Perşembe, 17 Rebiu’s Sânî 1447 | 2025/10/09
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Katar’ın Vurulması ve Zalim Mesajlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Katar’ın Vurulması ve Zalim Mesajlar!

Haber:

Gaspçı varlığın hava güçleri, Trump'ın Gazze'ye yönelik savaşı durdurma önerisini görüşmek üzere Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen toplantı sırasında Hamas liderlerine suikast girişiminde bulunmak amacıyla saldırı düzenledi.

Yorum:

Katar'ın Trump'ın ayaklarının altına serdiği milyarlarca Dolar ve cömert hediyeler, ülkesinin topraklarını ve onurunu aşağılanmaktan korumadığı gibi on yıllardır hesapsız harcamada bulunduğu ABD ile yaptığı savunma anlaşmaları da Katar'ı, Yahudi varlığının kendisini küstahça hedef almasını da engelleyememiştir. Bu varlık, ABD'nin el-Udeyd Hava Üssü ile tam bir koordinasyon olmadan uçaklarını bu üssün çevresinde uçuramaz. Bilakis tüm veriler Katar'ın aşağılanmasının ve hava sahasının ihlal edilmesinin, ABD ve Yahudi varlığından gelen kasıtlı bir mesaj olduğunu teyit etmektedir; bu mesaj ise yeni bir Ortadoğu'nun doğduğunu ve bununla birlikte yeni kuralların doğduğunu ve bu kuralların en önemlisinin de şunlar olduğunu ifade etmektedir:Amerika ve onun sağ kolunun istedikleri yerde ve istedikleri zaman saldırı hakkı olması ve onların çıkarlarının, yasak olan her şeyi mubah kılması ve tüm normları, misakları, antlaşmaları ve sözleşmeleri geçersiz kılmasıdır.Nitekim tüm dünya bu açık mesajı okudu ve bu mesaj, diplomasiyi ve devletlerin sözde egemenliğine duyulan saygıdan geriye kalanları da yok etti.

Mesaj, Amerikan siyasetinde yeni bir kural oluşturarak yalanın ve ihanetin Amerika'nın yeni söyleminin dili olduğunu teyit etmektedir; zira o, rakiplerini müzakereye çağırıyor ve ardından onlara ihanet etmekle övünüyor. Tıpkı Trump'ın son turun başında İran liderlerini hedef alan saldırının ardından yaptığı gibi; zira alaycı bir şekilde bizimle müzakereyi tamamlayacak kimse kalmadı demişti. Bu açıklamayı ise onların liderlerinin ölümüyle ilgili bilgilerin kendisine ulaşmasına binaen yapmıştı. Daha dün ise Hamas'a bir müzakere belgesi sundu ve bunu görüşmek üzere bir araya geldiklerinde ise, Amerika'nın yeşil ışık yakması ve ABD ordusu ve bölgedeki üslerinin kaçınılmaz koordinasyonu ile onlara (Hamas liderlerine) suikast girişiminde bulunma niyetiyle saldırı düzenlediler.

Gaspçı varlığın içindekiler tarafından işaret edilen yeni Ortadoğu'ya yönelik mesaj şudur: "Biz efendiyiz, siz ise kölesiniz; sizin kanınızın, toprağınızın ve haklarınızın bizim arzularımız ve çıkarlarımız karşısında hiçbir önemi yoktur. İşgalimize karşı direnmek terörizmdir, politikalarımıza karşı çıkmak anti-semitizmdir ve bizim nüfuzumuzdan kurtulmayı düşünmek, sizin üzerinize Amerikan silahlarını yağdırmak için yeterli bir nedendir. Bu silahların üretim maliyetini, istemeden ve aşağılayıcı bir şekilde siz servetlerinizden ödüyorsunuz!”

Ey Müslümanlar: Tarihimiz, kafir Batı'nın bekçileri zararlı yöneticiler tarafından bize dayatılan bu kadar aşağılayıcı bir muameleye hiç tanık olmamıştır.Bunun tek nedeni, iyiliği emredip kötülükten nehyetme, ajan yöneticilerin elinden tutma ve birleştirici ve mücadeleci İslam Devleti'ni kurma farzını terk etmiş olmamızdır.Vallahi şüphesiz bu konuda söylenecek çok şey var ama Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavli bizim için yeterlidir: إِذَا تَبَايَعْتُمْ بِالْعِينَةِ وَأَخَذْتُمْ أَذْنَابَ الْبَقَرِ وَرَضِيتُمْ بِالزَّرْعِ وَتَرَكْتُمْ الْجِهَادَ سَلَّطَ اللهُ عَلَيْكُمْ ذُلّاً لَا يَنْزِعُهُ حَتَّى تَرْجِعُوا إِلَى دِينِكُمْİyne yoluyla alışveriş yaptığınız, öküzlerin kuyruğuna yapıştığınız, tarımı seçtiğiniz ve cihadı terk ettiğiniz zaman Allah size öyle bir zillet musallat eder ki, dininize dönünceye kadar onu üzerinizden atamazsınız.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Adnan Mezyan

Devamını oku...

Washington, Yemen Başkanlık Konseyi İle Bir Anlaşma Mı Yapıyor?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Washington, Yemen Başkanlık Konseyi İle Bir Anlaşma Mı Yapıyor?

Haber:

Yemen Başkanlık Konseyi başkanı ve üyeleri, askeri komiteyle birlikte Washington'a gitmek için hazırlık yapıyorlar. (Belkıs Uydu Kanalı, 11 Eylül 2025)

Yorum:

Amerika Birleşik Devletleri, Kızıldeniz'de Yahudi varlığına yönelik Husi tehditlerinin yeniden ortaya çıktığı bir dönemde Yemen Başkanlık Konseyi ve askeri komiteyi Washington'a çağırdı. Zira Husi kontrolündeki Sana'ya yönelik Yahudi hava saldırıları, Husilerin siyasi ve askeri yapısında hiçbir etkisi olmayan sivil altyapıya ve şahıslara yönelik saldırılarla sınırlı kaldığı için bir faydası olmamıştır.

Bugün Amerika, Yahudi varlığını bölgede birinci güç olarak pazarlamaya çalışıyor ki böylece bu varlık, istediği zaman Sana, Doha ve hatta Tahran'a ulaşabilecek bir kolu olsun ve bölgedeki rejimler de Amerika'dan koruma talep etmek için onun rehinesi olsunlar ve özellikle hava savunma sistemleri olmak üzere Amerikan silah fabrikalarını işletmeye devam etsinler.Bu sayede bu, Trump'a Demokrat rakiplerine karşı ekonomik bir avantaj sağlayacaktır; sadece bu da değil, aksine Trump, bazı ülkelerin Filistin ve genel olarak bölgedeki katliamlara tepki olarak Yahudi varlığından büyükelçilerini geri çekmek zorunda kaldığı bir dönemde, İslam beldelerindeki mevcut rejimleri Yahudi varlığıyla aleni olarak normalleşme yönünde hareket etmelerini dayatacaktır.

Amerika, üvey evladı Yahudi varlığı için şu planları yapıyor; bölgede İran'a alternatif bir korkuluk olması ve Lübnan'ın güneyine ve Suriye'ye, belki de daha ötesine kadar genişlemesi ve Amerikan silahlarının etkisi altındaki bölgedeki iktidar rejimlerinin dokusunun bir parçası olması.

ABD'nin Husilere yönelik saldırılarının, onların Yahudi varlığına yönelik tehditlerini durduramaması, Yahudi varlığının onlara karşı saldırılarda bulunamaması ve İran'ın da Husilere destek vermeye devam etmesi üzerine, ABD Yemen Başkanlık Konseyi ve askeri komiteyi, Husileri barış müzakerelerine girmeye ve Husilerle birleşik bir Yemen hükümeti kurmaya zorlamak için askeri destek sağlamak üzere bir anlaşma yapmaya davet etti ki bu anlaşma, Yemen'deki ABD çıkarlarını ve Suudi Arabistan'ın Yemen'deki varlığını koruyabilsin.Böylece Avrupa destekli Başkanlık Konseyi, Amerika'nın nasıl son vereceğini bilmediği büyük çaplı askeri harekatlara başvurmadan Amerikan çıkarlarını korumak için Husi varlığı ve Suudi siyasi varlığı ile kuşatılmış olacaktır. Zira İngiliz çıkarlarına hizmet eden BAE'nin Aden, kıyı şehirleri ve Yemen adalarında varlığı küçümsenemez. Aynı şekilde BAE tarafından kurulan Güney Geçiş Konseyi, güney meselesini bir koz olarak kullanarak ve güney Yemen'i kuzeyden ayırmakla tehdit ederek geniş bir halk desteğine sahip olmuştur. Buna ek olarak Başkanlık Konseyi, Aden'de İngiltere yanlısı Yemenli partileri temsil ederken batı kıyısında ise Tarık Salih ve ordusu tarafından temsil edilen ölmüş Ali Salih'in eski rejiminin kalıntıları bulunmaktadır; bu yüzden İngiltere, uluslararası deniz taşımacılığını korumak bahanesiyle Yemen sahil güvenliğini silahlandıracağını açıklamıştır.

Binaenaleyh Başkanlık Konseyi ve askeri komitesini Washington'a davet etmek, Kızıldeniz'i Husilerden korumak ve belki de onların Yahudi varlığına insansız hava araçları ve füzeler fırlatmasını önlemek için askeri bir anlaşma ile sonuçlanabilir.

Böylece Amerika, egemenliklerini ihlal edip itiraz etmeden paralarını çalarken bile kendi önünde başını bile kaldıramayan itaatkar yöneticileri kullanarak yeni Ortadoğu'yu yönetmeyi planlıyor!Ayrıca sadece Yemen'in evlatlarının ölümün ne olduğunu bildiği bir zamanda “Amerika'ya ölüm” sloganını atan askeri milisleri de kullanacaktır!

Ancak Amerika'nın yeterli zamanı olmayabilir; çünkü ümmet her yerde Amerika'ya, Yahudi varlığına ve Batı'ya karşı kaynamaktadır; ayrıca İslam ümmetinin, kafir Batı'yı tüm ülkelerden kovacak ve dünyayı Siyonist-Amerikan nüfuzundan kurtaracak Hilafetin sancaklarını dalgalandırmaya başlamasına çok az bir zaman kalmıştır.وَاللهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ Muhakkak ki Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulaziz El-Hamid – Yemen

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Anayasa Müzakereleri Programı -Halaka 6- [Hilafet Devleti’nde İslami Tâbiiyeti Taşımak]

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu
Anayasa Müzakereleri Programı
 
-Halaka 6-
[Hilafet Devleti’nde İslami Tâbiiyeti Taşımak]
İslami Anayasa İle İnsan Yapımı Anayasalar Arasındaki Anayasal Ayrılıklar
 
Müh. Usame Es-Suveynî ile Üstad Ahmed El-Kasas Arasında “Anayasa Mukaddimesi veya Esbab-ı Mucibesi” Kitabı Hakkındaki Diyalog Programı
 

Bu Bölümde Anayasa Mukaddimesi’nin 5. ve 6. Maddesi Ele Alınmıştır:
Madde-5: İslami tâbiiyeti (uyruğu) taşıyan herkes, şer’i haklara sahiptir ve şer’i yükümlülüklerle sorumludur.
Madde-6: Devletin, yönetimde, yargıda, işlerin güdülmesinde ya da benzeri konularda tebaanın fertleri arasında herhangi bir ayrım yapması caiz değildir. Bilakis ırk, din, renk ve benzeri özelliklere bakmadan herkese tek bir bakışla bakmalıdır.

H. 26 Saferu’l Hayr 1441 El-Muvafık M. 25 Ekim 2019

El Vakiye sitesindeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ
Websitemizdeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ

 

Devamını oku...

Ey Ürdün Halkı ve Askerleri! Cel’ad Tümeni’nin Yığınağına, Yahudi Varlığının Ülkenize Yönelik Tehditlerine ve Rejimin İşbirliği ve Bağımlılığına Karşı Son Derece Dikkatli Olun!

Yahudi varlığı ordusu Merkez Komutanlığı, dün 10 Eylül 2025 günü yaptığı açıklamada, Ürdün Vadisi’nde ‘Gilead (Cel’ad) Tümeni’ adıyla yeni bir askeri birliğin kurulduğunu duyurdu ve Ürdün sınırı boyunca konuşlanacak olan bu bölgesel tümenin görevinin, Ürdün Vadisi ve Ölü Deniz bölgesindeki Yahudi varlığının doğu sınırlarını korumak olduğunu belirtti. Komutan, “İsrail”in 7 Ekim 2023’te yaşadığı ve maruz kaldığı o acı hezimetten alınan dersler’ çerçevesinde böylesi bir adımın atıldığını kaydetti. Bu yeni askeri yığınak, Yahudi varlığı liderlerin ‘Büyük İsrail’ projesi kapsamında Ürdün ve diğer bölgelere doğru genişleme tehditlerinin ardından geldi. Söz konusu proje, Netanyahu’nun dile getirdiği, Trump’ın desteklediği ve Yahudi Maliye Bakanı Smotrich’in açıkça ilan ettiği bir projedir.

Yahudi varlığının açık ve doğrudan tehditler ortada, ordusu kapımızda! Bu, apaçık bir savaş ilanıdır! Peki Ürdün rejimi, hükümeti, medyası, meclisi ne yapıyor? Ölü taklidi yapıyor! Ölüm sessizliğine gömülmüş durumdalar! Konuşanlarsa küfür ve ihanet kusuyor! Utanmadan hala ‘iki devletli çözüm’ masalını anlatıyorlar, ‘gericilere izin vermeyiz’ diyorlar, katil Yahudi varlığının güvenliği ve refahı için çırpınıyorlar! Sanıyorlar ki bu halk ve bu ümmet, bu korkak düşmanın varlığını istiyor. Oysa bilmiyorlar mı ki bu ümmetin damarlarında, o kanserli uru söküp atmak için kaynayan bir öfke var!

Gazaba uğrayanlar yani zillet ve miskinlik damgası yemiş bu topluluk,

وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ وَبَاؤُواْ بِغَضَبٍ مِّنَ اللهِ“İşte üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah’ın gazabına uğradılar.” [Bakara 61] artık tutunacakları tek dalın, Amerika’nın ipi olduğunu anladılar, ama o ip de istedikleri kadar sağlam değil, çürük! Tutundukları diğer dalları da, Arap dünyasındaki işbirlikçi yöneticilerin ipidir. O uşaklar ki, göstermelik savaşlarla bütün Filistin’i peşkeş çektiler; yetmedi, düşmanın Lübnan’ı, Suriye’yi, Irak’ı, Yemen’i, Katar’ı küstahça vurmasına göz yumdular. Ama artık Yahudiler, sonlarının yaklaştığını bildikleri bu hain yöneticilerin korumasına bile güvenmiyorlar. Çünkü bölge halkından kendilerine doğru büyük tehlike ve fırtınanın geldiğinin farkındalar! Nitekim Nisan 2025’te Netanyahu’nun yaptığı şu açıklama da bu gerçeği gözler önüne sermektedir: “Birkaç kilometre ötemizde Akdeniz kıyılarında bir halifelik kurulmasına izin vermeyeceğiz...”

Bu yüzden ne yaparlarsa yapsınlar boşuna! İsterlerse sınırlarına demirden setler çeksinler, binlerce asker yığsınlar, efendileri Amerika ve Avrupa onlara silah yağdırsın... Hiç fark etmez! Onlar, tarihten silecek, kökleri kazınacak o büyük savaşa doğru adım adım sürükleniyorlar. Nitekim Sâdık-ı Masdûk SallAllahu Aleyhi ve Sellem, şu sözüyle bizleri müjdelemiştir:

لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمْ الْمُسْلِمُونَ، حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوْ الشَّجَرُ يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللَّهِ، هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِMüslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. O harpte Müslümanlar Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; “Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür” der. Yalnızca Garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” Allah’ın izniyle bu yakında olacaktır.

Ey Ürdün halkı! Ey Ürdün askerleri! Ey Müslümanlar! Biz, halkına asla yalan söylemeyen bir öncüyüz ve Allah yolunda hiç kimsenin kınamasından korkmayız! Şunu iyi bilin ki, rejimin sizi korumak ve savunmak gibi bir derdi yoktur. Çünkü o sizden, siz de ondan değilsiniz! Onun tek derdi kendi varlığını ve koltuğunu korumak ve Yahudi varlığı ile kâfir Batı’nın kaynaklarınızı ele geçirmesini sağlamaktır. ‘Ürdün, Amerika’nın stratejik ortağı ve müttefiki’ diyerek sizi kandırıyorlar. Oysa bu ortaklık, halk için değil, saray içindir! Bu söylemle rejim, sadece kendini korumaya çalışıyor. Amerika’nın ortağı olmaz, kölesi olur! Unutmayın, Amerika’nın dostu olmaz, sadece çıkarları olur! Baksanıza, Katar’daki devasa Amerikan üssü, Yahudi varlığının o topraklardaki Müslümanları vurmasına engel olabildi mi? Katarlı yöneticiler istedikleri kadar ‘biz stratejik ortağız’ diye övünsünler, sonuç ortada!

Ey Ürdün’ün kahraman ve cesur askerleri! Bu rejimin ve uşaklarının stratejisi bellidir: Yahudi varlığı ile anlaşma yapmak! Sadece anlaşma yapmak da değil, İslam’a ve Müslümanlara açılan savaşta onun yanında yer almak! Bu halkı ve ülkeyi yoksulluğa mahkûm ettiler. Sonra da kalkıp ‘karanlık zihniyet’ dedikleri, yani İslam’ı anlatan herkese karşı amansız bir savaş açtılar. Rejim, tercihini sömürgeci Batı’ya bağımlı olmak ve onların çıkarlarını yerine getirmek yönünde kullanmıştır. Artık rejimi Ürdün’ü korumaya zorlamanın; dininizi, ülkenizi ve onurunuzu savunmak için Yahudi varlığını ezip geçeceğiniz ve yeryüzünden sileceğiniz gerçek bir savaşa girmenin vakti gelmiştir! Yoksa Allah korusun, yarın çok geç olmadan bugünden harekete geçme fırsatını kaçırırsanız, Yahudi varlığının Katar’da yaptığı gibi Ürdün’e saldırması halinde kendi halkınızın dinmeyen öfkesinden ve gazabından asla kurtulamazsınız! Unutmayın, geçmişten ders çıkarma ve ibret alma konusunda Müslümanlar, o Yahudi varlığından çok daha önceliklidir.

Buhari ve Müslim’in Ebu Musa’dan rivayet ettiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ مَثَلِي وَمَثَلَ مَا بَعَثَنِيَ اللهُ بِهِ كَمَثَلِ رَجُلٍ أَتَى قَوْمَهُ، فَقَالَ: يَا قَوْمِ إِنِّي رَأَيْتُ الْجَيْشَ بِعَيْنَيَّ، وَإِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْعُرْيَانُ، فَالنَّجَاءَ، فَأَطَاعَهُ طَائِفَةٌ مِنْ قَوْمِهِ، فَأَدْلَجُوا فَانْطَلَقُوا عَلَى مُهْلَتِهِمْ، وَكَذَّبَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ فَأَصْبَحُوا مَكَانَهُمْ، فَصَبَّحَهُمُ الْجَيْشُ فَأَهْلَكَهُمْ وَاجْتَاحَهُمْ، فَذَلِكَ مَثَلُ مَنْ أَطَاعَنِي وَاتَّبَعَ مَا جِئْتُ بِهِ، وَمَثَلُ مَنْ عَصَانِي وَكَذَّبَ مَا جِئْتُ بِهِ مِنَ الْحَقِّ“Benim meselim (yani benzerim) ve beni kendisiyle size Allah’ın Nebi gönderdiği şeyin meseli, ancak şu adamın benzeri gibidir ki, o kavmine geldi de: “Ey kavmim! Ben şurada iki gözümle bir ordu gördüm. Görüyorsunuz, ben çıplak bir nezirim. Hemen kurtulmaya, hemen kaçmaya bakınız der. Bu haber üzerine kavminden bir taife ona itaat ederek bütün gece vakar ve haysiyetle yürümüş ve kaçıp kurtulmuşlardır. Kavminden bir kısmı da onu yalanlamışlar da yerlerinde kalmışlardır. Bunun üzerine sabahleyin ansızın ordu onları basıp helak etmiş ve köklerini kazımıştır. İşte bu, bana itaat eden ve benim getirdiğime uyan kimse ile bana asi olan ve benim getirmiş olduğum hakkı yalanlayan kimsenin meselidir.”

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Resmî Sözcüsünün, Port Sudan Şehrindeki Ulu Cami Önünde Sudan Halkına Yaptığı Çağrının Metni... Amerika’nın Sudan’ı Bölmesine ve Darfur’u Koparmasına İzin Vermeyin

Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ“Şüphesiz bu, tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin.” [Enbiya 92] Müslim’in rivayet ettiği hadiste Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

فَمَنْ أَرَادَ أَنْ يُفَرِّقَ أَمْرَ هَذِهِ الْأُمَّةِ وَهِيَ جَمِيعٌ، فَاضْرِبُوهُ بِالسَّيْفِ كَائِناً مَنْ كَانَ“Her kim, bu ümmet derli-toplu iken onun işini dağıtmak isterse, kim olursa olsun hemen kılıçla onu (n boynunu) vurun.”

Ey Müslümanlar! Milletlerin hayatında öyle kader anları, öyle hayati davalar vardır ki, bunlar için sadece iki seçenek bulunur: ya o davanın gölgesinde onurla yaşamak ya da onun uğrunda şerefle ölmek! Biz Müslümanlar için bu hayati davaları belirleyen, İslam akidesinin ta kendisidir. İşte bu ‘ya istiklal ya ölüm’ davalarından biri de devletin ve ümmetin birliğidir. Ne zaman ki biz bu davaya gereken önemi vermedik, Amerika, içimizden bazı işbirlikçileri de kullanarak ülkemizi parçaladı ve Güney Sudan’ı bizden kopardı. Şimdi ise yarım bıraktığı işi tamamlamak için geri döndü. Kardeş kanıyla yeni sınırlar çizerek ülkemizden geriye kalanı da bölmek, Darfur’u da koparmak istiyor. İçerideki ve dışarıdaki piyonlarının yardımıyla Amerika’nın bu hain planı, olayların hızlanmasıyla adım adım hayata geçiriliyor.

Dün sahte barış vaatleriyle, bizzat yöneticilerin ve isyancıların eliyle, siyasetçilerin ve bazı medyanın alkışları ve âlimlerin sessizliği eşliğinde Güney Sudan’ı bizden koparan Amerika, bugün aynı senaryoyu yeniden sahneliyor. Hedefinde bu kez Darfur’u Sudan’dan ayırmak var! Hızlı Destek Güçleri’nin (HDG), ele geçirmesi için her şeyi yaptığı El Faşer kenti hariç tüm Darfur’da kontrolü ele geçirmesi ve dolayısıyla ülkenin bölünmesine zemin hazırlamasına göz yumuyor. Hatta bu güçler, Nyala’da paralel bir hükümet kurarak fiilen bir devlet bile kurdular. Şimdi size soruyorum: Göz göre göre ülkenizin bir parçasının daha koparılmasına izin mi vereceksiniz? Allah, kâfir sömürgecinin planlarını boşa çıkarmak için canınızı ortaya koymanızı istemiştir; Sizden bunun hesabını soracaktır.

Ey Sudan halkı! Haydi bu oyunu bozun, ajanların ve münafıkların kökünü kazıyın, hayatınızı yeniden doğru yola koyun. Mümin aynı delikten iki kez ısırılmaz. Bizler, Güney Sudan’ın koparılmasıyla Amerika tarafından bir kez zaten ısırıldık. Şimdi aynı hatayı tekrarlayıp Darfur’u da ayırmasına izin mi vereceğiz?! Buhari Ebu Hurayra’dan rivayet edildiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur:

لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ“Mümin bir delikten iki kez ısırılmaz”

O halde ey Müslümanlar! Allah’a itaat etmek için ayağa kalkın ve devletin birliği meselesini, uğrunda ya yaşanacak ya da ölünecek bir ölüm-kalım meselesi haline getirin! Arface’den rivayet edildiğine göre “Ben, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i şöyle buyururken işittim:

مَنْ أَتَاكُمْ وَأَمْرُكُمْ جَمِيعٌ عَلَى رَجُلٍ وَاحِدٍ يُرِيدُ أَنْ يَشُقَّ عَصَاكُمْ أَوْ يُفَرِّقَ جَمَاعَتَكُمْ فَاقْتُلُوهُ“Siz yönetim işinde bir adam üzerinde birleşmiş iken, birisi gelip sizin asanızı kırmak ya da cemaatınızı parçalamak isterse onu öldürün.”

Şimdi söyleyin, biz sevgili Peygamberimiz Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e mi itaat edeceğiz, yoksa kâfir ve sömürgeci Amerika’ya mı? Elbette, hiç şüphesiz ki biz, Yüce Rabbimizin emrine uyarak Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e itaat edeceğiz. Zira Rabbimiz şöyle buyuruyor:

وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَاحْذَرُوا فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُوا أَنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ“Allah’a itaat edin, Rasûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimizin görevi sadece açıkça tebliğ etmektir.” [Maide 92]

وَما آتاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَما نَهاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقابِ“Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah’tan sakının, doğrusu Allah’ın cezalandırması çetindir.” [Haşr 7]

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Heyeti, Sayda ve Çevre İlçeler Müftüsünü Ziyaret Etti

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti heyeti, Sayda şehrindeki siyasi, toplumsal ve İslami camianın önde gelenleriyle sürdürdüğü iletişim faaliyetleri çerçevesinde Sayda ve Çevre İlleri Müftüsü Şeyh Salim Susa’nı ziyaret etti. Heyete, Merkezi Temas Komitesi üyesi Hacı Ali Aslan başkanlık ederken, heyette Etkinlik Komitesi üyesi Mühendis Bilal Zeydan ve Sayda sorumlusu Hacı Hasan Nahhas da yer aldı.

Görüşmede, aralarında Sayda’nın İslami kimliğini değiştirmeye yönelik çabalar, tutuklu Müslümanların durumu, toplumsal cinsiyet (gender) dayatması ve İbrahimî Din tartışmalarının da bulunduğu çeşitli konular ele alındı.

Görüşmede söz konusu meseleler etraflıca tartışıldı. Bu konuların Sayda toplumuna yansımaları hakkında karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu.

Görüşmede, Sayda’nın İslami kimliğinin korunmasının ve tutuklu Müslümanların davasının desteklenmesinin gerekliliği üzerinde fikir birliğine varıldı. Ayrıca, toplumsal ve ailevi değerleri olumsuz etkileyen toplumsal cinsiyet (gender) ve İbrahimî dinler gibi girişimlere karşı durulmasının önemi vurgulandı.

Bu ziyaret, Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti’nin, toplumdaki İslami değerleri koruma ve Sayda’daki etkin şahsiyetlerle diyaloğu pekiştirme çabaları kapsamında gerçekleştirildi.

Devamını oku...

Sömürgeci Amerika, Stratejik Limanlarımız ve Denizlerimiz Üzerinde Hegemonya Kurmak ve Böylece Jeopolitik Hakimiyetini Pekiştirmek Üzere Taşeronu Excelerate Energy’i Kullanıyor

Amerika Birleşik Devletleri’nin eski Bangladeş Büyükelçisi Peter D. Haas, 4 Eylül Perşembe günü Dışişleri Bakanı Esad Alem Siam ile yaklaşık bir saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin içeriğine dair resmi bir açıklama yapılmadı; ancak basına yansıyan bilgilere göre, görüşmede ABD’den sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatı olasılığının yanı sıra mevcut iş birliği ve gelecekteki projelerin ele alındığı bildirildi.

Haas şu anda merkezi Teksas’ta olan çok uluslu Excelerate Energy şirketinde stratejik danışmanlık yapıyor. Halihazırda şirket, Cox’s Bazar’daki Maheshkhali’de bir yüzer sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminali işletiyor. Gelecekte de Patuakhali’deki Payra’da bir başka LNG terminali daha kurma planları bulunuyor. Haas, Dakka’da Dışişleri Bakanı ile bu şirketin temsilcisi olarak bir araya geldi. Excelerate Energy gibi şirketler, ABD’nin jeopolitik etkisini artırmada kritik rol oynuyor. Bu rol, daha geniş Hint-Pasifik stratejisiyle tamamen uyumlu. ‘Yumuşak sömürgecilik’ olarak nitelendirilebilecek bu olgu, Amerika’nın iktisadi diplomasi enstrümanları vasıtasıyla icra ettiği bir yöntemdir. Günümüz Amerikası, küresel etki alanını 18. yüzyıl usulü sömürgeci işgallerle genişletmeye çalışmıyor. Onun yerine enerji anlaşmaları gibi ince bir stratejiyle dünyaya yön veriyor. Enerji anlaşmalarıyla ülkeleri kendine bağlıyor ve onları gönüllü bir müttefik haline getirerek kendi jeopolitik çıkarlarına hizmet ettiriyor. Nihayetinde bu küresel düzen, stratejik deniz yollarının ve jeopolitik açıdan kritik geçiş noktalarının Amerika’nın kontrolü altında kalmasını sağlıyor.

Bu yüzden Amerika ile yapılan enerji anlaşmaları, yalnızca enerji altyapımızı onlara teslim etmek ve ekonomik egemenliğimizi riske atmak anlamına gelmez. Zira mesele sadece ithal ve pahalı LNG’ye (sıvılaştırılmış doğal gaz) daimî bir bağımlılık yaratarak enerji güvenliğimizi tehdit etmekle kalmıyor. Bunun çok daha ötesinde, Bangladeş’i uzun vadede enerji ihtiyacını karşılayabilmek için Amerika liderliğindeki deniz güvenlik sistemine muhtaç hale getiriyor. Böylece ekonomik istikrarımız, Amerika’nın kendi hegemonyasını sürdürmek için bize sağlayacağı korumaya bağımlı hale gelecektir.

Bangladeş’in bu denli eşsiz bir stratejik konuma sahip olması, Amerika’nın bölgedeki küresel üstünlüğünü koruma mücadelesinde ülkeyi kilit bir rekabet alanına dönüştürmesinin asıl nedenidir. Bengal Körfezi, kritik Malakka Boğazı’nın hemen yanında ve Çin’in ana enerji hatlarının geçtiği güzergâh üzerinde yer aldığı için stratejik öneme sahiptir. İşte bu yüzden Amerika, bölgedeki en güçlü müttefiki (vekili) olan Japonya’yı Bangladeş’teki Matarbari derin su limanına yatırım yapmaya yönlendirmiştir. Devasa gemileri ağırlayabilen bu liman, kilit bir stratejik avantaj sunuyor. Bu liman sadece dev ticaret gemileri için değil, aynı zamanda gelecekte Amerikan, Japon, Hint ve OUAD ortaklarının savaş gemileri için de bir üs olma potansiyeli taşıyor. Bu durum, bizim ulusal çıkarlarımız pahasına, doğrudan Amerika’nın stratejik çıkarlarına hizmet ediyor.

Ey Bangladeş halkı! Sizi, egemenliğimizi ve geleceğimizi tehdit eden bu yakın tehlikeye karşı uyarıyoruz. Bu tehlike, kıyılarımıza ordularıyla bayrak dikerek değil, bakanlık koridorlarında imzalanan enerji anlaşmalarıyla sızan, Amerika’nın dizginlenemez sömürgeci hegemonyasıdır. Bu yöntem çok daha sinsi ve dolayısıyla çok daha tehlikelidir. Amerika kendisini bir ortak gibi gösterse de aslında stratejik limanlarımızı ve denizlerimizi sömürüyor, egemenliğimizi zayıflatıyor.

Söz konusu anlaşmaların, yozlaşmış zenginlerimizin ve rüşvetçi siyasetçilerimizin sessizliğini satın alması şaşırtıcı değil. Ancak asıl endişe verici ve hayal kırıklığı yaratan durum, özellikle Temmuz ayaklanmasından sonra, tanıdığımız samimi siyasetçilerin ve düşünürlerin bu Amerikan anlaşmaları karşısında sus pus olup sessizliğe bürünmesidir! Onların bu sessizliği, Amerika’nın siyasi kurumlarımızla ve ‘sivil toplum’la uzun yıllara dayanan ilişkisinin bir sonucudur. Bu ilişki, Amerikan dünya görüşüyle uyumlu liderler ortaya çıkarmıştır. Bu kişiler en iyi ihtimalle, bu anlaşmalara salt ekonomik birer mesele olarak bakıyorlar. Oysa bu anlaşmaların bizi siyasi olarak Amerika’nın bir ortağı değil, ‘daimî bir piyonu’ konumuna düşürdüğü gerçeğini göremiyorlar.

Bu nedenle, biz Hizb-ut Tahrir / Bangladeş olarak sizleri, bu boyun eğişe artık sessiz kalmamaya çağırıyoruz. Gelin, bizimle birlikte hareket edin. Çünkü bizim, sömürgeci Amerikan hegemonyasına karşı koyacak net bir projemiz var. Sizin güçlü ve kararlı desteğinizle Hizb-ut Tahrir, Allah’ın izniyle, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurarak sizi sömürgecilerin köleliğinden kurtaracak kolektif bir güce ulaştıracaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına dair vaatte bulunmuştur.” [Nur 55]

Devamını oku...

Arap Rejimlerinin Ulusal Egemenliklerini Koruma Konusundaki Acizlikleri

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Arap Rejimlerinin Ulusal Egemenliklerini Koruma Konusundaki Acizlikleri

Haber:

9 Eylül 2025 Salı günü Yahudi varlığı, Müslüman ülkesinin egemenliğini zedeleyen ve tüm bölgenin güvenliğini tehdit eden tehlikeli bir tırmanışla Katar'ın başkenti Doha'ya saldırdı.

Yorum:

Bu, ABD dış politikasının Yahudi varlığıyla olan suç ortaklığını ifşa etmekte ve Arap rejimlerinin sözde ulusal egemenliklerini korumaları konusunda aciz olduklarını ortaya koyduğu gibi Yahudi varlığıyla normalleşme ve güvenlik koordinasyonu politikalarının, kendilerinin güvenliğini sağlamadaki başarısızlığını da ortaya koymaktadır.

Yahudilerin Katar, Yemen, Lübnan, Suriye, İran ve diğer İslam beldelerine yönelik saldırıları, Amerika'nın önderliğindeki kafir Batı'nın İslam ümmetine karşı yürüttüğü ve Yahudi varlığını uygulayıcı bir araç olarak kullandığı kapsamlı haçlı seferi çerçevesinde gerçekleşmektedir; zira Amerika, ülkelerimizi parçalamaya ve onların zayıf ve gerçek egemenliği olmayan devletçiklere bölünmüş bir halde kalmalarını sağlamaya çalışmaktadır.

Ayrıca Katar da dahil olmak üzere İslam beldelerinde var olan devletçikler, sömürgecinin elindeki araçlardır; zira bu devletçikler, bu ülkelerin itaat etmelerini sağlamak ve onların egemenliklerine nüfuz etmeyi kolaylaştırmak için Batı tarafından kurulmuşlardır. Nitekim bu devletçikler, Yahudi varlığıyla normalleşmek ve şantaj ve nüfuz etmeyi açık hale getiren güvenlik ve askeri anlaşmalar imzalamak yoluyla Yahudi varlığının güçlenmesine katkıda bulunmaktadırlar.Ayrıca bu saldırı ile, ümmeti korkutmak, aciz çaresiz hissettirmek ve “tehditlerle yüzleşme” gerekçesi altında onu daha fazla normalleşmeye ve taviz vermeye sevk etmek istemektedirler.

Dolayısıyla, Yahudilerle iş birliği yapan yöneticilerin ihanetini ifşa etmek ve ümmetin vahdeti için gerekli olan bir adım olarak onları ortadan kaldırmak için çalışmak gerekir. Aksi takdirde Yahudilerin saldırıları güçlü bir tepkiyle karşılanmazsa daha da artacaktır. En kötü senaryo ise saldırganlığı diğer İslam beldelerine de kapsayacak şekilde genişleyecektir.

Son olarak Katar ve diğer İslam beldelerinde yaşananların, Yahudi saldırganlığının sınırları ve egemenlikleri tanımadığını, onlarla barışın ölümcül bir yanılsama olduğunu ve İslam ümmetinin gerçek bir birlik ve caydırıcı güç olmadan güvenli ve istikrarlı olamayacağını ümmete hatırlatan bir uyarı olduğunu söyleyebiliriz.Dolayısıyla zafer ve kurtuluşa giden yol, kanı, namusu ve ülkeyi koruyacak olan Raşidi Hilafetin yeniden kurulmasıyla başlayacaktır.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: اُذِنَ لِلَّذ۪ينَ يُقَاتَلُونَ بِاَنَّهُمْ ظُلِمُواۜ وَاِنَّ اللّٰهَ عَلٰى نَصْرِهِمْ لَقَد۪يرٌۙ اَلَّذ۪ينَ اُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ اِلَّٓا اَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللّٰهُۜ وَلَوْلَا دَفْعُ اللّٰهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ ف۪يهَا اسْمُ اللّٰهِ كَث۪يرًاۜ وَلَيَنْصُرَنَّ اللّٰهُ مَنْ يَنْصُرُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِيٌّ عَز۪يزٌKendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir. Onlar, başka değil, sırf «Rabbimiz Allah'tır» dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.” [Hac 39-40]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fadi Es-Sülemi – Yemen

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER