Pazartesi, 14 Zilkâde 1446 | 2025/05/12
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Tunus'taki Protestolar… Modern Devlet Sisteminin Yozlaşmasının Bir Meyvesidir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Tunus'taki Protestolar… Modern Devlet Sisteminin Yozlaşmasının Bir Meyvesidir!

Haber:

- Tunus'taki genç doktorlar, kamu sağlık sisteminde reform yapılması ve genç doktorların maddi ve insani durumlarının iyileştirilmesi talebiyle bir öfke ve grev günü düzenlediler.

- Bireysel taksi profesyonellerinin ana sendikası, koşullarının kötüleşmesi nedeniyle 19 Mayıs 2025 Pazartesi günü greve gitme kararı aldı.

- Bir dizi Tunuslu kadın tarım işçisi, adalet talep etmek, çalışma koşullarını iyileştirmek ve kırılgan istihdamdan korunmak için protesto düzenlemek üzere harekete geçti.

Yorum:

Bu, Yeşil Tunus'un tanık olduğu birçok hassas sektörde devam eden ve ülke halkının çoğunun ulaştığı vahim yaşam ve ekonomik durumu ifade eden ve tanımlayan protesto yürüyüşleri ve işçi grevlerinden buzdağının sadece görünen kısmıdır.Bu talepler, taleplerine yanıt verilmemesi ışığında meşru ve beklenen talepler olsa da ancak garip mantıksız olan, bu insanların taleplerini hala taleplerini yerine getirmedeki acziyetleri uzak yakın herkes için açığa çıkmış olan ve kendilerini oyalama ve yalan vaatlerle besleyen siyasetçilere yöneltmeleridir!

İş hayatında zorluk çeken veya işsiz olan herkesin bilmesi gereken şey, çektikleri acıların nedeninin, “modern devletin” ortaya çıkmasından bu yana bu ülkeye getirilen kapitalist sistem ve onun, tarım ve sanayi sektörünü yok eden ve eğitim, sağlık ve tarım da dahil olmak üzere tüm hayati sektörlerin özelleştirilmesini teşvik eden yasaları, kanunları ve kurumları olduğudur; bu da kamu sektörünün marjinalleşmesine katkıda bulunmakta, dolayısıyla ülkenin serveti, insanların ihtiyaç ve taleplerini karşılamaktan ve doyurmaktan aciz olan devletin gelirleri pahasına sermayenin yararına kullanılmaktadır.

Bu protestolar görünürde bu aciz sistemden çözüm talep etmekte ancak gerçekte ümmetin bu sistemi reddetmesini ve sorunlarını çözecek yeni bir sistem arayışını ifade etmektedir; sorunları çözmeye muktedir olacak sadece insanın yaratıcısı, yani Allah Subhanehu ve Teala'dır; zira O, insanın ihtiyacı olan her şeyi yaratmış ve onları, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e indirmiş olduğu hükümler ve çözümlerle en güzel şekilde dağıtmıştır.

Bu gerçek projenin henüz Müslümanların zihninde billurlaşmadığı ve karınlarını doyurmak için değil Rablerini razı etmek için tek talepleri haline gelmediği doğrudur; ancak onlar yakında doğru yolu bulacaklardır. Çünkü onlar, bir yandan bu adaletsiz ve zalim kapitalist sistemden dolayı yanıp kavrulmaktalar, diğer yandan da Hizb-ut Tahrir ve genlerinin ülke halkını ikna etmek için yorulmak bilmeden yaptığı çalışmalar, Allah'ın izniyle yakında meyvelerini verecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Necmeddin Şuaybin

Devamını oku...

İki Yılı Aşkın Bir Sürenin Ardından, Sudan'daki Çatışmanın Sonuçları Nedir?

  • Kategori Makaleler
  •   |  

İki Yılı Aşkın Bir Sürenin Ardından, Sudan'daki Çatışmanın Sonuçları Nedir?

“Şehit ailelerine, yerinden edilmiş kişilere, mültecilere ve savaştan zarar görenlere destek” girişiminin başlatılması çerçevesinde General Abdulfettah el-Burhan, “işlerin planlandığı gibi gittiğini ve vatanın her bir karış toprağının kurtarılacağını” açıklayarak zafere olan güvenini vurguladı ve halkın "yakın zamanda sivil hizmet tesislerinin insansız hava araçlarıyla bombalandığını duymayacağını" söyledi. Ordunun savunma sürecinden saldırıya geçtiği ve milis olarak adlandırdığı şey ile ona destek veren ve arkasında duranları kökünden söküp atıncaya kadar sakin durmayacağı eklemesinde bulundu. Hızlı Destek Güçleri komutanının danışmanı Başa Tabiq, Wadi Seidna Hava Üssünün hedef alınmasının ve bir dizi savaş uçağı, insansız hava aracı ve silah deposunun imha edilmesinin “savaşın artık yeni bir aşamaya girdiğini ifade eden bir mesaj olduğunu” söyledi ve önümüzdeki günlerde “Burhan milisleri ve terörist tugaylar olarak adlandırdığı grupların stratejik noktalarına yönelik acı verici saldırılara” tanık olunacağını vurgulayan Tabiq, bir sonraki hedefin de Port Sudan olacağını teyit etti. (El Cezire 26/4/2025)

Bu açıklamalar, olayların büyük bir ivme kazanmasının ve ülkedeki siyasi ve askeri operasyonların geniş ölçüde tırmanmasının gölgesinde geldi. Amerika, ordudaki adamlarını 15 Nisan 2023'te savaşı ateşlemeye yönlendirerek Sudan savaşını başlattığından beri hedef, İngiliz ve Avrupa ajanlarını Sudan sahnesinden dışlamak, imzalanmak üzere olan çerçeve anlaşmasını engellemek, ülkedeki siyasi gerçekliği yeniden şekillendirmek ve 25 Ekim 2021 darbesinden sonra kendi ajanları için bir meşruiyet oluşturmaktı.

Savaşın başlamasından iki yıl sonra Washington, hedeflerinin büyük bir bölümünü aşamalı olarak gerçekleştirmiş görünüyor. Örneğin Amerika'nın ajanları, siyasi hamlelerle İngiliz ve Avrupa yanlısı ittifakları dağıtmayı, bu güçleri sahneden uzaklaştırmayı, dahası Hızlı Destek Güçleri’nin destekledikleri suçlamasıyla sembollerinin birçoğunu suçlamayı başarmış, bu da onların popülerliklerini ve etki güçlerini kaybetmelerine neden olmuştur. Ayrıca ABD, uygulanması halinde nüfuzu için tehdit oluşturan Çerçeve Anlaşmasını da ortadan kaldırmayı başarmış, bilakis onu imzalayanlar bile bu konuda konuşmaya cesaret edemiyorlar. Bu durum, el-Burhan'ın, Şubat 2025'te açıkladığı yeni bir hükümet kurma ve anayasal belgenin revize edilmiş bir versiyonunu yayınlama niyeti de dahil olmak üzere bir dizi önlemler yoluyla iktidarını pekiştirmek için zemin hazırlamış olup bu da ordunun pençesinin resmen pekişmesine ve önümüzdeki dönem için Amerika'nın nüfuzunun yerleşmesine neden olacaktır.

Burhan'ın bu hareketine karşılık Hemedti de benzer adımlar atarak ülkenin fiilen bölünmesi için zemin hazırlamıştır; zira siyasi ve sivil güçler ve silahlı hareketlerle bir tüzük imzalayarak paralel bir hükümet kurulacağını ilan etmiştir. Bu gelişmeler ışığında güçlü bir şekilde şu soru akla geliyor; işler nereye doğru gidiyor?

Bu soruyu cevaplamak için olası üç senaryo ortaya atılabilir;

Birinci Senaryo: Taraflardan birinin diğeri pahasına kendi lehine tam bir askeri zafer kazanmasıdır ki bu, el-Burhan ve Hemedti'nin ABD ile olan bağlantıları göz önüne alındığında pek olası görünmüyor. Zira Amerika, ajanlarından birinin ortadan kaldırılmasına yol açacak tam bir askeri zafere izin vermeyecektir. Çünkü her iki tarafın da geniş çaplı askeri tırmanışa ve karşılıklı seferberliğe geçmesine ve hayati bölgelerdeki çatışmaların yoğunlaşmasına rağmen, sahada yaşananlar ciddi bir imha niyetini değil, kontrol ve nüfuz sınırlarının ilan edilmemiş bir şekilde yeniden konumlandırılmasını ve yeniden çizilmesini ifade etmektedir. Durumlar bu şekilde tırmanmaya devam ederse, bu durum ABD'nin savaşı durdurma kararı almasını hızlandırmasına ve her iki tarafa da müzakereleri dayatmasına neden olabilir.

İkinci Senaryo: Cidde platformu aracılığıyla müzakere masasına dönmek ve iki taraf arasında siyasi bir çözüme yol açacak bir ateşkese varmak. Bu model, ABD'nin Sudan politikasına yabancı değildir; zira daha önce el-Beşir hükümeti ile Garang liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLM) arasındaki barış anlaşmasında somutlaşmıştı. Tarafların sert tutumlarına ve birbirlerini tanımayı reddetmelerine rağmen, eğer efendi savaşı durdurmaya karar verirse ajanların açıklamaları etkisini yitirecektir!

Bu senaryoyu çevreleyen zorluklara, yani halkın Hemedti ile herhangi bir anlaşmayı reddetmesi beklentisine rağmen, çatışmaların yoğunlaşması ve Hızlı Destek Güçleri’nin nüfuzunun, insansız hava araçları aracılığıyla uzak bölgelere kadar yayılması halkın endişelenmesine yol açabilir, bu da koşulların hazırlanmasına ve halk kamuoyunun bir anlaşmaya yönlenmesine neden olabilir. Washington bu engeli aşabilir ve içeride pazarlanabilir bir formül bulabilirse bu, üçüncü senaryoyu aktif hale getirmeye hazır olmakla birlikte bu müzakere senaryosunu daha ileriye taşıyacaktır.

Üçüncü senaryo ise ayrılık senaryosudur: Bu ise en tehlikeli ve zor olarak değerlendiriliyor. Bu hamleler Washington'un şu anda bunun peşinde olmadığına, ancak gelecekte çıkarlarının gerektirmesi halinde bunun için gerekli koşulları hazırladığına işaret ediyor. Yani Amerika, yerleşim projesinin sekteye uğraması ya da ülkedeki nüfuzunun tehdit altında olduğunu hissetmesi halinde uygulayabileceği kalıcı bir stratejik plan olarak ayırmaya hazırlanıyor; bu nedenle Hızlı Destek Güçleri'nin konumunu güçlendirmek ve onun Darfur bölgelerinde emri vaki bir otorite olarak varlığını pekiştirmek için çalışıyor.

Her ne kadar bu senaryo için gerekli hazırlıklar büyük ölçüde tamamlanmış olsa da, siyasi açıdan paralel bir hükümetin kurulmuş olması ve Hızlı Destek Güçleri'nin Darfur bölgesinin tamamını (El Faşer hariç) ve askeri düzeyde üç Kordofan bölgesinin bir kısmını kontrol etmesi nedeniyle bu senaryo şu anda pek olası görünmemektedir; çünkü Darfur'daki sosyal boyutun yoğun bir çalışmaya ihtiyacı vardır ve şu anda bunu reddeden uluslararası ve yerel kamuoyunun varlığına ek olarak henüz bu senaryoya hazır değildir.

Ne yazık ki şu anda masada olan ihtimaller bunlar ve görünen o ki Amerika'nın daha önemli meselelerle meşgul olması, Sudan'daki durumu çözme konusunda aceleci davranmamasına neden olmaktadır; bu yüzden sahneyi uzaktan izliyor, ipleri sıkı tutuyor ve bazı çıkarlarını gerçekleştirmek için de yerel ajanlarının elini serbest bırakıyor. Nitekim vakıayı incelen biri, Amerika'nın ajanlarının, hedeflerine farklı şekillerde hizmet eden tamamlayıcı roller oynadığını fark edecektir: Zira el-Burhan, halk desteğini seferber etmek ve yasal önlemlerle Avrupa'nın nüfuzunu ortadan kaldırmak yoluyla içeride otoritesini pekiştirmeye ve dışarıda uluslararası meşruiyet kazanmaya çalışırken, buna mukabil Hemedti ise Darfur'da, özellikle de birçok girişimine rağmen başarılı olamadığı El Faşer'de İngiliz nüfuzunu ortadan kaldırmayı tamamlamaya çalıştığı gibi Darfur'daki silahlı mücadele hareketlerinde kalan Avrupa’nın nüfuzunu kontrol altına alabilecek silahlı bir muhalefet olarak kendini yeniden oluşturmaya çalışmaktadır.

Bu şekilde ABD, her iki taraftaki adamları aracılığıyla Sudan sahnesini kendi tekeline alıyor: Zira el-Burhan liderliğindeki ordunun liderlik ettiği bir hükümet ve Hemedti liderliğindeki Hızlı Destek Güçleri'nin liderlik ettiği bir muhalefet, müzakerelerin başarısız olması ya da dengelerin değişmesi halinde ayrılma seçeneğini güçlü bir şekilde masada tutuyor. Bu denklem ışığında Sudan, halkı bu planın gerçekliğinin farkına varıp değiştirmek için çalışmadığı sürece, uluslararası bir çatışma alanı olarak kalmaya devam edecektir. Kurtuluşun tek yolu ise suçlulardan hesap sormak, onlardan intikam almak, Amerika'nın ve Batı'nın ülkemizdeki elini koparmak için Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışmaktır; umulur ki bu, yakın zamanda olur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmed Reşad – Sudan

Devamını oku...

Suriye ve Gerçek Sorunu!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Suriye ve Gerçek Sorunu!

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, 25 Nisan 2025'te Güvenlik Konseyi'nde bir konuşma yaptı ve bu, tiran Beşar Esad'ın firar etmesinin ardından Suriye adına ilk katılım olmuştu; zira konuşmada şöyle dedi: “Yeni Suriye'yi temsil etmek üzere Güvenlik Konseyi'ndeyim.” Şöyle devam etti: “Sayın konseyinizi, “İsrail'in” Suriye'den çekilmesi yönünde baskı yapmaya çağırıyoruz.” “İsrail'in” Suriye'ye karşı devam eden saldırısı, gerçekleştirmeye çalıştığımız barış ve güvenliği zedeliyor.” Ve şöyle dedi: “Suriye'nin “İsrail” de dâhil olmak üzere bölgedeki ve dünyadaki hiçbir ülke için tehdit oluşturmayacağına dair taahhüdümüzü defalarca beyan ettik.” Şu sözleriyle Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması talebinde bulunduğu sırada yeni Suriye yönetiminin Yahudi varlığıyla ilişkileri normalleştirmeye hazır olduğunu vurguladı: “Yaptırımların kaldırılması, Suriye’nin karanlık geçmişiyle bilinen bir ülkeden uluslararası barış, refah ve ekonomide aktif ve güçlü bir ortağa dönüşmesinde belirleyici bir adım olabilir.”

Yakın Doğu İşleri'nden Sorumlu ABD Dışişleri eski Bakan Yardımcısı Barbara Leaf, 25 Nisan 2025 tarihinde İbrani Kanal 12'ye şu açıklamayı yapmıştı: “Suriye'nin gelecekte “İsrail'i” tehdit etmeyeceğini açıkça taahhüt ettiği gibi hiçbir odağın ya da ülkenin Suriye toprakları üzerinde "İsrail" için tehdit teşkil etmesine izin vermeyeceğini de taahhüt etti."Barbara Leaf, ABD yönetimindeki görevinden ayrılmadan önce yani 19 Aralık 2024 tarihinde Şam'da kendisiyle bir araya gelmiş ve şöyle demişti: “Eş-Şara ile görüşmem sırasında güvenilirliğinden etkilendim ve pragmatizmiyle eski ABD yönetimi yetkililerini etkiliyordu; yaklaşımını gerçekten değiştirip değiştirmediğini sadece zaman gösterecektir.”

Burada yeni Suriye yöneticilerinin yaptıkları açıklamalar ve düşmanın onlara tanıklık ettiği şey onların, iktidara geldiklerinde ilk vaatleri Yahudi varlığını tehdit etmemek ya da yönetecekleri ülkeden Yahudi varlığının kesinlikle tehdit edilmesine izin vermeyeceklerini söyleyen Mahmud Abbas ve Filistin otoritesinden ve tüm Müslümanların başındaki yöneticilerden farklı olmadıklarını teyit etmektedir; çünkü bu, ABD'nin bölgedeki çıkarlarının önceliklerinden biridir.Nitekim onlar, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Güvenlik Konseyi ve uluslararası sisteme yalvarmayı, dış politikalarının temel taşı haline getirmişlerdir; zira Filistin'den vazgeçme ve Yahudilerin gasbını tanıma pahasına bu güçlere, sorunlarını çözmeleri veya işgal ettikleri toprakları savaşmadan kendilerine iade etmeleri için yalvarıyorlar.Çünkü onlar, fedakârlığa ve meydana okumaya hazır değiller, ölümden korkuyorlar ve hayatı Yahudilerin sevdiği gibi seviyorlar; bu yüzden onlar, mevkilere, unvanlara, şöhretin cazibesine ve ikiyüzlülerin, çıkarcıların ve sıradan basit insanların kendilerine yönelik övgülerine aldandılar ve kendilerine nasihat edenlerden de yüz çevirdiler.

Sorun sadece Filistin'i ve ülkenin sömürgecinin yapay olarak parçalamasına rağmen bölünmez bir ülke olan Suriye ve Lübnan'ın bazı kısımlarını gasp eden düşman ile ilgili bir mesele değildir; aksine sorun, tüm siyasi, ekonomik ve toplumsal meseleleri ele alırken, büyük devletlerden, onlara bağlı bölgesel ülkelerden ve uluslararası kuruluşlardan çözümler aramaları ve kendi ideolojilerini ve şeriatlarının kaynaklarını unutmalarıdır.

Çetrefilli olan sorun, devrimlerden sonra iktidara gelenlerin, ayaklanan insanların özlem ve taleplerini yerine getirmek için yetenekleri ve potansiyelleri de dahil olmak üzere ümmetin kendi gücüne güvenmemeleri ve bunları yerine getireceklerine dair onları kandırmaları veya insanların böyle düşünmesi, dahası bu yöneticilerin çok geçmeden çeşitli bahanelerle sömürgeci ülkelerin ve bölgedeki yandaşlarının taleplerini yerine getirmek için dışarıya yönelmeleridir!Dolayısıyla onlar, bir devlet adamı olarak nitelendirilmezler, bilakis onlar, siyasi eylemde akide ve ideolojiden yoksundurlar; zira vakıaya sarılmak dışında her şeyi reddettiler ve vakıayı ideoloji, ölçüt ve düşüncenin kaynağı olarak kabul ettiler ve aleni bir şekilde vakıacı ve pragmatik olmamız ve statükoya teslim olmamız gerekir dediler;dolayısıyla vakıayı dayatanların peşinden gittiler ve vakıayı/gerçekliği değiştirmeye ve kendi fikirlerine göre yeni bir gerçeklik oluşturmaya hazır değillerdi, ki böylece başkalarının da buna boyun eğmesini sağladılar.Böylece de Amerikalılar, Batı ve onların bölgedeki yandaşları onları övdüler.

Evet, egemen güç, bugün Amerika'da olduğu gibi gerçekliği dayatmaya çalışıp başkalarının da buna teslim olmasını, eylem ve hareketlerini buna göre uyarlamasını ve egemen gücün hegemonyası altında bu gerçekliğin izin verdiği ölçüde hedeflerini gerçekleştirmeye çalışmalarını sağlamaya çalışıyor. Böylece başka bir güç ortaya çıkıp onun karşısında durduğunda ve ona meydan okuduğunda, ikisi arasında çatışma başlayacaktır.

Bu normal bir şeydir; bu yüzden akidevi İslami bir gücün, şayet henüz bir devlet yoksa o zaman ideolojik parti olarak bir varlığın, bu gerçekliğe meydan okuması ve kendi ideolojisine göre yeni bir gerçeklik dayatması gerekir;bu da ancak akidevi İslami gücün, ideolojik devletini kurana, dünya ülkelerini kendi ideolojisine göre dayattığı gerçekliğe teslim edene, onunla muamele etmesini ve onun kapsamında hareket etmelerini sağlayana kadar şiddetli siyasi bir mücadele etmesiyle ve güçlü bir fikri çatışma yapmasıyla olacaktır.Zira yüzünü âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim eden bir Müslüman, ideolojisiyle güçlü olup akidesi sayesinde tüm akidelere ve ideolojilere galip gelecektir.

İşte bu yüzden Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Sahabelerden (Allah onlardan razı olsun) oluşan partisiyle, gerçekliğe meydan okumuş ve ona boyun eğmemiştir;zira Kureyş liderlerine meydan okumuş, onların akidelerine ve fikirlerine saldırmış, akıllarını, gelenek ve göreneklerini hafife almış, fikirlerini yaymak ve onlar için bir kamuoyu oluşturmak amacıyla çalışmış ve devletini, sıra dağlar gibi kök salmış ideolojik temeller üzerine kurmak için nusret aramaya başlamıştır.İşte bu metot sayesinde devleti kurabilmiş, içeride ve dışarıda yeni bir gerçeklik empoze etmiş ve İslam ideolojisi ve İslam Devleti egemen oluncaya kadar en küçük olanaklarla bile savaşma konusunda asla tereddüt etmemiştir; böylece on yıl içinde Arap Yarımadası'nı şirk ve küfürden kurtarabilmiş ve o zamanlar dünyanın en büyük devleti olan Roma devletiyle çatışmaya başlayarak İslam Devleti’ni büyük bir devlet haline getirmiştir.

Evet, sorunun çözümü işte budur; bu çözüm sayesinde Suriye ve diğer İslam beldeleri güçlü, kudretli ve büyük bir küresel güç haline geleceklerdir; bu da ancak yönetimi ve ülkenin liderliğinin teslim alanların Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in izinden gitmeleriyle gerçekleşecektir.Aksi takdirde insanlar boğucu bir sarmalın ve içinden çıkamayacakları bir kısır döngünün içinde dönmeye devam edecekler, başladıkları noktaya geri dönecekler, umutsuzluğa ve hayal kırıklığına kapılacaklar ve böylece de teslim olacaklardır.

Hayat, Allah'ın insanlığı yarattığı zamandan, yeryüzü ve üzerindeki her şeye varis olacağı zamana kadar, hak ile batıl, iman ile küfür, hayır ile şer arasındaki çatışmadan ibarettir. Hak üzere olan, hayra davet eden, iman ve takva ehli olan ve Allah’ın kendilerini, daha ehil ve layık olmalarından dolayı takva kelimesiyle yükümlü kıldığı Müslümanların, bu çatışmaya girmeleri, yeryüzünün verasetini ve bununla birlikte cenneti hak etmeleri için ideolojilerinin egemenliği yolunda en değerli ve kıymetli şeylerini, yani canlarını, çocuklarını, ana ve babalarını feda etmeye hazır olmaları, kalplerine cahiliye taassubunu yerleştiren kâfirlere ve şer davetçilerine teslim olmamaları farz olduğu gibi bilakis onların, Rablerinin kendilerine emrettiği ve ona muhalefet etme konusunda kendilerini uyardığı Peygamberleri ve ebedi liderleri Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i önek almaları da farzdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esad Mansur

Devamını oku...

Unutulan Sudan!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Unutulan Sudan!

Haber:

Sudan Dışişleri Bakanlığı 04/05/2025 Pazar günü yaptığı açıklamada, Hızlı Destek Güçleri tarafından (güneyindeki) Batı Kordofan eyaletinin en-Nuhud şehrindeki sivillere yönelik gerçekleştirilen katliamda hayatını kaybedenlerin sayısının 21'i çocuk ve 15'i kadın olmak üzere 300'e yükseldiğini ve insansız hava aracının da Sudan'ın doğusundaki Eritre sınırında bulunan Kassala şehrini hedef aldığını duyurdu. (El Arabiya)

Yorum:

Hızlı Destek Güçleri suçlarında ısrar etmekte, dahası işlemiş olduğu her katliamda daha da vahşileşmekte, kasıtlı olarak doğrudan sivilleri hedef almakta ve onları hiç acımadan öldürmektedir.Nitekim Kordofan ve Darfur'u birbirine bağlayan bir kavşak noktası olmasının yanı sıra bölgede önemli bir ekonomik, ticari ve hizmet arteri olan en-Nuhud şehrinin hedef alınması, bir yandan en temel yaşam ihtiyaçlarının yokluğu nedeniyle sivil hayatın felç olmasına neden olacak ve böylece şehir, sakinlerinin kitlesel yerinden edilme dalgalarına tanık olacak, diğer yandan ise kuzeyin güneyden ayrılması gibi Darfur bölgesinin de Sudan'dan ayrılması hedefine doğru ilerlemek için bir zemin hazırlayacaktır.

Ey muhlis alimler, askerler, subaylar, liderler ve ey Sudan'daki halkımız:Bu çatışma topraklarınızı yakıp yıkmış, (Uluslararası Kurtarma Komitesi tahminlerine göre) yaklaşık 150.000 kişiyi öldürmüş, yerinden edilmişler ve mülteciler arasından 12 milyondan fazla kişiyi yerinden etmiş ve 18 milyon kişiyi de gıda güvencesinden yoksun bırakmıştır;o halde bu vekalet savaşının yakıtları olmayın, ülkenin ve insanların birleşmesinden başka bir çözüm olmadığını ve Amerika, İngiltere ve onların etrafında toplananların, Sudan'daki nüfuzlarını daha da sıkılaştırmadıkça tatmin olmayacak olan kana susamış vampirlerden başka bir şey olmadıklarını bilin, Mevlanız olan Allah’a tevekkül edin ve Peygamberiniz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i örnek alın. Zira kâfirlerin ellerini koparacak ve onları topraklarınızdan söküp atacak bir devlet olmadan sizin için bir egemenlik olmayacaktır; işte bu devlet, sizin izzetinizi tesis edecek, sizleri tevhid sancağı altında birleştirecek, aranızda Allah’ın şeriatıyla hükmedecek ve çalınmış olan haklarınızı size geri iade edecek olan bir devlettir.

وَلَا تَرْكَنُوٓاْ إِلَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِنْ أَوْلِيَآءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
Zalimlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.” [Hud 113]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Durra El-Bakuş

Devamını oku...

Mısır’daki Yeni İmamlar, Ordunun Bir Türetmesidir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Mısır’daki Yeni İmamlar, Ordunun Bir Türetmesidir!

Haber:

Mısır'da bir ilk yaşandı; zira Vakıflar Bakanlığı'na bağlı yeni imamlar, Askeri Akademi'de düzenlenen resmi törenle Cumhurbaşkanı Sisi'nin önünde bağlılık yemini ettiler.İmamlar Bölümü, mezun olan imam ve vaizler için yeni bir program olup mezunlara Vakıflar Bakanlığı Teknik Ofisi üyesi Dr. Ahmed Nebevi tarafından eğitim verilmiştir. Mezun ve yeterlilik sahibi olan imamlar kadrosunda 550 imam yer alırken hazırlık süreci 24 hafta sürmüştür. "İmam Muhammed Abduh" adı verilen kadro, Mısır Askeri Akademisi de dahil olmak üzere ilgili devlet kurumlarıyla koordinasyon halinde, çeşitli seviyelerdeki imamların kapasitelerini güçlendirmeyi hedefleyen kapsamlı bir eğitim programının geliştirilmesi için Sisi’nin Vakıflar Bakanlığı'na gönderdiği direktifin bir parçası olarak gelmiştir; bu da dini söylemin ilerletilmesine, özellikle de aşırılık düşüncesiyle mücadele ve onları çürütmek amacıyla iletişim mekanizmalarının geliştirilmesinin yanı sıra çeşitli fikri meseleler ve güncel zorluklar hakkında bilincin, bilginin ve anlayışın güçlendirilmesine katkıda bulunacaktır. (El Kuds El Arabi, 23 Nisan 2025)

Yorum:

Bunlar, hain politikacıların kendilerine dikte ettiği doğrultuda kürsülerden vaaz vermek için askeri kışlalarda türetilen ve Sisi'nin talimatları doğrultusunda eğitilen imamlardır; dolayısıyla onlar, kendilerine itaat edenlerin cehenneme atan cehennem kapılarının davetçileridir! Zira onlar, az bir pahaya şereflerini satmışlardır!

Sisi konuşmasında, İslam'ın sabitelerini değiştirmeye yönelik habis niyetlerini ilan ederek bunları, “yüzlerce yıldır kutsallaştırılmış ve kendisinden çıkılması çok zor bir hale gelmiş metinler ve fikirlerdir ki bunlar tüm dünyaya düşmandır” olarak nitelendirmiştir. Onun için dünya Yahudi varlığıdır ve artık düşüncelerimizi yeniden gözden geçirmenin zamanı gelmiştir;zira bir imam ancak onun kampında, kendisi ve onun gibilerin istediği aydınlanma düşüncesiyle yetiştirilirse bir imam olabilecektir.

Bu imamlar bilmelidir ki, Hilafeti kurmak için çalışmayan, tiran yöneticileri devirmek için çaba göstermeyen ve değişim meydanlarında hiçbir payı olmayan bir âlim, Rabbani bir âlim olarak kabul edilmez ve ondan bir şey alınmaz!

Sisi sadece kendi imamlarını ve cami hatiplerini türetmekle yetinmemekte, aksine kendi öğretmenlerini ve yargıçlarını da türetmeye hazırlanmaktadır; zira “El Kuds El-Arabi’de” şöyle geçmiştir: “…Son yıllarda Mısır rejimi, devlet memurluklarına atama yapılması için Askeri Akademi'de sınav yapma geleneğini pekiştirmektedir.Nitekim mesele, askeri akademi tarafından denetlenen 30.000 öğretmenin yarışmak için başvuranların girdiği sınavlarla başlamış ve tüm devlet kadrolarına kadar yayılmıştır. Hatta iş yargıya kadar ulaşmıştır; nitekim geçtiğimiz temmuz ayında, yeni atanan yargı mensuplarından oluşan bir grubun Mısır Askeri Akademisi Müdür Yardımcısı Tümgeneral Muhammed Salah el-Türki ile birlikte çekilmiş fotoğrafı geniş çaplı bir tartışmaya yol açmıştı.”

Sisi ve benzerlerini bu saçmalıklarından caydıracak olan sadece Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafettir. Onların saçmalıkları, tuzakları ve kindarlıkları ne kadar uzarsa uzasın, Allah'ın yardımı kaçınılmaz olarak gelecektir. وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا۟ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللهُ وَاللهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.” [Enfal 30]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müne Semih (Ümmü Meryem)

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER