Cuma, 18 Rebiu’s Sânî 1447 | 2025/10/10
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Savunma Bakanlığı’ndan Savaş Bakanlığı’na: Artık İslami Savunmanın Manasını Yeniden Gözden Geçirmenin Vakti Gelmiştir

Donald Trump’ın imzaladığı bir başkanlık kararnamesiyle ABD Savunma Bakanlığı’nın adı resmen Savaş Bakanlığı olarak değiştirildi. Bu değişiklik, yalnızca semantik bir düzeltme olmayıp, sömürgeci güçlerin saldırgan stratejik zihniyetini ve işgal temelli dış politika yaklaşımını da gözler önüne sermiştir. Trump, “Savunma anlayışı fazla pasif kalıyor... Ama biz saldırgan bir tutum da sergilemek istiyoruz.” diyerek bu niyetini açıkça dile getirmiştir.

Yüzyıllarca barış, diplomasi, uluslararası düzen ve işbirliği gibi kavramların arkasına sığınan Batı, artık hiç çekinmeden, tıpkı sömürgeci ve emperyalist dönemlerinde olduğu gibi, saldırgan bir savaş dili kullanmaktadır. Bu sırada İslam ümmeti ise, içine sıkışıp kaldığı bu çürümüş ve kısıtlayıcı ulus-devlet yapısı içinde, savunmacı bir dile ve teslimiyetçi politikalara mahkûm edilmiş durumdadır. Bir zamanlar Müslümanlar cihatla, fetihlerle ve İslam’ın mesajını taşımakla iftihar ederlerdi. Bugünse en büyük emelleri ve idealleri yalnızca savunma savaşlarına ve işgalden kurtuluşa indirgenmiştir.

Batı’nın pervasızca taarruz pozisyonu aldığını ilan ettiği bu vasatta, İslam ümmetinin kendi asli temellerine rücu etmesi elzemdir. Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Medine-i Münevvere’de kurduğu devlet, en başından beri kararlı bir duruşa sahipti. Bu duruş, Batı’nınki gibi sömürgecilik, suç ve soykırım üzerine değil, İslam’ı yaymak ve insanlığa liderlik etmek üzerine kuruluydu. İslam’ın dış politikası, ta başlangıcında bile, dini yüceltme, sahte sınırları yıkma ve insanlığı diğer inançların karanlığından İslam’ın adaletine çıkarma üzerine kurulu idi.

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ“O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlünü hidayet ve hak din ile gönderendir.” [Saff 9]

Gerçekte, dini yüceltme görevi sınırlara hapsedilemez ve seküler uluslararası sistemin çerçevesine indirgenemez. İslam, âlemşümul bir merci olmak üzere gelmiştir. Ümmet’in görevi de, diğer tüm dinlere üstün gelene dek İslam’ı davet ve cihat yoluyla yaymaktır. Ancak 19. yüzyıldan itibaren, özellikle de Hilafetin kaldırılmasından sonra yayılan ulus-devlet sistemi ve benimsenen savunmacı politikalar nedeniyle İslam ümmeti, saldırgan ve inisiyatif alan ruhunu kaybetmiştir.

Bu sırada sömürgeciler ise “barış ve istikrar” naraları atarak istila hareketine devam etmiş, İslam topraklarını işgal etmişlerdir. Nitekim bugün, bütün dünyanın gözleri önünde evlatlarını boğazladıkları Gazze’de buna şahit olmaktayız. Buna mukabil, savaş bakanlığına dahi savunma bakanlığı ismini layık gören Müslümanların yöneticileri, kendilerini ulusal sınırların bekçiliği ve kısıtlayıcı sözleşmelere riayet etmekle tahdit etmektedirler. Milliyetçi ve savunmacı politikaların kölesi ve esiri olup sus pus oturmayı seçmişlerdir. Beceriksizliklerini örtmek için de Batı’dan ithal ettikleri kavramlarla bu pısırıklığı ve geri çekilmeyi ‘büyük bilgelik’, ‘devlet aklı’ ve ‘usta siyaset’ diye yutturmaya çalışmaktadırlar!

Batı, sömürgeci hedeflerini gerçekleştirmek için bir kez daha saldırı savaşı bayrağını yükseltmiş durumda. Peki, İslam ümmeti ve Afganistan’daki yöneticiler, sınırları ilga etmeye, mazlumların yardımına koşmaya ve cihadı sadece işgale karşı bir savunma olarak değil, daha geniş anlamıyla dış politikanın temeli yapmaya amade midir?

Bu yüzden, ekonomiyi merkeze alan sözde dengeli ve savunmacı politikalardan vazgeçmeli, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet’i kurarak doğru yolu yeniden canlandırmalıyız. Hilafet, İslam’ı tüm dünyaya yaymak ve fitneyi kökünden silmek üzere dış siyasetini davet ve cihat üzerine inşa edecektir!

وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ“Fitne kalmayıncaya ve din sadece Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” [Tevbe 36]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti’nin Darfur’un Koparılması Planını Akamete Uğratmak Amacıyla Yürüttüğü Kampanya Kapsamında El-Ubeyd Şehrindeki Hizb-ut Tahrir Gençleri, El-Ubeyd Büyük Camii’nde Müslümanlara Sıcak bir Çağrıda Bulundular

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti’nin Darfur’un Koparılması Planını Akamete Uğratmak Amacıyla Yürüttüğü Kampanya Kapsamında El-Ubeyd Şehrindeki Hizb-ut Tahrir Gençleri, El-Ubeyd Büyük Camii’nde Müslümanlara Sıcak bir Çağrıda Bulundular ve Otobüs Terminalinde de Pankartlı Bir Gösteri Gerçekleştirdiler

6 Eylül 2025 Cumartesi günü El-Ubeyd’de Hizb-ut Tahrir gençleri, Sudan’ın parçalanması ve Darfur’un koparılması planını akim bırakmaya dönük kampanya kapsamında iki ayrı etkinlik gerçekleştirdi. El Ubeyd şehrindeki parti gençleri, ümmetin birliğinin hayat memat meselesi olduğu şuurundan hareketle el-Ubeyd Ulu Camii’nde toplanan Müslümanlara sıcak bir çağrıda bulundular. Vilayet Encümen üyesi Sayın en-Nezir Muhammed Hüseyin’in okuduğu çağrıda, siyasetçiler, medya mensupları, alimler, subaylar ve askerlere şer’i sorumlulukları hatırlatılıp Darfur’un ayrılmasını önleme yükümlülüklerini yerine getirmeye davet edildiler. Cemaatin çağrımıza gösterdiği büyük teveccüh, bu ümmetin İslam’a ve davetini taşıyanlara duyduğu derin sevgiyi bir kez daha gözler önüne serdi.

Kampanya kapsamındaki ikinci etkinlikte ise parti gençleri, pazar yerindeki otobüs terminalinde pankartlı bir eylem düzenlediler. Eylemde, “Darfur’u kopararak Sudan’ı parçalamayı hedefleyen Amerikan planına karşı durulması” çağrısı yapan pankartlar taşıdılar. Halkımızın eyleme olumlu yorumlar yaparak ve fotoğraf çekerek gösterdiği teveccüh, bir polis memurunu rahatsız etti. Memur, kalabalığın dağılmasını istedi. Ancak iş işten geçmiş, eylem çoktan amacına ulaşmıştı bile.

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Heyeti, Sudan Adalet Partisi Genel Başkanı ile Görüştü

Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti’nden bir heyet, partinin “Darfur’un ayrılma planını boşa çıkarma” kampanyası kapsamında Adalet Partisi Genel Başkanı et-Ticani Abdülvahab ile bir görüşme yaptı. 5 Eylül 2025 Cuma günü el-Ubeyd şehrinde gerçekleşen ziyarette, Hizb-ut Tahrir heyetine encümen üyesi en-Nezir Muhammed Hüseyin başkanlık etti. Heyette Mühendis Banqa Hamid ve İsamuddin Abdülkadir de yer aldı.

Görüşmenin başında heyet Başkanı en-Nezir bir konuşma yaparak şu hususların altını çizdi: “Ümmetin ve devletin varlığının birliği, İslam’ın emrettiği üzere, bir ölüm kalım meselesidir ve bu konuda en kati tedbirler alınır. Bu husustaki şer’i deliller Kur’an ve Sünnet’te mevcuttur. Amerika’nın Sudan’ı beş küçük devletçiğe bölme niyetinde olduğu ve Güney’in ayrılmasında muvaffak olduğu malumdur. Halihazırda, aynı araçlarla Darfur’u ayırma çabasındadır. Bu maksatla, şımarık çocuğu Hızlı Destek Kuvvetleri’ni Darfur’un en güçlü silahlı unsuru haline getirdi. Böylelikle Darfur’u daha önce yaptığı gibi Avrupalıların adamlarıyla değil, bizzat kendi adamlarının eliyle ayırmak istenmektedir. Geçmişte ajanı John Garang ve hareketini isyancı grupların başına getirerek Güney Sudan’ı ayırmıştı.” Amerika, bu planı uygulamak için önce gücün ve zenginliğin bölgesel ve ırksal temelde paylaşılması fikrini, ardından da ‘merkez-çevre çatışması’ söylemini kullandı. Sonra Hızlı Destek Kuvvetleri’ni Sudan’ın merkezinden ve başkentten çekerek Darfur’a yığdı. En sonunda da Nyala’da kendi kontrolünde paralel bir hükümet kurdurdu. Tüm bu faaliyetler, söz konusu art niyetli sinsi planın varlığını gözler önüne sermektedir. Bu itibarla, Hizb-ut Tahrir’in başlattığı kampanya, bu planı deşifre etmek ve toplumun öncü güçleri ve ümmetle birlikte hareket ederek planı akamete uğratmak amacını gütmektedir. Zât-ı âlinize gerçekleştirdiğimiz bu ziyaret de, mezkûr çabalarımızın bir parçasıdır.

Adalet Partisi Genel Başkanı et-Ticani ise şunları söyledi: “Bu ziyareti gerçekleştirerek beni de bu büyük çalışmaya dahil ettiğiniz için çok mutluyum. Sizler her zaman ümmetin ve bu ülkenin derdiyle dertleniyorsunuz. Arkasında sömürgeci ülkelerin olduğu bu planı akamete uğratma mücadelesinde ben de varım. Olayları yakından takip eden biri olarak, bu savaşın patlak vereceğini zaten öngörmüştüm.”

Görüşmenin sonunda, gösterdiği nazik misafirperverlik ve samimi ev sahipliği nedeniyle kendisine teşekkürlerimizi ilettik.

Devamını oku...

Tunus Vilayeti: Basın Toplantısı; “Hizb-ut Tahrir, İktidar ve Muhalefeti Anlaşmaya Çağırıyor”

  • Kategori Tunus
  •   |  

Tunus Vilayeti: Basın Toplantısı;

“Hizb-ut Tahrir, İktidar ve Muhalefeti Anlaşmaya Çağırıyor”

Hizb ut-Tahrir / Tunus Vilayeti, şu başlık altında bir basın toplantısı düzenliyor:

“Hizb-ut Tahrir, İktidar ve Muhalefeti Anlaşmaya Çağırıyor”

09/09/2025 Salı günü, Medine saatiyle 12:30'da El-Vakiye Kanalı'nda canlı yayınlanacak.

17 Rabi'ul Evvel 1447, 09 Eylül 2025


TUNIS

2025 09 09 TNS Panel

İlgili Linkler:

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Resmi Websitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Resmi Sitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Facebook Sayfası

Devamını oku...

Platformlar: Yahudi Varlığının Gerçekleri Tahrif Etmek İçin Kullandığı Yeni Bir Silah

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Platformlar: Yahudi Varlığının Gerçekleri Tahrif Etmek İçin Kullandığı Yeni Bir Silah

Haber:

Drop Site News web sitesi, Google'ın Yahudi varlığının Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisiyle 45 milyon Dolarlık bir anlaşma imzaladığını ve bu anlaşma kapsamında Tel Aviv'in anlatısının propagandasını yapmak ve Yahudi varlığının, modern çağın en uzun ve en şiddetli insani trajedilerinden biri olan Gazze Şeridi'nde 700 gün boyunca Filistinlilere karşı işlediği suçları örtbas etmek için çalışacağını ortaya çıkardı.

Droop Site News geçen Çarşamba günü, “Google'ın, Netanyahu ile altı aylık ve 45 milyon Dolarlık bir sözleşme kapsamında, “İsrail” hükümetinin mesajlarının propagandasını yapmaya ve Gazze'deki insani krizi önemsiz göstermeye katkı sağlayacağını” ifade etti.

Yorum:

Google gibi büyük bir kapitalist şirketin, kutsal toprakları işgal eden ve masum çocukları öldüren bir varlığın başbakanıyla, büyük bir miktar para karşılığında bir anlaşma imzalaması hiç şaşırtıcı değildir.Zira bu tür şirketler, tüm insani değerleri hiçe sayarak sadece kâr ve büyük miktarda para kazanmakla ilgilenmektedir.

Google bu anlaşmayı imzalayarak, bu varlığı desteklemekte ve silahsız sivillere, kadınlara ve masum çocuklara karşı işlediği iğrenç suçlar ve soykırımdan sıyrılmasına destek ve yardımcı olmaktadır; zira anlaşma, bu suçlu varlığın anlatılarının propagandasını yapmakta ve onu “teröristlerin” saldırılarına karşı mağdur ve kendisini savunan bir konuma yerleştirmektedir.

Bu şirketin yaptıkları, kapitalist sistemin düşmanlarıyla savaşmak için nasıl da tüm mekanizmalarını ve araçlarını silah olarak kullandığını ortaya koymaktadır.Elektronik medya araçları, kamuoyunun yönlendirilmesine ve siyasi kararlara baskı yapılmasında büyük bir etkiye sahiptir;zira bu, kamuoyunun gündemine girdikten veya takipçilerin desteğini ve onayını aldıktan sonra sonuçları değişen birçok olay ve vakada açıkça görülmüştür.

Nitekim onun dünyanın en prestijli şirketlerinden biri olması ve milyonlarca kişi tarafından kullanılmasından dolayı, bu varlık onu bir “medya” silahı olarak kullanmaya çalışmakta olup bu da gazetecilerin ve elektronik iletişim kullanıcılarının, gerçekleri ve Gazze'nin kuşatma altına alınmasının ve yardım almaya çalışanlar için bir tuzağa dönüşen yardımların engellenmesinin ardından Gazze'deki masum insanların bombalarla, füzelerle veya açlıkla öldürüldüğü bir imha savaşında meydana gelenleri aktarmak için gösterdikleri tüm dürüst çabaları boşa çıkarmak içindir.

Bu insanların kendilerini mağdur kılığında göstermek için gerçekleri silmeye ve çarpıtmaya çalışması, insanları kontrol eden küresel sistemin iğrençliğini yansıtmaktadır;bu sistem ise suçluları ve katilleri destekleyen ve onları desteklemek ve arkalarında durmak için her türlü araçları ve mekanizmaları kullanan bir sistemdir; zira dünyayı kontrol eden Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın Netanyahu'nun politikasını desteklediği ve onun Gazze halkına karşı yürüttüğü yok etme savaşını “teröristlere karşı bir savaş” olarak gördüğü, dahası sosyal medya araçları yoluyla aktarılan haberler ve videoların ortaya koyduğu gibi yardım almaya çalışan masum insanların öldürülmesine bile katkıda bulunduğu hiç kimse için bir sır değildir.

Bu anlaşma, işgalcinin, onun avenelerinin ve destekçilerinin, gerçekleri çarpıtmak ve özellikle Yahudi varlığının eylemlerini kınayan ve bu savaşın durması çağrısında bulunan Batılı halkların tepkilerini azaltmak için kullanmaya çalıştıkları başka bir silahtır.

Bu anlaşma uyarınca şirket, Gazze Şeridi'nde yemek hazırlayan insanları gösteren bir reklam yayınladı ve bu sahnelere yönelik yorum ise yiyecek var ve bunun dışında söylenen her şey yalan şeklindeydi!

Bu habis varlık, Google ile de sınırlı kalmamış, aksine Amerikalı influencer'ları da kapsamına almış olmasının yanı sıra Google, YouTube, X, Meta ve diğer platformlar tarafından finanse edilen reklamlara büyük harcamalar yapmıştır.

Ayrıca Drop Site'nin araştırmasına göre Yahudi varlığının hükümeti, X platformuyla başka bir reklam sözleşmesi için 3 milyon Dolar harcamış ve Fransız reklam şirketi Outbrain Teads'a yaklaşık 2,1 milyon Dolar ödemiştir.

Bu, varlığın gerçekleri inkar ve tahrif etmek için başlattığı bir kampanya olup varlık bu gerçekleri “hasbara” olarak nitelendirmektedir; hasbara İbranice bir kelime olup, genel ilişkiler ile propagandanın arasını birleştirmek anlamına gelmekte olup açlığın varlığını inkar etmeyi hedeflemektedir. 

Bu varlık, medyayı ve platformları bir başka savaş silahı olarak kullanmaktadır ki bunu, dünyanın onun iğrenç eylemlerine bakışını değiştirmek ve hakkında propagandası yapılan şeylerden beri olduğunu ortaya koymak için yapmaktadır... Ancak artık maske düşmüştür.

Küfür milletinin Gazze halkına karşı savaşlarında güçlerini birleştirip birbirlerini desteklediklerini gözlemlerken İslam ümmetinin kılını dahi kıpırdatmadan donuk bir şekilde durması ve evlatlarını, bu hayati savaşa katılmaya sevk etmemesi acı vericidir!!

Ey Allah’ın en hayırlı ümmet olarak ortaya çıkardığı insanlar, bu aşağılanma ve donukluk daha ne zamana kadar sürecek?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Zinet es-Sâmit

Devamını oku...

Evet, Siz Gazze’desiniz ve Gazze Yok Ediliyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Evet, Siz Gazze’desiniz ve Gazze Yok Ediliyor!

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mevlid-i Nebi Haftası açılış programında açıklamalarda bulundu. Konuşmasının büyük bölümünü Gazze’ye ayıran Erdoğan, “İsrail” Başbakanı Netanyahu’ya çok sert eleştiriler yöneltti.

“Dünyada nerede bir Müslüman varsa, gönlümüz, aklımız oradadır” diyen Erdoğan, “Onun için şu anda Gazze’deyiz. Şu anda Filistin’de olan, bu Netanyahu denilen gaddarın, kâfirin o kıyamına asla seyirci kalamayız” ifadelerini kullandı. (03.09.2025 – NTV)

Yorum:

Gazze’de 23 aydır devam eden işgal ve soykırım, halkı kasıp kavuran açlık silahının yanı sıra “robot bombalar” denilen yeni katliam şekillerinin denenmesiyle zirveye çıkmışken; Gazze’yi yüzüstü bıraktıkları için halklarının öfkesiyle yüzleşen İslam beldeleri yönetimlerinin istismar ve ikiyüzlü siyasetleri de zirvelerin zirvesine çıktı.

Müslümanlık şöyle dursun, insanlık duygularını dahi yitirmiş olan bu yöneticiler, “İsrail’le” açık ve örtülü ilişkilerini kesintisiz sürdürürken diğer taraftan Gazze’ye yardım ettiklerini söyleyecek kadar ileri gidebiliyorlar. Pişkinlik öyle bir hal aldı ki; Refah Kapısı’nı kapalı tutarak Gazze’yi açlığa ve ölüme mahkûm eden Mısır ile Yahudi ordusunun meyve-sebze ihtiyacını karşılamada ilk sırada olan Ürdün gibi rejimler, Gazze’ye yardım etmekle övünüyorlar.

Ve işte Cumhurbaşkanı Erdoğan, karşısındaki sözde âlim ve hocaların alkışları eşliğinde, “Şu anda Gazze’deyiz” diyerek Türkiye’nin el altından Gazze’ye yardım ettiği imasında bulunuyor. Ne Allah’tan korkuyorlar ne de ümmetten utanıyorlar.

Filistinli gazeteci Muhammed Ebu Taqiya, böylesi büyük bir mezalimin bile siyasi istismar malzemesi yapılmasına dayanamayarak Erdoğan’a “Allah için yeter!” dedi ve şu satırları yazdı:

“Evet, Gazze’desiniz! Onun için videolarda gördüğümüz gibi Gazze’deki mücahitler, en gelişmiş ve en etkili silahlarla savaşmaktadır!

Evet, siz Gazze’desiniz… Bu yüzden dünyanın özgür insanları, on binlerce kilometre uzaktan, Batı’dan deniz yoluyla Gazze’ye ulaşmak zorunda kalıyorlar; oysa Gazze, sizin denizlerinizden sadece 11 saat uzaklıktadır!

Gazze’de hiçbir şehir, canlı yayında ve gözlerinizin önünde yerle bir edilmemiştir! Çünkü siz varsınız orada. Gazze’de 19 bin çocuk, canlı yayında vahşice öldürülmemiştir! Siz Gazze’de olduğunuz için kimse bunu yapamamıştır! Gazze’de 10 bin kadın, canlı yayında acımasızca yok edilmemiştir! Asla, siz varken bunu yapan olamaz!

Gazze’de tıbbi malzeme ve ilaç eksikliği %80 oranında değildir! Siz götürmektesiniz her şeyi! Gazze’de 48 bin çocuk yetim bırakılmamıştır! Dünyanın gözü önünde! Gazze’deki hastaneler, en kritik operasyonları gerçekleştirmekte ve sağlık hizmetlerini en iyi şekilde sunmaktadır! Varlığınızla bunlar yapılır tabi ki!

Gazze’de yüzlerce çocuk ve yetişkin açlıktan ölmemiştir! Ölemez! Yüzlerce kişi de bir ekmek parçası almak için hayatından edilmemiştir! Çünkü siz Gazzelisiniz!

Ve siz demediniz mi ki “Mescid-i Aksa bizim için kırmızı çizgidir”? İşte bu yüzden son günlerde işgal güçleri, Siyonist gruplar ve bakanlar, Aksa’yı en kalabalık şekilde basamadılar!

Artık lütfen, Gazze’de değil, vicdanınızda bile karşılığı olmayan bu tür söylemlerden vazgeçin! Vazgeçin ki size karşı kalan saygı ve sevgi de yok olmasın! “Yapamadım, zamanında büyük konuştum. Gelin, elimi tutun bu utancı hep birlikte silelim” demekten size zarar gelmez. Allah için yeter!”

Bu satırlara şunları da ekleyelim:

Evet, Gazze’desiniz… Petrolünüzle, çeliğinizle, ticaret gemilerinizle, bilinir bilinmez nice ürünlerinizle Gazze’desiniz.

7 Ekim’i “terör saldırısı” olarak tanımlayan, mücahitlerin silah bırakarak teslim olmasını isteyen, ordusu ve egemenliği olmayan hayali bir Filistin devletçiği karşılığında Gazze’nin yönetimini hain Mahmud Abbas ekibine bırakmayı öngören New York Deklarasyonu’ndaki imzanızla Gazze’desiniz.

Suriye yönetimi ile “İsrail’i” normalleştirmek, böylece Suriyeli Müslümanların Yahudilerle cihadını engellemek için Azerbaycan’daki arabuluculuk rolünüzle Gazze’desiniz.

Evet, Gazze’desiniz… Ve Gazze, siz varken yok ediliyor.

Geriye, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in, haddi aşmakta sınır tanımayanlar için buyurduğu şu sözü kalıyor:

إِنَّ مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ الأُولَى: إِذَا لَمْ تَسْتَحِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ

“İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir: Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!” (Buhârî, Edeb, 78)

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Emin Yıldırım

Devamını oku...

Yahudi Varlığı, Hiçbir Hesap Verme veya Denetim Olmaksızın Müslümanların Kanını Döküyor

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudi Varlığı, Hiçbir Hesap Verme veya Denetim Olmaksızın Müslümanların Kanını Döküyor

Haber:

Pazar günü işgal güçleri Gazze Şehrinde yerinden edilmiş kişilerin barındığı yerleri ve yerleşim yerlerini bombaladı ve bu saldırı sonucunda şehitler oldu; işgal güçleri daha fazla konut kulesini yıkmakla tehdit etti ve ayrıca şehir sakinlerine Gazze Şeridinin güneyine hızla taşınmaları konusunda uyarıda bulundu.

Tıbbi kaynaklar, bugün şafak vakti itibarıyla Gazze Şeridi'ne düzenlenen Yahudi varlığının saldırılarında, çoğu Gazze Şehri'nde olmak üzere, altı çocuk dahil 21 kişinin şehit olduğunu bildirdi. (El Cezire Net, 7/9/2025)

Yorum:

Öldürme, açlık, yıkım ve yerinden edilme bugün Gazze'de zirveye ulaşmıştır. Yahudi varlığı bir yandan bunları yapıyor, diğer yandan da açık bir şekilde hesap vermeyeceğini, dahası başta Yahudi varlığını siyasi ve askeri olarak sınırsız bir şekilde destekleyen ABD olmak üzere varlığının Arap ve Batı tarafından eşi görülmemiş bir şekilde desteklendiğini açıklıyor.

Bu eylemler anlık olarak ortaya çıkmış gibi görünse de aslında bu, Yahudi varlığının başkanı Netanyahu'nun hiç utanıp korkmadan ve kimseye hesap vermeden aleni bir şekilde açıkladığı gibi yıllardır İsra ve Miraç topraklarını Yahudileştirmek, halkını buradan tehcir etmek ve daha sonra da Müslüman ülkelerden geniş bir alanı kapsayacak şekilde genişletmek için yürütülen planlardan başka bir şey değildir.Yahudi varlığı tarafından gerçekleştirilen bu eylemler, varlıklarının ve Batı dünyasının çıkarlarına hizmet etmektedir ki bu hiç şaşırtıcı bir şey değildir; ancak şaşırtıcı olan, birçok Müslümanın bu duruma alışmış ya da Gazze'de olanları takip etmekten yorulmuş gibi görünmesidir; zira bazıları gözlerini kapatırken diğer bazıları ise Filistin'deki halkımızın kurtuluşunun, onlar için dua etmekten ya da Yahudi varlığının mübarek Filistin'deki Müslümanların kanını akıtmasını engellemeyen ve engelleyemeyecek olan gösterilere, protestolara ve diğer eylemlere katılmaktan geçtiğine inanacak kadar ilgisiz kalmaktadır.

Müslümanların başındaki yöneticilere gelince; onlar Yahudi varlığının ilk savunma hattı oldukları gibi onların elleri de, tıpkı öldüren, aç bırakan, yerinden eden ve tehcir eden işgalci varlığın elleri gibi Filistin halkının tertemiz kanına bulanmıştır. Bugünkü Müslümanların başındaki yöneticiler, Müslümanların bir tek kelimeyle bile olsa kardeşlerine destek vermelerini engelleme konusunda bizzat kafirlerinden daha çok isteklidirler; böylece onlar, sözleri ve talepleri kendileri için Allah Azze ve Celle'nin kelamından daha kutsal hale gelen efendileri Trump'ı memnun etmek için çabalıyorlar!

En büyük felaket ise, Müslüman ordularının yüzüstü bırakmasıdır; zira gözlerinin önünde bulunan Filistin halkını desteklemeye muktedir olan ağır silahlara sahip sadece bu ordulardır ancak onlar hiçbir şey yapmıyorlar! La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim.

Savaş iki yıldır merhametsizce ve acımasızca sürmekte olup Birleşmiş Milletler veya Güvenlik Konseyi gibi uluslararası kurumlara başvurmak, sözde insan hakları örgütlerine çağrıda bulunmak veya protestolara ve gösterilere katılmak gibi çağrıda bulunulan her çözüm, yani tüm bu eylem ve çağrılar, bu ölüm makinesini durduramamış veya Filistin'deki halkımızın acısını hafifletememiştir.

Nitekim iki yıldır Müslümanlar tüm bu yolları ve yöntemleri denediler ancak ümmetin durumu kötüleşmeye ve Gazze'deki halkımız büyük acılar çekmeye devam ediyor. Gazze ve Müslüman dünyasının geri kalanında yaşananlara çare olacak çözümler olarak İslam’ın çözümlerini sırtımızın arkasına atarak daha ne zamana kadar hayali çözümlerin arkasında solumaya devam edeceğiz? Oysa bizim kurtuluşumuz, yaratılanların efendisi Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in haber verdiği gibi başında arkasında savaşılan ve kendisiyle korunulan bir İmamın olduğu Hilafet Devleti'dir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdulazim Haşlemun

Devamını oku...

تَحْسَبُهُمْ جَمِيعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى “Sen Onları Derli Toplu Sanırsın, Halbuki Kalpleri Darmadağınıktır” [Haşr 14]

  • Kategori Makaleler
  •   |  

تَحْسَبُهُمْ جَمِيعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى

“Sen Onları Derli Toplu Sanırsın, Halbuki Kalpleri Darmadağınıktır”

[Haşr 14]

Trump ile Avrupalı liderler arasında yakın zamanda gerçekleşen toplantı, Batı medeniyetinin özünü kemiren derin parçalanmayı apaçık bir şekilde yansıtan aynadan başka bir şey değildir. Özgürlük ve adalet gibi değerlerle övünen Batı, bu tür toplantılarda liderlerinin kaprislerine kapılmış ve dar çıkarlarla çatışan parçalanmış bir varlık olarak ortaya çıkmaktadır.Bu toplantı, Amerika'nın hegemonya peşinde koşan kibirli eğilimini açıkça ortaya koymaktadır; zira Washington tek karar verici olarak iradesini dayatırken, Avrupalılar ise inisiyatif alma gücü olmadan emirler alan itaatkâr tâbi konuma terk edilmiştir.

Bu dağılma anlık bir durum değildir, aksine ulusal çıkarların çatıştığı ve birliklerinin kırılganlığını ortaya çıkaran Batı ilişkilerinin temel bir özelliğidir. Nitekim Trump'ın kibirli üslubu ve Avrupalı ​​liderlerle kurduğu dikey ilişki, ortak bir vizyonun yokluğunun ve Batı'nın kendi iç çatışmalarının ve liderlerinin bencilliğinin rehinesi olduğunun açık bir kanıtıdır.

Tabloyu daha da netleştiren şey, onların politikalarını karakterize eden ahlaki kopuştur.“Barış” ve “güvenlik garantilerinden” bahsedilmesi ise, savaşların ve çatışmaların çıkarları gerçekleştirmek için bir araç olarak kullanıldığı gerçeğini gizleyen ince bir maskeden başka bir şey değildir.Bunun en açık şahidi, Batı'nın ikiyüzlülüğünü açığa çıkaran Gazze'deki kardeşlerimizin -Allah onların zaferini hızlandırsın ve sıkıntılarını gidersin- yaşadığı trajedidir.Savaşı bir an önce sona erdirmeye odaklanan Trump, halkları korumayı hedeflemiyor, aksine Amerika'nın ekonomik yükünü hafifletmeyi ve seçim imajını parlatmayı hedefliyor.Avrupa'nın Ukrayna'ya verdiği açık destek, ahlaki ilkelere olan bağlılığından değil, enerji, ekonomik ve askeri düzeydeki güvenlik endişelerinden kaynaklanmaktadır.

Zelenski'nin toprak takası müzakerelerine hazır olması ve Kremlin'in ikili görüşmeyi kabul etme olasılığı, insani konuları yöneten tamamen çıkarcı bir mantığı ortaya koymaktadır.Topraklar ve halklara, pazardaki bir meta gibi muamele edilirken, Batı'nın (özgürlük, adalet, insan hakları) gibi övünüp durduğu değerler hani nerede?Bu yaklaşım, krizleri ve halkları kendi nüfuzunu ve hegemonyasını güçlendirmek için istismar eden sömürgeci ruhun bir uzantısından başka bir şey değildir.

Bu parçalanmaya rağmen Batı, İslam'a karşı düşmanlığında ortak bir zemin bularak geçici olarak saflarını birleştiriyor.Zira kriz zamanlarında, doğrudan savaşlar veya medya ve ekonomik kampanyalarla İslam ümmetini hedef almaya yönelik bir ittifak söz konusudur.Ancak Batı, çıkarları çatışır çatışmaz, çelişkileri ortaya çıkmakta ve birlik vehimleri çökmektedir.Bu çelişki, Batı'nın milletleri birleştiren akidevi ve ahlaki temellerden yoksun olduğu için gerçek bir medeniyet modeli sunamadığını teyit etmektedir.

Taşıdığı tüm sonuçlarıyla bu toplantı, Batı'nın şu gerçekliğini ortaya koymaktadır: kalplerin paramparça olması, çatışan çıkarlar ve savunduğunu iddia ettiği değerlerden kopuş. Tıpkı Allah Subhanehu ve Teala’nın şöyle buyurduğu gibi: تَحْسَبُهُمْ جَمِيعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتَّىSen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır.” [Haşr 14]Onları birleştiren şey İslam düşmanlığı ve faydacılık, onları parçalayan şey ise bencillikleri ve kontrol çatışmasıdır.Bu parçalanmaya karşılık İslam ümmeti, Raşidi Hilafet devletini yeniden ihya etmeye çağırılmaktadır; Allah'ın izniyle Raşidi devleti, adaletin ve onurun meşalesi olacak, dağınık olan Müslümanları birleştirecek ve akidevi gücü ve vahdeti sayesinde Batı'yı geride bırakacaktır.Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin geri dönüşü sırf bir hayal değildir, aksine Müslümanların düşmanlarının üzerine egemen olacakları ve insanlığa adalet ve merhametin nurunu geri getirecekleri ilahi bir vaattir; böylece tüm dünya, medeniyete liderlik etmeye, insanlığı faydacılık ve parçalanmanın karanlıklarından kurtarmaya muktedir olanın sadece İslam olduğuna tanıklık edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Hatice Salih

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER