk değildir.Munir El-Akkaş'ın Amerika ve onun Kızılderililere yönelik toplu, cinsiyet ve kültürel soykırımları hakkında yazdığı üç kitap sizin için yeterli olacak ve Amerika insan haklarını dile getirme konusunda uzun bir zaman sessiz kalacaktır.

Milletlerin topluca yok edildiği dönem artık sona erdiği gibi aynı şekilde Sovyet döneminde Stalin'in milyonlarca insanı ülkelerinden sürüp Sibirya'nın derinliklerinde yok etmesi de sona ermiş ve Allah'ın izniyle dünya, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti'nin döneminde son risaletin nurunu kabul edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Müh. Şefik Hamis - Yemen

Devamını oku...

Müslümanların Başındaki Yöneticilere Yazıklar Olsun!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Müslümanların Başındaki Yöneticilere Yazıklar Olsun!

Haber:

Filistin'deki soykırım sürecinde son zamanlarda yaşanan bir gelişmede,birçok ülke Filistin'e desteklerini ifade ederek Yahudi varlığını ve yöneticilerini marjinalleştirdi.Zira Slovenya hükümeti, Yahudi varlığının Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu Gazze'ye karşı yürüttüğü soykırım savaşını gerekçe göstererek ülkede istenmeyen kişi ilan etti.Avrupa Birliği üyesi Slovenya, 2024 yılında Filistin devletini tanımış ve Ağustos ayında Yahudi varlığına silah ambargosu uygulamıştır.Geçtiğimiz Kasım ayında da Uluslararası Ceza Mahkemesi, savaş suçları ve insanlığa karşı suçu işlediği suçlamasıyla Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkardı. (TRT)

Yorum:

Hiçbir Arap ülkesi bu sembolik eylemi gerçekleştirmeye cesaret edemedi. Türkiye, Mısır, Ürdün, BAE, Bahreyn ve Fas, gaspçı Yahudilerin can ve mal kaybına yol açtıkları büyük yıkıma rağmen, ülkelerinde aleni bir şekilde onların büyükelçiliklerini bulundurmaktadır. Suudi Arabistan, Suriye, Kuveyt, Umman ve Katar gibi diğer ülkeler ise mesafeli bir görüntü sergiliyorlar ancak eylemleri bunun tam tersini ortaya koyuyor.(Yahudi varlığını faşist ve soykırımcı olarak tanımlayan) Güney Amerika'daki Bolivya ve Nikaragua gibi ülkeler ise Yahudilerle ilişkilerini kesmiştir.Kolombiya ve Şili gibi diğer ülkeler de büyükelçilerini geri çağırmıştır.

Bunun aksine füzeler Yahudi varlığını hedef aldığında, onu korumak için ilk koşan Arap ülkeleri olmuştur. Görünen o ki Ürdün, kendisini Yahudi varlığına iki kez yardım eli uzatmak zorunda hissetmiştir! Zira 1 Ekim 2024 ve Haziran 2025'te, Yahudi varlığını hedef alan füzeleri önlemiş ve füzelerin parçaları, (Amman, Belka, Zerka, Medeba, Kerak) gibi ülkenin dört bir tarafına düşmüş, bu da mülkiyetlerin zarar görmesine ve bazı kişilerin yaralanmasına yol açmıştır.

Aynı zamanda gaspçı Yahudiler Arap ülkelerine küstahça saldırdığında, diğer İslam ülkelerinden bir destek gelmediği gibi kendisine saldırılan ülkeden bile bir tepki gelmemiştir! Nitekim Suriye, Lübnan, Katar ve diğerleri de cezasız bir şekilde hedef alınmıştır.

Tiran yöneticilerimiz, tüm bir halkın öldürülüp aç bırakılmasını desteklemekte ve içi boş uluslararası hukuku koruma adına onlara herhangi bir yardımın ulaşmasını engellemektedirler.Ne kadar aldatıcı ve aşağılık insanlar bunlar! Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لا يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّOnların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar.” [Araf 179]

Sömürgeci Batı'nın ajanlarının ikiyüzlü yöneticilerin çirkin yüzleri, tüm dünya görecek şekilde ortaya çıkmıştır.Önümüzde tek bir seçenek kalmıştır ki o da; davamızı birleştirecek ve mübarek Filistin'i kurtarmak için ordular gönderecek olan Hilafeti kurmaktır. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Sahih-i Müslim]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Salim Muhammed

Devamını oku...

Yahudi Varlığının Gazze ve Tüm Filistin’deki Korkunç Suçlarının En Büyük Destekçisi Olan Trump, Gazze’nin Kaybına Yol Açacak Bir Çözümü İslam Beldelerindeki Bir Grup Yöneticiye Sunmakla Kalmıyor, Adeta Dayatıyor!

  • Kategori Hizb
  •   |  

Trump, kendi sosyal medya platformu Truth Social’da paylaştığı bir gönderisinde, “Gazze konusunda Orta Doğu ülkeleri ile çok ilham verici ve verimli görüşmeler yürüttüklerini belirterek, “Yoğun müzakereler 4 gündür devam ediyor ve başarılı bir anlaşmaya varılana kadar devam edecek” ifadelerini kullandı. (29.09.2025 TRT Arabia)

Trump, 23 Eylül 2025 Salı günü Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları marjında Suudi Arabistan, BAE, Katar, Mısır, Ürdün, Türkiye, Endonezya ve Pakistan’ın katıldığı bir toplantıya başkanlık etti... Toplantıyı “en önemli toplantı” olarak tanımlayan Trump, toplantıya katılan ülkelere ‘21 maddelik bir plan’ sundu, ya da daha doğrusu dayattı. Planın en belirgin maddeleri arasında şunlar yer almaktadır: “Hamas’ın elindeki tüm Yahudi esirlerin serbest bırakılması, kalıcı ateşkes sağlanması ve Yahudi ordusunun kademeli olarak geri çekilmesi... (25.09.2025 El Arabiya) Trump, onları toplama amacının Yahudi esirleri kurtarmak olduğunu açıkça söyleyerek, “Yönetimim Gazze’den 20 canlı rehine ve 38 cansız bedeni geri almak istiyor” dedi ve ardından, çekilmenin kademeli olacağını belirtti. Kademeli söylemi, çekilme sürecini sonlandırmak için kullanılan mayınlı bir ifadedir. Böylelikle ateşkesin ipini ve devamlılığını kontrol etme gücü yine Yahudi varlığında kalacaktır! Tüm bunlara rağmen, Trump ile bir araya gelen Ruveybida yöneticiler, onun bu planından büyük bir sevinç duydular! Yahudi varlığının saldırısına uğrayan Katar Emiri, -ki bu saldırının Trump’ın onayı olmadan gerçekleşmesi düşünülemez- buna rağmen kalkıp, “Gazze’deki savaşa son verilmesi için Trump’ın liderliğine güveniyoruz” açıklamasında bulundu. (23.09.2025 El Cezire) Toplantıya katılan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da benzer bir açıklamada bulunarak, toplantıyı “çok verimli ve olumlu” olarak nitelendirdi... (23.09.2025 BBC Arabic) Aslında bu açıklamalar, toplantıya katılan diğer tüm yöneticilerin açıklamalarının da ortak paydasını teşkil etmektedir;

قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ  “Allah onları kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!” [Tevbe 30]

Ey Müslümanlar! Ey Müslüman orduları! Yahudi varlığının Gazze’deki barbar saldırganlığının baş destekçisi olan Trump’a, Gazze’deki savaşa son vererek Gazze’yi kurtarması için bel bağlamak, ihanetin ve zilletin zirvesi değil midir?!

وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113]

Gazze’ye gerçek yardım, Müslüman ordularının Mübarek Toprağı işgal eden, ne muzaffer olmaya muktedir ne de yolunu bulmaya kadir olan Yahudilerle savaşmak üzere harekete geçmesi değil midir?

وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ“Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez.” [Ali İmran 111]

Trump’ın meclisinde topladığı o yöneticilerin ordularında, hatta o orduların sadece bir kısmında bile, Yahudi varlığını ezip geçecek ve bütün Filistin’i yeniden İslam diyarına katacak yeterlilik yok mudur?

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَ “Onlarla savaşın ki Allah sizin elleriniz ile onları cezalandırsın, rezil rüsva etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Müminlerin kalplerine şifa versin.” [Tevbe 14]

Ey Müslümanlar! Bugün ümmetin başına gelen en büyük felaket, başındaki yöneticileridir. Zira yaklaşık yüz yıl önce Hilafet yıkıldığından bu yana, Müslümanların kendisiyle korunacakları ve arkasında savaşacakları bir Halifeleri yoktur.

وَإِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ“İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Buhari, Müslim] Müslümanların kutsalları çiğnenmiş ve ülkeleri sömürgeleştirilmiştir. Başlarına da ne bir düşmanı defedebilen ne de İslam’ın özünü koruyabilen Ruveybidalar musallat olmuştur. Nihayetinde durum, üzerlerine zillet ve meskenet damgası vurulmuş ve Allah’ın gazabına uğramış olanların Mübarek Toprağı işgal etmesine kadar varmıştır!

Ey Müslüman ülkelerin orduları! Aranızda, Yahudi varlığının suçlarını, Gazze’deki yıkımı, akıtılan kanları, yaşlı, çocuk, kadın demeden vahşi katliamlarını görüp de damarlarındaki kanı kaynayan aklı başında bir adam yok? Aranızda, insanların bir yerden bir yere göç ettiğini ve Yahudi bombardıman uçaklarının onları hem durdukları yerde hem de yolculuklarında bombaladığını görüp de damarlarındaki kanı kaynayan aklı başında bir adam yok mu?

Aranızda, Yahudilerin saldırganlığına boyun eğme ve karşılık vermeme konusunda yöneticilere itaat etmenin, dünya hayatında rezil rüsva, ahirette ise elem verici bir azap demek olduğunu idrak eden aklı başında bir adam yok mu? Hatta Allah’a isyan etme pahasına itaat ettiği o kimseler bile Kıyamet Günü’nde kendisinden uzak duracaklardır. Allah’a isyan yolunda onlara uyduğuna bin pişman olacaktır, fakat artık pişmanlık fayda etmeyecektir.

إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْأَسْبَابُ * وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا كَذَلِكَ يُرِيهِمُ اللَّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُمْ بِخَارِجِينَ مِنَ النَّارِ“İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. Uyanlar: “Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak” derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” [Bakara 166-167]

Aranızda, iki güzellikten birini arzulayıp da İslam’ın ordularına komuta edecek, Haşim Gazze’yi, ilk kıblemizi ve üçüncü Harem-i Şerif’i özgürleştirecek, Mescid-i Aksa’nın her köşesinde, tıpkı Kudüs’ü fetheden Ömer Faruk’un, tıpkı şehri Haçlılardan kurtaran Selahaddin’in ve tıpkı o Mübarek Toprağı Yahudilerin kötülüğünden koruyan Sultan Abdülhamid’in yaptığı gibi, zafer tekbirlerinin yankılanmasını sağlayacak ve sonra da Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirecek aklı başında bir adam yok mu?

لَتُقَاتِلُنَّ الْيَهُودَ فَلَتَقْتُلُنَّهُمْ“Yahudilerle savaşacaksınız ve onları alabildiğine öldüreceksiniz.” [Müslim]

Ey Müslümanlar! Bizler, Allah’ın yardımından, İslam’ın ve Müslümanların izzet bulacağından, mücahit Raşidi Hilafet’in geri döneceğinden, Yahudilerle savaşılacağından ve onların öldürüleceğinden; ve tıpkı Konstantinopolis’in fethedilip bir İslam yurdu ‘İstanbul’ haline gelmesi gibi, Roma’nın da fethedileceğinden eminiz ve kalbimiz bu konuda mutmaindir... Zira bütün bunlar, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın vaadi ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir. Ve Allah’ın izniyle bu, mutlaka gerçekleşecektir... Ancak, bunun için Aziz ve Hâkim olan Allah’ın değişmez kanunu (Sünnetullah) vardır. Bizler, hiçbir şey yapmadan otururken gökten melekler inip bizim için Hilafet kurmayacaklar, Allah’ın vaadi ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirmeyeceklerdir. Aksine bizler ciddiyetle, gayretle, sadakatle ve samimiyetle çalıştığımız zaman, Allah, bize yardım etmeleri için meleklerini gönderecektir... İşte o zaman Allah bizlere zafer ihsan edecek ve iki cihanda da kurtuluşa erdirecektir. İşte en büyük kurtuluş budur.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ“O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 45]

Ey Müslümanlar! Ey Müslüman ülkelerin orduları! Halkına asla yalan söylemeyen bir lider olan Hizb-ut Tahrir, size Yüce Allah’ın şu ayetiyle sesleniyor ve çağrıda bulunuyor:

هَذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِهِ وَلِيَعْلَمُوا أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ “İşte bu, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek İlah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.” [İbrahim 52]

Devamını oku...

Suudi Arabistan ve Pakistan Arasında Ortak Savunma Anlaşması ve Bunun Anlamı!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Suudi Arabistan ve Pakistan Arasında Ortak Savunma Anlaşması ve Bunun Anlamı!

17/09/2025 günü, Suudi Arabistan ile Pakistan arasındaki ortak stratejik savunma anlaşması duyuruldu.Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Pakistan Başbakanı Nevaz Şerif tarafından yayınlanan ortak açıklamada şöyle geçti: “İki taraf arasında imzalanan ortak stratejik savunma anlaşması, iki ülkenin güvenliğini güçlendirme ve bölgede ve dünyada güvenlik ve barışı sağlama yönündeki çabalar çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.Bu anlaşma, iki ülke arasındaki savunma işbirliği yönlerinin geliştirilmesini, herhangi bir saldırganlığa karşı ortak caydırıcılığın güçlendirilmesini ve iki ülkeden birine yönelik herhangi bir saldırının her ikisine yönelik bir saldırı olarak kabul edilmesini amaçlamaktadır.”

Birçok kişi bu anlaşmanın anlamını sorgularken bazı Müslümanlar da bunun Yahudi varlığına karşı bir ittifak olduğunu zannetmekte ve bazıları da bunun Suudi parası ile Pakistan'ın nükleer gücü arasında, Müslümanlar için caydırıcı bir güç oluşturacak bir ittifak olduğunu yazmaktadır. Ancak aşağıdaki nedenlerden dolayı bunun doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır:

1- Suudi rejimi Amerika'ya tabi olup bunu kanıtlayan pek çok delil vardır ve bu delillerin en sonuncusu, bölgedeki diğer ülkelerle birlikte Gazze'deki savaşı durdurması için Amerika'ya yalvarmasıdır. Nitekim Amerika'nın emirlerine boyun eğmekte, Gazze halkına yardım etmemekte ve Gazze halkını, onları dilim dilim doğrayan, aç bırakan, evlerini, okullarını, hastanelerini başlarına yıkına ve bir yerden bir yere sürgün eden düşmana terk etmektedir.Dolayısıyla bu rejim, Amerika'nın emirlerine boyun eğerek Gazze halkını desteklemek için müdahale etmemiştir.

Son olarak bu rejim, Amerika Başkanı Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirme planını memnuniyetle karşılamıştır; oysa bu plan, Yahudi varlığının, mücahitleri silahsızlandırma, Gazze'nin güvenlik kontrolünü Yahudilere bırakma, onun suçlarını örtbas etme ve bunların unutulmasına yol açma taleplerini karşılamaktadır.

Nitekim bu rejim, geçen Mayıs ayında Amerikan Başkanı Trump'ın Riyad ziyareti sırasında Amerika'ya olan desteğini açıklamış ve Amerikan ekonomisini ve silah ve füze geliştirme alanındaki Amerikan askeri projelerini desteklemek için Trump'a 600 milyar Doları aşan yüz milyarlarca dolarlık mali destek sağlamıştır ki bu paranın bir kısmı, Gazze'deki Müslümanları öldürmek için Yahudi varlığına gönderilen silahların bedelidir.

2- Pakistan rejimi de aynı şekildedir; zira o da Amerika'ya tabidir. Suudi Arabistan ve diğerleri ile birlikte Gazze'deki savaşı durdurması için Trump'a yalvaranlar arasında olup Trump'ın emirlerine boyun eğerek Gazze halkını desteklemek için harekete geçmemiştir. Ayrıca Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirmeye yönelik son planını da memnuniyetle karşılamıştır.

Geçen Mayıs ayında Trump'ın, Hindistan ile çatışmaları durdurmasını talep ettiğinde onun emirlerine boyun eğmiştir; oysa bu, Hindistan'ın gücünü kırmak ve ardından Keşmir'i özgürleştirmek amacıyla harekete geçmek için bir fırsattı.

Nitekim Pakistan Başbakanı Nevaz Şerif, Trump'ın emirlerine uyacağını açıkladığı gibi Pakistan Kara Kuvvetleri Komutanı ve Pakistan ordusunun fiili komutanı Asim Munir de, Aralık 2023'te Amerika'yı ziyaret ettiği sırada ordu komutanlığını devraldıktan sonra ve aynı şekilde geçen Ağustos ayında yaptığı son ziyaretinde Amerika'ya olan sadakatini ilan etmiştir.Amerika'ya olan sadakatini teyit etmek için, Amerikan Başkanı Trump'ın İslam ümmetine karşı savaşa girdiği ve Gazze halkının soykırımına, yerlerinden edilmesine, evlerinin yıkılmasına ve oranın tatil beldesine dönüştürülmesine destek verdiği bir zamanda, Trump'ı Nobel Barış ödülüne aday gösterdiğini açıklamıştır.

3- Suudi Arabistan ve Pakistan rejimleri daha önce ABD'nin Afganistan'ı işgalini desteklemişler ve Amerika’ya teslim olana kadar da onun buradaki planlarını desteklemeye devam ediyorlar.Pakistan, Sovyet ve Amerikan işgali sırasında kendisine sığınan Afgan mültecileri sınır dışı etti, bu da Afganistan ile olan ilişkilerde gerginliğe yol açtı, hatta onunla sınır çatışmalarına bile girdi. Dolayısıyla kendi topraklarını, Amerika'nın Afganistan'a karşı harekete geçmesi için bir başlangıç noktası haline getirmiştir.

4- Bu nedenle Suudi Arabistan ve Pakistan rejimlerinin liderlerinin bu çerçevenin, yani Amerika'ya bağlılığın dışına çıkmaları, ardından Amerika'nın talimatı veya onayı olmadan ortak savunma anlaşması ilan etmeleri düşünülemez.

5- Bu ve mevcut şartlar ışığında, bunun anlamı aşağıdaki noktalarda anlaşılabilir:

a- Bu iki rejim, sanki Gazze halkını desteklemeye veya projesinde Suudi Arabistan'ın bir kısmını da kapsayan “Büyük İsrail” projesini gerçekleştirmek istediğini açıklayan Yahudi varlığına karşı koymaya hazırlanıyormuş gibi yaparak sıradan insanları aldatmaktadır. Yahudi varlığı, Yahudi esirlerin serbest bırakılması ve Hamas'ın Yahudilerin taleplerine boyun eğmesi için kendi topraklarını müzakerelerin yeri haline getirerek kendisine büyük hizmetler sunan Katar'a saldırdıktan sonra, bölgedeki tüm ülkelere tehditler yağdırmıştır.

b- Amerika, Pakistan'ın Hindistan ve Keşmir meselesiyle meşgul olmasını engellemek ve onun Orta Doğu meselesine odaklanmasını sağlamak istiyor.Böylece Çin'e karşı koyması için yönlendirdiği ajanı Hindistan'ı rahatlatacak, onun Keşmir üzerindeki kontrolünü tamamen genişletecek, Hinduları buraya yerleştirecek ve onun iki ülke arasındaki nehirleri kontrol etme projelerini güçlendirecektir.

c- Amerika, tüm İslam beldelerini kapsayacak şekilde George W. Bush'un başkanlığı döneminde başlatılan Büyük Ortadoğu fikri yeniymiş gibi Trump'ın yeni Orta Doğu fikrini ortaya atmıştır.Pakistan ve diğerleri de bu fikre ve bölgeye yönelik plana dahil olmuşlardır.Bu fikrin en önemlisi, Yahudi varlığının tanınması ve İbrahim Anlaşmaları kapsamında onunla ilişkilerin normalleştirilmesidir.Suudi Arabistan bu büyük ihanet anlaşmalarını kabul ettiğini açıkladığı anda Pakistan da buna dahil olacaktır.

d- Amerika'nın en önemli hedeflerinden biri de bölgede Yahudi varlığını pekiştirmektir; zira Yahudi varlığı, Amerika'nın bölgedeki üssü ve Amerika'nın nüfuzunu pekiştirmek ve ümmetin kurtuluşunu, onun kalkınmasını ve vaat edilen Hilafetinin kurulmasını engellemek için daha önce yaptığı gibi doğrudan savaşa girmeden saldırı yapabileceği bir koludur.Dolayısıyla Amerika, tüm Müslüman ülkelerinden, ümmetin bedenine yabancı olan bu varlığı hazmetmesini, onu tanımasını, onu meşru olarak kabul etmesini ve herkesin, Filistin devleti adı verilen silahtan arındırılmış bir Filistin varlığının kurulması gibi -ki bu, daha çok Filistin'in bir kısmı üzerindeki özerkliğe benzemektedir- boş vaatler karşılığında Yahudi varlığının iki kıblenin ilki ve Harameyn'in üçüncüsünün bulunduğu Müslümanlar için izzetli olan İslami toprağı gasp etmesini unutmasını istemektedir.Yahudi varlığının ise bunu reddettiği ve pratik olarak bunu imkansız hale getirdiği bilinmelidir; dolayısıyla Filistin devleti kurma projesi, bir hayal, insanları oyalama, onları saptırma ve Filistin'in kurtuluşu için sorumluluktan kaçma olarak kalmaya devam edecektir.

e- Anlaşma, ikisinden birine yönelik herhangi bir saldırının her ikisine yönelik bir saldırı olduğunu öngörmektedir; yani Yahudi varlığı herhangi bir bahaneyle Suudi Arabistan'a saldırırsa, Pakistan Suudi Arabistan'ı savunmak ve Yahudi varlığına saldırmak zorunda kalacaktır.Yahudi varlığı Pakistan'ın nükleer reaktörlerine saldırı düzenleyip nükleer gücünü yok etmeye çalıştığında da aynısı olacaktır. Amerika'nın desteklediği bu kibirli ve zorba varlık, güvenliği için tehdit olarak gördüğü her yeri vuracağını söyleyerek bölgedeki tüm ülkeleri tehdit etmiştir.Geçmiş tarihte Pakistan'ın nükleer gücüne saldırmakla tehdit ettiği de bilinmelidir.

Tüm bunlara dayanarak bu rejimlerden ve onların anlaşmalarından bu ümmet için hiçbir hayır umulmaz; bu yüzden bunun bilincinde olmak gerektiği gibi bu rejimleri değiştirmek içinde de çalışmamız gerekir; çünkü bu rejimler, ümmetin düşmanlarına teslim olmuşlar, dahası onlara hizmet ediyorlar, onları memnun etmek için çalışıyorlar, onları destekliyorlar ve düşmanların ümmete karşı işledikleri suçlara karşı sessiz kalıyorlar ki bu suçların en sonuncusu Gazze'ye yönelik saldırılarıdır.

Dolayısıyla çalışmanın, İslam beldelerini Allah'ın indirdikleriyle yönetecek tek bir devlet altında birleştirmeye odaklanması gerekir ki böylece yaklaşık 13 yüzyıl boyunca olduğu gibi Amerika'ya karşı durup onu bölgeden kovacak, Filistin ve Keşmir'i Yahudilerin ve Hinduların pisliklerinden temizlediği gibi diğer işgal altındaki ülkelerden de temizleyecek, her yerdeki Müslümanlara yardım edecek ve geride savunma, ekonomi veya ikili ilişkileri güçlendirme gibi anlaşmalar imzalayarak Müslümanları aldatan bölünmüş devletler bırakmayacak küresel süper bir güç haline gelebilsin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esad Mansur

Devamını oku...

Kindar Rusya ile İlişkiler! Bu Kavmin Nesi Var?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kindar Rusya ile İlişkiler! Bu Kavmin Nesi Var?!

Haber:

Genelkurmay Başkanı General Ali el-Nasan başkanlığındaki Suriye Savunma Bakanlığı'ndan resmi bir heyet, Rusya'nın başkenti Moskova'ya geldi ve burada Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus Bek Yevkurov tarafından karşılandı.Bu ziyaret, iki ülkenin savunma bakanlıkları arasında koordinasyon mekanizmaları geliştirme ve ortak askeri işbirliğini güçlendirme çabaları kapsamında gerçekleşmiştir.

Bu ziyaret, Temmuz ayı sonunda Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ve Savunma Bakanı Murhef Ebu Kusra'nın katıldığı ve Rus üst düzey yetkililerle bir dizi görüşmelerin yapıldığı önemli Moskova ziyaretinden birkaç hafta sonra gerçekleşmiştir.Bu ziyaret, ekonomi, savunma, siyaset ve yeniden yapılanma dosyalarını ele alan geniş görüşmelere tanık olmuştur.

Şam'da Suriye Dışişleri Bakanı ile düzenlediği ortak basın toplantısında Novak, bir sonraki aşamanın iki ülke arasında “yeni bir sayfa açacağını” ve gelecekteki işbirliğinin karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde olacağını vurguladı.Ayrıca kısa süre önce Şam'a gelen Rus heyetinde, özellikle ekonomi, savunma ve siyaset gibi hayati dosyaları içeren kapsamlı görüşmeler yapmak için bakanların, askeri yetkililerin ve diplomatların yer aldığını açıkladı.

Yorum:

Rusya’nın gerçekliğini tekrar hatırlatalım; çünkü unutkanlığın birçok kişinin zihnine musallat olduğu açıktır! 30 Eylül 2015 tarihinde tam da bu günlerde Rusya, rejimin yanında ve devrime karşı Suriye'ye doğrudan askeri müdahaleye başlamıştı.   İşte o aşamadan beri, öldürmek farklı bir renge dönüşmüş, kanın kokusu farklı bir tada bürünmüş ve hatta ülkenin özellikleri bile değişmiştir.Nasıl olmasın ki; zira Rusya, tüm gücüyle suçlu Esad'ın yanında durmak, hiçbir caydırıcı ve engelleyici olmadan bizi istediği gibi öldürmek, dahası rejime siyasi ve askeri destek ve koruma sağlamak için gelmiştir.

Kindar Rusya, evlatlarımızın birçoğunu öldürmüş ve ülkemizin büyük bir kısmını yok etmiştir.Soçi Rusyası, Astana Rusyası ve tuzak kuran, kindar ve suçlu Rusya... İdlib'in batı kırsalındaki Badama katliamını yapan Rusya, Cisr eş Şuğur kırsalındaki el-Hamama katliamını yapan Rusya ve Ayn Şib katliamını yapan da Rusya'dır...Devrimin beşiği olan bölgede düzenlediği 5.751 saldırı sonucunda sivil halkımızdan 4.073 kişiyi öldüren ve 8.431 kişiyi yaralayan da Rusya'dır.

Ey beyler! Katil İran ve Lübnan'daki partisi devrimi engellemekten aciz kalınca müdahale eden ve bölgedeki Amerika'nın ajanının devrilmesini önlemek için demir yumrukla gelen işte bu Rusya'dır.Peki nereye gidiyoruz beyler? Pusula yolunu mu kaybetti yoksa?!!

Rus uçaklarının yukarıdan lavlarını döktüğü siperlerin sahipleri sizler değil misiniz?! Defalarca çarpışan ve sizin onları onların da sizi öldürdüğü kişiler siz değil misiniz ve sizin hatlarınızı kırmaktan aciz kaldıklarında bizi ve halkımızı öldürenler de onlar değil midir?!

Batı'nın topraklarımızdaki nüfuzuna son verme sloganı, garip bir slogan değildir; zira yıllardır insanlar ülkelerin, projelerinin ve eylemlerinin oluşturduğu tehlikeyi idrak etmişler, bunun sloganını atmışlar, çözüm ve eylemlerinde buna çağrıda bulunmuşlardır. Peki o halde nasıl olur da bugün, onlarla yaptığımız toplantılarla bu nüfuzu pekiştirmek için çalışabiliriz?!Bu yüzden ülkemizden kökünden sökülüp atılması gerektiği gibi özellikle bedenimizde açtıkları yaranın boyutunu gördükten sonra her türlü ilişkiyi koparmamız gereken ilk kişiler onlardır. Ayrıca çocuklarımızın derisini yüzdüler; o halde siz nereye gidiyorsunuz?!!

Size karşı katliamlar işleyenlerle ilişkiler kurulması ciddi bir siyasi hatadır;zira bu, onun karşısında gücünüzü azaltır, ağırlığınızı zayıflatır ve onların gözündeki imajınızı zedeler. Nasıl olmasın ki; zira düşman sizi, öldürdüğü ve yerinden ettiği bir kurban olarak görüyorken sonra da sizi aynı masada kendisiyle otururken görüyor!Sakın bana ilişkilerin böyle döndüğünü, savaşın bittiğini, yeni bir aşamaya girdiğimizi ve dünyaya açılmamız gerektiğini söylemeyin! O zaman ben de size derim ki: Geçmişini unutan biri, mevcut durumda hiçbir şey başaramayacak ve geleceğe doğru da ilerleyemeyecektir. Zira geçmişi olmayanın bir geleceği de olmaz.

Rusya'nın eylemleri, tuzakları ve ihanetleri hakkında bahsettiğimiz onca şeyden sonra, “Allah geçmişi affetsin” diyebilir miyiz? Bizimle Rusya arasında olanlar sadece bir mahalle kavgası sorunu muydu?! Oysa kanlar, vücut parçaları ve kanla yazılmış bir tarih vardır. Bu, Rusya'nın bize ve devrimimize karşı yazdığı en karanlık bir tarihtir. O halde bunu göz ardı etmeyin; çünkü bir suçlu, katil ve katilin suç ortağıyla ilişkiden bahsetmenin hiçbir fikri kıymeti yoktur.

Bu tehlikeli bir kayma, felaketle sonuçlanacak bir adım ve daha fazla sonuçlara yol açacak bir eylemdir.Gelin şunu bir tavsiye ve hatırlatma olarak kabul edin: “Atana düşman olan biri, sana sevgi beslemez.”Seni öldüren kişi, senin için bir dost, destekçi veya koruyucu olmaz.Mucir veya Amer’in durumu gibi olmaktan sakının; yoksa aynı kaderi paylaşırız!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdu ed-Della

Devamını oku...

Gerçek Çıkış Yolu Hilafettir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gerçek Çıkış Yolu Hilafettir!

Haber:

ABD Başkanı Trump Pazar günü yaptığı açıklamada, Gazze savaşını sona erdirme planına ilişkin müzakerelerin son aşamada olduğunu söyledi ve Pazartesi günü Beyaz Saray'da Yahudi varlığının Başbakanı Netanyahu ile yapacağı görüşmede bir anlaşmaya varılacağını umduğunu belirtti. (El Cezire Net)

Yorum:

Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirmek için hazırladığı 21 maddelik planın tamamı, Yahudi varlığının lehine olup Netanyahu'nun savaşı sona erdirmeye yönelik vizyonuyla uyumludur.Bu planın en dikkat çekici yanı, Yahudi güçlerinin Gazze'den kademeli olarak çekilmesi, Yahudi esirler dosyasının sonlandırılması veya ABD öncülüğünde geçici uluslararası güçlerin konuşlandırılması için bir takvimin belirlenmemiş olmasıdır.Gazzelilere yönelik bunca zulme rağmen Filistin devletine dair hiçbir metin bulunmamaktadır.

Amerikan politikası, Irak ve Suriye'de olduğu gibi felaketten önce değil, felaketten sonra planlar yapmaya dayanmaktadır. Böylece Amerikan başkanı, sadece bir kriz yöneticisi değil, büyük çözümler üreten bir adam olarak görünmektedir. Bu ise Washington Post'un sızdırdığı, Gazze'nin yeniden inşasına yönelik bir vizyon içeren bilgiyle teyit edilmiştir. Eğer sızdırılan bu bilgiler doğruysa, 5.000 dolar ve birkaç yıllık kira desteği karşılığında gönüllü yeniden yerleşim önerilmiş ve arazi sahiplerinin mülklerinin, yeniden geliştirme hakları ve önceden belirlenmiş diğer şartlar karşılığında dijital token (dijital jetonlara) dönüştürülmesi önerildi.

İslam ümmetinin ve Orta Doğu bölgesinin ana davası olan Filistin davasını sona erdirmeye yönelik tüm bu kurnazlık ve uluslararası dayanışma,Amerika'nın, bölgenin hain yöneticilerinin gözleri önünde Yahudi varlığının istikrarını ve pekişmesini sağlamak ve Filistinlilerin varlığını yavaş yavaş ortadan kaldırılmak içindir.

Ey İslam ehli: Filistin meselesi, kesinlikle bu mutant varlığı kökünden söküp atmak için ordularınızın harekete geçmesiyle çözülecek olup Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeye geri dönüp Allah'ın bize emrettiği şekilde İslami hayatı yeniden başlatmadığımız sürece izzetimizi ve onurumuzu yeniden elde edemeyeceğimiz.

Ey ordularımız: Zalimlerin zulmünden kurtulmayı arzulamıyor musunuz?O halde dininize yardım etmek için ayağa kalkın ve mutlu olun; çünkü ümmet sizi kucaklamaya ve size en değerli olanları vermeye hazırdır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُوا إِلَى السَّلْمِ وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ وَاللهُ مَعَكُمْ وَلَن يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ Üstün durumda iken gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir.” [Muhammed 35]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dareyn Eş-Şanti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER