El-Raye Gazetesi Sayı 545 Öne Çıkanlar
- Kategori Video
- |
El-Raye Gazetesi Sayı 545 Öne Çıkanlar
Daha fazla bilgi için TIKLAYINIZ
Çarşamba, 2 Zilkade 1446 H. | 30 Nisan 2025 M.
El-Raye Gazetesi Sayı 545 Öne Çıkanlar
Daha fazla bilgi için TIKLAYINIZ
Çarşamba, 2 Zilkade 1446 H. | 30 Nisan 2025 M.
Haber-Yorum
Türkiye, Netanyahu'nun Azerbaycan'a Giden Uçağına Hava Sahasını Açmayacak!
Haber:
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ofisi Cumartesi günü yaptığı açıklamada, Türkiye'nin hava sahasını Yahudi varlığının Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun uçağına açmayacağını duyurdu. (RT, 3/5/2025)
Yorum:
Türkiye, Gazze'de, Batı Şeria'da, Suriye'de, Lübnan'da ve her yerde sabah akşam Müslümanları katleden Yahudi varlığına karşı sanki bir şeyler yapıyormuş gibi görünüyor ancak Türkiye'nin Filistin'i saatler içinde kurtarabilecek büyüklükte bir orduya sahip olduğunu bilirsek, Erdoğan'ın iddia ettiği şeylerin aslında yalan olduğunu anlayabiliriz; zira o, şayet dürüst olsaydı yapabileceği çok daha fazla şeyler vardı.
Bazı Müslümanlar, Erdoğan'ın açıklamalarından yola çıkarak Türkiye'nin gerçekten Filistin'e destek verdiğine inanıyor; oysa bu düşüncenin, Yahudi varlığının Gazze ablukasını delmeye çalışan Mavi Marmara gemisine saldırdığı 2009 yılından itibaren dağılması gerekiyordu.
Yahudi varlığının o gemideki 10 Türk'ü öldürmesinin hiçbir gerekçesi yoktu ve Erdoğan'ın lakırtıları hiçbir sonuç vermedi ancak onun lakırtıları bazı saf Müslümanların onun hakkında iyi düşünmelerini sağladı! Nitekim o saf Müslümanlar, neden Erdoğan, Yahudi varlığıyla diplomatik ilişki kurmaya devam ediyor ve varlığın Ankara'daki büyükelçiliği neden varlığını sürdürüyor diye sormadılar?
Gazze'ye yönelik savaş sırasında Azerbaycan petrolü utanç verici bir şekilde Türkiye üzerinden Yahudi varlığına akmaya devam etmiştir. Bizler Erdoğan'ın, Gazze'ye yönelik ölümcül saldırıları engellemek için Azerbaycan'dan Yahudi varlığına petrol ihracatını durdurmasını talep etmediğini, bilakis petrolün Türkiye’nin Ceyhan limanından Yahudi varlığına taşınmaya devam ettiğini söylemiyoruz. Oysa Erdoğan, şayet isteseydi, Azerbaycan'dan Yahudi varlığına petrol vermeyi durdurmasını talep edebilirdi! Neden olmasın ki; zira o, Ermenistan’ı yenmeleri için onlara yadım edip onlara iyilik yapmamış mıydı?
Daha sonra, yani yaklaşık üç hafta önce, Erdoğan'ın temsilcileri Suriye'deki atmosferi paylaşmak üzere Azerbaycan'da Yahudi varlığıyla görüşmelerde bulunmuş olup bu toplantının haberleri gizli değil, alenidir; nitekim bu görüşme, Suriye'de aralarında bir çatışmanın çıkmasını önlemek için aralarındaki iletişimi yönetmek içindi, yani Türkiye, Yahudi varlığının Suriye'ye yönelik saldırılarını kabul ediyor, ancak bunun Suriye'deki Yahudi uçaklarıyla kendisi arasında bir çatışmaya yol açmasını istemiyor!
Bugün Erdoğan bize suçlu Netanyahu'nun uçağının Türkiye'den Azerbaycan'a geçmesine izin vermeyeceğini söylüyor! Başka bir deyişle, sanki suçlu Netanyahu'nun canını yakacakmış gibi, Türkiye'yi birkaç dakika daha bypass etmesini istiyor.
Eğer Osmanlı Hilafeti Türkiye'de iktidar olsaydı, Gazze'deki Müslümanlara karşı işlediği suçlar nedeniyle Yahudi varlığıyla savaş halinde olmaz mıydı?Bilakis Osmanlı Hilafeti, bu suçlunun uçağını indirmek ve Gazze'deki Müslümanların en büyük suçlusu ve en büyük kasabı olarak Allahu Teala’nın onunla ilgili hükmünü uygulamak amacıyla bu suçlunun uçağı için pusuda beklerdi. Ancak bu, Erdoğan ve onun kısır laik devleti tarafından gerçekleşmeyecek, aksine Allah’ın izniyle yakın zamanda gelecek olan İkinci Hilafet Devleti kurulduğunda gerçekleşecektir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Et-Temimi
Haber-Yorum
Sadece Kapitalizmin Gölgesinde Güvenlik Güçleri Katil Gruplara Dönüşür!
Haber:
BBC, Kenya hükümeti tarafından, halk arasında “Z Kuşağı” olarak bilinen gençlere karşı işlendiği iddia edilen korkunç cinayet operasyonlarını ortaya çıkaran “Kan Parlamentosu” başlıklı bir araştırma yayınladı.Bu gençler, Kenya'daki temsilcisi Selim Şakir aracılığıyla Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) etkisi altında hazırlanan tartışmalı Maliye Yasa Tasarısını protesto etmek için sokaklara dökülmüşlerdi.2023 yılında atanan Selim Şakir, çalışmalarını Upper Hill'deki Delta Centre binasında bulunan IMF ofislerinden idare etmektedir.
Yorum:
Kenya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bu vahşet, BBC de dahil olmak üzere yerel ve uluslararası medya kuruluşlarının önünde, gençlerin gerçek mermilerle vurulmasıyla sonuçlandı.Bu soruşturma, sadece aslında sömürgeci Batılı güçlerin çıkarlarına hizmet ettiği halde insanları koruduğunu iddia eden Kenya hükümetinin ve genel olarak demokratik kapitalist sistemin zulmünü ve yozlaşmışlığını ifşa etmiyor, bilakis aynı zamanda demokratik kapitalist ideallerin propagandasını yapan Batılı güçlerin, gelişmekte olan ülkelerin halkları adına hiçbir empati yamadıkları veya endişe duymadıklarını da ortaya koyuyor.
Onlar için en önemli şey, acı, yıkım veya ölüme yol açsa bile, çıkarları için olası her türlü aracı savunmaktır!
BBC'nin bu cinayet operasyonlarıyla ilgili soruşturması iki ana tepkiye yol açmıştır:
Birincisi: Kutlama; zira “Z kuşağı” gençleri ve bazı muhalefet liderleri, ifşaatı sevinçle karşıladılar ve sonuçlarını coşkuyla kabul ettiler.
İkincisi: Öfke; özellikle de hükümet yanlısı olan veya ona destek veren bazı siyasetçiler ve milletvekilleri arasında. Zira bunun hükümetleri için bir utanç kaynağı olduğunu ifade ederek bu ifşaattan dolayı öfkelerini ve hayal kırıklıklarını dile getirdiler.
Gerçek şu ki, 6 Ocak 2021'de çok sayıda can kaybına yol açan Kongre binası olayı gibi benzer olaylar Amerika'da da yaşanmasına rağmen ancak BBC, hiçbir zaman bu kadar detaylı ve kınayıcı bir rapor yayınlamaya cesaret edememiştir.
Kapitalist rejimlerin bildiği tek silah, insanlara yönelik vahşet ve işkencedir.Zira güvenlik adamlarının görevi, sıradan insanları korumak değil, aksine “güçlü olan her zaman haklıdır” sözüne sıkı sıkıya inandıkları için insanlıktan zerre kadar nasibini almamış birkaç elitin çıkarlarını korumaktır! Dolayısıyla ister protestocu, ister avukat, isterse gazeteci olsun, egemen sınıfın kötülüklerini ifşa etmeye cesaret eden herkesin hayatı tehlikededir!
Allah’ın izniyle çok yakında kurulacak olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin gölgesinde güvenlik güçleri, kanun ve düzeni sağlamak için tam bir kararlılıkla çalışacaklardır. Zira Raşidi Hilafet Devleti, renklerine, dinlerine veya konumlarına bakmaksızın tüm tebaanın canlarını ve mallarını güvence altına alan ve koruyan en iyi güvenlik sistemine sahip olacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hüseyin Muhammed Hüseyin - Kenya
Gümrük Vergileri Savaşı... Skandallar ve Gerçekler!
ABD Başkanı Trump'ın, Amerika ile ticareti olan dünya genelindeki tüm ülkelere uyguladığı gümrük tarifelerine ilişkin aldığı son kararlar neticesinde dünya ticaret piyasalarına neler olduğunu, bunun ticaret dengesinin Amerika lehine iyileştirmek için olmasının yanı sıra bu adımın tüm dünya ülkeleri tarafından kınandığını ve siyasi liderler, ekonomi uzmanları, analistler ve gözlemciler tarafından onaylanmadığını belki de herkes izliyor ve takip ediyordur. Bu da küresel piyasalardaki çalkantıları yansıtmakta, fiyatların yükselmesine ve dünyayı tehdit eden bir ekonomik durgunluğun başlamasına katkı sağlamaktadır. Hatta bazıları bunu, Amerika'nın II. Dünya Savaşı öncesinde yaşanan Büyük Buhran adı verilen durgunluğa benzer bir duruma doğru ilerlediği şeklinde nitelendirmektedir. Nitekim tüm hisse senedi ve tahvil piyasaları etkilenmiş ve fiyatlar büyük bir şekilde düşerek büyük dalgalanmalar göstermiş ve bu da çoğu yatırımcının duraklamasına ve Trump'ın eylemlerinin neden olduğu belirsizlik durumu olarak adlandırdıkları durum ortadan kalkana kadar yeni yatırım yapmamasına neden olmuştur.
Gerçek şu ki, ayrıntılar ve gerekçeler çok ve uzundur; ancak bu konuya ışık tutmak, üzerinde durup düşünmek ve bir ders ve ibret almak gerekir.
Birincisi: Olaylar, kapitalist dünya ve liderleri hakkındaki hakikati, bu dünyada asil değerlere ve yüce ahlaka yer olmadığını, kapitalist liderlerin, başkalarını ezmek, onlara zulmetmek ya da tüm insani ve ahlaki yükümlülükleri inkar etmek pahasına bile olsa kendi maddi çıkarları ve özel menfaatleri dışında hiçbir şeye değer vermedikleri ortaya çıkarmıştır. Bakın işte Trump, yakını-uzağı, dostu-düşmanı, komşuyu, müttefiki ve ortağı reddetmekte ve aldığı kararlarda, bu kararların sonucunda ülkesine geri dönecek fayda ve kazanç miktarı dışında hiçbir şeyi önemsememekte,müttefiklerinin ve komşularının başına gelecek felaketleri ve kayıpları umursamamakta, kapitalist düşüncede kök salmış faydacılığın ölçüsünü en çirkin haliyle somutlaştırmakta ve böylece kalbi olan veya kulak verip işiten herkes onların ilkelerinin yozlaşmışlığını ve düşük standartlarını anlayabilmektedir.
İkincisi: Tüm uzmanlar ve analistler Trump'ın kararlarının başta Amerikalılar olmak üzere tüketiciler için daha yüksek fiyatlara ve işsizliğin artmasına yol açacağı konusunda hemfikir olsa da Trump ve yönetimi bunu çok da umursamamakta ve ekonomi tekrar canlanana kadar bunun geçici olacağını söyleyerek şoku hafifletmeye çalışmakta, yani sonunda faydalananlar kapitalistler ve para balinaları olduğu sürece milyonlarca insanın bir ay ya da bir yıl boyunca aç ve evsiz kalmasında bir sakınca görmemektedir; böylece Trump, kapitalizmin insanlık dışı bir ideoloji olduğunu ve bunun, egemen sınıfın ve kapitalistlerin bir ideolojisi olduğunu pekiştirmektedir.Halklara gelince; sermaye sahiplerinin yaşayabilmesi için sefalet ve sıkıntı içindedirler.Bu nasıl bir ideoloji ki, bir avuç nüfuzlu insan ve kapitalistler yaşasın diye çoğunluğu öldürüyor?!
Üçüncüsü: Olaylar, Amerika ve Batı liderliğindeki dünyanın, zayıflara merhamet etmeyen ve yoksulları beslemeyen acımasız bir dünya olduğunu kanıtlamıştır; zira Trump ve temsilcileri ile aynı şekilde Batı ve Çin liderleri tarafından yapılan tüm konuşmalar ve konuşmaların tüm gerekçeleri, kararların ve karşı kararların halkların ve ulusların çoğunluğunu oluşturan zayıf ve yoksullar için meydana getirebileceği felaketlere ve sorunlara herhangi bir atıfta bulunmaktan uzaktır.Bu nasıl bir vahşi zihniyet ki dünyaya ve ülkelerine liderlik ettiği halde insanlık onlar için en ufak bir kaygı bile teşkil etmiyor?! Dünyanın zayıflara merhamet eden, açları doyuran ve yoksullara şefkat gösteren yeni bir liderliğe çok ihtiyacı vardır!
Dördüncüsü: Olaylar, Müslümanların yöneticilerinin altında bulundukları musibetin boyutunu ortaya koymaktadır; zira onların ülkeleri, devam eden ekonomik savaşta, sanki savaşın dışındaymış ve hiçbir ağırlıkları yokmuş gibi her türlü hesap ve değerlendirmeden yoksundur; ayrıca olaylar, Müslüman ülkelerdeki Müslüman yöneticilerin neden olduğu ekonomik ve ticari geri kalmışlığın boyutunu da koymaktadır; hatta Müslüman ülkeler, kar ve zarar denkleminin dışında kalana kadar ya da neredeyse öyledirler.Dünya ekonomik ve ticari olarak kaynayıp her biri ticaret dengesinin büyüklüğü oranında etkilenirken, Müslüman ülkelerde ise bu savaşların yankısını neredeyse hiç tekrarlanmıyor; yöneticilerimiz konusundaki musibetimiz ne kadar da büyüktür!
Son olarak:Her akıl ve fikir sahibinin çıkarması gereken en büyük ders ve ibretlerden biri de kapitalizmin, insanların ve halkların hayatını ifsat eden vahşi ve yozlaşmış bir ideoloji olduğu ve merhamet ve kurtuluşun ise ancak yüce İslam ideolojinde olduğudur; zira bu ideoloji,مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ “Hikmet sahibi ve her şeyi bilen Allah katındandır.” [Neml 6] Zira İslam ideolojisi, yasa koyucuların kaprislerine, liderlerin açgözlülüğüne ve körlüğüne boyun eğmeyen, bir avuç nüfuz sahibi insan ve tiranın uğruna halkları ezmeyen, bilakis insanlığı mutlu eden ve onu kapitalizmin karanlığından ve yöneticilerin zulmünden kurtarmak için insanlığın elinden tutan merhamet ideolojisidir. Bunu da Allahu Teala’nın şu kavli tasdik etmektedir: وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ “Biz seni ancak âlemlere rahmet olsun diye gönderdik.” [Enbiya 107]Allah'ım, dünyaya adaleti, merhameti ve hayrı geri getirecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti bir an önce nasip et.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Bahir Salih
Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:
Trump'ın Batı'daki Yahudi Tiranından Sonra Doğu'daki Hindu Tiran da İslam Ümmetine Savaş İlan Etti!
Trump'ın Başkan Yardımcısı JD Vance ile görüştükten sonra Modi, 23 Nisan 2025 tarihinde İndus Suları Anlaşmasını (IWT) askıya alarak Pakistan'ın su kaynaklarını tehdit etti. Ey Pakistan Ordusu içindeki aslanlar! Trump'ın ümmete yönelik iki cepheli saldırısına karşı koymanın tek bir yolu vardır. O da tüm ümmetin İkinci Raşidi Hilafet altında birleşmesidir. Müslümanların en büyük ordusu bu onuru başka bir orduya nasıl bırakabilir? General Muhammed bin Kasım, Hilafet ordusunun başı olarak Hind'in (Hindistan) Fethi'ni başlattı. Bunu tamamlama sırası sizde. Yolunuzdaki tüm engelleri kaldırın. Raşidi Hilafeti kurun. Raşid Halife, ümmetin birleşmesini başlatacak ve 1960 yılında teslim edilen üç nehri bugünün Raca Dahir'inden geri alacaktır.
#TimeforKhilafah
Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu
Çarşamba, 25 Şevval 1446 - 23 Nisan 2025
#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش
#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies
İlgili Bağlantılar:
E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. WhatsApp: +967 713 645 449
Kılıç, Kitaplardaki Haberlerden Daha Doğrudur!
Bugün Gazze'de halkımıza karşı işlenen kanlı katliamlar ve vahşi suçların, ihanet konseylerinin koridorlarında, yozlaşmış milletlerin labirentlerinde ve masumların kanı pahasına yüz suyunu korumak için aşağılık yöneticilerin liderlik ettiği kısır müzakerelerin vehimlerine kapılmakla çözülmesi imkansızdır.
Tarih, Yahudilerin hiçbir ahit ya da anlaşmasının olmadığını, her ne zaman fırtınalar sakinleşse ve öfkeler dinse daha önceki hainliklerine geri döndüklerini ve Gazze trajedisinin, kırılgan bir ateşkesle ve daha fazla taviz veren müzakerelerden başka bir semeresi olmayan müzakerelerle çözülemeyeceğini kanıtlamıştır.
Müslümanların topraklarını gasp eden, halklarını yerlerinden eden ve onlara karşı defalarca katliamlar gerçekleştiren Yahudiler, varlıkları devam ettiği sürece öldürmeye ve yerlerinden etmeye devam edeceklerdir. Dolayısıyla belanın kökü ve hastalığın sebebi Yahudiler olup bu gaspçı varlığın ortadan kaldırılmasından başka çözüm yoktur ve diğer tüm çözümler Allah'a, Rasulü’ne, Filistin'e ve halkına ihanetten başka bir şey değildir.
Çözüm, Yahudilere baskı yapması için ABD'ye yalvarmakta ya da sömürgeciliğin çıkarlarını korumakla görevlendirilmiş yöneticilerin kınama ve eleştirilerinde yatmıyor; zira eğer Yahudi varlığı, tuzağını püskürtecek, elini koparacak ve planlarına meydan okuyacak Müslümanların olduğunu bilseydi Gazze'deki halkımıza zulmedemezdi.
Gerçek zafer, gözyaşları ve nutuklarla değil, bilakis hakların iade edildiği, kanların korunduğu ve başların dik tutulduğu cihat farzını yeniden canlandırmakla olacaktır. Ne yazık ki beldelerimizin başındaki yöneticiler boş zirve vetoplantılarında, Allah'tan ve Rasulü'nden hiç utanmadan bu farzı askıya almaya karar verdiler ve böylece de ümmetin zirvesini ve gücünü askıya aldılar.
Ne yazık ki bugün, üzüntü ve sempati göstermekte yarışıyor ve pratik bir adım atmadan ve kardeşlerinin kusurlarını nasıl gizleyeceklerini bilen kargaların bile seviyesine inmeden kınamak ve eleştirmekle yetiniyoruz!
Tüm açıklama yöntemleri ve tüm taziye konuşmaları, Müslümanların izzetini geri getirmeyecek ve kanlarının akmasını ya da yaslılarının feryatlarını durdurmayacaktır...
Kılıç, kitaplardaki haberlerden daha doğrudur…
Dünya, Müslümanların arkasında ölmeyen bir ümmet ve düşmanının ayakları altındaki toprağı yakmak için seferber olan ordular olduğunu bilsin diye toprağı kurtarmak, düşmanla savaşmak ve onu köklerinden söküp atmak için seferber olan mücahitlerin saflarına katılmak daha iyi olurdu.
Filistin meselesi bugün başlamadı, bilakis belki de başlangıcı İkinci Halife Abdülhamid Rahimehullah’ın şöyle diyerek, bir karış toprağını bile satmayı reddettiği andan itibaren olmuştur: "Filistin benim kendi mülküm değil, İslam ümmetinin mülküdür. Bir gün gelir de Hilafet Devleti parçalanırsa işte o zaman (Yahudiler), Filistin’i para ödemeden alabilirler. Ama ben hayattayken, Filistin'in Osmanlı Devleti'nin bedeninden koparıldığını görmektense, bedenime neşter vurulması benim için daha kolaydır."
Bu devlet adamının tutumu ile düşmanla müzakere eden, Amerika'ya gaspçı varlığa suçlarını durdurması amacıyla baskı yapması için yalvaran, sayısı küçük bir devletin sayısına bile ulaşmayan bir avuç çetenin saldırganlığını durdurmak için tavizler üstüne taviz vererek bizleri aşağılanmış bir nokta getiren bugünkü yöneticilerimizin tutumları arasında ne kadar da büyük bir fark vardır; nasıl bir zilletin derinliklerine düştük Allah aşkına!
Artık kınama ve eleştiri hiçbir işe yaramıyor; eğer bizler bağımlılıktan vazgeçer ve başta düşmanı değil de Gazze'yi kuşatan çevre ülkeler olmak üzere güç ve kuvvet ehli görevlerini yerine getirmeye karar verirse işte o zaman yüzleşebiliriz.
Biz cihadın farz kılındığı bir ümmetiz; cihat ise, siyasi kararlarla ve ateşkes anlaşmalarıyla düşmeyecek ve askıya alınamayacak bir vaciptir. Uluslararası sisteme gelince; ne mazlumlara adaletli davranıyor ne de hakkı savunuyor, nerede olursa olsun aldığı kararlar her zaman Siyonist projeye hizmet etmek içindir.
Artık tüm argümanlar düşmüş ve bütün mazeretler ortadan kalkmıştır; musibet genel olup aşağılanma daha da kötüleşmiştir ve biz seyrederken, düşman saldırganlığını sürdürmektedir. Karşılık vermeye gücü yettiği halde düşmanın suçları karşısında sessiz kalanlar, suça ortaktırlar.
Sözlerimi İsra ve Mirac topraklarında bulunan mücahit ve murabıt kardeşlerimize şöyle seslenerek bitiriyorum: Yolunuzda ilerlemeye devam edin ve hak üzere sebat edin; zira sizler hepimizden daha onurlusunuz ve sakın dinlerini dünyevi bir teklif karşılığında satmak için pazarlık yapanlara ve uzlaşanlara aldanmayın.
Sizler, sizden önce Allah yolunda olan Sahabelerin, Tabiinlerin ve mücahitlerin yolunu takip ediyorsunuz. Allah'a andolsun ki bu, mübarek bir sünnettir, izzetin yoludur ve onurlu bir hayata geri dönmek için cihat yolundan başka bir yol yoktur.
Şunu çok iyi bilin ki ümmetin içinde hak üzere sebat eden, kendilerine muhalefet edenlerin onlara zarar veremeyeceği ve Allah'ın vaadi gerçekleşinceye, Müslümanların orduları tevhid sancağı altında yürüyünceye ve safları birleştirecek, kelimeyi bir araya getirecek, ümmetin izzet ve onurunu yeniden tesis eden bir liderlik ortaya çıkıncaya kadar asla rahat etmeyecek kardeşleriniz vardır; bu ise aziz olan Allah'a hiç de zor değildir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak
Haber - Yorum
Gazze Halkını Tanklar ve Uçaklar Öldürdüğü Gibi Açlık Da Öldürüyor!
Haber:
Gazze'deki hükümet medya ofisi 3/5/2025 Cumartesi günü yaptığı açıklamada, aç bırakma politikası sonucunda ölenlerin sayısının 57'ye yükseldiğini ve bunların büyük çoğunluğunun çocuk, hasta ve yaşlılardan oluştuğunu belirterek, geçişlerin kapatılmaya devam edilmesinin ve bebek sütü ve gıda takviyeleri de dahil olmak üzere yardımların girişinin engellenmesinin gölgesinde bu sayının artmasının muhtemel olduğunu kaydetti.(El-Arabi TV, 03/05/2025)
Yorum:
Gazze halkı her türlü eziyet ve işkenceye maruz kalmış ve onlara çeşitli baskı ve boyun eğdirme şekilleri uygulanmıştır. Bakın işte Gazze halkını, tanklar, uçaklar, bombalar ve füzeler öldürdüğü gibi açlık da öldürüyor; zira Yahudi varlığı, açlığı onlara karşı yürüttüğü imha savaşında bir silah olarak kullanıyor. Nitekim bu aç bırakma politikası, Yahudi varlığının 18 Mart'ta Gazze'ye yönelik vahşi savaşını yeniden başlatmasından bu yana tırmanışa geçmiştir; zira geçişler kapatılmış, gıda yardımı, ilaç ve su girişi engellenmiş ve insanlara yardım etmek ve onları beslemek için çalışanlar hedef alınmıştır. La havle vela kuvvete illa billah.
Müslümanların başındaki yöneticiler, özellikle de çevre ülkelerin başındaki yöneticiler, Yahudilerin Gazze halkına karşı işledikleri suçlara ortaktırlar; zira Gazze halkı çocuklarının açlığını giderecek bir ekmek kırıntısı dahi bulamazken bu yöneticiler, Yahudi varlığının sınırlarını koruyorlar, ümmeti ve ordularını zincirliyorlar, Yahudi varlığına karşı her türlü hareketi bastırıyorlar, ona güç ve hayatta kalma araçlarını tedarik ettikleri gibi ona sebze ve meyve de gönderiyorlar ve Gazze halkını Yahudilerin kuşattığı gibi kuşatıyorlar! Zira Sisi Refah sınır kapısını yüzlerine kapatıp bir lokma ekmek ya da bir yudum su vermiyor; oysa yardımlar aylardır kapılarda birikmiş olup Yahudilerin giriş iznini bekliyor!
Ey Müslümanlar: Yöneticilerin ihanet ve komplolarına karşı sessizlik, daha ne zamana kadar sürecek?!Bu sessizlik, boyun eğmişlik ve Gazze halkına yönelik bu terk edilmişlik daha ne zamana kadar sürecek?! Allahu Teala’nın şu kavlini işitmediniz mi: وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيّاً وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيراً “Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75] Veya Allahu Teala’nın şu kavlini işitmediniz mi: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal 72] Ya da Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlini de mi işitmediniz: أَيُّمَا أَهْلُ عَرْصَةٍ أَصْبَحَ فِيهِمْ امْرُؤٌ جَائِعٌ فَقَدْ بَرِئَتْ مِنْهُمْ ذِمَّةُ اللهِ تَعَالَى“İçlerinde aç bir kimse olduğu halde sabahlayan bir kavim Allahu Teala’nın zimmetinden uzak olur.” Müslüman ülkeler zenginlik ve servetlerle doluyken Gazze halkı açlıktan mı ölecek?! Ümmet, zulmü ortadan kaldıracak ve düşmanlarına misilleme yapacak sayı ve teçhizata sahipken, Gazze halkı ve mübarek topraklardaki diğer halklar tek başlarına Yahudilerin zulmüne mi terk edilecek?!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beraa Mûnasıra
Haber - Yorum
Ey Şam Halkı: Yahudilere Karşı Sessiz Kalanlara Sakın Güvenmeyin!
Haber:
2025 yılının en şiddetlisi... İşgal uçakları Suriye'ye gece boyunca saldırılar düzenledi. (Eş-Şuruk)
Hava saldırıları, uluslararası kınamalara rağmen Hama, Dimeşk kırsalı ve Dera vilayetlerindeki bölgeleri hedef alıyor. (Orta Doğu)
Yorum:
Yahudi varlığının askeri tesisleri ve araştırma merkezlerini bombalaması da dahil Suriye'de yaşananlar, Yahudiler için tehdit oluşturan Suriye'nin yeteneklerini ortadan kaldırma ve muhlis adamların iktidara ulaşması halinde her türlü güç kaynağını yok etme girişimidir.Beşar'ın düştüğünü ilan etseler ve Ahmed el-Şara'yı geçiş hükümetinin başına getirseler bile Suriye'deki durum istikrara kavuşmadı ve kavuşmayacaktır da. Çünkü Suriye halkı, sanki hiçbir değişiklik yapmamışlar gibi yaşananların tekrarlanmasını kabul etmeyecektir.Bu söylemiş olduklarımızın kanıtı, Ahmed eş-Şara'nın rejim kalıntılarına masum muamelesi yaparken, onlarla uzlaşırken ve onları serbest bırakırken cephelerin açılmasını ve Allah'ın şeriatıyla hükmedilmesini talep eden Suriye'deki gençlerden oluşan muhlisler, hala İdlib hapishanelerinde ve aileleri hala her mevki sahibine onları serbest bırakması için çağrıda bulunuyor ancak çağrıda bulunduğu kimse de hayat yok!
Yeni rejim, muhlis Müslümanlara karşı sert, gaspçı Yahudilere karşı ise merhametli mi olacak?! Onların şu açıklamaları, bunun bir göstergesi değil midir?!
- Heyet Tahrir El Şam'ın komutanı Ebu Muhammed Colani’nin Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Suriye'nin "İsrail'e" yönelik saldırılar için bir fırlatma rampası olmayacağı sözünü vermesi. (16/12/2024)
- Colani'nin "İsrail'e" güvence vermesi ve şunu vurgulaması: Suriye'nin, saldırıların noktası olarak kullanılmasına izin vermeyeceğim. (Arab Journal)
- Yahudi hahamların, Eliyahu Hanavi Sinagogu'nu inşa etme sözü verdikten sonra kendisine teşekkür etmesi. (Safha1 Sitesi)
Tüm bunlardan sonra, Suriye'yi maymun ve domuzların kardeşlerinden nasıl koruyacağız?!
Ey Suriye'deki halkımız: Yahudiler cezadan emin oldukları için kötülük yapıyorlar; o halde ayağa kalkın, Allah’ın şeriatını hakim kılmak için çalışın, Şam’ın izzetini yeniden tesis edin ve aranızda Allah Subhanehu ve Teala’nın şeriatıyla hükmedecek Raşid bir Halifenin dışında hiçbir şeyi kabul etmeyin.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Suzan el-Mücerrat