Amerikalı Papa’nın Türkiye’de Ne İşi Var?
- Kategori Seçkiler
- |
7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de devam eden soykırım operasyonu karşısında Gazzelilere destek olmak ve Yahudilerle savaşmak için Pakistan askerî güçlerinin Gazze’ye gönderilmesi meselesi, “Gazze’nin uzak olduğu ve ona yardım etme şer’î yükümlülüğünün en yakınlara düştüğü” gerekçesiyle daha önce hiç gündeme gelmemişti. Ancak ne zaman ki Pakistan rejiminin efendisi ve Allah düşmanı Trump, rejime Gazze’deki hayallerini gerçekleştirmek üzere asker göndermesini emretti; bir anda Pakistan Gazze’ye komşu bir ülke oluverdi ve Pakistan askeri güçleri, Pakistan’ın ulusal sınırları dışında askeri operasyonlar yürütmek üzere hazır hale getirildi. Böylece rejimin, Gazze’deki halkımıza yardım etmek için askeri güç gönderemeyeceğine dair yalanı ifşa olmuş oldu. Gazzelilere yönelik ihaneti de kesinleşmiş oldu. Bu rejimin, özellikle Amerika başta olmak üzere sömürgeci kâfirin sadağındaki bir ok olduğu da böylece bir kez daha perçinleşmiş oldu. Amerika uzun zamandır bu rejimi, ülkenin imkânlarını ve askerî gücünü bölgede kendi çıkarlarını gerçekleştirmek ve kendisine hizmet ettirmek için kullanmaktadır. Pakistan rejiminin bizi düşürdüğü bu durum ne büyük bir utanç ve zillettir!
Bu bağlamda, Pakistan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı İshak Dar’ın 29 Kasım 2025 Cumartesi günü düzenlediği basın toplantısı birçok mugalata aldatmaca içermektedir. Dar, düzenlenen basın toplantısında Amerika’nın hayati çıkarlarına hizmet etmek için talep edilen her şeyi yapmaya hazır olduğunu belirtti. Mübarek Toprak Filistin gaspçısı Yahudi varlığını korumak, Amerika’nın en önemli çıkarlarından biridir. Bu mugalatalardan bazıları şunlardır:
Birincisi: İshak Dar’ın, Hamas’ın silahsızlandırılmasına ilişkin şu sözleri bir saptırma ve aldatmacadır. “Biz buna hazır değiliz. Bu bizim işimiz değil... Benim edindiğim bilgiye göre, bu, Hamas’ın silahsızlandırılmasını da kapsayacak olursa, Endonezyalı mevkidaşım bile gayri resmî olarak çekincesini dile getirmiştir” Zira Gazze’deki Haçlı seferinin lideri Trump’ın önerdiği ‘barış’ güçleri, ismiyle müsemma olmayan güçlerdir. Çünkü bu güçler, Amerika’nın Gazze yakınlarında yönettiği bir savaş merkezinin idaresine, denetimine ve komutasına bağlı güçler olacaklardır. Bu merkez, Şahbaz Şerif ve rejiminin yalancı şahitlik yaptığı Şarm el-Şeyh anlaşmasından sonra bile halen Gazze’deki katliam ve yıkım operasyonlarını koordine etmektedir. Öyleyse, Amerika ve Yahudilerin liderlik edeceği güçlerin; Amerika ve Yahudi varlığının şu an yaptığı kirli işleri yürüten paralı askerler değil de barış gücü olacağına kim inanır?! Eğer bu güçler gerçekten barış gücü ise, kimin barışını koruyacaklar?! Bu projenin ve önerinin sahibi bizzat Trump’ın Amerika’sı değil mi?! Peki Yahudilerin sözde barış anlaşmasına yönelik ihlalleri karşısında Amerika ne yaptı?! Yahudi varlığını, Gazze halkını katletmeye ve onlara işkence etmeye devam etmekten alıkoydu mu (zorladı mı) veya en azından bunu kınadı mı? Yoksa Yahudi varlığının bir numaralı hamisi, destekçisi ve finansörü sıfatıyla katliam operasyonlarını koordine edip, bizzat katıldı mı ve hatta yönetti mi?!
İkincisi: Direnişin silahsızlandırılmasına ve Bakan’ın; “Biz buna hazır değiliz. Bu bizim işimiz değil, Filistin kolluk kuvvetlerinin işidir. Bizim görevimiz barışı korumaktır, barışı zorla dayatmak (infaz etmek) değildir. Biz kesinlikle güce katkıda bulunmaya hazırız; Başbakan, Mareşal ile istişare ettikten sonra prensipte katkıda bulunacağımızı zaten açıkladı” şeklindeki sözüne gelince; bu da bir başka mugalatadır. Eğer bu güçler gerçekten barış koruma güçleri ise; Yahudiler Gazze halkına veya direnişe karşı herhangi bir askeri eylemde bulunduklarında onlara karşılık verecekler mi onlarla savaşacaklar mı?! Yoksa uluslararası ve Amerikan talepleri doğrultusunda ve metinlerde belirtildiği gibi, Gazze halkının işgalci Yahudilere direnmesini engelleyen güçler mi olacaklar?! Hem sonra, Bakan hangi direniş silahından bahsediyor?! Yahudilerin, Gazze’deki direnişçilerin çoğunu şehit edip tasfiye ettiğini; hem kendisinin hem de Trump’ın ‘gözde mareşalinin’ bu katliamları sadece izlediğini ve iki yıldan fazla bir süredir parmaklarını bile kıpırdatmadığını bilmiyor mu?! Kaldı ki, Yahudilerin güvenlik kolu (maşası) olarak hareket eden Filistin Yönetimi güçlerini desteklemek; Yahudi varlığını desteklemek, onlarla birlikte savaşmak, Gazze halkına ve geriye kalan direnişçilere karşı Yahudilerle aynı safta yer almak değil midir?! Bu güçlerin rolü, Amerika ve Yahudilerin başladığı kirli işleri tamamlamaktan ve Mahmud Abbas’ın ‘Oslo Otoritesi’ ajanlarıyla omuz omuza vererek Gazze’de kalan direnişi yok etmekten başka bir şey olmayacaktır.
Üçüncüsü: Dar’ın, Endonezya’nın 20.000 asker teklif ettiğine dair açıklamasına ve Başbakan Şahbaz Şerif’in de ‘prensip’ olarak Pakistan’ın bu güce katılımına olumlu bakacağına dair sözlerine gelince, bu söz de onun Mübarek Toprak ve Mübarek Mescid-i Aksa’yı işgal eden Yahudi varlığının gerçekliğinden habersiz olduğunu göstermektedir. Zira Yahudi varlığını yeryüzünden silip atmak ve varlığını tamamen ortadan kaldırmak için Endonezyalı veya Pakistanlı 20.000 savaşçıdan fazlasına gerek yoktur. Bunun delili, söz konusu varlığın; Amerika’dan ve aralarında başta komşu ülkeler Ürdün, Mısır, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğerleri olmak üzere bölge ülkelerinin çoğunun da bulunduğu Küresel Haçlı Koalisyonu’ndan aldığı sınırsız desteğe rağmen silahsız Gazze halkının ve hafif silahlar taşıyan birkaç bin direnişçinin iradesini kıramamış olmasıdır. Ey Dar! Yahudi varlığının, Pakistan veya Endonezya’nın seçkin birliklerinden oluşan 20.000 savaşa hazır mücahit kuvvet karşısında ayakta kalabileceğini mi sanıyorsun?!”
Siyasi ve askeri kanadıyla rejim, bu kirli operasyonda kendisine yüklenen hain rolü çok iyi bilmektedir. Bu yüzden, durumu kurtarmak (zevahiri kurtarmak) için kaçamak yollara, yalana ve saptırmaya başvurmaktadır. Tabii kurtarılacak bir durum kalmışsa! Geçen ay Savunma Bakanı Hwaca Asıf’ın; Hükümet Sözcüsü Danyal Çudri’nin ‘gücün yetkisinin Hamas’ın silahsızlandırılmasını da kapsayacağı’ yönündeki tartışmalı açıklamalarını ‘şiddetle kınadığına’ dair basında yer alan haberler işte bu bağlamda anlaşılmalıdır. Bu öfkeli şahsa sorumuz şudur: Eğer bu güçler direnişi silahsızlandırmak için değilse, o halde bu güçler direnişin Yahudilere karşı eylem yapmasına izin verecekler mi? Cihad şerefini yerine getirmesi için direnişe silah ve asker destek sağlayacaklar mı? Yoksa Trump anlaşmasında belirtildiği gibi ve bu güçlerin kirli rolünün doğası gereği onu engelleyip ona karşı savaşacaklar mı?! Hwaca’nın, Amerika ve Yahudilerin komutası altında çalışacak paralı asker güçleri göndermeye katılmaya istekli olduklarını yalanlamaması ve sadece detaylara ilişkin çekinceler koyması; onun görevi Trump ve Yahudilerin arzuladığı ve razı olduğu şekilde yerine getireceğinin teyididir. Onun sözde öfkesi ise, gerçekte göz boyamaktan, rejimin ihanet içeren tutumunu yumuşatmaktan ve bu ihaneti daha rahat kabul ettirmek için ortamı hazırlamaktan başka bir şey değildir. Böylece bu karanlık sürecin bir parçası olmaları daha kolay hâle gelecektir.
Ey Pakistan ordusunun şerefli subayları! Eğer Mübarek Toprak Filistin’e ille asker gönderecekseniz; gelin o zaman Filistin’in tamamını kurtarmak, Beyt’ül Makdis’i ve etrafını Yahudi pisliğinden temizlemek için gönderin. Vallahi, İslam’a ve Müslümanlara komplo kuran Birleşmiş Milletler sancağı altında değil de Tevhid sancağını dalgalandıran ihlaslı bir liderliğin altında olsaydınız, birkaç saat içinde Yahudileri yeryüzünden silip atabilirdiniz. O halde hadi Trump’ın bir işaretiyle hareket eden liderliğinize engel olun, onları devirin ve yerlerine aranızdan; Pakistan’da Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vererek İslam’a ve Müslümanlara yardım edecek olan muhlis komutanlar getirin. Hilafet, orduları seferber edecek, onları Filistin’i Amerika ve Yahudi pisliğinden kurtarmak için Mübarek Toprağa gönderecek, son iki yılda hayatını kaybeden yetmiş binden fazla şehidin intikamını alacaktır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ“Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” [Tevbe 38-39]
وإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُم
“Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” [Muhammed 38]
Hadramut’ta Sömürgecilerin Petrol Mücadelesi
Taraflardan Birine Yaslanmak Dünya ve Ahirette Hüsrana Uğramaktır
29 Kasım 2025 Cumartesi günü, Amr bin Hubeyriş el-Aliyyi’ye bağlı ve kendilerini Hadramut Koruma Güçleri olarak adlandıran unsurlar, petrol tesislerini güvence altına alma bahanesiyle Hadramevt Vadisi’ndeki PetroMasila tesislerine girdiler ve tesislerde bulunan Sekizli Konsey’e bağlı askeri güçleri tesislerden çıkardılar.
Amr bin Hubeyriş el-Aliyyi’nin bu tasarrufu, geceleyin tezgâhlanan bir komploya karşı bir ön alma hamlesi niteliğindedir. Zira BAE tarafından desteklenen Güney Geçiş Konseyi, Amr bin Hubeyriş’i Hadramut Kabileler İttifakı başkanlığından uzaklaştırmak için daha önce de girişimde bulunmuştu.
29 Kasım 2025 tarihinde, İbn Hubeyriş ile Ebu Dabi’den gelen Hadramevt Güvenlik Güçleri Komutanı Ebu Ali el-Hadrami arasında yaşanan söz düellosunun ardından Hadramut aşiretlerinden bazı isimler, Amr bin Hubeyriş’i görevinden almak ve yerine Halid Muhammed el-Kasiri’yi getirmek için birtakım girişimlerde bulundular. Bu gelişme, İngiliz askerlerinin Aden’den ayrılışının 58. yıl dönümünde yakınlardaki Seyun şehrinde düzenlenen kitlesel gösterilerden sadece bir gün önce gerçekleşti! Soruyoruz, neyin bağımsızlığını kutluyorsunuz ve hangi yüzle kutluyorsunuz? Sömürgeci İngilizler, Yemen’in her karışında hala planlar tezgahlamaya devam etmiyor mu?
Hadramevt’teki olaylar bir anda patlak verdi. 27 Kasım’da Reşad el-Alimi, BAE’ye giden Hadramevt Valisi Mebhut bin Madi’yi görevden alarak yerine Salim el-Hanbaşi’yi atadı. Daha önce ise, 22 Kasım 2025 tarihinde bakanlık, komşu Şebve vilayetindeki 5. Petrol Bölgesi’nin işletmecisi olan ve “hisselerin %30’una sahip” PetroMasila şirketinin devre dışı bırakılmasına ve işletmenin yerel bir ortak iştirakiyle Singapurlu/Çinli bir şirket maskesi altında faaliyet yürüten Amerikan Jannah Hunt şirketine devredilmesine karar verdi.
Hadramut’un eski valisi ve Sekizli Başkanlık Konseyi üyesi El Bahsani, göreve gelen yeni vali el-Hanbaşi’yi tebrik etti ve Amr bin Hubeyriş el-Aliyyi’nin PetroMasila şirketine düzenlediği baskını kınadı.
Ey Yemen halkı! Ey Hadramevt halkı! Hadramevt Kabileleri İttifakı’nın kurucusunun yakını olan Amr bin Hubeyriş el-Aliyyi, Suudi pasaportu taşımaktadır. Selman bin Abdülaziz döneminde Riyad’ın desteğiyle yıldızı parlamıştır. Hatta Suudi Arabistan’ı ziyaret etmiş ve Savunma Bakanı Halid bin Selman tarafından kabul edilmiştir. Dolayısıyla Amr bin Habriş, Suud Hanedanı yöneticilerinin ve onların arkasındaki Amerika’nın planını uygulamaktadır. Geçiş Konseyi ise, şer odağı BAE’nin beslemesidir. BAE’nin efendisi ise İngiltere’dir. İngiltere, Yemen’in eski sömürgeci gücüdür. Geçiş Konseyi, Yemen’in Müslüman evlatlarını, bizim hiçbir çıkarımızın olmadığı, bilakis sömürgeci kâfirlere hizmet eden bir savaşın yakıtı yapmaktadırlar! Asıl düşmanımız Yahudi varlığı Gazze’de kardeşlerimizi katlederken, bir Müslümanın Müslüman kardeşine silah doğrultması akıl tutulması değil midir?! Biz neden birbirimizle savaşıyoruz? Akıllar nerede?
Her iki taraf da ülkemizde Batılı kâfirlerin planlarını uygulayan ajanlardır. Öyleyse haydi hem Riyad hem de Ebu Dabi bedevilerini Yemen’den kovun; zira onların hepsi necistir. Onlar Yemen üzerinde çatışan asıl uluslararası güçlerin bölgesel ajanlarıdır; onlarla birlikte onlardan emir alan yerel ajanlar da vardır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113]
Ne putları Suudi Arabistan’a geri getiren Riyad bir dine çağırmaktadır, ne de Hindu tapınakları inşa eden Ebu Dabi... Riyad Washington’a çağırmaktadır; İbn Selman, Rahman’ın misafirliğini bırakıp Washington’a misafir olmuştur. Ebu Dabi de Londra’ya çağırmaktadır; Muhammed bin Zayed, Downing Street’in müdavimi, kölesi ve aşağılık bir hizmetçisidir. Ne davet edenlerde ne de davet edilenlerde hiçbir hayır yoktur. Bilin ki hayrın tamamı, İslam ile hükmetmenizi emreden Allah’a itaattedir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ“Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” [Yusuf 40]
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلالاً مُّبِيناً “Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” [Ahzab 36]
Peygamberiniz SallAllahu Aleyhi ve Sellem, içinde yaşadığınız bu ceberut saltanattan sonra Nübüvvet metodu üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulacağını müjdelemiştir:
تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً عَاضّاً فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ، ثُمَّ سَكَتَ“Allah’ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra Allah onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı Hanedanlık olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır.” Sonra sustu.”
Hizb-ut Tahrir işte sizi Hilafeti kurmaya davet ediyor.
Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti’nden bir heyet, 02 Aralık 2025 Salı günü Ved Medeni şehrinde; Hizb-ut Tahrir üyesi Mühendis Mehdi Muhacir’in başkanlığında, beraberinde Hizb-ut Tahrir üyesi Üstad Ömer İbrahim ve Mühendis Velid Kâmil olduğu halde, Cezire Vilayeti Baro Genel Sekreteri Üstad İmad İsmail Muhammed Ahmed’i ofisinde ziyaret etti. Görüşmede, Hizb’in Amerika’nın Darfur’u koparma planını başarısızlığa uğratmaya yönelik kampanyası ele alındı. Heyet başkanının yaptığı açıklamanın ardından Genel Sekreter; Hizb’i ve Hilafeti kurma yolunda sarf ettiği muazzam çabayı övdü. Hizb-ut Tahrir’in ortaya koyduğu görüşe katıldığını, Baro olarak onların çabalarını memnuniyetle karşıladıklarını ve kapılarının her zaman kendilerine açık olduğunu ifade etti.
Son olarak heyet, ileride başka görüşmelerin de yapılması üzere, güzel misafirperverliği ve karşılamasından dolayı kendisine teşekkür etti.
Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak, değerli medya mensuplarını, siyasetçileri ve kamu meselelerine ilgi duyan herkesi, bu ay düzenlenecek “Ümmetin Sorunları Forumu”na katılmaya davet ediyoruz. Bu ayki forumun başlığı şöyledir:
“Amerika, Darfur’da Libya Senaryosunu Tekrarlamak İstiyor”
Konuşmacılar:
1- Üstat Nasır Rıza, Hizb–ut Tahrir / Sudan Vilayeti Merkezi Temas Komitesi Başkanı.
2- İbrahim Osman Ebu Halil, Hizb-ut Tahrir Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü.
Moderatör: Üstat Hadi Muhammed, Hizb-ut Tahrir üyesi.
Tarih: H. 15 Cumâde’s Sânî 1447 M. 06 Aralık 2025 saat: 13.00
Yer: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti Port Sudan Bürosu, El Azama Mahallesi, Stadın Doğu Tarafı.
Sizleri aramızda görmekten onur duyarız; katılımınız ümmetin dertleriyle hemhâl olduğunuzun bir nişanesi