Çarşamba, 16 Rebiu’s Sânî 1447 | 2025/10/08
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Suud Rejimi, Avret Sınırlarını Değiştirerek Adım Adım Batı'yı Takip Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Suud Rejimi, Avret Sınırlarını Değiştirerek Adım Adım Batı'yı Takip Ediyor!

Haber:

Suudi Arabistan Medya Düzenleme Genel Otoritesi, kamuoyunun zevkini korumayı ve sosyal değerleri güçlendirmeyi hedeflediği bir adım kapsamında medya platformlarında ve sosyal medya sitelerinde yayınlanan içeriği hedef alan yeni düzenleme kuralları yayınladı...Genel görünüm kuralları bağlamında otorite, bireylerin omuzları, göğsü ve bacakları açıkta bırakan giysiler giymekten kaçınmalarını zorunlu kılmakta ve vücut hatlarını ortaya çıkaran dar giysiler ile kamu ahlakı ve egemen değerlerle bağdaşmayan şeffaf giysileri yasaklamaktadır.Bu adım, ulusal kimlikle uyumlu olmasını sağlamak ve ahlaki ve sosyal değerleri korumak da dahil olmak üzere dijital ve medya alanını düzenleme yönünde Suudi Arabistan'ın daha geniş kapsamlı bir eğilimi çerçevesinde gelmiştir. (El Cezire, 22/09/2025)

Yorum:

Suudi Arabistan Krallığı Medya Düzenleme Genel Otoritesi tarafından onaylanan medya yasalarının formülasyonunun, bireysel özgürlüklerin ve kişisel bilgilerin korunmasına ilişkin Batılı fikirlerle uyumlu olması, daha doğrusu Avrupa Birliği ülkeleri tarafından 2018 yılında çıkarılan Genel Veri Koruma Tüzüğü ile neredeyse aynı olması dikkat çekicidir.

Batı, insanları yaratıcısından daha mı çok önemsiyor? Gazze'deki soykırım olayları, genel olarak Batı ülkelerini ifşa etmedi mi?

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ قَبْلَكُم شِبْرًا بشبْر، وذراعًا بذراع، حتَّى لو سَلَكُوا جُحْر ضَبٍّ لَسَلَكْتُمُوهُ Sizden öncekilerin yollarına karış karış ve arşın arşın mutlaka tabi olacaksınız. Hatta bir kertenkele deliğine girseler, onların arkasından gideceksiniz.” [Şeyhan rivayet etti]

Harameyn beldesinin yöneticileri, ne zamana kadar kâfirleri adım adım, karış karış takip etmeye devam edecekler?Bu taklit, iktidar rejiminin kadınlar ve erkekler arasında hiçbir fark olmadığının kabul edildiği bir aşamaya mı ulaşacak?Kadınlar için mahrem mefhumu kaldırıldıktan sonra, özgürlükler iddiasıyla Lut kavminin eylemlerine, lezbiyenliğe ve diğer sapıklıklara izin mi veriliyor?Peki bu rejim Müslümanlar için ne gibi sürprizler hazırlıyor acaba?

Kadınların kolları ve saçları artık bu rejimi yönetenler tarafından bir avret olarak görülmüyor mu?Erkeğin omuzu ve göğsü de avret oluyor mu? Yoksa sorumlular, kâfirlerin kendilerinden razı olacaklarını mı sanıyorlar?Akitler ve kanunlar da dahil olmak üzere eşyalar, fiiller ve davranışlar hakkındaki hüküm için fikri kaide olarak İslam'ı benimsemeyen herkes için büyük bir kayıp ve büyük bir yıkımdır.

Allah Azze ve Celle, Harameyn beldesinin yöneticileri de dahil olmak üzere Müslümanların başındaki yöneticilerin yaptıklarının akıbeti hakkında şu uyarıda bulunmuştur: وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍDinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” [Bakara 120]Yani insanların ve kâfirlerin hevalarına tabi olanlar için ne bir dost ne de bir yardımcı vardır, aksine dünyada ve ahirette açık bir kayıp içindedirler demektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal

Devamını oku...

Kim Galip Gelecek: Nüfuz Çatışması Mı Yoksa Akide Çatışması Mı?

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Kim Galip Gelecek: Nüfuz Çatışması Mı Yoksa Akide Çatışması Mı?

Güçlerin nüfuz bölgeleri için çatıştığı ve hesaplara göre sadakat haritalarının çizildiği çalkantılı bir dünyada Gazze, apaçık bir istisna olarak öne çıkıyor; bunun nedeni yıllardır kuşatma altında olması ya da sadece askeri saldırılara maruz kalması değildir, aksine bunun nedeni çatışmanın siyaset ve nüfuzun ötesine geçerek hak ile batıl arasındaki akidevi bir savaşa ulaşmasıdır.

Filistin – ve özellikle Gazze – her zaman karşıt, belki de çelişkili projelerin çatıştığı bölgesel ve uluslararası taraflar arasındaki nüfuz çatışmalarının arenası olmuştur. Bu bağlamda müzakere savaşları Gazze adına yürütülmekte, Gazze pahasına anlaşmalar yapılmakta ve onun acıları başkentlerin koridorlarında istismar edilmektedir. İşte bütün bunlar, siyasi araçlar yoluyla nüfuz çatışması veya çıkarlar çatışması olarak adlandırdığımız şeyin kapsamına girmektedir.

Ancak Gazze'deki çatışmanın doğasını düşünen biri, burada yaşananların sadece bir nüfuz çatışması değil, aksine kelimenin tam anlamıyla bir akide çatışması olduğunu idrak eder. Gazze'deki direniş akidesi, taktiksel bir tercih değildir, aksine Filistin'in bölünemez ve taviz verilemez İslami bir vakıf olduğu ve işgalin de siyasi bir taraf değil, varoluşsal bir düşman olduğu yönündeki sağlam bir imandan kaynaklanmaktadır. Direniş bir pazarlık kozu değildir, aksine ümmetin bilincinde kök salmış şerî bir vacip ve kültürel bir vizyondur. Bu anlayış ve bu hakikat, Gazze'nin direncinin sırrını ve savaşın ağır bedeline ve acımasızlığına rağmen Gazze'nin kırılmasının zorluğunu açıklamaktadır.

Nüfuz çatışması ne kadar şiddetli olursa olsun uzlaşılabilir olmaya devam etmiştir; zira nüfuz çatışması, geçici anlaşmalar veya anlayışlarla kontrol edilebilir çıkar hesaplarına dayanmaktadır.Akide çatışması ise müzakere edilemez; çünkü akide, ümmetin vicdanında kök salmış olup ümmetin kimliği ve risaletiyle bağlantılıdır ve zaman ve mekan sınırlarını aşmaktadır. Gazze'deki direncin ve fedakarlığın gerçek itici gücü işte budur ve bu, yolunda en değerli şeylerin feda edildiği bir akidedir.

Gazze'nin gücü askeri cephaneliğinde değildir, aksine onun evlatlarını harekete geçiren akidededir ve bu akide, anneleri şeref üreticilerine, çocukları ise kahraman projelere dönüştürmektedir. Yahudiler bu boyutu idrak ediyorlar; bu nedenle sadece taşa değil, bilakis aynı zamanda akideye, fikre ve bilinç ve direnişin kuluçka makinesi olarak Gazze'nin sembolizmini de saldırıyorlar.

Dolayısıyla Gazze sadece kendisi için savaşmıyor, aksine ümmetin kimliği için de savaşıyor. Bu nedenle Gazze'nin kararlılığı sadece yerel bir kahramanlık değildir, aksine sürekli olarak ümmete şunu hatırlatmaktadır; Filistin'deki çatışma toprak veya geçişler üzerindeki bir anlaşmazlık değildir, aksine uluslararası olarak desteklenen sömürgeci proje ile Sykes-Picot'un yapay sınırlarını aşan bir imana sahip ümmet arasındaki varoluşsal bir savaştır.

Akide çatışması, ateşkesle söndürülemeyecek veya antlaşma ile sona erdirilemeyecek bizzat zamanla olan bir çatışmadır. Bu bağlamda Gazze, savaşan küçük bir coğrafi bölge değildir, aksine akide kalplerde yer edindiğinde mucizeler yaratan ve hesapların ötesine geçen hadari bir tanıktır. Dolayısıyla onun çatışması, Allahu Teala’nın şu vaadine dayanmaktadır: وَلَيَنصُرَنَّ اللهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌŞüphe yok ki Allah, onlara yardım etmeye mutlak surette kadirdir.” [Hac 39]

Bugün Gazze sadece savaşmıyor, aksine semanın vaadine sımsıkı sarılarak ve Peygamberlerin yolunda sebat ederek hak ile batıl savaşında ilerliyor ve Allah'ın izniyle zafer ya da şehitlik gelene kadar batılın karşısında imanın kalesi olmaya devam edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak

Devamını oku...

Kolombiya Devlet Başkanı Filistin'i Kurtarmak İçin Bir Ordu Kurulması Çağrısında Bulundu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kolombiya Devlet Başkanı Filistin'i Kurtarmak İçin Bir Ordu Kurulması Çağrısında Bulundu!

Haber:

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, 24 Eylül 2025 Çarşamba günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Filistin'i kurtarmak için uluslararası bir ordu kurulması çağrısında bulundu ve Petro şöyle dedi: “Soykırımı kabul etmeyen Küresel Güney ülkeleri, Amerika ve NATO tarafından desteklenen zulüm ve totalitarizme karşı Filistin halkının hayatını ve kendilerini savunmak için silahlı bir güç oluşturmaları gerekir.” Petro, şunları da ekledi: “Soykırımı kabul etmeyen ülkelerden oluşan bir orduya ihtiyacımız vardır; bu nedenle insaniyetlerinin bir parçası olarak dünya ülkelerinden, silahlarını ve ordularını birleştirmelerini talep ediyorum. Filistin'i özgürleştirmeliyiz.”

Yorum:

Kolombiya Devlet Başkanı, Müslüman ülkelerdeki zararlı ülkelerin yöneticilerinden hiçbir yöneticinin onda birini bile söylemeye cesaret edemeyeceği sözler sarf etmiştir;zira adam, Filistin halkının yaşadığı trajedinin ancak askeri olarak, yani onları kurtarmak için orduların harekete geçmesiyle çözülebileceğini, çünkü işgalin ancak güç kullanılarak ortadan kaldırılabileceğini fark etmiştir.Peki bir de bu işgal, hesap verme veya denetim olmaksızın öldürmek, yok etmek ve ekini ve nesli helak etmek için silah, para ve uzmanlar tedarik eden özellikle Amerika ve Avrupa olmak üzere tüm dünya ülkeleri tarafından destekleniyorsa nasıl olmalı acaba?

Kolombiya Devlet Başkanı, Birleşmiş Milletler kürsüsünden dünya devlet başkanlarının önünde, hiç kimseyi umursamadan cüretkâr ve bir aslan gibi kükreyerek, Filistin'in kurtuluşuna katkıda bulunmak için 20.000 Kolombiyalı asker göndermeye hazır olduğunu açıklarken, Allah onları kahretsin Müslümanların başındaki yöneticiler ise, utanç, rezalet ve aşağılanma içinde sessizliğe gömülüyorlar ve sanki Yahudi varlığı kendilerini, kınamalarını ve suçlamalarını umursuyormuş gibi, kınama ve suçlama konuşmalarıyla yetiniyorlar.Hatta Endonezya Cumhurbaşkanı konuşmasında şunları söyleyerek küstahlığın doruk noktasına ulaşmıştır: “İsrail'i” tanımalı, saygı duymalı ve güvenliğini garanti altına almalıyız. Ancak o zaman gerçek barışa kavuşabiliriz.” Ve konuşmasını da "Şalom!" diyerek tamamlamıştır. Müslümanların başındaki yöneticiler hala eski aptallıkları içinde Lübnan ve Suriye'ye saldıran, buraların bir kısmını işgal eden ve Gazze'yi tamamen yok eden Yahudi varlığıyla aşağılık bir şekilde barış arayışındayken, bir gayrimüslim olan Kolombiya Devlet Başkanı'nın Filistin sorununu çözmek için askeri bir seçenek çağrısında bulunması ne tuhaf bir paradokstur!!

Bazı Batılı hükümetler ile Müslümanların başındaki yöneticiler arasında Filistin konusundaki çelişkili tutumlar bununla da sınırlı kalmamıştır;bakın işte İspanya, Yahudi varlığıyla çok namlulu roketatar sistemleri satın almak için yaptığı 700 milyon Avroluk sözleşmeyi iptal ettiği gibi 287 milyon Avro değerinde 168 adet tanksavar füze rampası satın almak için yaptığı başka bir sözleşmeyi de iptal etmiştir; zira 29 Eylül 2025'te El Cezire Net, İspanyol gazetesi El País'in İspanya'nın, Yahudi varlığına silah, mühimmat ve askeri teçhizat taşıyan Amerikan uçak ve gemilerinin Cadiz ve Seville'deki iki askeri üssünden geçmesini engellediğini ortaya çıkardığını bildirmiştir. Ama öte yandan Mısır Firavunu Sisi'nin 7 Ağustos 2025'te Yahudi varlığıyla 35 milyar Dolar değerinde gaz satın almak için bir sözleşme imzaladığını görüyoruz! Ayrıca Avrupa sokaklarında Gazze'deki katliamların ve soykırım savaşının sona ermesini talep eden gösteriler ve yürüyüşler devam ederken Arap rejimlerinin ise Gazze ile dayanışma gösterilerine izin vermediklerini, hatta 28/09/2025 tarihinde Ürdün ordusunun, Ürdün'ün Filistin sınırına yaklaşan iki kişiye ateş açtığını ve bunun sonucunda bu iki kişinin şehit olduğunu görüyoruz!

Bugün Müslümanların karşı karşıya olduğu her türlü sorunun çözüm kapıları, bu ajan yöneticiler nedeniyle kapanmıştır. Bu yüzden onlar ortadan kaldırılmadıkça hiçbir kalkınma veya ilerleme olmayacaktır; çünkü bu yöneticiler, yüz yıldan fazla süren zayıf yönetimleri boyunca ümmeti yok edip ezdiler. Çözüm her Müslüman için malum olup bu da İslam’ı tatbik konuma getirmektir. O halde Müslümanlar bu suçlu yöneticileri devirmek ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu gibi aralarından bir Halifeye biat etmek için harekete geçmeyecekler mi? إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”Zira Halife, iki kıblenin ilki ve Harameyn'in üçüncüsünü kurtarmak ve onu bir kez daha ümmetin bağrına geri döndürmek için tüm ümmete liderlik edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Ebu Hişam

Devamını oku...

Fransa ve Kürtaj; Nereye Kadar?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Fransa ve Kürtaj; Nereye Kadar?!

Haber:

Uluslararası Güvenli Kürtaj Günü (28 Eylül) kapsamında, kürtajın kazanılmış bir hak olduğunu ancak sağlık tesislerinin yetersizliği ve bu alana ayrılan kaynakların eksikliği nedeniyle etkili bir şekilde garanti edilmediğini hatırlatmak amacıyla Fransa'da gösteriler düzenlendi.

Yorum:

Dress raporunda geçenlere göre, "Fransa'da gönüllü kürtaj (IVG) başvuru oranı, 2024 yılında 2023'e kıyasla %3,14 artış göstermiştir.Zira Fransa'da 251.720 kürtaj kaydedilmiş olup bunların %80'i ilaç yoluyla gerçekleştirilmiştir.” Bu yüksek rakam gerçekliği doğru bir şekilde yansıtmamaktadır; çünkü çok sayıda kadın, protestocuların bahsettiği gibi sağlık tesislerinin (kürtaj merkezleri ve doğum klinikleri) ve aynı şekilde finansman eksikliği gibi birçok nedenden dolayı komşu ülkelerde kürtaj yaptırmaktadır.“Bazı kadınlar kürtaj yaptırmak için yurt dışına çıkmak zorunda kalıyor. Bu kadınları destekleyen dernekler de önemli ölçüde azalan fonlardan muzdariptir.”

Tüm bunlar, katılımcıların da bahsettiği zorluklara rağmen, kürtaj oranının son yıllarda istikrarlı bir şekilde arttığı ve rakamların yıldan yıla sıçrama gösterdiği, dolayısıyla gerçeğin yayınlanandan daha büyük olduğu gibi vurgulananlardan çok daha derin bir sorunu yansıttığı anlamına gelmektedir.

Ayrıca Fransa'nın kürtajı (Mart 2024) anayasal bir hak haline getiren ilk ülke olduğunu da unutmamalıyız; dolayısıyla anayasal hakkın varlığıyla birlikte sağlık sektörünün kapasitesinin iyileştirilmesi, kürtaj oranının hızla artmasına neden olacaktır!

Batı'da genel olarak kürtaj operasyonlarının artması, zinanın yaygınlaşmasından, ailelerin dağılmasından, son yıllarda durumu daha da kötüleştiren ekonomik sorunlardan ve diğer faktörlerden kaynaklanmaktadır; dolayısıyla onların artık tehlike çanlarını çalması gerekir; çünkü kurt toplumlarını yiyip bitirmekte olup on yıllar sonra kurtarmak için geriye kalan şeyleri de kurtarmaya bir yol bulamayacaklar ve işte o zaman halklarına karşı işledikleri suçlarının boyutunu anlayacaklardır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Minnetullah Tahir – Tunus

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER