Çarşamba, 07 Muharrem 1447 | 2025/07/02
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Bu Sizin Gücünüzden Dolayı Değil

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Bu Sizin Gücünüzden Dolayı Değil
Aksine Sizin Suçlu Sponsorlarınızın Desteğinden ve Bizim Sistemlerimizin Zayıflığından Dolayıdır Ey Cüceler!

Haber:

El Cezire, Yahudi varlığı başbakanı Netanyahu'nun, "7 Ekim 2023'te tarihimizin en kötü felaketini yaşadık, ancak aynı şekilde karşılık verdik." dediğini aktardı. Netanyahu, "Tahran'a ulaştık ve İran'ın kötülük eksenini, kendi cephemizde ağır bir bedel ödeyerek yok ettik." dedi.

Yorum:

Müslümanların farkına vardığı ve belki de tüm dünyanın gördüğü gerçek şudur: Bu varlık, asla dokunulmaz ve ordusunun yenilmez olduğu şeklinde kendisi için çizilen sahte imajının kırılmasıyla birlikte ne yaparsa yapsın bir daha asla iyileşemeyecektir.

İşte bu 7 Ekim 2023'ü gerçekleştirenler, sizin ağlayarak kaçan askerlerinizi karşılamışlardı ve onlar, son pusuda ağlamaları kaydedilen aynı askerlerdir; zira onlar, sizin savaş ehli olmadığınızı biliyorlar. Nitekim 7 Ekim 2023'te Amerika sizi onlardan koruyamamış ve yöneticiler de size uygun bir atmosfer ve erzak temin edememişlerdi; dolayısıyla siz ve askerleriniz, yeryüzünde tek başınıza kalmıştınız.

Ama sonra bütün dünya, varlığınızın imajını düzeltme çabasıyla verdiğiniz tepkileri ve insanın kanını donduran en iğrenç suçları sessizce izleyen dünyanın gözü ve kulağı önünde Gazze halkına karşı yürütülen soykırım, bombalama, yıkım ve açlık savaşına nasıl odaklandığınızı iğrenerek izlemeye başladı.

Misliyle karşılık vermekle övünen bu kişi, Batı'nın kendisine sağladığı mutlak destek, Müslüman ülkelerdeki ajan rejimlerin komplosu, onların kendisine sağladığı destek ve malzeme olmasa, Gazze'yi kuşatmada kendisine ortak olmasalar ve ümmeti de Müslüman kardeşlerine yardım etmekten alıkoymamış olsalardı, kendisinin ve varlığının bu suçları işleyemeyeceğini herkesten daha iyi bilmektedir.

Misliyle karşılık vermekle övünen bu kişi şunu çok iyi bilsin ki; şayet bu ülkeler, ümmetten, sorunlarından ve projelerinden kopuk zayıf rejimler tarafından yönetilmemiş olsaydı Müslüman ülkelerde arbede çıkaramaz ve onun şehirlerini ihlal edemezdi. Zira ümmetin projesi kalkınma, Hilafet ve tam bir kurtuluş projesi olup rejimlerin projesi ise, Batı'nın emirlerini yerine getirerek tahtlarını korumak ve bu kötü huylu kanserli varlığın güvenliğini sağlamaktır.

Avrupa ve Amerika'nın desteği, finansmanı, koruması ve silahlarıyla İran ve diğer ülkelerdeki savaşından dolayı iç cephede ödediği bedele ağlayan bu kişi, eğer bu savaş gerçekten İslam ümmetini temsil eden bir devlete karşı olsaydı bu savaşın nasıl olacağını çok iyi bilmelidir; zira bu devlet, sadece kendi varlığına karşı değil, aksine mübarek topraklara varlığını diken gerçek kötülük eksenine karşı da kapsamlı bir yüzleşme ve kurtuluş savaşından daha azına razı olmayacaktır; bu yüzden yakında kaçınılmaz olarak gerçekleşecek bu çatışmada ödeyeceği bedelin ne olacağını da çok iyi bilmelidir.

قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَى جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
(Rasulüm!) İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir!” [Al-i İmran 12]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Hamas el-Vadi

Devamını oku...

Gücümüz Bir Nimet, Ancak Bölünmüşlüğümüz Bir Felakettir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gücümüz Bir Nimet, Ancak Bölünmüşlüğümüz Bir Felakettir!

Haber:

Pentagon: ABD, İran'ın üç nükleer tesisini bombalamasının ardından İran ile savaşmak istemiyor. (AP News)

Yorum:

Pentagon, ABD'nin İran ile savaşmak istemediğini söyledi; bu açıklama, İran topraklarının derinliklerindeki üç nükleer tesise on dört sığınak delici bomba atılmasının ardından geldi! Böyle bir açıklama sadece ikiyüzlülük değil, aynı zamanda iğrenç bir şeydir. Zira bu, küstah sömürgeci bir zihniyeti yansıtmaktadır. Bir ülke başka bir ülkeye koordineli saldırılar düzenlerken, aklı başında bir insan nasıl olur da bunun bir savaş niyeti olmadığını inanabilir ki?!

Ancak bu yönetimin aldatmasında daha çok rahatsız edici olan şey, dünyanın bu açık saldırı karşısındaki sessizliği ve acizliğidir. “Gece Yarısı Çekici Operasyonu” olarak adlandırılan son Amerikan operasyonu, Amerika'nın gücünün bir kanıtı değil, aksine İslam ümmetinin bedenini kemiren siyasi acizlik ve bölünmüşlük gerçekliğinin utanç verici bir ifşasıdır. Bu ise ümmetin haklarını savunacak araçlardan yoksun olduğu için değil, aksine parçalanmış sınırlar aracılığıyla dağılmış bir irade ve ümmeti, öncelikli derdi gerek tahtlarını gerekse halklarından önce Washington'a sadakatini korumak olan rejimlerin yönetmesidir.

Pentagon, Amerikan bombardıman uçaklarının İran hava sahasına fark edilmeden girdiği için açıkça övünmektedir! Bu olay, derin bir tefekkür ve ciddi bir muhasebe anıdır. Zira İslam ümmeti kıtalar boyu uzanmakta ve muazzam servetlere sahip olup stratejik deniz yollarını kontrol etmekte ve bazısı dünyanın en büyük ordularından birine sahiptir. Ancak bu muazzam potansiyel felce uğramıştır; bu ise düşmanın gücü nedeniyle değil, aksine siyasi birliğin ve halkları gerçekten temsil edecek bir liderliğin yokluğu nedeniyledir.

Allah Subhanehu ve Teala bu ümmete, egemenlik, kalkınma ve dünya liderliği gibi gerekli tüm unsurları bahşetmiştir. Ancak kaynaklarımız dağınık ve ordularımız yapay sınırlarla zincirlenmiş durumdadır. Fordo, Natanz ve İsfahan tesislerine yönelik saldırılar sadece taktiksel saldırılar değil, aksine apaçık sembolik mesajlardır; yani Müslüman ülkelerdeki tüm rejimlere yönelik şu mesajlardır: Teslim olun, silahlarınızı bırakın, bizim şartlarımız üzere müzakere edin, yoksa yıkımla karşı karşıya kalacaksınız!

Bu nedenle tıpkı geçmiş dönemde olduğu gibi insanlığa adaleti, dengeyi ve merhameti geri getirmek için İslam'ın siyasi sistemi olan Hilafete davet etmek, sadece idealist bir hayal değil, aksine vacip, bir zorunluluk ve bir geleceği mümkün kılacak tek yoldur. Zira Hilafet, küresel güç dengelerini yeniden şekillendirecek, ümmeti, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olmaya geri döndürecek ve Allah'ın risaletini tüm insanlığa taşıyacaktır.

وَأَطِيعُواْ اللهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
Allah ve Rasulü’ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” [Enfal 46]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit - Amerika

Devamını oku...

Erdoğan’ın İslam Dünyasına Birlik Çağrısı Sykes-Picot Bekçilerine Değil Ümmete Olmalıydı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Erdoğan’ın İslam Dünyasına Birlik Çağrısı Sykes-Picot Bekçilerine Değil Ümmete Olmalıydı!

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde Müslüman ülkelerine Ümmet için birlik ve kardeşlik çağrısı yaptı. Erdoğan, "Türkiye olarak bölgemizde sınırları kanla çizilecek yeni bir Sykes-Picot düzeninin kurulmasına izin vermeyeceğiz" dedi. Çözümün bir kez daha “diplomasi ve diyalogdan geçtiğini” vurguladı. (Ajanslar)

Yorum:

İslam’da birlik ve kardeşlik çağrısı yapan Erdoğan hangi birliğe, hangi kardeşliğe çağırıyor? Bu birliği nasıl sağlamayı ümit ediyor?

Erdoğan’ın, “bir kez daha çözümün diplomasi ve diyalogdan geçtiğini” vurguluyor olması “var olan Sykes-Picot düzenine” sapasağlam bağlı kalmayı arzuladığının ifadesidir.

İslam’da birlik ve kardeşliğin önündeki engel; zamanında kanla çizilmiş olan “Sykes-Picot” sınırları ve bu sınırlar üzerine inşa edilmiş ulus devletler ve onları koruyan Batı kuklası rejimlerdir. Milliyetçilik, ulus devlet sınırları gibi laflarla, Türkiye’nin, İran’ın, Filistin’in, Suriye’nin sınırlarını korumakla, bu sınırlar üzerinde yaşayan Müslümanların imandaki birliğini ulus kimlikler altında ezmekle İslam birliği ve kardeşliği inşa edilmez. Bunun ispatı zaten bizzat Filistin ve bilhassa Gazze’dir. Sykes-Picot’nun çizmiş olduğu sınırlar içinde, Lozan’ın prangaları ile, Batı’dan kopyala yapıştır anayasası ve uluslararası sözleşmelerin dikte ettiği iç ve dış siyaseti ile, Batılı efendilerine yaranmak uğruna işgalci siyonist canavarı devlet olarak tanıyan ilk Müslüman ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti zaten kardeşliğe ihanetin belgesi değil midir?

Türkiye’ye başbakan olduğu 2003 yılından ve Cumhurbaşkanı olarak görev yapmaya başladığı 2014’ten beri İslam kardeşliği adına Erdoğan ne yaptı? Mısır ve Suriye siyasetindeki ihanetleri bir yana… “One Minute!” ve Kudüs kırmızı çizgimizdir dedi, Türkiye’nin siyonistle ticari hacmini kat kat büyütürken Mavi Marmara şehitlerine ihanet etti. Gazze ile ilgili bol bol acıklı sözler sarf ederken, “Nazi” diye adlandırdığı teröristi petrolden, çeliğe, askerlerinin postallarına, beyaz eşyadan gıdaya kadar her türlü ihtiyacını karşılayarak bir güzel besledi… Müslümanların sorunlarını ancak Ümmeti bölük pörçük eden “Sykes-Picot”nun yaratıcılarına havale etti… İşte bu Sykes-Picot kuruluşunun -daha doğrusu “siyoniste hizmet şirketinin”- CEO’luğun yapan Erdoğan, Gazze’nin diri diri yakılan sağlık çalışanları için, siyonistin zindanlarında işkence gören doktorları için, anestezi olmadan sezaryen olan anneleri için, anestezi olmadan uzuvları ampute edilen, diri diri yakılan aç çocukları için hiçbir şey yapmadı.

Dünyanın en güçlü 9’uncu, NATO’nun en güçlü 4’üncü ordusuna sahip olduğu halde… kendi damadı dünyanın en gelişmiş İHA ve SİHA’larını, en modern teknolojiye sahip, en güçlü askeri uçaklarını ürettiği halde… yine Ümmeti perişan eden “Sykes-Picot” papazlarının zikrini, yani “çözümün diplomasi ve diyalogdan geçtiğini” ve “iki devletli çözümü” vurguluyor.

Ezcümle: Erdoğan’ın kardeşlikten anladığı İslam kardeşliği değildir! Yaptığı İslam birliği çağrısı, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve Sellem’in gösterdiği birlik değildir. Erdoğan’ın birlik çağrısı yaptığı zatlar, Müslümanların hak sözünü boğmak için çalışan, Ümmetin izzetinin karşısında engel olarak duran ruveybidalardır. Filistinli Müslümanların, Gazze’deki çocukların, hatta kendinden olmayan herkesin kanını dökmeyi varlığının gayesi bilen soykırımcı siyonist bugün hâlâ ayaktaysa, günden güne daha da vahşileşme cüreti buluyorsa, tıpkı hain Arap yöneticiler gibi Erdoğan’ın da gücü ve izzeti Kur’an ve Sünnet yerine kapitalist nizamlarda aramasından, Ümmetin olduğu safta değil de kâfir dostlarının yanında yer almasından dolayıdır.

Erdoğan İslam birliği istiyorsa; işte önünde Gazze için birlik olmuş milyonlarca Müslüman onun tek bir emrini bekliyor. İslam kardeşliği istiyorsa Erdoğan; işte önünde kardeşlerinin acısıyla gerçekten yanıp tutuşan milyonlarca Müslüman, kendisinin emriyle harekete geçireceği ordusunda asker olmak için sabırsızlıkla bekliyor.

Erdoğan samimi olsaydı, çağrısı Sykes-Picot bekçilerine değil samimi olan Müslümanlara olurdu; çözüm olarak kapitalizmin diplomasisini değil, Kur’an ve Sünnet altında birleşmeyi sunardı!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zehra Malik

Devamını oku...

Gazze Halkına Yönelik Destek Konuşması Yapmasının Ardından Hizb-ut Tahrir Gençlerinin Tutuklanmasının Ardında Ne Var?!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Gazze Halkına Yönelik Destek Konuşması Yapmasının Ardından Hizb-ut Tahrir Gençlerinin Tutuklanmasının Ardında Ne Var?!

Yahudi varlığının Müslüman ülkelere yönelik saldırılarının akabinde H. 23 Zilhicce 1446 M. 19/06/2025 Perşembe günü, Sudan'ın El-Gadarif kentindeki güvenlik güçleri, El-Gadarif pazarındaki konuşmasını bitirmesinin ardından Hizb ut-Tahrir gençlerinden üçünü ve bir katılımcıyı tutukladı. Konuşmada, Yahudi varlığının İran ile savaşının gerçekliği, Müslümanların bu gasıp varlığın vurulmasından duyduğu sevinç ve onun yaşadığı yıkımdan bahsedildi, gerçek sevincin bu varlıktan hiçbir iz bırakmayacak olan Hilafetin kurulmasıyla olacağı belirtildi, Müslümanlar bu kaybolmuş farz için çalışmaya teşvik edildi ve bu hayırlı ümmet için daha iyi bir yarının sevinciyle katılımcılar arasında ciddi bir etkileşim oldu.

Bunun ardından yetkililer, katılımcıların ve kalabalığın dehşeti ve şaşkınlığının, dahası Yahudi varlığının (Filistin, Lübnan, Irak, Suriye, İran, Sudan ve diğerleri) gibi Müslüman ülkelere yönelik saldırılarına karşı Müslümanların azimlerine bileyen konuşma yapanlara yetkililerin baskı uygulamasından dolayı ülkedeki kamuoyunun kınamasının ve eleştirmesinin gölgesinde gençleri tutuklayarak, döverek ve onların gözlerini bağlayarak katılımcıları ve kalabalığı şakına çevirdiler.

Yahudi varlığının uçakları, Müslüman ülkelerin hava sahalarını defalarca ihlal etti, sivil ve askeri kurumlara saldırdı ve her saldırının ardından Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimler, karşılık verme haklarını saklı tuttuklarını söylediler!

Müslüman ülkelerde gerçekleşen şu anki savaş Amerika'nın eseri olup bu savaşta Yahudi varlığının da parmağı vardır; zira 2008 yılının Ağustos ayında, dönemin Yahudi Güvenlik Bakanı Avi Dichter, Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü'nde Yahudilerin bölgedeki stratejisi hakkında bir konferans vermiş ve konferansta, varlıklarının, Filistin, Lübnan, Suriye, Irak, İran, Mısır ve Sudan olmak üzere yedi ülkeye yönelik stratejik vizyonunu ele almıştı.

Dichter, Yahudilerin bu ülkelere yönelik stratejik vizyonunu şu sözleriyle özetlemiştir: “Bu ülkeleri zayıflatmak, enerjilerini ve güçlerini tüketmek, "İsrail'in" gücünü artırmak ve düşmanlarına karşı direncini güçlendirmek için bir görev ve zorunluluktur; bu da "İsrail'in" bazen demir yumruk, bazen de diplomasi ve gizli savaş yöntemlerini kullanmasını gerektirmektedir.”

Ve şöyle dedi: “Sudan, kaynakları ve geniş yüzölçümüyle Mısır, Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkelere rakip olabilecek güçlü bölgesel bir devlet haline gelebilir ve Sudan, Mısır için stratejik bir derinlik oluşturmaktadır. Bu da onun, 1967 savaşından sonra Mısır Hava Kuvvetleri ve Libya kuvvetleri için eğitim ve barınma üssüne dönüştürülmesiyle somutlaştır, tıpkı 1968'deki Yıpratma Savaşı'nda Mısır'a destek kuvvetleri göndermesi gibi.” Buna binaen Dichter'e göre:

- Bu ülkenin, Arap gücüne ek bir güç haline gelmesine izin verilmemelidir.

- Orada güçlü ve birleşik bir devlet kurulmasını önlemek için onu zayıflatmak ve inisiyatifi elinden almak için çalışmak gerekir.

- Zayıf, bölünmüş ve kırılgan bir Sudan, güçlü, birleşik ve etkili bir Sudan'dan daha iyidir.

- Stratejik açıdan bakıldığında yukarıda geçenler, Yahudilerin güvenliği açısından bir gerekliliktir.

O zaman güçlü bir Sudan, Yahudi varlığı için bir tehlike oluşturduğu gibi bu varlık da Sudan halkı ve diğer Müslüman ülkeler için varoluşsal bir tehlike oluşturmaktadır; nitekim Binyamin Netanyahu, girdiği savaşın, Ortadoğu haritasını değiştirmek için olduğunu açıklamıştı.

Sudan'daki güvenlik güçlerinin bu davranışı, rejimin Yahudi varlığıyla normalleşme yolunda ilerlediğini ve Donald Trump'ın getirdiği İbrahim Anlaşmalarına uyduğunu teyit etmektedir. Zira bu anlaşmalar, ümmeti boyun eğip zillete düşmemeye, aksine karşı koyup direnmeye teşvik eden her sesi susturmayı gerektirmektedir.

Bölgedeki bu son olaylar, kimlerin düşman olduğunu ümmet için açığa çıkarmış olup ümmet bunu açık ve net bir şekilde idrak etmiştir. Ayrıca ümmet, Amerika ve Yahudi varlığına imkan verenlerin bizzat Müslüman ülkelerin başındaki yöneticiler olduğunu ve Müslüman ülkelerdeki rejimlerin, Yahudi varlığı için bir koruma ve demir kubbeyi temsil ettiğini de idrak etmiştir. Aslında ümmet öfkeli ve Gazze Haşim'deki ve genel olarak da Müslüman ülkelerdeki kardeşlerine yardım etme ve kutsallarını kurtarma konusunda arzulu ama yöneticileri, ümmete ve ordularına pranga vurmaktadırlar. Dolayısıyla ümmetin, bu prangalardan kurtulması gerekir; bu da ancak bu tahtların yıkılması, bu rejimleri ortadan kaldırılması ve farz ve vacip olmasının yanı sıra Rabbani bir vaat ve nebevi bir müjde olan Hilafetin kurulmasıyla gerçekleşecektir.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: لِلَّهِ الْأَمْرُ مِن قَبْلُ وَمِن بَعْدُ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللهِ يَنصُرُ مَن يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُEninde sonunda Allah’ın dediği olur. O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-5]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Hüseyin (Ebu Muhammed Fatih) - Sudan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER