Pazar, 12 Zilhicce 1446 | 2025/06/08
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Trump'ın Körfez Ülkeleri'ni Ziyaretindeki Yatırım Anlaşmaları Sahip Olmayanın Hak Etmeyene Vermesidir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Trump'ın Körfez Ülkeleri'ni Ziyaretindeki Yatırım Anlaşmaları

Sahip Olmayanın Hak Etmeyene Vermesidir!

Haber:

ABD Başkanı Donald Trump, 16 Mayıs 2025 Cuma günü, dört gün süren Arap Körfezi bölgesindeki üç ülkeye yaptığı ziyareti tamamladı ve ziyaretinde anlaşmalar ön plana çıktı; sonuç olarak, üç ülkeden toplamda yaklaşık 3,2 trilyon Dolar -ki bu 3,6 trilyon Dolara ulaşabilir- tutarında yatırım anlaşmaları imzalandı ve bu yatırımların önümüzdeki yıllarda pompalanması bekleniyor. (BBC Arabic, Uyarlanmıştır)

Yorum:

Trump, turuna iki günlük Suudi Arabistan ziyaretiyle başladı ve bu sırada Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile bir görüşme gerçekleştirdi ve 300 milyar Doları aşan 145 anlaşma imzalanmasının yanı sıra Suudi Arabistan-ABD Yatırım Forumu'na da katıldı ve Suudi Arabistan, dört yıl içinde ABD ile ortaklık fırsatlarına 600 milyar Dolar pompalama sözü verdi.

Katar ziyaretine gelince; Emir Tamim bin Hamad ile bir oturum gerçekleştirdi ve 240 milyar Doları aşan birçok anlaşmanın imzalanmasına tanık olundu ve Katar, 1,2 trilyon Dolarlık ekonomik alışverişi artırma taahhüdünde bulundu.

Üçüncü ve son durak olan Birleşik Arap Emirlikleri'nde, başkentteki Qasr Al Watan (başkanlık sarayı) 200 milyar Doları aşan anlaşmalar açıklandı ve Birleşik Arap Emirlikleri, önümüzdeki on yıl içinde 1,4 trilyon Dolarlık yatırım yapma taahhüdünü teyit etti.

Bu ziyaretle de yetinmeyip Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile bir görüşme gerçekleştirdi, ABD-Körfez zirvesine ve ABD-BAE İş Forumu'na katıldı ve turunu, Katar'daki Diriyah şehrini ve Al Udeid Hava Üssü'nü ve Abu Dabi'deki Şeyh Zayed Büyük Camii'ni ziyaret ederek sürdürdü ve “İbrahim Aile Evi”ni ziyaret ederek sonlandırdı.

Amerikan Başkanı'nın dikkatle planladığı ziyaretler ve anlaşmalar, tahtlarından düşmekten korkmaları nedeniyle Körfez'deki bekçi yöneticileri kullanmak içindir. Zira onlar,bekalarını sağlayacak her şeyi ihlal ediyorlar. Hatta bu, bölgedeki servetlerin heder olmasına yol açsa bile. Sanki bu servetler kendilerine emanet edilmemiş de onların malıymış gibi. Oysa bu servetler İslam ümmetinin mülkü olup onların görevi ise sadece bunları koruyup geliştirmek ve Allah'ın emrettiği yere koymaktır ki böylece herkesin ihtiyacına göre dağıtılarak adalet gerçekleşsin ve ümmetin ihtiyacı olan her şey için, Allah Subhanehu ve Teala’nın razı olduğu adil bir şekilde harcama yapılarak yeterlilik hasıl olsun.

Bu yöneticiler ve Müslüman ülkelerin başındaki diğer yöneticilerin hayatlarında önemsedikleri tek şey, onurları pahasına bile olsa -tabii hala onurları varsa- tahtlarının bekasını korumaktır; hatta bu onların, ülkeyi ve içindekileri sömürgeci kafire ucuza satmalarına ve ülkenin tamamen yok olmasına yol açsa bile; zira onlar, küfür ülkelerine ve kafir efendilerine boyun eğmekten başka bir şey bilmezler.

Artık Allah Subhanehu ve Teala'nın onlardan doğru bilinci, Amerikan başkanıyla görüşmeyi kestiklerini ve bazıları ölüm, açlık ve hastalıktan dolayı helak olan ve geriye kalanları ise, eğer Müslüman orduları, yöneticilerinin kendilerini bağladığı zincirleri kırıp onları kurtarmaz, sonra doğrudan bir veya daha fazla yöneticiyi devirmeye yönelerek Yahudilerle ve Müslüman ülkelerin herhangi bir yerindeki işgalci ve gaspçı olan herkesle savaşmak için ordulara hemen emir verecek Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermezlerse, helak olmanın eşiğinde olan Gazze halkını kurtarmak için orduları harekete geçirmelerini görmesinin zamanı gelmedi mi?!

وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَ وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الأَرْضِ وَنُرِي فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُم مَّا كَانُوا يَحْذَرُونَ

Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları vârisler kılmak, o yerde onları iktidar yapmak; Firavun ile Hâmân’a ve ordularına, onlardan (İsrailoğullarından gelecek diye) korktukları şeyi göstermek istiyorduk.” [Kasas 5-6]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Raziye Abdullah

Devamını oku...

Tekno Kapitalizmin Bir Başka Başarısızlığı Elektronik Dolandırıcılığın Güneydoğu Asya Sınırlarını Kontrol Etmesidir

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Tekno Kapitalizmin Bir Başka Başarısızlığı

Elektronik Dolandırıcılığın Güneydoğu Asya Sınırlarını Kontrol Etmesidir

Haber:

DW kanalı 15 Mayıs tarihli haberinde, Güneydoğu Asya'da son zamanlarda düzenlenen güvenlik kampanyalarına rağmen, elektronik dolandırıcılık çetelerinin bölgede nüfuz ve güç kazanmaya devam ettiğini bildirdi.Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) tarafından yayınlanan son raporda, Asya'daki suç şebekelerinin milyarlarca Dolarlık elektronik dolandırıcılık faaliyetlerini genişletmeye devam ettikleri bildirildi.Bu nedenle 2023 yılında Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinin yaklaşık 37 milyar Dolar, Amerika'nın ise 5,6 milyar Dolar (94 trilyon Rupi) kaybettiği tahmin ediliyor.

UNODC'nin Güneydoğu Asya ve Pasifik Bölge Temsilcisi Vekili Benedict Hoffman'a göre, bu suç çeteleri sürekli olarak gelişmekte ve şu anda faaliyetlerini Afrika, Avrupa, Güney Amerika ve diğer bölgelere yaymaktadır. Hoffmann, DW'ye şöyle dedi: “Bu, yüksek derecede gelişmiş ve sürekli olarak yeni teknolojilere dayanan organize bir suçtur.”

Bu yılın başlarında, Myanmar, Kamboçya ve Laos'taki yetkililer, çoğu sınır bölgelerinde bulunan geniş çaplı dolandırıcılık merkezlerine karşı harekete geçti. Nitekim onlar, birçok web sitesini kapattılar ve bu bölgelere seyahat etmeleri için kandırılan ve daha sonra dolandırıcı olarak çalışmaya zorlanan Müslüman ülkeler de dahil olmak üzere binlerce insan ticareti mağdurunu kurtardılar.

Yorum:

Tekno kapitalizm ya da kapitalizmin teknolojik ilerleme üzerindeki hakimiyeti, insan hayatı üzerindeki tehlikelerini bir kez daha ortaya koymuştur.Zira kapitalizm, teknolojiyi insan hayatını desteklemek için değil, aksine para yapma makinelerini desteklemek için tasarlanmıştır. Bu yüzden yapay zeka, robotik, büyük veri ve nesnelerin interneti gibi en son bilim ve teknolojilerin gelişimi, daha geniş ölçekte, insanlığın sorunlarını çözmek bir yana insana hizmet etmek için değil, iş dünyasının ve siyasi oligarşinin çıkarlarına hizmet etmek için kullanılmaktadır.

Asya'yı hedef alan elektronik dolandırıcılık çetelerinin ve mafya örgütlerinin büyümesi, bu bölgedeki yoksulluk oranının yüksek olması ve düşük teknoloji kültürü ile bağlantılı olabilir.Yoksulluk ve dijital kültürün düşük seviyesi bir araya geldiğinde bu, Asya toplumlarını manipülatif dijital dolandırıcılık uygulamalar için daha açık bir hale getiriyor.

Kapitalizm, doğal kaynakları ve hatta insan kaynaklarını, bu tür elektronik dolandırıcılık mafyasının temelini oluşturan kumarhaneler aracılığıyla yasadışı kumar faaliyetleri de dahil olmak üzere sadece piyasa/para döngüsünün bir parçası haline getirmiştir.Kapitalizmde devletin temel rolü, piyasa mekanizmasının “koruyucusu” olarak, büyümenin yavaşlamadan devam etmesini sağlamaktır.Ancak bu rolün, özellikle devletin işlevini yerine getiremediği Myanmar'da olduğu gibi, birçok başka büyük suçun da açığa çıkmasına yol açtığı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Mekong Nehri bölgesi, paranın egemenlik merkezi olması nedeniyle büyük suç faaliyetleri için son derece elverişli bir bölge haline gelmiştir.Sonuç olarak kapitalizm altında teknolojinin hızlı ilerlemesi topluma zarar verip onu yok etmekte, halkları insanlığından soyutlamakta, bilakis insanlığı, insanlık medeniyetinden çıkarma eğilimindedir.Bu fasit hedef, insanlık hadaratını giderek daha fazla tahrip eden kapitalizmin gölgesinde devam etmektedir.Allahu Teala'nın şu kavlini düşünün: لَا يَغُرَّنَكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُواْ فِي الْبِلَادِİnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!” [Al-i İmran 196]Yani ülkenin dört bir tarafında, orada burada serbestçe dolaşan kâfirlerin faaliyetlerine asla aldanmayın ve kanmayın, zira onlar sizi geçici zenginlik, mevki ve zevklerle baştan çıkarmaya çalışıyorlar demektir.Bu ayet, Nebi Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hitap etmekle birlikte onun ümmetine de hitap etmektedir.

Batı'nın İslam beldelerine getirdiği dijital teknoloji bizi aldatmamalı, onların gücü ve teknolojik gelişmişlikleri bizi etkilememelidir.Tüm bunların da ötesinde, bu acımasız gücü alt edebilecek daha güçlü bir güç daha vardır.Dikkat edin bu, İslami Hilafetin altında İslam ümmetinin iman, ideoloji ve kardeşlik gücüdür; böylece teknolojik vizyon her zaman Allah'ın vahyi ve kudretiyle yol gösterici olacaktır.İşte o zaman teknoloji, insanın açgözlülüğü ve paranın gücüyle değil, ahlakı, insani değerleri ve insanlığı yücelten İslam'ın sınırları içinde yönetilecektir!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Fika Komara

Devamını oku...

Hindistan ve Pakistan Arasındaki Askeri Olay Amerika'nın Avrasya'daki Stratejisine Nasıl Hizmet Etti?

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Hindistan ve Pakistan Arasındaki Askeri Olay
Amerika'nın Avrasya'daki Stratejisine Nasıl Hizmet Etti?

Giriş:

10 Mayıs 2025'te, ABD Başkanı Donald Trump, “Truth Social” platformu üzerinden Hindistan ve Pakistan arasında “tam ve hemen ateşkes” olduğunu ilan etti; bu açıklama, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Başkan Yardımcısı Mike Pence'in öncülüğünde ABD'nin arabuluculuğuyla yapılan uzun görüşmelerin ardından gelmiş, anlaşma, Yeni Delhi saatiyle 17:00'da (GMT 11:30) yürürlüğe girecek.

1. Çatışmanın tarihsel arka planı

Keşmir çatışması: 1947'de Hint Yarımadası'nın bölünmesinden bu yana, iki ülke Keşmir bölgesini kontrol etme mücadelesi vermiş ve üç savaşın (1947, 1965, 1971) yanı sıra tekrarlanan sınır çatışmalarına sahne olmuştur.

Nükleer caydırıcılık doktrini: Hindistan ve Pakistan nükleer tersaneye sahip olup bu da her bir yerel askeri tırmanışın nükleer çatışmaya dönüşme riskini beraberinde getiriyor.

2. Son olaylar silsilesi

1. 22 Nisan 2025: Hindistan'ın Keşmir bölgesindeki Pahalgam kenti yakınlarında düzenlenen “terörist” saldırıda 25 Hint askeri ve bir Nepal vatandaşı hayatını kaybetti ve Hindistan, saldırıyı Pakistan İstihbarat Servisi'nin (ISI) desteklediği yönünde suçlamada bulundu.

2. Hindistan, cruise füzeleri ve insansız hava araçları kullanarak Pakistan toprakları içindeki "terörist altyapıya" karşı Sindoor Harekâtı başlattı.

3. 8-9 Mayıs gecesi: Pakistan, Hindistan'ın askeri tesislerini hedef aldığı Bunyan-un-Marsoos operasyonunu başlattı ve Yeni Delhi ise hava sahasını kapatarak tepki verdi ve yedek kuvvetleri çağırdı.

4- 10 Mayıs 2025: ABD'nin arabuluculuğu, Yeni Delhi saatiyle akşam saat 5'te acil ateşkesin ilan edilmesiyle sonuçlandı.

3. Amerika Birleşik Devletleri'nin ve arabulucu araçların rolü

Diplomatik arabuluculuk: Marco Rubio ve Başkan Yardımcısı Vance'in liderliğinde Hindistan ve Pakistan dışişleri bakanlarıyla ayrı ayrı telefon görüşmeleri yapıldı.

“Truth Social” üzerinden iletişim: Trump, kendi platformunu duyuru için kullandı, bu da mesajların formüle edilmesinde ve doğrudan Yeni Delhi ve İslamabad'daki kamuoyuna ulaştırılmasında bir esneklik sağladı.

Stratejik zamanlama: Açıklama, karşılıklı saldırıların üzerinden dört gün geçtikten sonra geldi ve bu da çatışmanın nükleer savaşa dönüşme riskini azalttı.

4. Amerika'nın çatışmadan elde ettiği kazançlar

1. Hindistan'ın konumunun güçlendirilmesi

Yeni Delhi, baskı altında bir disiplin ortaya koydu ve bu da, askeri ve uzay bilgilerinin paylaşımına yönelik COMCASA ve BECA anlaşmalarının hızlandırılmasını ve “Hint ve Pasifik Okyanusları”ndaki ortaklığının teyit edilmesini haklı çıkardı.

2. Pakistan-Çin ittifakının kontrolü

İslamabad'ın Pekin'e yönelik tarafsız olmayan tutumunu fırsat bilen Washington, krizi istismar ederek sınırlı askeri kanalları yeniden açtı (örneğin F-16 filosunun modernizasyonu) ve bu da Pakistan'ın Çin'e olan tam bağımlılığını azalttı.

İşte size bu ittifakın detayları:

Şubat 2025'te Trump yönetimi, Pakistan'ın F-16 savaş uçaklarının bakım programını desteklemek için 397 milyon dolarlık bir bütçe ayırdığını duyurdu ve bu uçakların kullanımına sıkı kısıtlamalar getirilerek bu uçakların yalnızca terörle mücadele ve isyan operasyonlarında kullanılması ve Hindistan ile herhangi bir çatışmada kullanılmaması şartı konuldu.

ABD desteğinin ayrıntıları:

a. Bakım ve güncelleme: ABD desteği, Pakistan'ın F-16 savaş uçaklarının, yapısal güvenliğin gerçekleşmesi de dahil olmak üzere kapsamlı bakımını, motor bakımı ve yazılım güncellemelerini içermektedir.

b. Sıkı denetim: Uçakların kullanımını gözetlemek ve Pakistan'ın konulan kısıtlamalara bağlılığını sağlamak için Amerikalı müteahhitlerden oluşan bir teknik güvenlik ekibi (TST) kuruldu.

c. Uygulanan kısıtlamalar: ABD'nin kısıtlamaları, uçakların yalnızca terörle mücadele ve isyan operasyonlarında kullanılması, Hindistan'a karşı kullanılmasının yasaklanması ve uçak ve ekipmanların altı ayda bir envanterinin çıkarılması gibi sıkı denetim önlemlerini içermektedir.

Jeopolitik boyutlar:

Bu adım, F-16 filosuna destek gibi sınırlı askeri iş birliği kanallarının yeniden açılması ve bu uçakların kullanımında sıkı kontrollerin uygulanması yoluyla Pakistan'ın Çin'e olan askeri bağımlılığını azaltmayı amaçlayan ABD stratejisinin bir parçası olarak gelmiştir.

3. İstihbarat bilgilerinin edinilmesi

Çatışma, Çin ve Pakistan'ın füzelerinin ve insansız hava araçlarının savaş alanında performansını test etme ve gelecekte Pekin ile olası bir çatışmaya karşı güç değerlendirmelerini güncelleme fırsatı sağlamıştır.

4. Uluslararası arabulucu rolünün vurgulanması

ABD'nin arabuluculuğu, Washington'u iki nükleer güç arasındaki çatışmayı yatıştırabilen “akil” bir taraf olarak ortaya çıkmasına imkân sağladı ve bu da onun küresel sistemdeki istikrarın garantörü olma konusundaki konumunu güçlendirdi.

5. Çin'i çevreleme stratejisinin desteklenmesi

Çin'i Avrasya'da kontrol altına alma stratejisinin bir parçası olarak bu olay, ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya arasındaki Dörtlü İttifak'ın (Quad) harekete geçirilmesine ve bunun sembolik manevralardan daha derin bir güvenlik uyumuna yükseltilmesine yol açtı.

Bölgesel ve uluslararası etkiler

İndus Su Anlaşması'nın askıya alınması: Pakistan ateşkesin ardından geçici askıya alma kararını kaldırdı, ancak gerginlik hayati önem taşıyan su anlaşmalarının kırılganlığını ortaya koymuştur.

Uluslararası tepkiler: Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkeler Keşmir'deki terör saldırısını kınayıp itidal çağrısında bulunurken, Mısır ve Fas ABD'nin güvenliği sağlama çabalarını memnuniyetle karşıladı.

Nükleer denge: Kriz, nükleer caydırıcılığın ihlal edilmesinin tehlikesini bir kez daha ortaya koymuş ve büyük Avrupa ülkeleri, Güney Asya'da nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarının yenilenmesi çağrısında bulunmuştur.

Sonuç ve şerî çözüm:

Meydana gelen olaylar, Avrasya'daki olayların ana yönünün, Müslümanların çıkarları veya istikrarları değil, Amerikan çıkarları olduğunu kanıtlamaktadır. Gerçek şerî çözüm, kâfir güçlerin arabuluculuğu ya da Müslümanların kaderini onların hesaplarına bağlamakla olmaz, bilakis Allah'ın şeriatını tam olarak tatbik edecek tek bir İslami varlığın kurulmasıyla olur.

Kitap ve sünnet üzere biat edilen bir İmamın liderliğindeki Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti, izzet ve iktidarı gerçekleştirmenin, ülkelerin kafirlerin hegemonyasından ve ajanların tiranlığından kurtulmasının yoludur.

Müslümanlara sarsılmaz bir izzeti garanti eden şerî, içtimai, siyasi, ekonomik ve akidevi çözüm işte budur.

هَـذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
İşte bu, bütün insanlara, bununla hem uyarılsınlar hem Allah’ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler hem de akıl sahipleri öğüt alsınlar diye yapılmış bir bildirimdir.” [İbrahim 52]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Baha El- Hüseynî – Irak

Devamını oku...

Ne Umduk Ne Bulduk!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ne Umduk Ne Bulduk!

Haber:

Irak'ın başkenti Bağdat'ta Cumartesi günü düzenlenen Arap zirvesinin sonuç bildirisinde, uluslararası toplum Gazze'deki kan dökülmesinin durdurulması için baskı yapmaya teşvik edildi ve Filistinlilerin her türlü sürgün ve yerinden edilmesine kesin olarak karşı olunduğu vurgulandı. (El Cezire Net)

Yorum:

Bağdat'ta düzenlenen Arap zirvesinden birkaç gün önce, efendileri Amerikan başkanı Körfez bölgesine geldi ve hiçbir yönetici ondan, Yahudilerin Gazze'ye yönelik savaşını durdurmasını istemeye cesaret edemedi, aksine bu ziyaret izzetli Gazze halkı için bir felaket oldu ve Yahudi varlığı masum Gazze halkını öldürmeye devam ederken hiç kimse parmağını dahi kıpırdatmadı.

Körfez ülkeleri tarafından Trump'a ödenen üç trilyon Doları aşan meblağlar, Suriye ve Gazze'yi yeniden inşa etmeye ve tüm Arap ülkelerinin borçlarını ödemeye yeterlidir ancak günümüzdeki mevcut yöneticilerimizin yaşadığı alçaklık ve bağlılıktan dolayı, sömürgeci Batı'yı razı etmek için bu ümmetin sahip olduğu şeyleri kullanıp israf ediyorlar ve onları razı etmek için bunu kurban olarak sunuyorlar.

Bu kanlı ve utanç verici olaydan birkaç gün sonra, utanç ve ahlak duygusundan yoksun Arap Zirvesi toplandı ve sonuç bildirisinde, Allah'ın hakkında bir sultan indirmediği kararları açıkladı ve bu kararların ilki, Filistin meselesini merkezi mesele haline getirmekti!Bu bir yalan ve iftiradır; çünkü Filistin halkı, tüm hain Arap yöneticilerinin gözü ve kulağı önünde yok edilirken, onlar bu suçlu varlığın yaptıklarına karşı çıkmak için kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar ve halklarının Filistin'de olanlara öfkelerini göstermek için harekete geçmelerine de izin vermiyorlar.Bu yüzden Avrupa ve Batı sokakları harekete geçerken Müslüman ülkelerin sokakları ise Gazze halkına destek için harekete geçmiyor!Ayrıca her saniye öldürülen bu halka yardım gönderilmesi talebini bahane ettiler ancak kesinlikle tek bir somun ekmek bile girdirilmedi.

Bugünün yöneticilerimiz, ülkemizde Batı'nın işlerini gözeten kişilerdir;zira onlar, bizleri toplu ve tek tek öldürmesi için Batı'ya gerekli her şeyi temin ediyorlar ve Yahudi varlığını korumak ve kafir Batı'nın eksikliklerini gidermek için onlara destek veriyorlar.

Bundan, zirvenin üzerine odaklandığı ve sahiplerinin kendilerini yükümlü kıldığı şeyin, ümmet için zararlı ve yıkıcı olduğu sonucuna varıyoruz; zira Batı'ya boyun eğip yaptırımların kaldırılmasını tavsiye ettiler ve her bir başkana ayrı ayrı, iyi komşuluk ve başkalarının sorunlarına karışmama konusunda imalı sözler söylediler ve bütün bunlar özellikle Filistin halkına yönelikti.

Başımıza musallat olan bu yöneticiler bir araya gelip iyi bir şey yapmadan dağılıyorlar, bilakis ümmete zarar veriyorlar, ümmetin sorunlarını sömürgeci kâfirlere teslim ediyorlar; zira onlar, Allah'tan ve Allah'ın kullarından utanmayan hainler olup düşman onlardan korkmuyor, dostlar da onlara saygı duymuyor; dolayısıyla onlar düşmanlarını küçük düşürmeden önce kendilerini küçük düşürdüler.

Şimdi yöneticilerimizin itaat edip boyun eğdiklerini görüyoruz; çünkü onlar bu şekilde yetiştirildikleri için boyun eğmekten başka bir şey bilmiyorlar. Bu yüzden bizim görevimiz, bu yöneticileri kaldırıp atmak, işlerin dizginlerini yeniden ele geçirmek, Allah'ın şeriatını yeniden hakim kılmak ve çaba gösterenlerin çabası ve çalışanların çalışması sayesinde ortaya çıkma zamanının yakın olduğunu müjdelediğimiz Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmaktır.O halde onlarla tek bir el olun; zira fırsat bir kez gelir, bu yüzden onu değerlendirmek ve kervanı kaçırmamak için bugünden itibaren çalışmak gerekir; zira kafirleri dost edinip onlara güvenmek, zaman, onur ve izzet kaybından başka bir şey değildir.Dolayısıyla herkes kendi pozisyonuna göre hazırlıklı olsun ve Allah ve Rasulü için çalışmaya başlasın ki Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bize yönelik müjdesi gerçekleşsin ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti yeniden tesis edelim.

Bu kâfirler ise bugün çıkarları konusunda anlaşmazlığa düşmüş ve yapılarını yıkmış olsalar da ancak onlar, Allah'ın izniyle yakında kurulacak olan Raşidi Hilafet karşısında yeniden tek saf oluyorlar. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: كَيْفَ وَإِن يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لاَ يَرْقُبُواْ فِيكُمْ إِلاًّ وَلاَ ذِمَّةً يُرْضُونَكُم بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَى قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَNasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” [Tevbe 8]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nebil Abdulkerim

Devamını oku...

Keşmir ve Filistin'i Kurtaracak Olan Sadece Raşidi Hilafettir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Keşmir ve Filistin'i Kurtaracak Olan Sadece Raşidi Hilafettir!

Haber:

16 Mayıs 2025'te Başbakan Şahbaz Şerif, Hindistan'a, Keşmir de dahil olmak üzere anlaşmazlıkların çözümü ve terörle ortak mücadele için kapsamlı bir diyalog masasına oturmayı teklif etti ve Yeni Delhi'ye, iki komşu ülkenin geçmişte üç savaş yaşadığını ve bu savaşlardan halkların sadece acı çektiğini hatırlattı.(El-Fecr Gazetesi)

Yorum:

22 Nisan 2025'te işgal altındaki Keşmir'de 26 sivilin silahlı kişilerce öldürüldüğü Pahalgam olayının ardından, Hindistan'ın olayın arkasında Pakistan merkezli örgütlerin olduğu şeklindeki suçlamasından sonra Pakistan ve Hindistan sınırlı bir savaşa girdiler.Yaklaşık dört gün süren çatışmaların ardından, 7 Mayıs 2025 sabahı dünya büyük bir hava savaşına tanık oldu ve her iki tarafın 100'den fazla savaş uçağının katıldığı savaşta, Hindistan'a ait beş uçak düşürüldü ve bu uçakların arasında ünlü Fransız yapımı Rafale uçağı da bulunuyordu.Her iki taraf, Keşmir'deki kontrol hattında çatışmaya girdi ve birbirlerinin askeri tesislerini hedef aldılar.10 Mayıs Cumartesi günü, ABD Başkanı Trump, “ABD'nin arabuluculuğunda yapılan uzun görüşmelerin ardından, Hindistan ve Pakistan'ın tam ve hemen ateşkes üzerinde anlaştığını duyurmaktan memnuniyet duyarım” şeklinde bir tweet attı.

Bir kez daha Pakistan'daki ajan yöneticiler, Keşmir'i kurtarmak için altın bir fırsatı kaçırdılar.Allah'a hamd olsun Pakistan Silahlı Kuvvetleri Hindistan'ın saldırısına güçlü bir şekilde karşılık verdi.Ülkede coşkulu bir atmosfer vardı ve insanlar ordularını destekliyordu ve bu sefer kuvvetlerimizin Srinagar'ı kurtarana kadar durmayacağını umuyorduk.Ancak her zamanki gibi Amerika, işlerin korkak Hindistan'ın lehine gitmediğini görünce hemen müdahale etti ve ateşkes çağrısında bulundu. Pakistan'ın başındaki yöneticiler de sanki sabırsızlıkla bunu bekliyormuşçasına hemen kabul ettiler!

Şimdi Pakistan yöneticileri Hindistan'ı, Keşmir, İndus Su Anlaşması ve ortak terörle mücadele konularını içeren kapsamlı bir diyalog için müzakere masasına çağırıyor ve bölgede savaş istemediklerini, Modi'nin kabul etmesi durumunda Hindistan'a her konuda teslim olmaya hazır olduklarını göstermeye çalışıyorlar.

Bizim müzakereleri reddetmemiz gerekir; zira Keşmir üzerinde müzakere yapmak caiz değildir; çünkü Keşmir İslam toprağıdır ve kuvvetlerimizin bu toprakları cihad yoluyla kurtarması farzdır.Hiç kimse Hindistan'ın müzakereler yoluyla Keşmir'den vazgeçeceğini veya Pakistan'a daha fazla su vereceğini sanmasın, aksine Hindistan daha fazlasını almaya çalışacaktır.Peki Pakistan, nasıl olur da işgal altındaki Keşmir'de savaşan ve Hindistan tarafından terörist olarak nitelendirilen mücahitlere karşı Hindistan ile birlikte savaşabilir?!

Bu müzakere teklifi, Keşmir'den vazgeçmek ve Müslümanlara ihanet etmekten başka bir şey değildir. Bu teklif sadece Hindistan'ın çıkarlarına hizmet etmekte ve Amerika'nın çıkarlarını gerçekleştirmektedir.Keşmir meselesinin, Hindistan'ın Çin'i çevreleme stratejisinde merkezi bir rol oynaması için güçlü şekilde çözülmesi Amerika'nın çıkarınadır; nitekim Amerika, 5 Ağustos 2019'da Hindistan'ın Keşmir'i ilhak etmesine izin vererek ve Pakistan'ın yöneticilerinden oluşan ajanlarına Hindistan'a karşı herhangi bir askeri harekât yapmamalarını emrederek bu meseleyi çözmeye çalışmaktadır.Amerika, Keşmir'i ilhak edip Pakistan'ın Keşmir'den vazgeçmesini sağladıktan sonra, Keşmir ve Pakistan'daki Müslümanların Keşmir'in kurtuluşundan umudunu kesip gerçekliği kabul edeceklerini sanmıştır.Ancak bu gerçekleşmemiş, aksine Keşmir'deki özgürlük hareketi devam etmiştir.Bu nedenle Pakistan ile Hindistan arasında son zamanlarda tırmanan gerginlik yoluyla Amerika bu sorunu çözmek istiyor.

Allah'ın izniyle, Keşmir ve Pakistan'daki Müslümanlar bu müzakereleri açıkça reddedip silahlı güçlerinden Keşmir'i kurtarmak için cihat ilan etmelerini talep ederlerse, bu Amerikan planı başarısız olacaktır.

Mevcut liderliğin, Allah Subhanehu ve Teala'nın emirlerine itaat etmek yerine Amerika'ya boyun eğdiği için Keşmir'i kurtarmak için cihat ilan etmeyeceği açıkça ortadadır;bu nedenle Pakistanlı Müslümanlar, Pakistan Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan evlatlarından, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelerini talep etmeleri şer'an vaciptir.İşte o zaman orduları, Keşmir'i ve mübarek toprak Filistin'i kurtaracaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey iman edenler! Allah’tan korkun. O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.” [Maide 35]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Şehzad - Pakistan

Devamını oku...

Rohingyalıların Çektiği Acılar ve Müslümanların Başındaki Liderlerin İhmalkarlığı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rohingyalıların Çektiği Acılar ve Müslümanların Başındaki Liderlerin İhmalkarlığı!

Haber:

Birleşmiş Milletler, Hindistanlı yetkililerin Rohingyalı mültecilerin insanlık dışı yöntemlerle sınır dışı ettiği yönündeki raporların araştırılması çağrısında bulundu.İddialar, mültecilerin sadece can yelekleriyle Andaman Denizi'ne girmeye zorlanmalarını da içeriyor.Bu önlem, Pakistan ile gerginliğin tırmanmasının ortasında Müslüman azınlığa karşı yürütülen daha geniş çaplı kampanyanın bir parçasıdır.Birçok Rohingya ve Bengal mültecisi, yasal belgeleri olanlar da dahil olmak üzere sınır dışı edildiler.İnsan hakları grupları, gerekli olan yasal önlemlerin eksikliğini eleştiriyorlar.Bazı mülteciler Bangladeş sahil güvenlik güçleri tarafından kurtarılırken, diğerleri Myanmar'a döndüklerinde zulüm göreceklerinden korkuyor.Hindistan hükümeti bu iddialara bir yanıt vermedi. (New York Times)

Yorum:

Rohingya Müslümanlarının durumu, İslam ümmetinin zayıf evlatlarını korumadaki başarısızlığının trajik bir örneğidir.Rohingya Müslümanları, Myanmar rejimi tarafından toplu katliam, cinsel şiddet ve zorla yerinden edilme de dahil olmak üzere vahşi zulümlere maruz kalmıştır.Çektikleri sıkıntının şiddetine rağmen, Müslüman çoğunluğa sahip olan ülkelerin tepkisi büyük ölçüde yetersiz kalmıştır.Birçok lider, ümmetin toplumsal çıkarlarından ziyade ulusal çıkarlarını ön planda tutmuş, bu da Rohingya krizinin köklü nedenlerini çözmek için koordineli bir çalışmanın eksik kalmasına yol açmıştır.

Rohingyalıların acıları, müdahale etmek için gücü ve kaynakları olmasına rağmen bunu yapmamayı tercih eden Müslüman çoğunluğa sahip komşu ülkelerin kayıtsızlığı nedeniyle daha da ağırlaşmıştır.Bunun yerine Rohingyalıların maruz kaldığı sistematik zulmü çözmeyen sınırlı insani yardımlar sağlıyorlar.Bu sembolik yardım, mültecilerin uzun süredir devam eden acılarını hafifletmeye yönelik çok az şey yapmaktadır; zira mülteciler, belirsizlik durumunda kalmaya devam ediyorlar, evlerine geri dönemiyorlar ve kendilerini kabul eden ülkeler de onları hoş karşılamıyorlar.

Rohingya krizi ile Gazze'deki durum arasındaki benzerlik dikkat çekicidir.Zira her iki durumda da Müslümanlar, şiddetli zulme maruz kalırken, komşu ülkelerdeki kardeşleri de kayıtsız kalmaya devam etmektedir.Gazze halkı, Yahudi varlığının işgali, ablukası ve askeri saldırısından dolayı on yıllardır acı çekmektedir; buna rağmen İslam ülkelerinin tepkisi büyük ölçüde sembolik kalmıştır.Her ne kadar dayanışma ve insani yardımlar hakkında arızi ifadeler olsa da, işgali sona erdirmek ve Filistin halkının haklarını geri elde etmek için kesin açık bir çalışma görülmemektedir.

Rohingya ve Filistinlileri korumadaki başarısızlık, vahdet ve fiili liderlik gibi İslam ümmetinde daha geniş bir sorununun altını çiziyor.Ümmet, küresel işlere etki etme ve kendini koruma konusunda muazzam bir potansiyele sahip ancak bu potansiyeller, iç bölünmeler ve ulusal çıkarların toplumsal refahın önüne geçmesi nedeniyle heba olmaktadır.Müslümanların başındaki liderlerin, güçlerinin birlikte yattığını ve zayıf toplumları korumak için ahlaki ve dini bir vacipleri olduğunu idrak etmeleri gerekir.

Müslüman çoğunluğa sahip olan ülkelerin, sembolik jestlerin ötesine geçerek Rohingya ve Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı zulmü çözmek için somut adımlar atmaları gerekir.Baskıcı rejimlere baskı yapmaya yönelik bu diplomatik çabalar, mültecilere güvenli sığınak sağlamayı ve onların davası için uluslararası desteği seferber etmeyi de içermektedir.Aynı zamanda ümmetin, ulusal gündemleri aşarak cemai çalışmaya öncelik vererek daha fazla birlik ve iş birliği için çalışması gerekir.

Rohingya ve Filistinlilerin sıkıntısı, İslam ümmeti için çalışmaya yönelik bir davet olup bu, ümmetin gücünün, evlatlarını koruma kabiliyetinde yattığını ve gerçek bir liderliğin, zulme karşı kararlılıkla çalışmak yoluyla ortaya çıktığını hatırlatmalıdır. Müslümanların başındaki liderlerin, artık bu meydan okumaya karşı koymalarının ve ümmetlerine karşı vaciplerini yerine getirmelerinin zamanı gelmiştir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Asvar

Devamını oku...

Kendi Yıkımımızı Finanse Etmek!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kendi Yıkımımızı Finanse Etmek!

Haber:

Trump, Suriye'ye ve Ortadoğu'yu sallayacak bir başkana dönüşen cihatçısına kucak açtı. (CNN)

Yorum:

Trump, Amerika'nın bir zamanlar terörist olarak nitelendirdiği Suriye'nin yeni başkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi. Ancak şimdi takım elbise giymiş bir şekilde Trump ve Muhammed bin Selman'ın yanında durmuş kameralar flaşları patlarken tokalaşıyor.

İslam beldelerinin yöneticileri, boyun eğme tavırları konusunda herhangi bir utanç duymadılar; zira Gazze'ye bombaların yağdırılmasına yeşil ışık yakan suçluyu karşıladılar, ona gülümsediler ve onunla anlaşmalar imzaladılar.

Trump, bir iş adamı gibi hareket ederek, Suudi Arabistan'a 142 milyar Dolar değerinde silahlar, Katar'a 1,2 trilyon Dolar değerinde ekonomik paket ve belki de başkanlık uçağının yerine hediye olarak verilecek lüks bir Boeing uçağı gibi ihanetle dolu anlaşmalar imzaladı. Peki bunun karşılığında ne verildi? ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımlar kaldırıldı; bu da Ahmed eş-Şara ve Suriye'nin servetini yeni bir hedef haline getirdi.

Bizler, kendi yıkımını finanse eden bir ümmetiz! Zira servetlerimiz tüketildi ve silahlara dönüştü. Şehirlerimizi yıkan bombalar, kendi kaynaklarımızla satın alındı. Dolayısıyla bu yöneticiler, bizim yıkımımızı sağladılar. Zira onlar, ordularımızı zincire vuruyorlar, ilerlememizi engelliyorlar ve servetlerimizi yağmalıyorlar. Bu yüzden onlar tarafsız değillerdir, aksine tamamen ortaktırlar ve bizim ölümümüzü ve yıkımımızı istiyorlar.

Bu rejimler, sömürgeci kâfir Batı'ya boyun eğmekte ve onun çıkarlarına hizmet etmektedir. Eğer ümmet ayağa kalkıp bu rejimleri yıkmaz ve tüm Müslümanlar için gerçek bir hayat sistemi olarak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmazsa, tiranlar tebessüm edip ölülerimizi sessizce toprağa gömerken bu kâbus içinde sıkışıp kalmaya devam edeceğiz ve servetlerimizin yıkımımız için kullanılmasını izleyeceğiz!

وَلَا تَرْكَنُوٓاْ إِلَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِنْ أَوْلِيَآءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
Zalimlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.” [Hud 113]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit - Amerika

Devamını oku...

Olaylar, Gerçekleri Ortaya Çıkarıp İfşa Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Olaylar, Gerçekleri Ortaya Çıkarıp İfşa Ediyor!

Haber:

ABD Başkanı Donald Trump Çarşamba günü, Riyad'da iki ülke arasında 25 yıl sonra ilk kez gerçekleşen görüşmenin ardından Suriye'nin geçici başkanı Ahmed eş-Şara'nın, Yahudi varlığıyla normalleşme konusunda olumlu bir tavır sergilediğini söyledi.Trump, Suudi Arabistan'ın başkentinden Doha'ya giderken başkanlık uçağında gazetecilere şunları söyledi: “Ona, umarım işler istikrara kavuştuğunda İbrahim Anlaşması'na katılırsınız' dedim. O da 'Evet' dedi. Ancak önlerinde yapacakları çok iş var.” (Emirates Today, uyarlanmıştır)

Yorum:

Birincisi: Trump ile Ahmed eş-Şara arasındaki görüşme sona erer ermez, onun grupları onu, görüşmeyi ve alınacak kararları savunmaya başlamış olup bu kararlar arasında, İsra ve Mirac topraklarını gasp eden Yahudi varlığıyla normalleşme de vardır ve bu kararların gerekçeleri, iğrenç ve alçakça bir düzeye ulaşmış olup cevap verme düzeyine bile çıkmamış, bilakis bu adamın önceden tehlikeli ve büyük bir rol için hazırlandığını ve istihbaratın onu yakından takip ettiğini açıkça ortaya koymuştur (ki ABD'nin özel temsilcisi James Jeffrey, eş-Şara'nın Colani iken ABD'nin onunla eski bir ilişkisi olduğunu ve ABD'nin onu Beşar Esad'dan koruduğunu açıklamıştır! Suriye Gözlemevi)

Burada konu Ahmed eş-Şara değildir, aksine onun etrafındaki bazı kişilerin, sultanın alimlerinin suç sahibi olan herkesi haklı çıkardıkları gibi onun tutum ve açıklamalarını haklı çıkarması, konuşmanın Kudüs'ün kurtarılmasından Yahudilerle normalleşmeye intikal etmesi, İdlib ve Hama'da güvenlik güçlerinin, Arap uyruklu yabancı cihatçıları hedef alarak, Colani'nin kendisini tanıması karşılığında Trump'ın taleplerini ne kadar hızlı yerine getirdiğini dünyaya kanıtlamak için harekete geçmesi ve birçok kaynakların, Colani ve çetesinin, Yahudi varlığının şahsiyetleriyle birçok görüşmeler yaptığını ve büyük tavizler verdiğini ve vereceğini bildirmesidir.

İkincisi:Ey mücahitler, ilkelerden haram olan maslahatlara intikal etmek caiz midir?Şeriatla hükmetmeyi terk etmek caiz midir?!Sizinle aynı siperde savaşan mücahitler ve savaşçılara karşı savaşmak caiz midir?Düşmanla görüşmek ve onun taleplerini yerine getirmek caiz midir? Küçük etnik gruplara yetkiler verilmesi, bölgeleri yönetmesi ve kamu mallarını satması caiz midir?

Allah için size soruyorum; hangi yüzle Allah'ın huzuruna çıkacaksınız ve hangi yüzle silah arkadaşlarınızı ve mücahitleri tutuklayacaksınız?!O halde neden suçlu ve hain Beşar rejimine karşı ayaklandınız ve sonra gelip onun işlemediği ya da açıklamadığı şeyleri işlediniz?

Üçüncüsü: Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ الَّذِي آتَيْنَاهُ آيَاتِنَا فَانْسَلَخَ مِنْهَاOnlara (Yahudilere), kendisine ayetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan kimsenin haberini oku.” [Araf 175] Ve Allahu Teala’nın şu kavline kadar: وَمَن يُضْلِلْ فَأُولَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَKimleri de saptırırsa, işte onlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir.” [Araf 178]İbnü'l-Kayyim Rahimehullah, bu misale ilişkin olarak şu faydalı ve güzel sözleri söylemiştir: “Bu örnekler Kuran'da ibret ve ders almak için verilmiş olup Allah bunun hakkında şöyle buyurmuştur: وَمَا يَعْقِلُهَا إِلَّا الْعَالِمُونَFakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.” [Ankabut 43]İlimle murat edilen amel, itibar ve ibret almaktır; eğer insan bilgi sahibi olup da bunu davranışlarında ve tavırlarında göstermez ve amellerinde de bir artışı olmazsa, bu onun hakkında bir eksiklik olur.Bundan daha da kötüsü, eğer alim, özellikle fitne zamanlarında değişir, dönüşür ve sıyrılır ve insanları saptırmaya, aldatmaya ve sahip olduğu ilmini insanları aldatmak ve saptırmak için kullanmaya başlarsa işte bu, olabilecek en kötü şeydir.” Yine İbnü'l-Kayyim Rahimehullahu Teala şöyle demiştir: “Subhanehu, kendisine kitap verilen, başkalarının engellediği ilmi öğrenen, onunla amel etmeyi terk edip hevasına uyan, Allah'ın gazabını rızasına, dünyasını ahiretine, yaratılmışı da Yaratıcısına tercihen kimseyi, hayvanların en aşağılığı olan, düşük bir konumu olan ve hırsı midesinden öteye geçmeyen köpeğe benzetmiştir…”

Dördüncüsü: Ey savaşçılar, Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَا نَهَيْتُكُمْ عَنْهُ فَاجْتَنِبُوهُ، وَمَا أَمَرْتُكُمْ بِهِ فَافْعَلُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ، فَإِنَّمَا أَهْلَكَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ كَثْرَةُ مَسَائِلِهِمْ، وَاخْتِلَافُهُمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْSize herhangi bir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu, gücünüz yettiği ölçüde yerine getiriniz. Sizden önceki ümmetleri çok sual sormaları ve peygamberlerine muhalefet etmeleri helâk etti.” [Buhari ve Müslim]

O halde normalleşmeyi, davet taşıyıcılarını hapsetmeyi ve savaşçılardan kurtulmayı nasıl haklı çıkarabilirsiniz? Hangi yüzle Allah'ın ve ümmetinizin karşısına çıkacaksınız?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulhakim Abdullah

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER