- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Trump ile Husiler Arasındaki Anlaşmayı, Suudi Arabistan ve Mısır Memnuniyetle Karşıladı!
ABD Merkez Komutanlığı, 15 Mart 2025 tarihinde Husilere karşı savaş ilan etti; komutanlığa göre saldırılar, Husilerin Gazze'ye destek için ticari ve askeri gemilere düzenlediği saldırılar nedeniyle aylardır ticari seyrüseferin askıya alındığı Kızıldeniz'de güvenliği yeniden tesis etmeyi amaçlayan geniş çaplı bir operasyonun başlangıcı niteliğindedir.
6/5/2025 Salı günü, Yahudi varlığının savaş uçakları, 24 saat içinde ikinci kez Yemen'e saldırı düzenledi ve bir dizi hava saldırısıyla Sana Uluslararası Havalimanı ile başkent Sana'nın çevresindeki Henyaz, Zahban ve Asir bölgelerindeki üç elektrik santralini ve Sana'nın kuzeyindeki Amran Çimento Fabrikası'nı hedef aldı. Ayrıca 5 /5/2025 Pazartesi akşamı Hudeyde limanına ve Bacil çimento fabrikasına da birkaç hava saldırısı düzenlendi.
El-Arabi televizyonu, 7 Mayıs 2025 tarihinde, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Husilerle yapılan anlaşmaya Yahudi varlığının da dahil edildiğini söylediğini şöyle aktardı: Trump'ın ve Umman'ın açıklaması Kızıldeniz'deki seyrüseferle ilgilidir.
Amerika'nın Yemen'e savaş ilan ettikten sonraki iki ay boyunca, özellikle de sözde anlaşmanın ilan edilmesinden önceki son hafta içinde gerçekleştirdiği saldırılar, Amerika ile İran arasında yürütülen müzakerelerde İran'a baskı kartı olarak kullanmak amacıyla gerçekleştirilmiştir; zira Husiler, İran'ın bölgedeki kolları olup bu saldırılar Husi milisleri için ölümcül olmadı, aksine kamuoyunu kendi lehlerine çevirerek bundan faydalandılar. Amerika ise Babülmendep Boğazı'ndaki Husilerin eylemleri nedeniyle büyük sıkıntı yaşayan Avrupa'ya baskı yapmak için bu saldırılardan yararlandı.
Amerika'nın saldırılarından birkaç saat sonra, yani 6 Mayıs 2025'te Trump, “Operasyon başarıyla tamamlandı ve Husilerin gemileri ve deniz seyrüseferini tehdit etmesini durduracak bir anlaşma sağlanmasının ardından Yemen'e yönelik saldırılar derhal durdurulacaktır” demişti. (El Cezire TV)
Husilerin herhangi bir gemiye saldırmamayı derhal kabul ettiklerini belirten grubun resmi sözcüsü Muhammed Abdulselam, Trump'ın açıklamasının hemen ardından El Cezire kanalına yaptığı sesli açıklamada şunları söyledi: “Anlaşma, ABD gemilerinin füze saldırılarımızdan tamamen dışlanmasını içeriyor.” Ve grup, Amerikan gemilerinin önünde seyrüsefer tehdidinde bulunmama sözü verdi.
Trump, 28 Nisan 2025'te Sisi'ye, Amerikan gemilerinin Süveyş Kanalı'ndan ücretsiz geçişine izin vermesini emretti ve Sisi ise Trump'ın emrine, sanki Trump'ın Amerika'nın sömürgelerinde temsilci olarak çalışan birine verdiği bir emirmiş gibi herhangi bir tepki göstermedi, dolayısıyla Kızıldeniz, Babülmendep’ten Süveyş Kanalı'na kadar Amerika'nın kontrolü altına girmiş oldu. Bu, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin memnuniyeti ve Mısır'ın ise boyun eğmesiyle, Amerika'nın Tiran ve Sanafir adalarında iki üs inşa etmesine izin verilmesiyle eş zamanlı olarak gerçekleşmiştir; bu üslerin amacı, Amerikan ordusunun Süveyş Kanalı'nın güvenliğini üstlenmesi ve Gazze Şeridi'ne silah ve askeri teçhizat nakli için kullanılabilecek şüpheli gemilerin geçişini engellemektir!
Husilerin, deniz seyrüseferini engellemeden Gazze'ye destek vermesine gelince; bu, Amerika'ya bir zarar vermemiş, aksine Amerika'ya denizde güç kazandırmıştır; aynı zamanda Yahudilerin mübarek toprak Filistin'i işgaline de son vermemiştir. Bu anlaşma sayesinde İslam düşmanlarının bize yakın hedefleri etkisiz hale getirilmiş ve destekçilerin uzaktaki hedefleri hedef almasına izin verilmiştir!
Amerika ile Husiler arasındaki bu anlaşma, Husi'lerin, Birleşmiş Milletler'in zalim sözleşmelerine saygı duyan, kâfir uluslararası sistemle uyum içerisinde olan ve onun politikalarını memnun etmeye çalışan ve meşruiyetinin uluslararası olarak tanınması için hazırlık yapan ulusal vizyona sahip cumhuriyetçiler olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca grubun bazı liderleri, bu anlaşmanın Amerika'nın Sana'nın meşruiyetini tanıdığı anlamına geldiğini açıklamıştır. Peki Husilerin takipçilerinin, liderlerinin uluslararası sistemle özdeşleşme konusundaki tutumları hani nerede; oysa bu liderler, Amerika'ya ölüm, zafer İslam'ındır sloganıyla beyinlerimizi çatlatıyorlar ve kendilerinin Kur'an-i bir hareket olduğunu söylüyorlardı?
Başka bir bağlamda, İngiltere'nin ajanlarının, Geçiş Konseyi üyeleri tarafından yapılan çok sayıda açıklamayla Yahudilerle ilişkilerin normalleştirilmesi yönündeki isteklerini, ayrıca Kızıldeniz ve Babülmendep’de deniz seyrüseferini tehdit eden “Husi terör saldırılarından” korunmak amacıyla uluslararası sistemin kendilerine destek vermesini talep ettiklerini gözlemledik. Bu durum onları insanların gözünden düşürmekte olup bu tavizlere rağmen Amerika'nın rızasını kazanamayacaklar; çünkü Amerika, tavizleri ne kadar büyük olursa olsun, İngiltere'nin ajanlarına güvenmiyor. Bu yüzden Husi grubu, Umman'ın arabuluculuğuyla Amerika ile bir anlaşma yaparak Kızıldeniz'de barışı sağlama girişiminde bulundu ve yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Gelecekte, Kızıldeniz ve Babülmendep’teki Amerikan gemileri de dahil olmak üzere taraflardan herhangi biri, bir diğerini hedef almayacaktır."
Son olarak bu ümmetin muhlis evlatlarına diyoruz ki: Rabbimiz Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır: وَلَا تَرْكَنُوٓاْ إِلَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِنْ أَوْلِيَآءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ“Zalimlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.” [Hud 113] Kızıldeniz'deki Amerikan çıkarlarını hedef almamak bizim için bir güvenlik anlamına gelmediği gibi kâfir güçleri birbirlerinden uzaklaştırmak anlamına da gelmez;zira Amerika, Yahudilerin nabzını attıran ana damardır ve eski başkanı Biden'ın lisanı ise şöyle demişti: “Eğer İsrail olmasaydı, mevcut olmasaydı onu icat etmemiz gerekirdi.” Yahudiler ise Kuran-ı Kerim'in nâssıyla Allah'ın en aşağılık yaratıklarıdır; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُواْ إِلاَّ بِحَبْلٍ مِّنْ اللهِ وَحَبْلٍ مِّنَ النَّاسِ“Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur.” [Al-i İmran 112] Eğer Amerika'nın, Batı'nın ve Müslümanların başındaki ajan yöneticilerin ipi-himayesi olmasaydı, Yahudiler mücahitlerimizin karşısında bir ay bile dayanamazlardı. Yahudi varlığının can damarını kesmek, ona kesin bir darbe indirmek ve onu İslami topraklarımızdan söküp atmak isteyen bir kimse, öncelikle devletini, mücahitlerin kâfirlere açık hale gelmesini ve onların kolayca vurulmasını kolaylaştıran vatancılık ve demokratik anayasalar temelinde değil de hayatın her alanında İslam akidesi temelinde inşa etmeli, savaşı kesinlikle akide esasına göre hesaplamalı, elinden geldiğince kuvvet hazırlamalı ve hiçbir bedel bizi, Allah'ın dinini desteklemekten döndürmemelidir. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ“Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar.” [Muhammed 7]
Düşmanın ölümcül noktasını belirleyen ve onu öldürücü bir darbeyle şaşırtacak olan, halkına asla yalan söylemeyen ve sizleri Allah yolunda cihat etmeye davet edip teşvik eden bir liderlikle yardımlaşmaktır; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى الْقِتَالِ إِن يَكُن مِّنكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُواْ مِئَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُم مِّئَةٌ يَغْلِبُواْ أَلْفاً مِّنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَفْقَهُونَ “Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.” [Enfal 65]
Amerika'nın çıkarlarını bizim saldırılarımızın dışında tutmak, onun varlığını güçlendirir ve köklerini sağlamlaştırır; bu yüzden kâfirlerin bize yönelik gücünü kırmak, onların çıkarlarına saldırmayı bırakmakla değil, bilakis Rabbimiz Subhanehu'nun Rasulü Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, ondan sonra da bize emrettiği gibi müminleri Allah yolunda cihat etmeye ve savaşmaya teşvik etmekle olur: فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللهِ لاَ تُكَلَّفُ إِلاَّ نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَسَى اللهُ أَن يَكُفَّ بَأْسَ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَاللهُ أَشَدُّ بَأْساً وَأَشَدُّ تَنكِيلاً “Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kâfirlerin gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah'ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir.” [Nisa 84] Bu ise herhangi bir savaş değildir, aksine Allah’ın kelimesini yüceltmek için olan bir savaştır; bu savaş ise, İslam’ı içeride kamil ve kapsamlı bir şekilde tatbik edecek ve hidayet ve rahmet risaletini Allah’ın kullarına emrettiği gibi davet ve cihat yoluyla dünyaya taşıyacak bir İmamın arkasında Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in devleti gibi bir devlet yoluyla olur.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Seyf Marzuk – Yemen